Behcet aslanın anlatımı
Yatakta doğrulduğum da gözlerimi oda da gezdirdim. Gece sabaha kadar kapının yanında içli içli ağlayan deli kızı aradığım da odada yoktu.
Umarım yine kaçmaya kalkmaz. Başıma gerçekten deli bir bela almıştım. Sıkıntıyla yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Avludan gelen gülme sesleriyle merakla merdivenlerden indim.
Her zaman ki neşesiyle Behram yine avluda bir şeyler anlatıyor annem dışında herkes de gülerek onu dinliyorlardı. Behram üç numara 23 yaşında aklı bir karış havada üniversiteyi hala bitirmeye çalışan başımın belası kardeşim. Tüm ailenin neşe kaynağı dünya yansa hasırı eksik dersiniz ya işte tam ondan.
"Hayırdır Behram sabah sabah bu neşen nereden geliyor."
"Sana şu kadarını söyleyeyim abi mutfağa git anlarsın. Yada dur gitme birazdan mutfak denen bir şey kalmayacak sende o enkazın altında kalma."
Behramın ne dediğini anlamadan kaşlarım çatıldı.
"Sabah sabah hiç çekilmiyorsun gülmeden anlat şunu. Diyar nerede gördünüz mü?"
Bedire bakarak sorduğumda Bedirde dudaklarını bir birine bastırarak güldü. Bedir Behrama göre daha olgun 26 yaşında 2 numaramızdı.
"Valla abi az önce görür gibi oldum ama pek tanınacak gibi değildi istersen sen mutfağa git kendi gözlerinle gör."
Annem ve Babama baktığımda ikiside başını sallayıp önlerine döndü. Sofranın hala bu saatte kurulmaması dikkatimi çeksede Diyara bakmak için yerimden kaltım
Mutfaktan gelen sesler mutfağa gittim. Kapıyı yavaşça açtığımda gördüğüm manzara karşısında gözlerim ardına kadar açıldı.
Yerlerde ve tezgahta yumurta ve kabukları her yer un tencere tava her şey yerde üstü başı un ve yumurta içinde Diyar.
Yerlerdeki domates ve yumurtalara basmadan içeriye girdim. Benim geldiğimi bile fark etmeden kendi kendine konuşuyordu.
"Bu sefer başardım oley .. Ah bee seni unuttum... Bu yumurtaları sudan nasıl çıkaracağım şimdi... Keske Şükriye abladan bir şeyler öğrenseydim en azından çay demlemeyi..."
Arkası dönük kızın kendi kendine konuşması beni güldürmüştü. Beline kadar uzanan sarı saçlarından gözlerimi çekip hamura, içkence eden ellerine baktım. Bu kız hayatında hiç mi hamur yapmamıştı. Ne diye öyle mıncıklar gibi dokunuyordu hamura.
" Eyvah bu bazlamalar yanıyor offf... Aman zaten Ağa bozuntusu yiyecekti yanarsa yansın..."
Söylediği şeye kızmam sinirlenmem gerekirken ben sinirlenemiyordum. Kaşlarımı çatıp ciddi olmaya çalışıp seslendim.
"Bu mutfağın hali ne böyle napıyorsun sen."
Benim geldiğimi farketmemiş olacak ki irkilip arkasına döndü.
"Ne yapıyormuş gibi duruyorum."
Ukalaca konuşmasını göz ardı edip etrafı gösterdim.
"Buradan savaş yapıyormuş gibi görünüyorsun."
"Borodon sovoş yopuyormoş gobo gorunuyrsun."
Ağzımı tekrarladığında dişlerimi sıktım. Bu nasıl bir kız böyle.
"Eyvahhh taştı taştı..."
Koşarak yanıma gelip ocağı kapattığında tenceredekilere bakakaldım.
"Bu ne böyle?"
"Haşlanmış yumurtaaa."
Yumurtaları suyun içine kırmış yumurtalar birbirine girmiş öylece bana bakıyordu.
Tencerenin yanındaki tavaya baktığımda bazlamanın üzerine yumurtayı kırmış, bazlama neredeyse yanmış yumurta hala üzerinde cıvık duruyordu.
" Kızım sen deli misin? Bu böylemi yapılır bilerek mi yapıyorsun gerçekten deli misin anlamadım."
Unlu elleriyle yüzünün karısını kapatan saçlarını geriye atıp ellerini beline koydu. Üstü başı yüzü un içinde ela gözlerini gözlerime dikip başını dikleştirdi.
"Sanki ömrümde kahvaltı hazırladım ben ne anlarım. Sabah sabah horozlar ötmeden uyandım kahvaltı hazırlamak için teşekkür edeceğine söyleniyorsun."
Önlüğünü çıkartıp yüzüme attığı gibi homurdanarak mutfaktan çıktı.
Arkasından şaşkınca baka kaldım. Hem mutfağı bu hale getir basit bir kahvaltıyı bile hazırlayama hemde kızarak çık git. Bu kız gerçekten deli ve ben başıma büyük bir bela aldım. Yüzüme attığı önlükteki unlar bu sefer benim üzerime yapışmıştı.