Telefonun elimde titremesiyle heyecanım kat kat fazlalaşmıştı. Ekranda yazan isim ve mesaja kaydı gözlerim. Dudaklarım o şeklini aldı. Mesajın tamamını görmek için merakla mesajın üzerine tıkladım.
Merakıma yenik düşmüştüm ve mesaj akranı açıldı.
En son gelen mesaja kaydı gözlerim.
Her şeye rağmen seni çok seviyorum. İyi geceler Aşkım.
Mesajı atan kişinin profiline girdim. Nevra diye kayıtlıydı. Kızın fotoğrafına girdim. Simsiyah omuzlarına kadar uzanan saçlarını eşlik eden siyah gözleri esmer teniyle gülümsüyordu. Çenesinde ki gamzesi onu daha da güzelleştirmiş.
Kız çok güzel baya güzel esmer güzeli. Üzerindeki kırmızı elbise kusursuz vücut hatlarıyla onu tamamlamıştı.
Fotoğraftan çıkıp mesaj ekranına girdim.
19:32
Nevra: Sensizlik çok zor özledim.
19:34
Nevra:Yarın her zaman ki yerde buluşalım mı?
23:30
Nevra bunları konuştuk.
23:31
Nevra:Biliyorum, biliyorum ama hazmedemiyorum, bekleyemiyorum, başka bir kadınla bile konuşmana dayanamazken şimdi başka bir kadınla aynı odadasın aynı çatının altında.
23:31
Nevra:Kendini benim yerime koy başka bir adamla aynı odada kalsam hoşuna gider mi?
23:32
Sakın bir daha o cümleyi kullanma.
23:35
Tamam yarın geleceğim.
23:36
Nevra:Bekliyor olacağım.
23:37
Tamam kullanmam.
00:35
Her şeye rağmen seni çok seviyorum. İyi geceler Aşkım.
Telefondan başımı kaldırıp Behcet Aslana baktım. Vay be yüzüne baksan adam sanarsın resmen beni aldatıyor. Pislik herif zampara.
Ben ne diyorum kendine gel kızım o senin kocan değil. Olaya kendimi fazla kaptırdım galiba ellerimle yüzümü bir kaç kes tokatlayıp kendime gelmeye çalıştım.
Ama olsun sonuçta evli yani böyle yapması doğru değil benim yerime Diyarda olabilirdi. Şimdi anlıyorum dün gece o yüzden dokunmadı bana bende sanmıştım bana acıdığı için oysa sevdiği varmış. İyiki gerçekten bu adamla evli değilim baksana sadakatsiz!!
Neyse banane ya ne yaparsa yapsın ben gideceğim buralardan zaten. İşine odaklan kızım sen.
Sessiz adımlarla banyoya ilerledim kapıyı yavaşca açıp içeriye girdiğimde kimi arayacağımı bilemedim bu saatte kimi arasam telefonu açar. En iyisi ev telefonumuzu arayayım kesin biri açar.
Numarayı tuşlamaya başladığım gibi banyo kapısının açılması aynı anda oldu. Behvet Aslanın öldürücü bakışlarını üzerimde hissettiğimde telefonu arkama sakladım.
"Yavaş be insan kapıyı çalar."
Burnunu çekip elini uzattı.
"Ver şu telefonu."
Telefonu daha sıkı tutmaya başladığımda geri geri gitmeye başladım. Üzerime doğru ateş topu gibi gelmeye başladığında bir kaç adım daha geriye gittim. Aramızdaki mesafeyi ben açtıkça o tek bir adımında kapattı.
"Bu saatte kimi arıyorsun."
Dudaklarımı dilimle ıslatıp konuşmaya çalıştım.
"Ailemi arayacağım bırak beni lütfen... Arayayım gelsinler alsınlar beni."
Anlına düşen kumral saçlarını arkaya atıp aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı.
"Seni buradan kimse götüremez."
Eli arkaya gittiğinde telefonu almak için hamle yaptı ben kendimi çektiğimde oda üzerime eğildi.
"Bırak lütfen aramama izin ver. Gitmek istiyorum ben Diyar değilim anla artık ben Hasretim buraya ait değilim."
Onu üzerimden ittirip koşmak istedim ama o an ayağım kaydı düşeceğimi anladığım an bir şeylere tutunmak istedim. O an kendimi onun kucağında yerde buldum.
Sırtım onun gögsüne dayandığında onun bacak arasında oturduğumu fark ettim. Karnıma kramplar girdi.
Ellerimle destek alıp kalkmaya çalıştım. Onun beni kendine çekmesiyle oturduğum pozisyondan bedenim titredi onun kalp atışlarını sırtımda hissediyordum.
"Bı... Bırak..."
Ellerim arasından telefonu alıp hızla ayağı kalktığında öylece yerde kaldım. Elini uzattığında önce uzattığı eline sonra gözlerine baktım. Elimi ona uzattığımda avuçları arasında elim kayboldu. Beni ayağı kaldırdığında yüz yüze geldik. Ben kısa değildim hatta standartlara göre uzun bir kızdım ama onun yanında kısa kalmıştım onun gözlerini göre bilmek için başımı kaldırdım.
"Ben deli değilim."
"Biliyorum..." gözlerim şaşkınlıkla açılırken o ciddiyetini bozmadan devam etti.
"Sen deli değilsin sen zır delisin."
Elimi gögsüne vurup ondan uzaklaştım. Yerdeki bakır tası gördüğümde gözlerim ışıltıyla parladı. Yanındaki aynı onun gibi bakır kovanın içindeki sudan hızla alıp Behcet Aslanın yüzüne suyu çarparcasına döktüm.
Üstü başı su içinde gözleri kapalı dişlerini bir birine geçirmiş öfkeyle soluyan adama gülerek baktım.
Benim gülmem onu daha da kızdırmış olacak ki gözlerini açtı.
Gözlerindeki o öfkeyi gördüğümde elimi ağzıma kapatıp gülmemi son vermeye çalıştım.
Bir şey söylemeye korkuyordum ama gülmekte geliyordu içimden.
Arkamı dönüp tam kaçacağım sıra başımdan aşağı akan suyla kala kaldım. Su bildiğin soğuktu yavaşca arkamı döndüğümde elinde boş bir kova vardı. O kovadaki suyu tamamen benim üzerimden döktü vicdansız.
Burnumdan soluyarak fiskeyi elime alıp suyu açtım. Ona doğru tuttuğumda hızla yanıma geldi. Fiskiyeyi elimden almak için uğraştıkça ikimizde ıslanıyorduk.
"Kadın bırak şunu."
"Banane ya sen bırak uffff su soğuk zeten."
"Deli kadın bırak inat etme."
Su kesildiğinde musluğu tutan elini fark ettim. Gözleri öfkeyle harmanlanmıştı sanki banyodan koşarcasına çıktım.
Amacıma ulaşamadan elim boş odaya döndüm. Dolaptan temiz iç çamaşırları ve gecelik aldığım da banyoya girdim. Banyodan söylene söylene çıktı.
"Telefonu mahvettin deli kadın."
"Vah yazık çok üzüldüm." tam kapıyı kapatırken "Ohhh iyi oldu sende telefonsuz kal." deyip dil çıkarttım. Aynı hızla kapıyı kapatıp kilitledim.
Saçlarım ıslak durduğunda kötü kokmasını hiç sevmem o yüzden banyo yapmam lazım ama hiç bir kişisel malzemem yok. Banyoda gördüğüm sabunu alıp mecburen onunla banyo yaptım.
Banyodan çıktığımda saçlarım o kadar serttiki resmen tülermişlerdi. Morelim tamamen bozulduğu için kurutmadan yer yatağına yattım.
Yeni bir güne yeni umutlarla gözlerimi yumdum.
Gözlerimi uyku mahmurluğu ile yavaşça açtım. Ve yine aynı yerdeydim bu kabus bitmemişti. Behvet Aslan yatağında yoktu. Yataktan kalktığımda üzerimde ince bir nevresim vardı. Behvet Aslan çoktan kalkmış giyiniyor gömleğinin düğmelerini yapıyordu.
"Bugün hayret kendin uyandın."
Onun imalı sözlerine göz devirdim.
"Saat kaç?"
Kolundaki saate baktı.
"7:40."
"Geç bile kalmışım normalde bu saatte koşudan dönmüş olurdum. Yani senin sandığına göre kimse uyandırmaz ben kendim kalkarım."
Kravatını düzeltirken göz ucuyla bana baktı.
"19 dakikan var hazırlanmak için her sabah 8 de herkes kahvaltıda olmak zorunda Annemin gazabına uğramak istemiyorsan acele etmen lazım."
Uğramadığımı kim söyledi. Umursamadan yataktan kalkıp dolabı açtım içerisinden mavi bir elbise çıkarttım elbisenin üst kısmı yakalı ve ayak ucuna kadar siyah düğmeleri vardı.
Dolabın kapağını kapattığımda aynada kendime baktım. Dün kullandığım sabun saçlarımı tülertmişti. Makyaj masasına oturup taramak istedim ama birbirlerine dostluk yemini edip ayrılmamak için kenetlenmişler gibi tarayamadım.
Kişisel bakım eşyalarımı alacak param bile yoktu üzüntüyle banyoya girdim. Saçlarımı ıslattım ama düzelmiyor o kadar kabarık ki. Bu mutsuzlukla karnıma ağrı girdi.
Banyonun yanındaki diğer kapıyı açıp lavaboya girdiğimde bir kes daha hayal kırıklığına uğradım hayır yani şimdi sırasımı. Biraz daha bekleyemez miydi?
Regl olmuştum ve gerçekten kendimi berbat hissediyorum.
Odaya geri döndüğümde Behcet Aslan telefonla konuşuyordu benim geldiğimi anladığı an telefonu kapattı. Galiba Nevra denen kızla konuşup sözleşiyorlardı. Utanmaz adam bari benim yanımda yapma.
Neyse konudan şaşma şuan daha önemli bir şey var benim paraya ihtiyacım var. Gözüm makyaj masasının üzerindeki altınlara kaydı ve hemen Behcet Aslana baktım.
"Bu altınların hepsi benim mi şimdi." böyle bir şey beklemiyor olacak ki şaşırdı.
"Evet senin."
"İstediğimi yapabilir miyim?" gözleri kısıldı.
"Ne yapmak istiyorsun."
Resmen bu sefer utanmıştım.
"Şey bir kaçını bozdura bilir miyim?" Çocukluğumda babamdan bile para istemeye utanırdım bu yüzden babam anlamış bir kart çıkartmıştı her ay düzenli bir miktar oraya yatırıyor bende oradan çekiyordum. Şimdi benim olmayan altınları bozdurmayı düşünüyorum.
" Paraya mı ihtiyacın var? Neden bozduracaksın. İstediğin bir şey varsa yaz kapıda Mahmut var ona ver o alır."
"Olmazz!"! "
Refleks olarak sesim yüksek çıktı.
Kaşları çatıldı.
"Yani şey... Özel bir şey benim gitmem lazım burada alışveriş merkezi yok mu ben gitsem."
Başını olumsuzca salladı.
"Hayır sen gidemezsin..."
Sözünü bitirmeden böldüm.
"Tamam sen götür o zaman kahvaltıdan sonra çıkar mıyız?"
Bir süre düşündü sonra tekrar bana baktı.
"Bugün götüremem işlerim var. Sen yaz bir kağıda, kızlardan birini Mahmut götürsün o alsın ne istiyorsan."
Ee tabi bugün çok işi var karısını aldatmak gibi, hovardalık gibi, pis zampara!
"Ya ben tutsak mıyım bu eve neden ben gidemiyorum. Oldu olacak odaya kilitle tam olsun."
"Gerekirse onu da yaparım şansını zorlama."
"Çıkacağım bu evden."
"Asla çıkmayacaksın ben izin vermeden."
Dişlerimi öyle sıktım ki sesini duyduğuna eminim. Ama benim adım da Hasretse ben bu evden bugün çıkacağım.
Odadan onu beklemeden çıktım. Üstüne birde arkamdanda kapıyı çarpıp koşarak merdivenlere yöneldim.
Son 5.6 basamak varken Behramla çarpıştık son basamaklarda yuvarlandım. Art arda belime yediğim darbelerde çığlık attım.
"Yenge iyi misin? Ben çok özür dilerim gerçekten. Nasıl oldu anlamadım."
Behram gerçekten çok üzülmüş kendini suçlu hissediyordu. Tam iyi olduğumu söyleyecekken merdivenlerden koşarak inen Behcet Aslanı görmemle sustum.
Hiç acımıyordu ayağım ama bu acımayacağı anlamına gelmiyor.
" Diyar iyi misin? "
" Yenge valla özür dilerim istemeden oldu neren acıyor buz getireyim mi?"
"Kes kesini Behram! Nasıl bir dikkatsizsin nasıl düşürürsün?"
İşte beklediğim fırsat belki Behrama yazık olacak ama ben bugün bu evden çıkacağım. Rol yapmanın işte tam sırası göster kızım kendini.