19.bölüm

1405 Words
" Anne! " Yanımıza Derzanın gelmesiyle kadının elini bırakıp göz yaşlarımı sildim. Kendimi toparlayıp karşısına dim dik çıktım. " Söylesene ona benim Diyar olmadığımı. Bakın oğulllarınız benim Diyar olmadığımı biliyor susturuyorlar beni bari siz konuşun. " " Sen hala aynı şeylerimi tekrarlıyorsun sus otur artık yerinde. Bu hayata mahkumsun anla buradan gidemezsin." Yüzüne tükürürcesine konuştum. " Sizden hepinizde tiksiniyorum. Bana yaşattığınızı yaşamadan ölmeyin. Benim mutsuzluğum üzerine kurduğunuz yuvanız dilerim bozulur. " Sözlerim biter bitmez boynuma elleriyle doladı. Öyle bir sıkıyordu ki nefes alamadım. "Seni öldürürüm!" Bacağına tekme atıp ellerinden kurtulmaya çalıştım. "Oğlum bırak öldüreceksin... oğlum kardeşini bırak... Oğlum!" Artık gözlerim kararmaya başlamıştı. Vücudum karıncalanmaya başladı. Ölümle burun buruna geldim. Ellerimdeki son güçle ellerini çektirmeye çalıştıkça gücüm tükendi. Elleri boynumdan çekildiğinde yere kapaklandım. Kesik kesik nefesler almaya çalıştım. Elim boynumun üzerinde çaresizce yerde kaldım. "Kızım." ağlayarak bana sarılan kadını bile umursamadım. Beni ölümden kurtaran adama kaydı bakışlarım. Derzanın elini döndürüp sırtına dayamış burnundan soluyordu. "Eğer bir kere daha karıma dokunacak olursan o elini kırarım." Sesler zaman durmuştu sadece onun dudağından çıkan kelimeler beynimde dönüyordu. Karıma dokunacak olursan o elini kırarım dedi. Ama öyle bir tonda söylediki Derzanın yerinde olmak istemezdim sadece kolunu kırmaktan bahsetsede gözleri öldürecek gibi bakıyordu. "Şimdi defol git evimden bir daha gözüme gözükme." Yere hırsla ittirdiğinde Derzan yerden zorla kalkıp koşar adım yürüdü. Diyarın annesi kolumdan tutup kaldırmak istediğinde geri çekildim. "Dokunma." Kadın ellerini üzerimden çektiğinde bir süre gözlerime yüzüme baktı. Gözlerimi devirip başımı çevirdim. Kadın yavaşca yanımdan kalkıp yürüdü. Bizden uzaklaştığında Behcet Aslanın elini bana uzattığını gördüm. Eline baktım oradan gözlerine, gördüğüm tek şey acımaydı. Beni zavallı hasta biri olarak gördüğü gözlerinden okunuyordu. Kalbim o an öyle bir acıdı ki kendimi Aşk-ı Memnu daki Nihan gibi hissettim. Behlülün Nihana baktığı gibi acıyarak bakıyordu. Onun elini tutmadan yerden destek alıp kalktım. Gözleri bu sefer boynumdaydı. Elim istemsizce boynuma gitti. "Acıyor mu?" Acıyordu ama kalbimin acısı kadar değil. "Hayır acımıyor." Yalan acıyordu. Yanından geçip yürümeye başladım. Onu orada bırakıp kimseyle göz göze gelmeden koşarak odaya çıktım. Kendimi yatağa attığım da gözlerim doldu. Yapayalnızdım kimsesiz. Gözlerimi kapatıp içimdeki yangının izlerini göz yaşlarımla attım. ????? Gözlerimi açmadan yatağımda kıpırdandım. Gün geçtikçe bu sert yatağa bile alışmış olmam gerekiyor ki şuan çok yumuşak geliyor. Dinlenmiş, uykumu tamamen almıştım. Gözlerimi araladığım da iki çift mavi ve yeşil göz gördüm. Gözlerini hiç kırpmadan gözlerimin içine bakıyordu. Panikle yerimden kalktım. "Sen... Senin ne işin var burada." "Bu soruyu kendine sorman gerekiyor deli kadın, şuan sen benim yatağımdasın." Etrafıma baktığım da gerçekten yataktaydık. Ben dün gece burada mı uyumuştum. Beraber mi uyuduk. "Şey ben dalmışım neden uyandırmadın yada sen neden yanımda yattın." Yanıma yanaştığında üzerime doğru eğildi. Gözleri yüzümün her santimini ezberler gibi tek tek baktı. En son gözlerimde durduğunda fısıltıyla konuştu. "Bilmem seni yatağım da gördüğümde benimle uyumak istediğini düşündüm." Öyle bir söylemişti ki kendimi yerin dibine sokmak istedim. "Yok öyle bir şey, uyumuş kalmışım sadece hepsi bu." bahtaniyeyi üzerimden ittirdim. "Öyle diyorsan öyle olsun." Gülerek kullandığı cümleyle yastığı yüzüne fırlatıp banyoya girdim. Aynada yüzüme baktığım da yanaklarım kıpkırmızıydı hemen yüzümü yıkadım. Banyodan çıktığımda Behcet Aslan çoktan üzerini giyinmişti. Dolaptan diyara ait olan eşyalardan alıp banyoya tekrar girdim. Kırmızı, uzun kalem eteği giydiğimde üstümede siyah yakalı gömleği giydim. Doğal sarı saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Banyodan çıktığımda oda boştu. Gözüm dolabın üstündeki saate kaydığında 8'i geçtiğini fark ettim. Odadan hızla çıktım. Merdivenlerden hızla inerken bir anda durakladım. Ben gün geçtikçe buranın kurallarına uymaya başlıyorum. Kahvaltıya geç kalmamak için koşmak nedir geç kalırsan kal neden acele ediyorsam. Yavaş ve gayri ihtiyari merdivenlerden inmeye başladım. Islık sesiyle düşüncelerimden çıktım. "Oooo yengelerin en güzeli bu ne şıklık." Behramın masadan bana seslenmesiyle herkes dönüp bana baktı. Behcet Aslan ile göz göze geldiğimizde beni tepeden tırnağa süzdü. Boynunun kıpırdadığını yutkunduğunu gördüm. Daha dikkatli merdivenlerden indiğimde Behramın karşısına Behcet Aslanın yanına oturdum. "Senin zaten bir tane yengen var yalaka seniii..." Tek omzumu kaldırıp güldüm. Benimle birlikte Bedir ve Haşmet ağada güldü. Ama Behcet Aslan ağamızın tek bir mimiği oynamadı. Hanımzer Hanım ise ortada dönen şakalardan rahatsız gibiydi. Behram da olmasa bu konak çekilmez. "Hayırdır bir yere mi gidiyorsun?" Behcet Aslana sahte bir gülücük attım. "Abi konağın içinde gezecekmiş... Kahvaltıdan sonra heyecanlı bir mutfak turu sonra akşam sefasını tarasta yapacakmış..." bir süre güldü güldü. "Behram hatırlat bir gün bu maceralı geziye senide çıkartayım." "Şimdi buralar beni kesmez ama senin hatırına çalışma odası,büyük solonu, kütüphaneyi, kileri felan gezeriz." Resmen mahkumiyetimle ilgili şakalar bile yapıyordum bu nasıl bir kafaysa. "Kütüphane mi var konakta? Nerede hiç görmedim." "Ben sana gösteririm birazda orayı gezersin sanada farklılık olur." dedi Behram "Sorma ne farklılık ne farklılık." Önümdeki kahvaltıya döndüğümde yüzüm düştü. Behram da bu suskunluğuma bir şey demeden sessizleşti. Behcet Aslan masadan kalktığında Bedirde ona eşlik etti. "Kocanı geçirsene gelin!" çatal bıçağımı tabağa koyduğumda Hanımzer Hanımın yüksek sesiyle irkildim. "Gelin! Sana söylüyorum." "Efendim." "Kocanı geçirsene işe gidiyor!" Behcet Aslan benim kocamdı dimi yok canım o Diyarın kocası. Kaşlarını çatarak bana baktığında masadan kalkıp Behcet Aslanın arkasından gittim. Kapıdan çıkmadan yetiştiğim de Bedir önden arabaya bindi Behcet Aslan yanıma geldi. " Bir şey mi oldu neden çıktın." Yüzüm hala asıktı. "Annen kocanı işe geçir dedi o yüzden yani... Ben." Yüzünde anlayamadığım bir ifade oldu şaşkınlık gibi durgunluk gibi. "Çok mu isyorsun dışarı çıkmayı!" Gözlerim ardına kadar açıldı. Başımı hemen salladım. "Evet artık çok bunaldım bu esaretten." Bir süre düşündü. Sonra gözlerimin içine baktı. "Tamam akşama hazırlan seni dışarıya çıkaracağım." Sanki aylar yıllar geçmişti çıkmayalı sanki evcil hayvanıydım beni sokağa çıkartıyor gibi sevinmiştim. Asıl sevincim çıkar çıkmaz bir şekilde kaçmak yada aileme ulaşabilecek bir yol bulmaktı. Başımı sallayıp heyecanla içeriye girdim. Şuan ki halim annemi ikna etmişimde lunaparka gidiyormuşuz gibi heyecanlanmıştım. Seke seke konağa girdim. Mutfağa su içmeye uğradığımda Biraz Dilanla ve Elifle oturup sohbet ettim. Ne kadar vakit geçti bilmiyorum ama mutluydum içim kıpır kıpırdı. Mutfakta akşam yemekleri yapılmaya başlandığında bugün Behramın bahsettiği Kütüphaneyi aradım. Bilmem kaçıncı kapının sonunda kütüphaneyi bulmuştum. Kitap okumayı özlediğimi fark ettim. Kitapların arasında gezinip bir kaç kitaba göz attım. Zaman su gibi akıp gitmişti. Kütüphaneden de çıktığımda yavaştan hazırlanmak için odama gittim. Dolabı açıp içerisinde ki elbiselere baktım. Daha önce dikkatimi bile çekmemiş elbiselere alıcı gözüyle taradım. Sarı diz kapağıma gelen kısa kollu biraz gögüs dekoltesi olan bir elbiseyi fark ettiğim de heyecanla onu aldım. Yatağa bıraktım. Temiz iç çamaşırları alıp yatağa bıraktığım da banyoya girdim. Güzel bir duşun ardından saçlarımı kuruladım. Saç kurutma makinesiyle hafif dalgalar yapıp saçlarımı selbes bıraktım. Makyaj masasına oturduğum da buraya geldiğimden beri sadece düğünde makyaj yapmıştım. Diyarın makyaj malzemesi olduğunu bile fark etmemişim. Tatlı bir pembe ruj sürüp kirpiklerime ve yanaklarıma bir kaç bir şey yaptım. Çok abarmamıştım. Normal hayatımdan bundan ağır makyajlar yaptığım oluyordu özellikle dijilik yaptığım bara giderken fazlasıyla göz makyajı yapardım. Takıları çıkartıp içlerinden su tanesine benzeyen güzel bir yüzüğü parmağımı geçirip odadan çıktım. Hava hala kararmamıştı güneş ısrarla bugün batmıyordu. Akşam olmayacak gibi. Tarasa çıkmak için merdivenlere gittiğim de Behramın sesiyle arkamı döndüm. "Yenge valla sabah ayrı öğlen ayrı güzelsin hayırdır evin içinde bu sefer podyuma felan mı çıkacaksın bak abim öyle şeylere izin vermez dikkat et." gözlerimi devirip başımı çevirdim. "Hahhahaja çok komik Behram. Bu akşam abin yemeğe çıkartacak beni." "Vavav demek bu kadar hazırlanman abim içindi." "Ne münasebet kaç gündür insan içine çıkmıyorum resmen kendimi saldım eski halime dönmem lazım." Gerçekten eski Hasreti unutmak üzereydim. Üzerimde o kadar baskı vardıki benliğimi unutuyordum. Behram la birlikte tarasa çıktığımızda bir süre Behramın okul hayatından sevgililerinden konuşup güldük. Behramın telefonu çaldığında konuşmak için yanımdan ayrılıp aşağıya indi. Aklımda bim bir türlü düşünce vardı. Gideceğimiz yerde birinden telefon istemeyi yada direk kaça bilmenin planını yapıyordum. Behcet Aslan fark etmeden yapmam lazım ama nasıl. Yoldan geçen kızlı erkekli grubun sesleriyle düşüncelerimden sıyrıldım . Bir zamanlar bende böyle özgürce arkadaşlarımla geziyor dilediğim her şeyi yapıyordum. Üzgün suratımla gruba baktığımda gördüğüm yüzle neredeyse tarastan atlayacaktım. Yemin ediyorum atlayacaktım. Deryaydı bu Derya! Ağzım şaşkınlıkla açılırken bağırmaya başladım. "Deryaaa!" "Deryaaaaa. Derya duy beni nolur Deryaaaaa." kendi seslerinden beni duymuyorlardı bile. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki hemen betondan atlayıp tarastan indim merdivenlerden de indiğimde nefes nefese sokak kapısına gittim. Kapıdaki iki adam benim nefes nefese halimi gördüklerinde elleri önünde başları önünde karşıma geçtiler. Şuan çıkmak istesem asla çıkarmazlar. Ve ben çıkmak isterken çoktan Derya gitmiş olur. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım. "Koşun çabuk yardım edin Hanımzer Hanım..." Derin nefes aldım. "Çabuk olun yardım edin." "Kadın ölüyor." İkiside telaştan ne yaptıklarını anlamadan koşarak içeriye girdi. Merdivenlere yöneldiklerinde arkalarına bile bakmadan gittiler. Kapıdan çıktığımda kalbim duracak gibiydi. Bu sefer ne olursa olsun bu esaret bitecek kurtulacağım. Bu bana verilmiş ikinci şanstı ve ben bunu bu kez iyi kullanacaktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD