22.bölüm

1004 Words
"Bu son!" Ya yine açmazsa babamı mı arasam saate baktığımda saat 22.30 gösteriyordu. Bu saatte evde olmaları lazım evi arayayım. "Tamam dur ev telefonunu arayacağım kesin açacaklar." başını salladığında ev telefon numaramızı çevirdim. Ellerim buz gibi olmuş titriyordu. Bir iki çaldı ve telefon açıldı. Kalbim sanki durdu. Nefesim kesildi. "Alo." "Alo." Genç bir kızın sesi doldu odaya. Sesin kime ait olduğunu kestiremedim. Sesim çıkmıyordu sanki ne diyeceğimi bilemedim. Tam konuşacakken annemin sesini duydum. "Kızım kim o?" "Bilmiyorum anne cevap vermiyor." "Ver bakayım bana sen!" Dünya o an durdu. Duyduklarıma inanamaz oldum. Bu neydi şimdi. Annemin kızım dediği kim ben ben yanlış numara çevirmiş olmam lazım bu doğru olamaz. Hoparlörden ses odaya yankılanıyordu. Behcet Aslan bana bakarken ben tekrar tekrar ezbere bildiğim numaraya baktım. Bizim evin telefon numarasıydı. Bir yanlışlık yoktu. "Anne!" sesimi ben bile zor duydum. "Alo kimsiniz?" "Anne benim ben Hasret!" Sesim titredi konuşmak bu kadar zor mu olur. "Siz ne saçmalıyorsunuz? Kimsiniz dedim." gözlerim ardına kadar açıldı. Bu ne demek şimdi. Annem benim sesimi tanıyamadı mı? Boğazımı temizleyip daha sesli konuştum. "Annecim benim Hasret. Lütfen beni buradan kurtar kafa..." daha konuşmama izin bile vermeden annem sözümü kesti. "Ne diyorsunuz siz, bu yeni dolandırıcılık şekli felan mı? Benim kızım yanımda sizi şikayet ederim. Soyguncular sizi..." dıttttt... Koca bir dıtt sesine bırakmıştı. Annem benim annem o. Az önce bana kızım yanımda demişti. Ben nasıl bir oyunun içindeyim. Behcet Aslana bakmaya korkuyordum. Az önce ondan tek bir şans istemiştim. Ve ellerim artık titremekten level atlamıştı. Elimdeki telefonu tekrar açıp ev telefon numaramıza tekrar bastım. "Bu kötü bir şaka dur yine arayacağım annem beni tanır tanır dimi Aslan anneler çocuklarının sesini tanımaz mı? Başkasına kızım demez annem benim annem... Annem o benim..." çenem titriyor zor zar cümleler kuruyordum. Aslan elimdeki telefonu almaya çalışıyor bense onu ittirip tekrar aramaya çalışıyordum. Göz yaşlarım artık bu geceki şimşeklerin arasından çıkan yağmur taneleri kadar tehlikeliydi. " Bırak beni bırakın beni... " " Sakin ol şitt tamam geçti. " Behcet Aslan sarılmaya çalışıyor ben tüm gücümle onu ittiriyordum. " Annem başkasına kızım dedi Aslan beni dolandırıcı sandı dinlemedi tekrar aramam lazım. Biri benim yerime benim hayatımı yaşıyor...Diyar evet hepsi onun oyunu öldüreceğim onu bırak beni bırak... " Kolları arasından çıktığımda ayağıya kalktım. Behcet Aslanın beni tutmasını istemiyordum bana kimsenin yaklaşmasını istemiyordum. Beni zorla tutmaya çalışırken elim makyaj masasına kaydı oraya tutumdum. Benimle birlikte masadaki eşyalar yeri boyladı. Zorla kalktığımda nefesim kesilene kadar bağırdım. "Yaklaşma bırakın beni yeter artık..." "Diyar sa..." "Bana Diyar deme ben Diyar değilim deme o ismi." yanımdaki pufu alıp ona fırlattım. Odanın kapısı açıldığında içeriye Bedir Behram ve Hanımzer Hanım girdi. Gözüm onları bile görmüyordu. Behcet Aslan bana yaklaştıkça ben geri geri gidiyordum. "Bu... Bu... na... nasıl olur." Saçlarımı ellerimle çekiştirdim. "Kafayı yiyeceğim burada ne dönüyor. Allahım sabır ver bana, kafayı yiyeceğim." Kesik kesik nefesler arasında zor zar konuştum. "Annem kızım yanımda diyor Aslan benim annem kızım yanımda diyor." Behcet Aslan bana doğru adım attığında makyaj masasında elime geçirdiğim ilk şeye bakmadan fırlattım. "Yaklaşmaa! Öldüreceğim bana bunu kim yapıyorsa öldüreceğim hepinizi." elime geçen her şeyi onlara fırlattım. "Sakin ol lütfen." Behcet Aslan ellerini sanki teslim olurmuş gibi havaya kaldırmıştı. Ondan kaçsamda kapıdakilerden kaçamazdım. Hızla ondan uzaklaşıp yerdeki pufu aldığım gibi cama attım. Cam kırıkları üzerime düşerken umursamadan cama koştum. Sesler uğultu şeklinde geliyordu. Yerden havalandığımda ellerimde ve ayaklarımda ince bir sızı hissettim. Sıcaklık vardı ellerimin üzerinde. Gözlerim ağırlaştığında kendimi sanki sonsuz uykuya bıraktım. ????????? Aynalarla dolu bir odada gözlerimi açtığımda her yerde kendimi gördüm. Siyah duvarları olan küçük bir odaydı. Karanlık odayı aydınlatan tek şey üzerimdeki küçük lammaydı. "Çıkarın beni buradan!" Ne bir kapı nede başka birşey vardı. Yapayalnızdım. "Anne... Baba beni bulun lütfen..." Sesim boş odada yankılanıyordu. "Kurtarın beni nolur." "Kurtarın beni kurtarın..." gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey Behcet Aslandı. "Geçti tamam sakin ol her şey geçecek." Hiç bir şey rüya değildi. Her şey gerçekti. Geçmiyor geçmiyor. Üzerimde o kadar ağırlık var ki konuşacak halim kalmamıştı. Yavaşca doğrulmak istediğimde ellerimin acımasıyla ağzımdan inilti çıktı. "Yat kalkma biraz dinlen tamam mı?" Gözlerimi bulunduğum ortamda gezdirdiğim de hastane odası olduğunu fark ettim. Ama kolumu kıpırdatacak halim yoktu. Gözlerim benden bağımsız kapandı. Bir süre sonra Gözlerimi açtığımda Bir kaç günden beri karşılaştığım tek şey Behcet Aslanın gözleriydi. Kaç gün geçti sayamıyorum ama her gözümü açtığım da onu gördüğümü hatırlıyorum. Dirseklerimden destek alıp kalmaya çalıştığım da Behcet Aslan belimden tutup beni kaldırdı. Arkama yastık koydu. Bu kez hastane odası yerine evdeydim esir gibi tutulduğum odada. Ellerim ve ayaklarımda sargı bezleri vardı. Kırılan camlara basıp kırılmayanlarıda elimle kırmaya çalıştığımı hayal meyal hatırlıyorum. Sinir krizi geçirmiştim. Ama artık sinirlerim alınmış gibi bomboş bakıyordum. Uyandığımda yemeğimi yiyip tekrar uykuya dalıyordum. Bana ne oluyor yada ne yaptılar anlamıyorum. Annemin kızım dediği kim? Benim hayatımı benden kim çaldı hepsini merak etsemde düşünemiyor kafa yoramıyordum. "Sana güzel bir çorba yaptırdım." Elindeki kaseden bir kaşık alıp ağzıma götürdüğünde itirassız açtım. Çorba çok sıcak geldiği için ilk kaşığı yuttuğumda geri çekildim. "Sevmedin mi?" cevap vermedim. "Sıcakmıydı?"yine cevap vermedim. Kendisi bir kaşık alıp tadına baktığında sıcak olduğunu anlamış olacak ki kaşığa aldığı çorbayı önce üfledi sonra kendisi dudaklarına değdirip bana uzattı. Bu kez çorbayı içtim. Her seferinde kaşıktaki çorbayı üfleyip dudaklarına değdirip testi yaptıktan sonra ağzıma veriyordu. Kasedeki çorba bitene kadar böyle devam etti. Çorba bittiğinde bir bardak suyu içmem için bardağı dudaklarıma götürdü. Suyumuda içtiğimde tepsiyi camın duvarına koyup uyumam için arkamdaki yastığı aldı. Ama yatmadım lavobaya gitmem lazımdı ama bu halde nasıl gideceğimi bilemedim. Daha önce Dilan yardım etmişti o zaman hastanedeydim ama şimdi ne yapacağımı bilemedim. Yataktak kalkmak istedim ama ayaklarım sızladı. "Kalkma ne istiyorsan ben getireyim." "Ben..." ağlamak isyordum ama o bile gelmiyordu göz yaşlarım kurumuş gibi ağlayamıyordum. Duygularım alınmış gibi beynim ve ruhum bomboştu. "Tuvalete gitmek istiyorum." Çok utanıyorum bunu ona söylediğime ayrı onun beni tuvalete getirmesinden ayrı utanıyorum. Klozetin yanına kadar getirdiğinde utançla yüzümü eğdim. Ellerimde ayaklarım da sargılıydı. "Sen çık." Önce ellerime sonra ayaklarıma baktı. "Çık." tekrar yinelediğimde çıktı. İşim bittiğinde dirseğimde kapıyı açtım. Kapıda bekliyordu beni kucağına alıp odaya getirdi. Yatağa yatırdığın da gözlerim ağırlaşmaya başladı. Uyumak bir kaçış yolu gibiydi. Ruhum bedenim uykuya teslim oluyordu. Ve yine o karanlığa hapsoldum. ?????
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD