3.bölüm

1607 Words
Kızlar siz gelinliği hazırlayın Diyar da geliyor şimdi." Sinirlerim bozulmuş gibi kahkaha atmaya başlayınca herkes hayretle bana bakıyor ama ben kendimi durduramıyordum. Bu insanlar beni duymuyor mu? Kahkahalarım duvarları yıkılmış eski konağın içinde yankı buluyordu. Kesinlikle saçma bir şakanın içindeydim. Sevmediğim istemediğim bir adamla nişanlıyken İstanbul'dan kaçarak Mardin'e gelen ben önce hırsızların gazabına uğruyorum sonra kendimi bir aşiret filminin içinde buluyorum bu kadar saçma bir tesadüf olamaz. Olanlar bir bir gözümün önünden geçtikçe kahkalarımı durduramaz oldum. Derya'nın söylediği sözler aklıma geldiğinde kahkahalarım aniden bitti. 'Sana hayatının rolünü buldum gelince güzel sürprizlerim var. " Tüm bunlar Derya' nın şakası tekrar gülmeye başladığım da deli görmüş gibi herkes bana bakmaya başladı. Bense üst katlara göz gezdirmeye başladım. " Derya güldük eylendik hadi çık dışarı gerçekten bir an gerçek sandım. Böyle şaka mı olur aklım çıkıyordu." Tüm bunlar Derya'nın hayatının rolünü buldum sürprizim var dediği şeydi şimdi anlıyorum. Bu kadar kişiyi ajanstan topladı galiba. "Delirdi galiba." "Baksana deli deli bakıyor." "Sakın bu hallerini Behçet Aslan görmesin valla geri verir bu kızı." Orta yaşlı kadın beni içeriye sürüklediğinde bende etrafıma bakınıyordum. Bir şaka için baya hazırlanmış deli arkadaşım. Eski zamanları anımsatan halıya ayağımı basar basmaz elimden tutan kıdın bağırdı. " Sen iyice dellendin ayakkabılarınla eve mi girilir çıkart çabuk." İtiraz etmeden ayakkabılarımı çıkartıp eve girdim. Büyük bir salonla karşılaştım. Bir çok tarihi ev görmüştüm ama burası bir başka gibiydi. Eski tahta kapıyı açtığında tahta kapı tiz bir sesle açıldı. İçeride 3 tane genç kız vardı. Eşikten adımımı atıp odaya girdim. Üç kıza bakıp arkamı döndüm. "Ee Derya nerede?" Benim sorumla uzun boylu güzel kadın umursamazca konuştu. "Derya kim?" "Hadi ama şaka olduğunu anladım. Uzatmanın anlamı varmı cidden." gözlerimi oda da gezdirip açık kapıdan başımı geriye alıp bağırdım. "Derya neredesin çık artık." Hiç bir ses gelmeyince üç genç kız ve beni içeriye sokan kadın dikkatle beni izliyorlardı. "Tövbe estağfurullah tövbe gir kız içeriye deli deli hareketler." Kolumdan tutup zorla içeriye soktuğunda kapıyı kapattı. Yer yatağı ve bir tane ufak dolap vardı. Duvarların boyası kalkmış oda rutubet kokuyordu. Camın çerçevesi kalkmış dışarının rüzgarını odaya dolduruyordu. Küçük dolabın üzerindeki çerçeveyi elime aldığımda hayretle baktım. Ben ve az önce bana sarılan yaşlı kadın vardı fotoğrafta. "Vay be Derya baya uğraşmış resmen çok iyi yapmış ." Kızlardan biri elimdeki çerçeveyi alıp yerine koyarken elindeki bembeyaz küçük taşlarla süslenmiş çok güzel kaftan gibi bir şeyi elime tutuşturdu. "Hadi Diyar çabuk giy gelinliğini daha saçını yapacağız." Verdiği elbiseyi süzdüm bir süre, bir şaka için bu kadar abartılı şeyleri nereden bulmuştu acaba. Normal gelinlik gibi değildi üzeri tamamen taşlarla süslü kol kısımları uzundu. "Bu nasıl bir gelinlik böyle hiç beğenmedim kimin zevki bu." Aslında güzeldi ama bir gelinliğe benzemiyordu. "Özel olarak senin için tasarlandı. Normal gelinlikler gibi değil bu gelinliği sadece Ağayla evlenecek olan kız giyer. Bunu giymek isteyen kaç kız var haberin var mı senin. Hadi uzatmada giy şuna. " Kızlardan en büyüğü odanın köşesindeki hiç fark etmediğim bir kapağı açtığında beni arasındaki boşluğa ittirip " Burada giyin. " dedi. Odanın köşesinde olduğum ve kapak açık olduğu için görünmüyordum üzerime giyindikten sonra kapağın arkasından çıktım. Hepsi gülümseyerek baktıklarında orta yaşlı kadın yer yatağına oturup kızlara seslendi. "Hadi acele edin." Diğer üç kız beni sandalyeye otutturup at kuyruğu yaptığım sarı saçlarımı çözüp yapmaya başladılar. Hayretle kullandıkları malzemelere bakıyordum. Ne bir maşa, nede bir fön makinesi vardı. Onlarla birlikte bende bu saçma şakaya ayak uydurmaya eylenmeye başlamıştım. Makyajımda bittiğinde kızlar hep bir ağızdan "Çok güzel oldun." dediler. "Kızlar hadi bize biraz müsaade edin Diyarla konuşacaklarım var benim." Üç kız odadan çıkarken yatakta oturan kadın yanına işaret edip oturmamı istedi. Yanına oturduğum da burukça gülümsedi. "Bak güzel kızım biliyorsun seni çok severim. . Benim hiç çocuğum olmadı sen benim evladım sayılırsın sana halan olarak değil Annen olarak konuşuyorum. Artık aklını başına al ve gittiğin yerde saygısızlık etme eşine karşı gelme biliyorum onu sevmiyorsun ama hiç birimiz severek evlenmedik evlendikten sonra sevdik. Sende seversin elbet, o yüzden artık abine karşı gelme oda istemezdi böyle olsun ama eğer sen evlenmezsen ikisinide öldürecekler. Kaderimde buda varmış deyip onu kabul etmen lazım yüreğinin kapılarını ona açarsan mutlu olursun. " Kadının gözleri dolduğun da ellerinden tutup konuştum. " Bakın ben neyin içine düştüm anlamıyorum tüm bunları şaka sanıyordum ama bu çok fazla ben Diyar değilim eğer söyledikleriniz gerçekse bu akıl alır şey değil bir yanlış anlama yüzünden ben başkasının hayatını yaşayacağım lütfen gitmeme izin verin." Dışarıdan gelen davul sesleriyle kapı gürültüyle açıldı. İçeriye Derzan denen adam girdi. "Geldiler hazırsın dimi." Derzan kolumdan tutup oturduğum yerden kaldırdığın da kolumu elinden kurtarmak için onu ittirmeye çalıştım. Artık çok olmuşlardı. Önüne gelen beni tutup ordan oraya sürüklüyordu "Bırak beni bak ben Diyar değilim bırakın beni yoksa sizi polise şikayet ederim bırakın." Belinden silah çıkarttığın da donup kaldım. Silahı kafama dayadığın da ne yapacağımı şaşırdım. "Ben sana ne dedim öldürürüm seni evleneceksin diyorsam evleneceksin başka yolu yok anladın mı,? Artık saçma sapan oyunlar çevirme." Sesim titremeye başladığında zorla konuştum. "Lütfen dur dur..." "Derzan napıyorsun bırak şu silahı. Silahla şaka olmaz bırak." Saçlarımdan tutup çekiştirdiğinde silah hala kafama dayalıydı. Kapı tekrar açıldığında içeriye genç bir erkek girdi. "Abi dur napıyorsun?" Derzan ve benim arama girdiğinde beni arkasına aldı. Ağlamamak için kendimi tutuyordum ama başarılı olduğum söylenemez kendimi saçma sapan bir şeyin içinde buldum. "Bakın ortada yanlış anlaşılma var benim adım Hasret Atalan İstanbuldan geldim. Buralı bile değilim. Bakın Babam çok zengin ve güçlü bir iş adamı benim başıma gelenleri öğrenirse hepiniz bitersiniz beni zorla evlendiremezsiniz bırakın gideyim." Derzan kahkaha atmaya başladığında diğer genç erkek ve kadın şaşkınlıkla beni dinliyorlardı. " Kafasına sert de vurmadım." kendi kendine konuşup beni süzdü. Hasta bir insana bakıyor gibiydi. " Ya demek Diyar değilsin ee kanıtla o zaman kimliğini göstersene." Sormak için sormuyordu sanki benimle dalga geçiyordu. Gözlerimi açıp kapatırken sıkıntıyla nefes verdim. " Uçaktan indiğimde taksicinin biri bavulumu ve çantamı alıp gitti. Şuan üzerimde hiç bir şey yok izin verin telefon edeyim aileme beni almaya gelirler bırakın beni lütfen. " " Bizde inandık şimdi bu saçma sapan sözlerini dinlemeyeceğim herkes bizi bekliyor düş önüme hadi. " Artık çıldırmanın eşiğindeyken bağırmaya başladım. " Ya sen ne kalın kafalı adamsın ben Hasretim Hasret! Kardeşini git bul ben senin kardeşin felan değilim. Çattık ya siz ailecek deli misiniz?" Bak parmağını bana doğru sallayıp yakınıma geldi. " Bize deli diyene baksen! Kızım bak beni sinirlendirme sıktın artık çık dışarı adam gibi yoksa ben çıkartmasını iyi bilirim. " Tekrar saçımdan tutmak üzereyken az önce beni korumaya çalışan çocuk bu kez Derza'nın elini tuttu. " Abi o doğru söylüyor olabilir. " Duyduğum cümleyle sevinçten neredeyse sarılacaktım. "Ali ne diyorsun, sende iyice ona benzedin. Bunu kurtarmak için iş birliğimi yapıyorsun." "Hayır abi baksana Diyarın çenesinin altında sağ tarafında beni vardı onun yok, ve Diyarın daha dün saçları bu kızınkinden kısaydı bu kızın daha uzun. Evet çok benziyor ama... Benim anlamadığım bu kadar benzerlik nasıl olabilir." Elini çenesine koyup beni incelemeye başladığında bende sevinçten gülümsüyor başımı hızla aşağı yukarı sallıyorum. " Az önce kızlar makyaj yaptı beni kapanmıştır ne saçma şey bu. " Gözlerim büyürken kadına döndüm. " Hayır doğru söylüyor benim yok bakın bakın sileyim yüzümü yok." Masanın üzerinde bulduğum peçeteyle çenemi silmeye başladım. Derzanın gözleri öfkeyle kaplarken Ali'yi ittirip yanıma geldi. Çenemi avcunun arasına sıkıştırıp üzerime yürüdü. "Şuan senden başka şansımız yok evleneceksin senin kim olduğun umrumda değil yürü, dışarıda eğer kaçmaya karkarsan yada bu saçma şeyleri birine söylersen Yemin ederim öldürüm seni. Anladın mı?" Her an o silahı kafama sıkacak gibi duruyordu. Başımı salladığımda odadan çıktık. Salonun kapısına geldiğimizde elindeki silahı beline koyup koluma girdi. Halam olduğunu söyleyen kadın kırmızı işlemeli alı yüzüme örttü. Dışarıya çıktığımızda alkışlar yükseldi, davullar vuruldu. Derzan avluda gördüğüm yaşlı adamın yanına götürdüğünde elini uzattı. Zoraki bir şekilde öptüm. Yanında ki bir kaç adamın elinide öptürdü. En son arabada gördüğüm adamın önünde durdum. Elindeki kırmızı kuşağı belimden üç kez geçirip bağladı. Yan tarafında Diyarın annesi olduğunu anladığım kadının yanında durduk. "Benim güzeller güzelim sakın üzülme, içini ferah tut, dualarım seninle annem." Bana sarıldığında içimdeki duygu birikintisiyle bende ona sarılıp ağladım. Neyin içine düşmüştüm ben nasıl bir tesadüftür bu nasıl bir cezadır. Çınar ile evlenmekten kaçarken hiç tanımadığım bir adamla bir saat içinde evleniyorum. En azından Çınar'ı tanıyordum iyi birisiydi ama aşık değildim sadece arkadaş olarak seviyordum oysa şuan hiç bilmediğim bir adamla bir başkasının yerine evleniyorum. Konağın ortasına getirdiğinde Derzan yanımdan uzaklaştı. Karşıma bir adam dikildiğinde kırmızı örtünün altından ona baktım. Uzun boylu siyah takım elbiseli bir adamdı. Bana yaklaştıkça yüzünü görmeye başladım. Tamamen bana yaklaştığında yüzümü kapatan kırmızı örtüyü kaldırıp başıma koydu. Aramızda örtü olmadan yüzünü gördüğümde yutkumdum. Evleneceğim adam bumuydu. Gözlerinden gözlerimi alamazken içimi bir korku kapladı. Biri mavi biri yeşil gözleri o kadar sert bakıyor ki ateş olsa yanardım. Gözlerimden gözlerini çekmeden geri geri birkaç adım attı. Müzik çalmaya başladığında kollarını havaya kaldırdı. Oynamaya başladığında gözlerimi kırpmadan onu izledim. Bakışları oynaması her şeyiyle kendine baktırıyordu. Uzun boya ve geniş omuzlara sahipti. Adamda mankenlere taş çıkartacak fizik vardı. Hipnoz olmuş gibi ona bakarken etrafımda dönmeye başladı. Arkamda durduğunda ensemde bir ülperti hissettim. Nefesi enseme çarptığında tüm vücudum titredi. "Bana eşlik etmen gerekiyor." Söylediği cümleyi beynim çok geç idrak edebildi ama işleme geçmedi. Ben ona nasıl eşlik edeceğimi bilmiyorum ki... Etrafımda bir kaç kere daha dönüp önümde diz çöktüğünde gözleri gözlerimdeydi. Bu adamın gözleri neydi böyle. Korkutucu desem değil ama insanı içine çeken bir hortum gibiydi. Baktıkça içindeki renklerde boğuyordu. Alkış ve ıslık sesleriyle tekrar ayağıya kalktı. Uzun bacakları sayesinde iki adımda yanıma geldi. Az önce yüzümü açtığı kırmızı örtüyle bu kez tekrar kapattı. Büyük iri ellerini ellerime kenetleyip konağın çıkışına çıkarttı. Birlikte yürürken davul ve zılgıt sesleri yükseldi. Kırmızı örtünün altından etrafımdaki alkış tutan zılgıt çeken kalabalığa baktım. Ben galiba çok acayip bir rüyadayım. Kesin bir yerlerim açıkta kaldı. Şimdi uyanacağım ve yatağımdayım. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Ama sonu hüsran hala aynı rüyanın içindeyim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD