5

2015 Words
Savcının odasından çıkar çıkmaz gülümseyerek Seok Jin'e döndüm. Denetimli serbestlik teklifi kabul edilmişti ve ben şu an özgürdüm. Yani yarı özgür. "İyi işti." Seok Jin, gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı ve elindeki bana ait olan çantayı uzattı. "Muhtemelen yani en yakın tarih bir ay sonra mahkeme olur. O zamana kadar ya kendimizi aklayacak şeyler bulacağız ya da gerçek katili." Bıkkın bir nefes vererek kafamla onu onayladım. "Keşke polis suçu bize yıkmak yerine gerçek katili bulsa." Adliye koridorunda sohbet ederek yürürken Taehyung arkamızdan geliyordu ve hararetli bir şekilde telefonla konuşuyordu. Dün gece nezeratte kalmak çok da kötü değildi. Yani daha önce sokakta kalmış biri olarak söylüyorum sokaktan iyiydi ama şimdiki hayatım için tercih edebileceğim bir mekan değildi. Okuldaki kavga görüntülerinin meydana çıkması ile polis oldukça fazla üstüme gelmişti ama ellerinde beni direkt katil yapacak bir delil olmadığı için sıyırmıştım. Tabi muhteşem ötesi Seok Jin'in bunda etkisi büyüktü. Bir gecede dersine oldukça iyi çalışmıştı ve bir kere bile duraksamadan kendinden çok emin bir ifade ile bizi savunmuştu. İtiraf etmek gerekirse oldukça nefes kesici gözüküyordu. "Beni duyuyor musun?" Seok Jin'in sesini duyduğumda bakışlarımı ona çevirip mahçup bir ifadeyle gülümsedim. "Dalmışım. Ne demiştin?" Seok Jin gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Yine balinalar mı?" Sesli bir şekilde gülerek kafamı iki yana salladım. "Seni bırakalım diyordum?" Seok Jin, arabasını işaret ettiğinde bakışlarım şaşkınlıkla bize bakan Taehyung'a kaydı ve kafamı hızla iki yana salladım. "Teşekkürler, kendim giderim. Uğramam gereken yerler var." Kesinlikle uğramam gereken bir yer yoktu. Kibar bir adamdı ve muhtemelen ısrar ederdi. Kısa kesmek için en etkili yöntem buydu. "Bugün dinlen yarın sizi bir arkadaşımla tanıştıracağım. Vaktimiz az, çalışmaya başlayalım." Tek kaşımı kaldırarak meraklı bir ifadeyle yüzüne baktım. "Arkadaş?" "Özel dedektif, bize oldukça fazla yardımı olacaktır. Zeki bir adam." Derin bir nefes alıp kafamla onu onayladım. "Yarın görüşürüz." Arkamı dönüp ilerleyeceğim sırada gördüğüm kişi ile adımlarım yavaşladı. Onu burada gördüğüm için oldukça şaşkındım. Yanına yaklaştıkça yüzündeki gülümseme genişliyordu. "Ne denir? Geçmiş olsun?" Kollarını açıp sarılmamı beklediğinde dikkat çekmemek için hızlıca sarıldım. Abimi seviyordum yani ailem içinde en sevdiğim kişi oydu. Onun da en çok beni sevdiğini biliyordum. Yani en çok dediğim seviyordu işte öylesine. Kendini düşünen bencil adamın tekiydi ama yine de bana bir zararı olmamıştı. He faydası da olmamıştı ama o, o kadar önemli değil. Ben hayatımdaki insanları bana faydası var mı diye sevmiyordum. Zararı olmaması benim için yeterliydi. "Nereden öğrendin?" Ondan ayrılıp bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Ellerini saçlarımda gezdirip gülümsedi. "Avukatın aradı. Aslında dün geceden beri karakolun önündeyim ama gelemedim." Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken sordum. "Neden?" Omuz silkerek kenarda duran motoruna yaslandı. "Bilirsin savcıya çıkmadan önce beni görmeni istemedim. Sinirlerini bozuyorum ya." Suratını buruşturarak bana baktığında gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Şunlar daha ne kadar bize bakacak?" Bakışlarımı yoongi'nin baktığı yere çevirince Seok Jin ve Taehyung ikilisinin merakla bize baktığını gördüm. Yakalandıklarını anladıkları an tedirgin bir şekilde ikisi de arabaya bindi. "Kim onlar?" Bakışlarımı tekrar Yoongi'ye çevirip omuz silktim. "Biri suç ortağım diğeri de onun abisi yani avukatımız." Yoongi, elini saçlarıma çıkarıp karıştırdıktan hemen sonra kafamı göğsüne yaslamaya çalıştı. Çalıştı diyorum çünkü aynı boyda olduğumuz için bu zor bir pozisyondu. "Nasıl bulaştın böyle şeylere, tek yapman gereken okumaktı ufaklık." Bana ufaklık demesini göz ardı ederek omuz silktim ve motorum koltuğunu kaldırıp yedek kaskı çıkardım. "Sanırım bela bizim ailede genetik." Kaskı kafama taktıktan sonra onu bekledim. Milletin ailesinde yakışıklılık genetik oluyordu, benimkinde bela. Milletin ailesinde zeki olmak genetik oluyordu benimkinde bela. Milletin ailesinde zenginlik genetik oluyordu benimkinde bela. Kısacası benim hayatım başından sonuna kadar belaydı ve ben ne kadar kaçarsam kacayım beni her daim buluyordu. "Sana bir şey söylemem lazım." Kaskı kafasına taktıktan hemen sonra konuştuğunda bakışlarımı merakla ona çevirdim. "Bir ev arkadaşına ihtiyacım var, kiraya ortak olursan seni alabilirim." Kafamı anında iki yana salladım. "Yurtta gayet iyiyim." Özel bir yurtta kalıyordum ama bursluydum. Aldığım burslar da ancak kendime yetiyordu. Kalacak yere para vermenin hiç bir manası yoktu, özellikle Min Yoongi ile. Kendisi kiranın tamamını bana kitleyebilecek potansiyelde bir insandı. Abimdi falan ama epey bir şerefsizdi. "Teklifimi düşün." Onu geçiştirmek adına kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım ve motoru çalıştırmasını bekledim. Başımdaki dertler bana yeterken bir de Min Yoongi belası ile uğraşamazdım. Bunun ne içkisi biterdi ne karısı kızı ne de belası. Benim derdim bana zaten yetiyordu. *** Evren daha ne kadar üstüme gelebilirdi acaba? Tanrı ölmemi istiyor olabilirdi. Yok ya öyle olsa o işi kendi hallederdi. Ağlamaklı bir ses çıkarıp boş olan banka oturdum. Başladığım yere geri dönmüştüm ama bu sefer çok daha boktan bir şekilde başlayacaktım. Önümde duran valize tekme atıp biraz gerilemesini sağladım. Sakin olmam gerekiyordu sadece sakin ama olmam mümkün değildi. Yurt yönetimi kibar bir dille beni kovmuştu. Yok ya kibar falan değildi. Kadın bildiğin ' bir suçluyu yurtta tutamayız, eğer sen burada kalmaya devam edersen diğer kızlar ayrılacaklar. Kendini akla öyle gel' demişti. Bu aslında bir başlangıçtı. Kendimi aklayana kadar bu tarz şeylere maruz kalacaktım ve kendimi şimdiden hazırlasam iyi olurdu. "Yaaah!" İçimdeki öfkeyi dışarı atmak için bağırarak önümdeki bavulu tekrar tekmeledim. Bavul tekerlekli olması nedeni ile benden uzaklaşırken umursamadan gözlerimi yumdum. Gözlerimi tekrar açtığımda bavulumun eski yerinde olduğunu ve onu tutan eli gördüm. "Hep böyle öfkeli misin?" Tanıdık sesin sahibine şaşkınca bakıp yutkundum. Kim Taehyung'un burada ne işi vardı? "Hayatımın en öfke dolu dönemindeyim." Yanımdaki boşluğa oturup umursamazca etrafa baktığında kaşlarım çatıldı. "Neden buradasın?" O da aynı şekilde kaşlarını çatarak bana döndü. "Burası halka açık bir park." Kafamla onu onayladım. Burası parka açık bir park olabilirdi ama Seul'de bir sürü park vardı. Bula bula benim olduğum parkı mı bulmuştu? "Tesadüf yani." Mırıltı şeklinde konuşup cep telefonumu çıkardım ve Yoongi'ye mesaj attım. Dışarıda kalamazdım ve beni evine alabilecek bir arkadaşım yoktu. Yani hepsi yurtta kalıyordu, evde kalanların da zaten ev arkadaşı vardı. Artık şerefsiz falan idare edecektim, sonuçta abimdi yani. Yoongi, evin adresini attığında yüzündeki piç gülümseyişi görmesem bile biliyordum. Şimdilik onu ve egosunu göz ardı edecektim. Daha mühim işlerim vardı. "Okula devam ediyoruz değil mi?" Taehyung bana bakmadan omuz silkti. "Seni bilmiyorum ama ben ediyorum." Bende diyordum ki nerede sınıf ayırımı yapan aptal Taehyung? Fazla uzaklaşmamış ki zaten. "Sen devam ediyorsan ben de ederim o zaman." Homurdanarak konuşup telefonu cebime koydum ve ayağa kalktım. Bizim aramızda selamlaşma ya da vedalaşma gibi bir ritüel olmadığı için hiç bir şey söylemeden bavulumu sürükleyerek yürümeye başladım. Park çıkışına yaklaştığımda dönüp arkama baktım ve kucağında ki kediyi seven Taehyung'u bir süre izledim. Ulan adam kediye bile gülüyordu ama bana daha bir kere gülmemişti. Tek derdi benimle diye düşünecektim ama okuldaki çoğu kişi ile de sıkıntılıydı.  Ya da sadece burslu tayfa ile mi demeliyim? Bilemiyorum sonuç olarak bana pek iyi davrandığı söylenemezdi. Otobüs durağına doğru ilerlerken aklımda bir sürü düşünce vardı mesela yarın okulda nasıl karşılanacaktım? Arkadaşlarımdan bana sırt çevirecek olan var mıydı? Sanmıyordum yani beni birazcık tanıyorlarsa katil olmadığımı bilirlerdi. En azından beni kan tuttuğunu hepsi biliyordu. Yani öyle kesmeli doğramalı bir cinayet işlemeyeceğimi bilirdi. SooMin'in kapıdaki görüntüsü gözlerimin önüne gelince suratımı buruşturdum. Evet sevmiyordum ama yine de ölmesine gerek yoktu. Hele boğazından kesilerek bir kapıya asılmasına hiç gerek yoktu. Sanırım kimse böyle bir ölümü hak etmezdi. Otobüs durağındaki banka oturup saatime baktım, otobüs saatine on dakika falan vardı. Acaba SooMin'in çantası neredeydi? Basit bir gasp olayı diye düşünmek isterdim ama hangi manyak gasp ettiği kişiyi kapıya asardı? Kaybolan çantası bugün taktığı çanta ise olaylar epey bir karmaşık hal alabilirdi. Çantayı bulmak demek katili bulmak demekti. Tam önümde çalan korna sebebiyle olduğum yerde sıçradım ve elimi göğsüme yerleştirip derin bir nefes aldım. Bir cinayeti düşünürken böyle ani bir ses duymak kalbime iyi gelmemişti. Korna sesi gelen arabaya baktığımda kaşlarım çatıldı. Şaka gibi bir gündü ve ben olayı kavrayamamıştım. "Gel bırakayım." Camdan kafasını uzatan jungkook'a şaşkınca bakıp kafamı iki yana salladım. Şu an benden nefret etmesi falan gerekiyordu, sonuçta katildim ve arkadaşını öldürmüştüm. "Hei, seni bırakacağım hadi. Bende çok meraklı değilim zaten." Suratımı buruşturarak cama doğru eğildim ve yüzüne baktım. Beni bırakmak istemediğini suratının her bir mimiğinden anlamak mümkündü ama neden bırakmak istediğine dair en ufak bir fikrim yoktu. "Kendim giderim, kendine bu eziyeti yapma. Hadi git." Tam geri çekileceğim anda tekrar kornaya başlaması ile sıçradım. "Basıp durma şuna be!" Jungkook, bıkkın bir nefes verip arabadan indi ve bavulumu alıp arka koltuğa koydu. Ben ona şaşkınca bakarken on kapıyı açıp binmem için bekledi. Bu tavrının nedenini merak ediyordum ve öğrenmek için onunla gidecektim. İtiraz etmeden bindiğimde rahat bir nefes aldığını gördüm. Arabayı çalıştırdıktan hemen sonra bana döndü. "Nereye gidiyorsun?" Benimle muhatap olduğu için biraz sonra ağlayacak gibi duruyordu. Bir insan bu kadar mı halini belli ederdi ya? Telefonu ona doğru uzatıp adresi gösterdim. "Yakınmış." Mırıldanarak konuşup arabayı sürmeye başladı. Benimle muhatap olmadan sürmeye devam ettiği için konuşamıyordum. Sormam gerekeni sormak için konu açmayı beklemeden direkt konuya girdim. "Benden nefret etmiyor musun?" Jungkook, bana bakmadan omuz silkti. "Senden ve baş belası arkadaşlarının hepsinden genel olarak nefret ediyorum." Bıkkın bir nefes verip kafamı iki yana salladım. "Genel bir nefretten bahsetmiyorum. Hani sözde katilim ya, ondan dolayı?" Kafasını iki yana sallayarak direksiyondaki ellerini sıktı. "Senin öldürmediğini biliyorum." Gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı ve bedenimi ona doğru döndüm. "Ne ? Nereden biliyorsun?" Bakışları kısa süreliğine beni buldu ve suratını buruşturarak kafasını umutsuzca iki yana salladı. "Aptal mısın? Tabi ki sana güvenmiyorum. Senin katil olman Taehyung'un katil olması demek ve ben ona inanıyorum." Anlık gelen aydınlanma ile avuç içimi alnıma doğru bastırdım. Bu demek oluyordu ki okuldaki zengin tayfa tarafından katil yaftası yemeyecektim. Yani benimle uğraşmayacaklardı çünkü ben katilsem Taehyung da katil sayılacaktı. Taehyung'un işime yarayacağını hiç düşünmemiştim. O gece o okula Suho'yla da gidebilirdim ve hayatım daha boktan bir cehenneme dönebilirdi. Artık hayatım o kadar umutsuzdu ki bardağa dolu tarafından bakmaya çalışıyordum ama dolu tarafta da bir iki yudum var gibi bir şeydi yani. En iyisi bardağı duvara fırlatmaktı ama onu yapacak popo bende yoktu. Yaşamayı seviyordum, her şeye rağmen. "Beni bırakmanı kim söyledi?" Jungkook, bıkkın bir nefes verdi ve sinirli bakışlarını bana doğru çevirdi. "Soru sorup durma sadece sus." Söyle kafasına sağlam bir tane geçirmek istiyordum ama adım zaten çıkmıştı bir de jungkook'un kafasını yaran katil olarak anılmak istemiyordum. "Bana şöyle davranmayı kes! Arabana beni zorla bindiren sensin." Jungkook bana aldırmadan sürmeye devam etti ve kısık sesle mırıldandı. "Maalesef." Ben ona ters ters bakarken arabayı durdurdu ve bakışları birden bana döndü. Ne olduğunu anlamak için etrafa baktığımda elinde poşetlerle yürüyen Yoongi'yi gördüm ve geldiğimizi anladım. "Teşekkür etmeyeceğim." Dil çıkarmamak için kendimi zor tutarak arabanın kapısını açtım. "Aman ne olur teşekkür et ya, nasıl ihtiyacım var anlatamam." Ona aldırmadan ön kapıyı sert bir şekilde kapatıp arka kapıyı açtım ve bavulumu çekiştirdim. "Nasıl burslu okuyorsun anlamıyorum, tam bir aptalsın." Elimdeki bavulu kafasına geçirmemek için kendimle mücadele ederek kapıyı sert bir şekilde kapattım. Aslında var ya ben de bazen aptal olduğumu düşünüyordum. Özellikle konu dersler olunca, olmadık yerlerde olmadık şeyler düşünmek başıma hep dert açıyordu. Sanırım benim dikkat sorunum vardı, yoksa zekamda bir problem yoktu. Öyle olsa dikkatimi verdiğimde de anlamazdım. "Yoongi." Yoongi'ye doğru ilerlerken ona seslenmem ile durup bana doğru döndü ve ego kokan gülüşünü sundu. "Ben yurtta gayet iyiyim ya." Elimdeki bavulu çekip aldığında göz devirdim. Ben gerçekten yurtta iyiydim ama işler benim istediğim gibi ilerlememişti. "Kovuldum." Dudaklarımı büzerek konuştuğumda elindeki market poşetlerini gülümseyerek bana uzattı. Poşetleri alıp adımlarını takip ettim. Yeni evim hakkında bir fikrim yoktu, uyuyacak ve ders çalışacak bir ortam olsa bana yeterdi. Ev ile alakalı tek beklentim buydu ama konu Yoongi olunca bununla ilgili bile şüphelerim oluyordu. Hayır girdiğimiz bina yıkılacak gibi duruyordu ve ben uyurken ya da ders çalışırken yıkalabilirdi. "Her ayın onu kira günü. Faturaları ikiye böleriz, mutfak masrafı bana ait." Merdivenlerden çıkarken bir yandan da konuşuyordu. "Sen benim abimsin biliyorsun değil mi?" Homurdanarak söylendiğimde duraksadı ve bana döndü. "Bunu idrak edemeyen sensin küçük hanım." Bir cevap vermeden omuz silktim ve kapıyı açmasını bekledim. Yoongi, kapıyı açtıktan sonra kenara çekildi ve geçmemi bekledi. Tedirgin bir şekilde içeri girip etrafa baktım. Normal bir evden tek farkı pis ve dağınık olmasıydı. Eşyaların ikinci el olduğu belli oluyordu ama eşya olması bile mucize niteliğindeydi. "Beğendin mi?" Yoongi, merakla bana baktığında hevesini kırmamak için gülümsedim ve kafamı olumlu anlamda salladım. "Ama temizliğe ihtiyacı var." Yoongi, kafasıyla beni onaylayıp elimdeki poşetleri aldı. "Bir şeyler yiyelim, halleriz." Derin bir nefes alıp etrafa baktım. Yeni bir başlangıç yapıyor gibi hissediyordum ya da aynı hayatıma farklı bir boyuttan devam ediyorum desem daha mı doğru olurdu acaba? Vote
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD