---
Sinirli bir tavırla gözlerimi ona kilitlemiştim. Dün gece karmaşık yollar izleyerek önce rastgele bir otele gitmiş, orada kılık değiştirip ardından evime ulaşmıştım. Normal bir insanın beni ifşa etmesi imkânsızdı! Ama tabii ki o bulmuştu. Adam muhtemelen bir kurt! Kendi kendime, dişlerimi sıkarak mırıldanıyordum.
Ah Tanrım, bir de Fifi köpeğ’i çağırır gibi el kol hareketleri yapıyordu. Sinirlerim iyice gerilmişti, adeta patlamak üzereydim.
Sert adımlarla yanına yaklaştım ve yüzümde aynı sertlikle, “İlkokul müsamereni beğenmediğim için, şansını yeniden denemek istedin sanırım. Ama bu nedir, ‘Aslan kaç, fare tut’ oyunu mu oynamak istedin, Emir Bey? Güzel deneme ama ben zevk almadım. ” dedim.
Dudaklarında sinsi bir gülümseme belirdi. “Sizin gösterinizle kıyaslayınca çok niteliksizim, farkındayım,” dedi, alaycı bir tonla. “Ama bu gösteriyi beğenmiş olmanız beni mutlu etti. Zevk almanız konusunda ise elimden geleni yapacağım, emin olun.”
Bu noktada sabrım tükenmişti. Adam evimi bulmuştu. Peki ya kimliğimi de biliyor muydu? Gözlerimi onunkilere dikerek sert bir şekilde, “Tatavayı keselim!” dedim. “Derdin ne bilmiyorum ama işime geç kalıyorum. Şimdi aracını çek ve defol!”
Alaycı ifadesi daha da belirginleşti. Resmen benim sinirlenmemden keyif alıyordu, bu açıkça görülüyordu. “Neydi sizin o lafınız?” dedi. “Hah! Durumu özetleyelim, değil mi? Evet, durumu özetleyelim: Evine kayıtlı bir ikametgâhın yok. Faturaların tamamı ev sahibine kayıtlı. Aracın ise kiralama ve sahne adına kayıtlanmış. Kendini gizlemek için fazlasıyla çaba harcadığın belli. Şimdi soruyorum: Böyle bir kadın ne iş yapar?”
Bir an duraksadım. Tam tahmin ettiğim gibiydi. Adam bu işte bir profesyoneldi. Hislerimde yanılmamıştım. Bu adam kesinlikle o ekiptendi!
Hızlı düşünmem lazımdı. Ne yapacaktım, iş diye nereye gidecektim? Aklıma hemen son davamız geldi. Harekete geçmek için bir saniye bile kaybedemezdim.
“Hesap vermek zorunda değilim sana. Çekil ve aracıma yol ver,” diye hırladım.
Bakışları resmen meydan okuyordu. Beni kızdırmaktan aldığı keyif, dudaklarındaki sinsice kıvrılan gülümsemeden apaçık belliydi.
“O zaman mesai çıkışı görüşmek üzere, hanımefendi,” dedi. İki adımda aracının kapısını açtı. Ama gitmeden önce geri dönüp o lanet cümleyi sarf etti:
“Haa, bu arada… Bu sefer de fazladan on kilometre yapıp bir otele geçip kılık mı değiştirirsiniz? Yoksa direkt işinize mi gidersiniz? Gerçi… Adamlarım sizi tam olduğunuz konumdan alır. Endişelenmeyin.”
Bunu nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyordu? Sinirlerim titriyor, ellerimi sıkmamaya çalışıyordum. Ona tek kelime etmedim, sadece sert bakışlarla yüzüne baktım. Tam istediği gibi davranırsam kazanacağını biliyordum. Aracına bindi, motorun homurtusuyla uzaklaştı. Ama biliyordum… Bu bitmeyecekti.
Hızla çantamı karıştırıp savcılık işlerinde kullandığım hattımı çıkardım. Borayı aradım. Telefon çalarken yan aynadan fark ettim, beni takip eden bir araç vardı. Saklanma gereği bile duymuyorlardı. Alenen peşimdeydiler.
Telefonun ucunda Boranın sesiyle irkildim. Aradığımı bile unutmuştum.
“Hey, selam güzel savcım! Bu kadar erken mi özlediniz beni?” dedi o bildik ukala tonuyla.
“Bora, kes zırvalamayı! Başım dertte!”
“Ne? Ne demek başınız dertte? Savcım, iyi misiniz?” Sesi bir anda ciddileşti.
“İyiyim. Ama şimdi beni dikkatle dinle. Emir Kara evimi bulmuş. Adıma kayıtlı hiçbir şey olmadığını fark etmiş. Mesleğimi ve kimliğimi sorguluyor. En son davamızdaki kadını hatırlıyor musun?”
“Evet, tabii ki hatırlıyorum.”
“Tamam. Beni ona dönüştürmen lazım. Nasıl yapıyoruz?”
Bora, sanki bunu daha önce yüz kez planlamış gibi konuştu. “O ofis hâlâ kayıtlı ve faal. Siz kadının ofisine geçin, İstihbarat ekibinden arkadaşları harekete geçiriyorum. Sahte kimlik, telefon ve gerekli evraklarla her şey hazır olacak. Siz ofise ulaşır ulaşmaz dönüşüm tamamlanır. O zaman yeni kimliğinize merhaba diyin, Alev Parlak. "
“Tamam,” dedim. Sesimdeki kararlılık kendime bile şaşırtıcı geldi.
“Ama hata istemiyorum, Bora. Emir şehrin yeraltı dünyasının kralı. Bu ipin ucu büyük balığa gidiyor.”
“Merak etmeyin savcım. Tüm dikkatim sizde.”
Telefonu kapattım. Kafamın içi karmakarışıktı. Yan aynadan hâlâ beni takip eden aracı görebiliyordum. Ellerim direksiyona sıkıca yapışmıştı. Derin bir nefes alıp gaz pedalına yüklendim. Tek hedefim vardı: Ofise ulaşmak...
Sanki 40 yıldır aynı ofise geliyormuşum gibi rahat bir tavırla, aracımı park ettikten sonra caddedeki esnafa selam verdim. Herkesle ufak bir gülümsemeyi paylaşıp, adımlarımı hızlandırarak ilerledim ve çok geçmeden ofise girdim.
Tam da Bora'nın söylediği gibi, iç kapıda beni 5 kişilik bir ekip karşıladı. Göz açıp kapayana kadar üzerimde cihaz kontrolü yaptılar; böcek olabilir diye. Ardından, ekibin başındaki kadın bir adım öne çıktı. Uzun boylu, düzgün bir fiziğe sahipti. Saçları koyu kestane, omuzlarına dökülüyor, gözlerindeki keskin ifade profesyonelliğini yansıtıyordu. Siyah bir takım elbise giymişti; şık ama hareket kabiliyetini engellemeyecek kadar sade. Sert bakışlarını bir an olsun benden ayırmadan konuştu:
"Merhaba Savcım. Ben Leyla Aslan. Yeni göreviniz için ekibiniz olarak yanınızdayız. Hazır mısınız?"
Teşekkür ederek başımı salladım. "Tabii, başlayalım."
Leyla kısa bir gülümsemeyle bana dönüp, "Dava sizin davanız, Sayın Savcım. Ancak davaya konu olan kadının hayatına dair bilginiz sınırlı," dedi.
"Doğru," diye karşılık verdim. Konuşmaya devam etti.
"Hükümlünün, iki yıl boyunca sık estetik ameliyatlar geçirdiğini ve her seferinde yeni bir kimlikle ortadan kaybolduğunu biliyorum."
"Evet, doğru bilgi," dedi Leyla. Ardından eliyle ilerideki bir toplantı odasını işaret etti. "İzninizle, detayları aktarayım."
Toplantı salonuna girdiğimizde ışıklar hafifçe kısıldı ve bir sunum ekranı açıldı. Leyla, ekrana yansıyan ilk görüntüyü işaret ederek konuşmaya başladı:
"Alev Parlak. Son kullandığı isim bu. Kendisi ülkede geniş bir hastane ve doktor ağına sahip. Ekibimiz, çoğu kişinin kimliğini hâlâ bulamadı; bağlantıları oldukça güçlü ve derinlemesine gizlenmiş durumda. Müşterilerine tamamen yeni bir kimlik vaat ediyor: Gerçek anlamda bir dönüşüm. Faili meçhul insanların kimliklerini kullanarak yasal ameliyat belgeleri düzenliyor. Bu da, sanki o kişi ameliyat olmuş ve yeni bir kimliğe bürünmüş gibi bir görüntü yaratıyor. Aslında müşterilerine hem yeni bir yüz hem de resmi olarak onaylanmış bir kimlik sunuyor. Daha da ileri gidersek, yurtdışı bağlantıları sayesinde müşterilerinin izini tamamen kaybettirebiliyor."
"Bu kişi hakkında hüküm verildi ve ağır cezaevine sevki sırasında kaçmaya çalıştığı için ekibim tarafından infaz edildi. Ancak bu olayla ilgili ,Tanıdıkları, infazın sahte olduğunu düşünüyor. Ve açık konuşmam gerekirse, sizi onun yerine koymaları oldukça olası."
Bir süre düşündüm. Leyla'nın detaylı ve soğukkanlı anlatımı ilgimi çekmişti. Gözlerimi masadaki dosyadan kaldırarak ona döndüm.
"Mükemmel bir iş çıkarılmış," dedim. " Ben Emir Kara'dan saklanırken, Eğer bu sahte kimliğim üzerinden oltaya takılanlar olursa, yalnızca emirden kaçmış olmaz bu şebekeyle ilgili de daha fazla bilgi elde edebiliriz. Bingo!"
Leyla hafifçe gülümsedi. "Bu durumda hemen işe koyulabiliriz, Savcım. Planlarımız hazır."
Kollarımı göğsümde kavuşturup, Leyla'ya döndüm. " Evet arkadaşlar başlıyoruz."