Batur Kandemir
En çok da böylelerinden nefret ediyordu Batur. Öleceğini bile bile kendisine yalvaran acizlerden. Yaptığı hainliğin bedelini bile bile hareket edip yalvarmak aptallık değil de neydi? Karşısında kan içinde kalan adam hem deposunu ateşe verip hem de nasıl ölmemek için yalvarıyordu. Bir türlü anlamıyordu.
" Bana ne kadar için ihanet ettin?" Batur yanında sağlam olmayan adam barındırmazdı. Bu uğradığı ilk ihanetti.
O yanındaki adamları ailesi bilirdi. Ailesi ne kadar kıymetli ise adamlarıda kıymetliydi. Sonuçta kendi ve ailesinin canını onlara emanet ediyordu. Adamlarının canını da kendi canı bilirdi. Bu alemde güven en büyük nimetti.
" Affet abi. Şeytana uydum affet. Ben ettim sen etme."
" Kes lan sesini sik ağızlı. Beni kaça sattın konuş lan. Kime sattın? "
2 yıl önce kapısına gelip iş isteyen bu adama depoların güvenliğinde iş vermişti Batur. Bugüne kadar kapısına geleni asla geri çevirmedi. Bu haysiyetsize kadar da kimse ona yanlış yapmamıştı. Genelde kapısına gelenlere güvenlikte iş verir belirli bir süre güvendiği adamlara izlettirirdi. Yanına alacağı adamlarla kararı buna göre verirdi. Bunu yaparak ne kadar doğru bir iş yaptığını daha iyi anlıyordu. Kendisi ona iş vermişti ama kanı bozuk ona ihanet etmişti. Şimdi de bedelini ödemek zorundaydı. Affetmeyecekti... İhanetin affı olmazdı.
" Bilmiyorum kim olduğunu abi. Evime gelip buldular beni. Adam adını demedi. İş karşılığında beşyüz bin verdi. Vallaha kim olduğunu bilmiyorum."
" Yüzünü gördün mü ?"
" Yok abi maske takıyordu. "
Batur belinden çıkardığı silahla kafasına bir kurşun sıktı adamın. Acımadı...Gözünü dahi kırpmadı...
Böyleleri fazlalıktı zaten. Nefes almamalıydı böyle cibiliyetsizler. İnsan ekmek yediği kapıya ihanet etmemeliydi.
Batur az çok bu işi kimin yaptırdığını tahmin ediyordu. Fakat kanıtı yoktu. İsa denilen piçi toprağın altına gömmek için tek yanlışını bekliyordu. Gel gör ki piç işlerini temiz hallediyordu.
Ama Batur onunda bir açığını bulup çıktığı yere geri sokacaktı. Sadece daha sabırlı olup beklemeliydi.
Batur son işlerini de hallettikten sonra kardeşinin yanına gitmek için arabaya bindiğinde başına saplanan ağrı yüzünden başını geri atıp gözlerini kapattı. Ellerini şakaklarına götürüp ovmaya başladı.
Az kalmıştı başını ağrıtan bu piçlere hesabını sorup yok etmeye. Dayanmalıydı... Dayanmak zorundaydı...
Bu güç ona babadan geçmemişti. o bu dünyada kendi aklı ve gücü sayesinde vardı. Bundan ötürü kolay kolay devrilemezdi.
Çok şükür ki yanında sonsuz güvenebileceği kardeşleri ve dostları vardı.
Kardeşinin veteriner dükkanına geldiğinde Cemşit kapısını açtı.
" Abi haber vermeden geldik. Yine kızmasın Barlas."
" Onun uçkuru için işlerimi erteleyemem. Biran önce bize yapılan saldırıların arkasındakini bulup cezasını kesmeliyiz."
Batur hızlıca dükkandan içeri girdi. Ortalıkta yine kimse yoktu. Batur içinden bir küfür savurdu kardeşine. Barlas ondan üç yaş küçük kardeşiydi. İşlerinde eli koluydu. Aslında bu işlere bulaştırmak istememişti ama Barlas onu dinlememiş yanında olmak istemişti. Oda bir yere kadar karşı durabilmişti. Fakat yine de veterinerlik okumuştu ve hayvanlarla arası iyiydi. Kendisi de hayvandı gerçi, normaldi..
Batur kardeşinin arkadaki ofisine doğru yaklaştıkça inleme sesleri artmaya başladı. Sikik herif yine sekreterini altın almıştı. Bu adam akıllanmayacaktı.
Bir gün Barlas bu karıyı sikerken gelip biri kafasına sıkacaktı. Otel veya evi ne güne duruyordu acaba?
" Barlas! Çık lan dışarı yavşak işimiz var. "
Sesini olabildiğince sakin tutarak bağırdı Batur. Sinirlerine hakim olmaktı niyeti. Yoksa kardeşi elinde kalacaktı. Yanında kadın varken onu küçük düşürmek de istemiyordu.
Barlas bir elinde elinde gömlek bir eli pantolonunun fermuarında dışarı çıktı. Telaşlı olması gerekirken herifteki rahatlık kimse de yoktu.
Yüzündeki insanı sinir eden ama ona karizma üstüne karizma katan gülüşle abisine baktı.
" Yine neye sinirlendin de bana tribe geldin. Karın mıyım lan ben senin. Tek bildiğin işime taş koymak. Bir rahat versen ya bana en azından dükkanım da."
Bu it ciddi olamazdı. Peşlerinde onların işini bitirmek için alttan alta çalışanlar vardı. Ama Barlas sikinin derdindeydi.
Tamam Barlas kardeşine s*x orucuna gir demiyordu ama herşeyin de bir zamanı ve yeri vardı. Bunu kardeşine ne zaman anlatabilecekti. Acaba beynini çıkarıp bir sorun olup olmadığını mı inceleseydi. Bu aralar kardeşi gözüne gerizekalı gibi görünüyordu. Hatta kardeş olduklarına bile inanmakta güçlük çekiyordu.
" Barlas benim sinirimi tepeme çıkarma da şu kızı postala kendine de çeki düzen ver. Konuşacaklarımız var. "
Barlas bir abisinin ciddiyetini anladı. Gözü ofisin içine kaydı, kızın giyindiğini görünce;
" Sema öğle yemeğine çık. " dedi. Sema mesajı almıştı. Nede olsa adamın sınırsız kartı elindeydi. Canına minnetti.
" Tamam hayatım. Sen nasıl istersen." dedi yapmacık bir gülüşle. Ardından çantasını alıp ofisin kapısından çıktı. Çıkarken Barlas hariç kimsenin yüzüne bakmamaya özen gösterdi. Eğer bakarsa Barlas onu defederdi biliyordu. Kız tamamen dükkandan da çıktığın da Barlas abisini ofise buyur etti.
Ofise yönelen Batur burnuna zulm eden koku ile yüzünü buruşturdu.
" Aç lan su camı."
Abisinin söylemi ile kahkaha atan Barlas. Camı açıp abisinin karşısına oturdu. Batur herşeyi kardeşine anlatırken fazlasıyla memnuniyetsiz bir yüz ifadesi takınmıştı. Bunu farkeden Barlas:
" Abi ilk defa depomuz yanmıyor veya basılmıyor. Tamam ilk defa ihanete uğradık ama buldun ve cezasını kestin. Endişe ettiğin nedir? "
" Endişe etmiyorum. Kapımda ekmeğimi yiyen bir insanın bana ihanetini sindiremiyorum."
" Haklısın abi. Ama bu bize ders olsun. Daha dikkatli olalım. "
" Barlas adamların her birini tekrar gözden geçir. İşini detaylı yap. "
" Tamam abi merak etme bir iki güne hallederim. "
" İyi akşama geç kalma eve. Ben kendi evimde olucam. Annemler tek kalmasın. "
" Tamam abi erkenden geçerim eve "
Barlasla yaptığı görüşmenin ardından şirkete geçip kalan evrak işlerini halletti.
Cemşit'e telefon edip mekana gececeğini arabayı hazır etmesini söyledi.
Cemşit arabayı hazır ederken bir yandan gizliden gizliye işlerine taş koyanın kim olabileceğini düşünüyordu. Düşman çoktu. Kim olduğunu bilseler bir de bunu kanıtlayabilseler herşey daha kolay olacaktı. Gel gör ki bunu yapanın karşılarına çıkmaya cesareti yoktu.
Batur arabaya bindiğinde asıl işlerini yürüttüğü mekana doğru yol aldılar. Batur bu alemde acımasızdı, korkulan taraftı. Ama kimseyi arkasından vurmazdı. Düşmanı olanın karşısına geçip yaptığını yapacaklarını haykırırdı. Bu onun prensibiydi. Arkadan iş cevirmez, mertçe savaşırdı. Düşmanı da kendi gibi değildi. Bir korkak gibi saklanıyordu.
Mekana gelince ofise geçti Batur. Yeni gelen kayıtların bir kısmını incelemeye başladı. Oteller zincirleri vardı. Bunun en büyük avantajı ise suit odalardı.
Onun otellerine bir çok isim gelirdi. Siyatsetçiler, uyuşturucu baronları, yer altından nam salmış olanlar, emniyetten yüksek rütbede olanlar vb.
Onları kayıt altına alır ihtiyacı olduğu zaman kullanırdı. Bu yüzden de yıllardır kimse bileğine kelepçe vuramamıştı. İstediği güce sahipti. Yıllar içerisinde yer altı dünyasında nam salmış ve kabul görmüştü Batur. İzbe mahalleden hem kendini hem ailesini kurtarmıştı. Artık kimse canını yakamazdı. Ailesini koruyabilecek güce sahipti.
Fakat hayatında gece uykularını kaçırtacak, bir eksiklik vardı. Ne yediği yemekten ne içtiği sudan bir şey anlıyordu. Hatta aldığı nefes bile ciğerlerini yakıyordu. AÇELYA...
Açelya idi hayatında ki eksikliğin adı. Batur'un en büyük tutkusu. Aşkı. Vazgeçilmezi. Ona sahip değildi. En büyük korkusu ise ona başkasının sahip olabilme ihtimaliydi.
Düşüncesi bile nefesini kesmeye yetiyordu. Onundu Açelya. Ruhuyla, bedeniyle, ayak tırnağından saç teline kadar herşeyiyle Batur'undu. Ama Batur karşına çıkmaya hiç cesaret edemedi. Herşeyden önce nişanlıydı Batur.
Açelya bunu kabullenerek bir kadın değildi. Eğer kabul edeceğine dair bir umut kırıntısı olsa dünyaları önüne sererdi. Yeter ki onun olsundu. Ölene kadar yareni olsun bir tek onu sevsin ne çok isterdi. Batur onun için gerekirse canını verirdi.
Batur'da isterdi Açelya'sına gidebilmek. Özgürce onu alıp kendine katabilmek ama sözü vardı. Selim abisine sözü vardı. Kızıyla evlenecek bir ömür boyu da onu koruyup kollayacak çocuklarının babası olacaktı. Hal böyleyken nasıl gidebilirdi sevdiği kadına?
Yine de vazgeçemiyordu bu kadından. İçine işlemişti bir kere. Onu unutabilmesi için kalbini yerinden söküp atmalıydı. Başka türlüsü mümkün değildi. En güvendiği adamlardan birini yedi yıldır gece gündüz Açelya'yı takibi için görevlendirmişti. Her akşam masasına dosya halinde tutuklu olduğu kadının gün içerisinde yaptıkları ile ilgili rapor geldi. İçerisinde fotoğraflarıda olurdu. Evindeki çalışma odasında bulunan kitaplığın üç rafı bu raporlarla doluydu.
Cemşit içeri girip hem patronu hem arkadaşı olan adama elindeki raporu uzattı. Biliyordu kardeş bildiği canını vereceği bu adamın bir kadına kara sevdalı olduğunu ama elinden birşey gelmiyordu. En fazla karşılıklı içerken derdini dinleyebiliyordu.
" Kardeşim Açelya yengenin raporu. "
" Yenge mi yengenin haberi var mı bundan. Kendi kendimize gelin güvey oldugumuzu biliyor mu? Sadece bir kez konuşabildiğim bir daha da karşına çıkamadığım kadın biliyor mu ona olan aşkımı?"
" Yapma ben kardeşim. Konuş Selim abiyle. Anlar o senin derdinden vazgeçer bu evlilik işinden. "
" Sözüm var kardeşim sözüm. Bu adam arkamda durmasa ben şimdiye ölmüstüm bu alemde yapamam. Yakışmaz bana bilmiyor gibi konuşma amına koyım."
" Böyle nereye kadar Batur yarın birgün puştun biri çıkarda alırsa kızı ne yapacaksın." kan beynine sıçradı Batur'un duyduğuyla. Ne ara yerinden fırlayıp Cemşit'in yakasına yapıştı o dahi bilemedi.
" Senin o at ağzını sikerim lan. Basma damarıma oğlum basma." duymaya bile tahammülü yoktu. Bu yaşanırsa neler yapabilecek kendi de kestiremiyordu.
" Yalanmı lan. Nereye kadar kıza yaklaşını ortadan kaldıracaksın. "
" Sanane lan ben ne zamana kadar istersem. Şimdi siktir git elimde kalacaksın."
Haklıydı Cemşit. Ne zamana kadar devam edecekti bu bilinmezlik. Sevdiği kadına yaklaşamıyor, dokunamıyor, konuşamıyor, kokusunu içine cekemiyordu. Kahroluyordu. Hele biri ona yaklaşmaya cüret etsin... Bu gidişle kafasına sıkacaktı Batur.
Önünde duran raporu inceledi uzun uzun. Yürek yangını her zaman ki gibi gülücükler saçıyordu etrafına. Mesleğini severek yaptığı için belki de öğrencileri ile ilgilenirken sevkati gözlerine yansımıştı. Bugünü yine yolunda gitmisti genç kadının. Bundan emin olduktan sonra elinde rapor ile ofisten çıktı Batur. Evinde onu bekleyen kadını aradı.
" Hazırlan geliyorum. Yarın azat olacaksın."