Batur herhangi bir tepki vermeden bakıyordu Cemşit'in yüzüne. Söylediğini anlamlandırmaya çalışıyordu ama kan beynine gitmiyordu. Düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi. Ne demişti sahi evleniyormuş mu. Kesin yanlış duymuş olmalıydı.
Sevdiği kadına yanaşan kim varsa ortadan kaldırmıştı. Kemiklerini bile kimse bulamazdı. Kimi gözden kaçırmıştı. Kızın başına diktiği adam tam olarak ne boka yarıyordu. Sonunda bir nebzede olsa kendisine gelip karşısında kendine korkarak bakan arkadaşına sormayı başarabildi.
" Kiminle ne zaman ?" hayatının en zor sorusu bu olmalıydı. Korktuğu başına gelmişti demek ki. Sevdasının kalbine başka bir adamın adı işlenmişti.
" Abisinin arkadaşı ile dün akşam ailelerin tanışması için yemek yemişler." Batur sakin kaldıkca Cemşit'in korkusu anbean arttı. Bu sakinliğin ardından gelecek fırtınayı kestiremiyordu.
" Kimmiş neymiş açığı var mı meslekte öğrenin. " arkasını dönüp gitti Batur. Ne yapacağını bilemez bir halde şöferden anahtarları alıp sürmeye başladı araabayı. Nereye gittiğini oda bilmiyordu. Şehri ateşe veresi vardı. Kodumun şansı ona ne zaman gülecekti.
Gaza yüklendikce yüklendi. Kaza yapmak ise umrunda değildi. Ölürse kurtulurdu bu acıdan. Kalbinin acısı nefesini kesiyor ellerini titretiyordu. Biliyordu oda eli kanlı bir katildi. Belki birçok şeyi haletmiyordu ama sevdiği kadının başka bir adamla evlenecek olması fazla değil miydi? Bu güne kadar masumun kanına girmemiş mazluma zulmetmemişti. Aksine korumuş kollamış sahip çıkmıştım. Kanını akıttıklarım benim gibi olanlardı. Hepsi benim gibi günahkardı. Peki neden böyle bir acı bana hak görülmüştü?
Arabayı Açelya'nın okulunun önünde durdurdu Batur. Farketmeden kızın okuluna gelmişti. Muhtemelen sevdiği kadın şimdi öğrencileri ile derste olmalıydı. Başkasına yar edemezdi kadınını ucunda ölümde olsa onun olacaktı. Bir an önce plan yapıp hayata geçirmeliydi. Ama önce Deniz ile düğününü yapmalıydı. Sonra da Açelya'yı gelini yapmalıydı. Batur'daki bencillik de kimse de yoktu. Kendisi resmi nikahını başkasıyla yaparken Açelya ikinci karısı olacaktı. Yani Deniz'in kuması. Çaresi yoktu Batur istemez miydi iki kadının da kanına girmesin. Onun da canı yanıyordu ama kitabına uyduracaktı.
Gelen bilgilere göre Açelya bir sene sonrasına salon tutmuştu bugün. Yani bir sene vakti vardı Batur'un. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydi. Ona farklı yaklaşmak isterdi ama bir faydası olacağını sanmıyordu. Bu yüzden Açelya'sına vicdansız tarafını gösterecekti içi kan ağlasada.Açelya en çok abisine düşkündü. Planı abisi üzerinden kurup köşeye sıkıştıracaktı onu. Sabır az daha sabır dedi kendine. Yıllarca bekledi bir kaç ayda göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi.
Aldığı haberin üzerinden tam üç gün geçmişti. Batur kardeşleri ile planını uygulamaya geçirmek için küçük küçük adımlar atmıştı. Herşey onun için istediği gibi gidiyordu. Bu azda olsa keyfini yerine getirmişti. Bugünde Deniz'e özel tasarlanan gelinliğin provasına gidilecekti. Batur'da katılmak istemişti provaya ama annesinden red yemişti. Gelini düğünden önce gelinlikle görmek uğursuzluk getirirmiş. Saçmalık...
Oda prova sonrası müstakbel karısını yemeğe ve götürmeye ve araba hediye etmek için kendi galerilerine götürmek istedi. Deniz el mahkum kabul etti. Reddetmesinin bir mantığı yoktu nasılsa. İki gün sonra aynı yastığa baş koyacaklardı nede olsa. Deniz giydiği gelinlikle kendine aynadan bakarken hissizdi. Ne garip değil mi evleniyordu ama hiç birşey hissetmiyordu. Kaynanası bayılmıştı. Onu bolca övüp nazar duaları okuyup üflemişti. Peki o neden kendini güzel hissetmiyordu? Onun için neden önemi yoktu ne giydiğinin, saçının, makyajının ? Düğündü işte sevmediği adamla yapacağı basit bir düğündü. Nankörlük gibi gelebilirdi başkasına ama o hala alışamıyordu birinin karısı olma fikrine. Birde üstüne kocası başkasını seviyor ve onunla da evlenecek aynı eve getirecekti.
Kaçıp gitseydi ya buralardan. Biter miydi çilesi? Bitmezdi ki Batur bıraksa peşini babası bırakmazdı. Bulur ve kafasına sıkardı. Selim kızına karşı katı ve vicdansızdı. Abilerine bütün sevgisini sunmuş ona ise o çok ihtiyacı olan sevgihi layık görmemişti.
Mühim değildi tek dayanağı Batur'un okul için izin vermiş olmasıydı. Birde eğer bebegi olursa ona sıkı sıkıya bağlanır can bulurdu. Şimdi yıkılmanın zamanı değildi.
*******
" Sana bir araba almak istiyorum düğün hediyesi olarak ehliyetin var değil mi Deniz?" provadan sonra Batur gelip onunla yemek yemişti. Şimdi de ona araba almak istediğini söylüyordu. Şaşkındı...
" Gerek yok hediyeye. Hem benim ehliyetim yok."
" Ne demk gerek yok. Beni böyle geri çevirme Deniz. Ehliyet kursuna yazdıralım seni. Bende ekstra ogretirim sana. Sen şimdilik arabanı seç hazırda beklesin."
Binemeyeceği arabayı sevmek saçma geliyordu Deniz'e. Araba yerine başka birşey isteyecekti.
" Aslında arabayı ehliyetten sonra seçerim. Ben senden başka bir şey isteyeceğim"
" Söyle bakalım "
" Benim çiftlik evimde malzemelerim var. Onları almam lazım ama fırsatım olmadı. Babam yakında orayı satacakmış. Gidip eşyalarımı alsak olur mu? " diye sordu kabul etmesini umut ederek Deniz.
Bu kadar küçük bir istekte bile çekingen davranması Deniz'in kendinden nefref etmesine sebep oluyordu. Daha cesur davranmalıydı. Böyle devam ederse çok ezilirdi biliyordu.
" Senin çiftlik evin mi var Selim abi nasıl izin verdi " dedi şaşırarak Batur.
" Kabul ettiğinde bende senin gibi şaşırmıştım " dedi Deniz gülerken. " İki sene önce doğum günümde ne istediğimi sordu babam. Bende hafta sonrları kalabileceğim bir çiftlik evi istedim. Kabul etti tabi korumalar evin etrafındaydı hep."
Batur Deniz"in gulen yüzüne göz ucuyla baktı. İlk defa farkediyordu gamzesi vardı. Yıllarca görmemişti. Gerçi Deniz yanında ilk defa gülüyordu." İstersen yenisini alırız. Arada gideriz kafa dinlemeye seviyorsan."
Yüzündeki gülümseme büyüdü kadının. Batur daha da keyiflendi. Deniz'i mutlu etmek istiyordu. Karısına karşı olan mahcubiyetini unutamıyordu. Ona aşkını veremese de en azından sevdiklerini öğrenir mutlu olmasını sağlayabilirdi.
Deniz'in yolu tarifi ile geldikleri çiftlik evi çok büyük bir yer değildi. Ama bir tek kişi için idealdi. İçeri girdiklerin de Deniz yukarı kata çıktı ve bir kaç dakika sonra geri döndü.
" Kapıda dikilme içeri geç bende sana bir kahve yapayım. Sen kahveni içerken ben önemli olan bir kaç eşyamı toplamaya başlarım. "
" Türk kahvesi olsun şekersiz." mutfağa gittiğinde Batur arkasından onu takip etti. Cezveye koyduğu kahveyi ocağa alıp karıştırırken ikisinden de ses çıkmıyordu.
Ocaktan aldığı kahveleri fincana koyarken Deniz saçlarının arasından ensesine doğru bir nefes hissetmesi ile irkildi. Göbeğine doğru dolanan kollar ile gözlerini kapattı.
" Nefes al hatun nefes." Batur'un konuşurken ensesine değen sık solukları onu oldukça zor duruma sokuyordu. Gozlerini açmadı ama sonunda nefes almayı başarabildi. Batur'un elli biraz daha sıklaşıp bedenini kendine bastırması ile " napiyorsun " diyebildi titreyen sesi ile.
" İki gün sonra karım olacaksın. Benimle aynı yatakta yatacaksın. Sence de yavaş yavaş benim dokunuşlarıma alışman gerekmiyor mu? "
Oda biliyordu ama bu çok ani olmuştu. " Evet ama.." Batur daha fazla zorlamadan bedenini Deniz'den fincanı eline alıp uzaklaştırdı. " hadi al alacaklarını gidelim." Deniz salona giden adam arkasından bakakaldı. Tahmin ettiğinden daha zor olacaktı...