4- Kahve Sözü

1497 Words
Sonraki günlerde ne kadar istersem isteyeyim Cihan ‘ı göremedim. Onu karakolun önünde ilk görüşüm, yemekte kasesini alırken bir anlık bakışmamız, mutfaktaki kısa baş başa kalışımız, kapıdan çıkarken son kez göz göze gelişimiz; tüm detaylar günlerce aklımda dönüp durdu. Gözlerini, ses tonunu, etrafına yaydığı o güçlü enerjiyi ve heybetli bedenini unutamıyordum. İçten içe hep iri erkekleri çekici bulmuştum ve Cihangir sanki benim hayallerimde şekillendirdiğim o muhteşem adamdı. Evet tam olarak isteyebileceğim kadar çekici ve idealdi. Ve onu tekrar görme isteğiyle yanıyordum. Uzun zaman sonra ilk kez bir adamı arzuluyor ve bana dokunmasını, öpmesini, bana sahip olmasını istiyordum. Tabii bunlar hep birer hayaldi ama etkisinden çıkamadığım güçlü hayallerdi. Beklediğim ev boşalınca taşındım ve gerekli birkaç eşya alıp yerleştim eve. Okula gidip gelmeye ve öğretmenlerle tanışmaya başladım. Öğrencilerle tanışmak için de hem can atıyor hem de heyecanlanıyordum. Okul açıldığında ilk hafta zaman zaman zorlansam da Aynur’un tavsiye ve desteğiyle karşılaştığım zorlukları aşmaya ve yöntemler geliştirmeye başladım. Bazı öğrenciler biraz küstah ve ölçüsüz olabiliyordu ve çizgiyi iyi belirlemek zorunda kalıyordum. Yine de genel olarak cana yakın, iletişime açık gençlerdi. İkinci hafta bir gün öğleden sonra dersim erken bitince Aynur’u beklemeden çıktım. İlçe otogarına gidip sabah gelen bir kutuyu alacaktım. Aslında Aynur beni bekle demişti ama onun da eve erken gitmesi gerekiyordu ve kendisini zorlamak istemediğim için taksiyle hallederim diye düşündüm taşıma işini. Biraz yürüdükten sonra terminale yakın sakin bir yolda aniden yanımda bir araç durdu. Kafamı çevirince şaşkınlıkla bunun arkası açık kasalı askeri bir araç olduğunu ve Cihan’ın ön yolcu koltuğunda bana baktığını gördüm. İşte buradaydı, hiç umulmadık bir anda karşımdaydı. Öyle şaşkındım ki sevinçten havaya uçabilirdim. ‘’Bahar, hayırdır? Nereye böyle bu ıssız yolda?’’ dedi daha ben bir şey diyemeden. Bana yine, Bahar, demişti. Hanım, hitabını bırakmıştı kesinlikle. Bu nasıl da hoşuma gitmişti. ‘’Selam, otogara gidiyorum Cihangir. Bir kargom vardı, onu alacağım.’’ Ona bilerek Cihan yerine Cihangir demiştim. Bana, Cihangir, demişti çünkü o gece mutfakta. İsminin tamamını bilmemi istemişti. ‘’Biz de otogara gidiyoruz. Bin o halde, yürüme bu sıcakta tek başına burada.’’ Demek sıcakta bu ıssız yolda tek başıma yürümem onu huzursuz etmişti. Muhtemelen açık tenli olduğum için yüzüm de kızarmıştı ve domates gibi falan olmuştum. Ama Cihan’ın bakışlarında ve sesindeki ilgi belirtileri hoşuma da gitmişti açıkçası. ‘’Size rahatsızlık vermeyeyim.’’ dedim kararsız şekilde. Çünkü aracın sadece ön tarafında oturma koltukları vardı ve Cihangir zaten epey bir yer kaplıyordu. Bir de şoför vardı zaten diğer koltukta. ‘’Senin için biraz yer açarız merak etme. Cihan kapıyı açtıktan sonra kendisi şoföre doğru yaklaşıp bana yer açtı. Çekinerek bindim araca. Kapıyı kapatıp şoför olan askere de selam verdim. O Cihan’a göre daha genç biriydi. Resmi bir şekilde bana selam verip önüne döndüğünde onun rütbe olarak Cihan’dan altta olduğunu hemen anladım. Ve Cihan’dan çekindiğini de. Çünkü yüzüme bile bakamamıştı. Cihan’la yan yanaydık ve kollarımız birbirine değiyordu. Bende tişört vardı, onunsa uzun kollu üniforması. Oysa çıplak teninin benimkine değmesini çok istiyordum. Araç erkek teri, sigara ve toz kokuyordu. Cihan’dan gelen sigarayla karışık erkeksi koku burun deliklerime doldukça kalbim heyecanla atıyordu. Çok çekici, uyarıcı bir kokuydu. Hem de sigara kokusu sevmeyen benim için! ‘’Erken çıkmışsın okuldan?’’ dedi sohbeti başlatarak. ‘’Evet, bugün son dersim boş. Ben de biraz yürümüş olurum dedim otogara kadar.’’ ‘’Okuldan buraya kadar yürüdün yani?’’ Sesinde hafif bir hayret tınısı vardı. Yüzüne bakıp, ‘’Evet. Alışkınım yürümeye. Ve seviyorum.’’ dedim hafif gülümseyerek. ‘’Yine de bu kadar tenha yerlerde sevme yürümeyi.’’ Ses tonunda bu kez bir uyarı vardı. Bir iki saniye göz göze kaldık. Bakışları da sesini onaylar şekilde manidardı. ‘’Bunu dikkate alacağım.’’ dedim ona sempatik bir şekilde bakıp. Bir şey demedi. Araç terminale girdi ve bir yere park etti. İnerken tekrar teşekkür ettim. ‘’Bekle!’’ dedi gür ve otoriter sesiyle. Kapıyı kapatmadan baktım dönüp. ‘’Kargonu beraber alalım, araçla bırakalım seni evine. Uğraşma taksiyle falan.’’ İçimden bir ses itiraz etme, dedi. ‘’Zahmet olmaz mı?’’ ‘’Olmaz.’’ derken gözlerime öyle bir baktı ki üstüne bir itiraz zaten edemezdim. Etmezdim de. ‘’Peki, teşekkür ederim.’’ dedim biraz kur yaparcasına. Yanıma geldi ve birlikte yürümeye başladık. Boyum omuzlarına ancak geliyordu. Yanımda bir dev gibi yükseliyordu ve bu beni tahrik ediyordu. Elimde olmadan kokusundan, bedeninden ve ona dair her şeyden etkileniyordum. Ve onun benden ne kadar etkilendiğini bilmemek de beni delirtiyordu. Gidip emanet bölümünden paketimi aldık. Büyük kutuyu kucaklayıp kolayca taşıma arabasına yerleştirdi. Onun için çok basit bir şeymiş gibi yaptı bunu ve hayranlıkla ona bakarken buldum kendimi. Araca döndük ve paketi kasaya yerleştirdi yine hiç zorlanmadan. Sonra, ‘’Sen araçta bekle, ufak bir işim var. Geliyorum az sonra.’’ dedi. Dediğini yapıp bindim araca. Diğer asker, aracın dışında, şoför kapısının yanında bekliyordu. Az sonra elinde daha küçük bir kutuyla Cihangir geri geldi ve, ‘’Bahar Hanım’ı evine bırakıp, karakola uğrayacağız.’’ dedi bekleyen askere. Sonra gelip yolcu kısmının kapısını açınca, ‘’Sen cam tarafına bin istersen Bahar.’’ dedi şoföre kendisi yakın oturmak için. İkilemeden araçtan inip dediğini yaptım. Bana sadece adımla ve biraz da korumacı şekilde seslenmesi çok hoşuma gitmeye başlamıştı. Derken telefonuma birkaç kez bildirim gelince bakma gereği duydum. Sosyal medya hesabımda atandığım okuldan kendi fotoğrafımı paylaşmıştım. Üniversite arkadaşlarımdan biri yorum yapmış ve bana direk mesaj atmıştı. Ara ara yazan bir tipti ve benden hoşlandığını düşünmeme neden olacak şekilde davranıyordu. Mesajı üstten kaydırıp bakarken Cihan’ın bakışlarını hissettim. Ekranıma bakıyordu muhtemelen çünkü zaten dip dibe oturuyorduk ve haliyle benim kadar o da telefon ekranımı görebiliyordu. Karşı tarafsa yine bana iltifatlar yağdırmıştı mesajda. Okumuş muydu acaba yazanları? Mesajı kapatıp telefonu çantama koydum. Cihan’ın onunla bir alakam olduğunu düşünmesi ihtimali beni biraz germişti. Neyse ki mahalleye gelmiştik o sırada. ‘’Hangi apartman?’’ diye sordu biraz sert bir sesle. ‘’İlerideki, gri olan.’’ Araç apartmanın önünde durunca Cihan askere dönüp, ‘’Koliyi çıkarıp geliyorum.’’ dedi ve indi benimle birlikte. Koliyi kucakladı ve asansöre götürdü. Dairem dördüncü kattaydı. Yan yana bindik asansöre ama benim kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Daracık asansörde baş başaydık. Birbirimize dokunuyor ve sessizlik giderek artıyordu aramızda. Bedeninin kapladığı yer beni küçük bir alana sıkıştırıyordu. Beni tutup öpmesi fikriyle doluyken asansör uzun bir süre dursun istemiyordum. ‘’Sana da zahmet verdim Cihangir. Nasıl teşekkür edebilirim?’’ dedim kendimi zorlayarak. Çünkü cidden tek başıma çıkaramazdım koliyi. Annem muhtemelen ne bulduysa doldurmuştu koca kolinin içine. Asansör dördüncü katta dururken döndü ve tepemden bana baktı. Köşeye sıkışmış gibi hissettim ama o köşeden hiç çıkmak da istemiyordum. Orada elini belime dolayıp beni öpse hayır diyemeyecek, karşı koyamayacak kadar çekimine girmiştim adamın. ‘’Soğuk suyun var mı?’’ dedi gözlerimin içine bakarak. ‘’Var.’’ Asansörden inip dairemin kapısını açtım ve içeri girip Cihan koliyi bırakabilsin diye kenara çekildim. Koliyi içeri doğru bıraktığında, ‘’İçeri buyur, kahve de ikram edeyim diyeceğim ama henüz ne cezvem var ne de kahvem.’’ dedim biraz mahcup. ‘’Teşekkür ederim Bahar. Zaten Ahmet bekliyor aşağıda. Ama kahve sözün olsun.’’ Yine o manidar, çekici ifadesi vardı yüzünde. ‘’Elbette. Ne zaman müsait olursan.’’ dedim biraz mahcup. ‘’Cezve aldığımda haber ederim. Ev hediyesi olmadan kahve içmeye gelinmez malum.’’ Gülümsedim. Elimle yüzüme dökülen saçları kulağımın ardına iterken, ‘’Sanırım şuan ev hediyelerine gerçekten ihtiyacım var gibi.’’ dedim muzip bir tavırla. Kafasını sallarken bu halim hoşuna gitmiş gibi bir ifade belirdi yüzünde. ‘’Su bardağın vardır umarım, çünkü hala su bekliyorum.’’ Demez mi şaka yollu iğneleyici bir tonda. ‘’Unuttum ya!’’ derken elimi ağzıma götürüp kıkırdadım ve ekledim, ‘’Var var, bardaksız olur mu? Hemen getiriyorum.’’ Doldurup getirdiğim soğuk suyu uzatırken elim parmaklarına değdi. Kalın parmaklı iri eline. İçtikten sonra tekrar verdi bardağı ve yine dokundu ellerimiz birbirine. Gideceğini düşünürken birden, ‘’Evinde halledilmesi gereken bir şey var mı?’’ dedi. Bir an düşündükten sonra, ‘’Ufak tefek birkaç şey var ama…’’ ‘’Telefonumu kaydet ve bana çağrı bırak. Yapılacak ne varsa yaz, çaresine bakarım. ’’ Allah’ım, bir sonraki evreye geçiyorduk. Hem telefon numaramı istemiş, hem de evimdeki işlerle ilgili yardım edeceğini söylemişti. ‘’Şey, tamam bir saniye bekle lütfen.’’ Telefonumu çıkardığımda numarasını söyledi ve kaydedip çağrı bıraktım. Hareketleri o kadar rahat ve kendine güvenliydi ki bana ne söylese hemen yapacak gibi ona bırakıyordum sanki kendimi. Normalde daha dik kafalı bir kadın olmama rağmen Cihan konu olunca kedi gibi oluyordum. ‘’Artık gitmem lazım.’’ ‘’Tamam, tekrar teşekkür ederim.’’ Bir saniye bana baktı, ‘’Kendine dikkat et. Ve ıssız yollarda tek başına yürüme.’’ Bir saniye de ben ona baktım dikkatle ve sonra, ‘’Anlaşıldı Cihangir. Sen de kendine dikkat et o halde.’’ dedim sesimin tonuna samimi ve anlamlı bir tını ekleyerek. Güldü. Ama gülüşünde çok derin anlamlar vardı sanki. Dağlarda yaşayan, her an çatışmaya girmeye hazır ve muhtemelen giren bir adama dikkat etmesini söylüyordum. ‘’Ederim Bahar.’’ Bir şey demeden baktık birbirimize ve o bana başıyla selam verip asansöre yürürken gidişini seyrettim. Onu görebildiğim her saniyeyi bir kazanç sayıyordum. Asansöre girerken bana döndü, ‘’Kapını kapat artık ve tanımadığın hiç kimseye açma. Ve herhangi bir sorun yaşarsan bana haber ver.’’ deyip kafasıyla içeri girmemi işaret etti. ‘’Peki.’’ dedim ve bir saniye bakıştıktan sonra kapımı kapattığımda derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyor ve nefesim kesiliyordu. Dudaklarımı ısırıp gülmeye başladım. Beni önemsiyordu. Ve artık numaramı biliyordu. Evimi de. Ve daha iyisi, bana kahve içmeye gelecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD