‘’Evdeki eksikleri yazmanı istemiştim?’’ Akşam yemeğini hazırlarken Cihan’dan gelen mesajla hem şaşırdım hem de yüzüm aydınlandı. Hemen atlamış gibi olmamak için biraz oyalanıp öyle yazayım diye düşünmüştüm ama o benden hızlı çıkmıştı. Birkaç dakika bekleyip cevap verdim.
‘’Yazacaktım ama seni meşgul etmek istemedim.’’ Bir dakika sürmeden cevap geldi,
‘’Her zaman yazabilirsin. Ben her zaman hızlı cevap veremeyecek olsam da sen yaz. Müsait olunca dönerim.’’ Oha! Şimdi bana açıkça, sen bana yazmaya devam et mi demek istiyordu? Yani evin eksikleri dışında da yaz mı diyordu Cihan? Yani başka ne diyor olabilirdi?
‘’Anladım. Elbette işin gereği müsait olmayabilirsin her an.’’ dedim yuvarlak bir cümle kurarak.
‘’Anlaştık, evde şuan acil ihtiyacın olan tadilatlar neyse yaz. Ona göre ne yapabiliriz bakalım.’’ dediğini yapıp eksiklikleri yazdım. Bir musluk, iki elektrik düğmesi ve bir odanın lambasında sıkıntı vardı. Cihan on dakika sonra cevap verdi.
‘’Yarın akşam uygunsa gelip hallederim? Cezveyle birlikte tabii.’’ Mesajı okuyunca elim ayağıma dolanmıştı. Kalbim çarpıyor ve nefesim kesiliyordu yine. Yarın akşam bana gelecekti. Usta getiririm dememişti. O zaman kendisi mi tamir edecekti musluk ve elektrik düğmelerini? Yarın akşam o ve ben baş başa olacaktık yani. Daha bu öğleden sonraya kadar onu tekrar göreceğimden bile şüphem varken hem de. Sakinleşmeye çalışıp cevap verdim.
‘’Tamam, bana uygun. Cezvemi heyecanla bekliyorum o halde.’’ deyip sonuna da sempatik bir gülücük emojisii ekledim. Mesajı gönderdikten sonra acaba abartılı mı oldu bu cevap diye düşünürken Cihan’dan da yanıt gecikmedi. Sonunda benimle aynı gülücük emojisinin olduğu bir mesaj atmıştı.
‘’Eminim o da sana gelmek için heyecanlanıyordur.’’ Mesajı okurken gözlerim büyüdü ve ağzım istemsizce bir ‘o’ harfi oluşturdu. Önce ne diyeceğimi bilemedim ama sonra,
‘’O halde bana da o cezveye layık güzel bir kahve almak düşer.’’ Yazdım.
‘’Sen burada yenisin, kahvenin iyisi nerden alınır bilmezsin. Bu seferlik kahvemi de kendim getireceğim o yüzden.’’ Cümlenin sonuna ukala bir emoji eklemişti.
‘’Eh açıkçası doğruya doğru, hala çok çaylağım buralarda. Ama sana teşekkür edeyim derken her şeyi sana yıkmış gibi hissettim şimdi.’’ Sonuna mahcup emoji ekledim.
‘’Merak etme yükümden şikayetçi değilim. Artık kahvenin iyisi nerden alınır öğrenince kendin alıp davet edersin, olur biter.’’ Deminki ukala emoji yine eklenmişti. Cihangir bana yürüyor muydu yoksa ben mi yanlış anlıyordum? Ama bariz şekilde bir sonraki görüşmeler için yol yapıyordu işte. Ve bundan hiç şikayetçi değildim. Hatta aramızdaki yazışma devam etsin diye dua ediyordum.
‘’Tamam, sen bana kahvenin iyisi nerden alınır söyleyince bir kahve sözüm daha olsun.’’
‘’Anlaştık.’’ Birden aklıma bir şey geldi ve,
‘’Baharatlı tavuk ve elma dilim patates sever misin?’’ Yazıverdim.
‘’Sevilmez mi?’’
‘’Yarın akşam daha erken gelebilirsen ben de sana patates ve tavuk yapabilirim. Yani kahveden önce? Böylece daha az borçlu hissederim kendimi.’’
‘’Çok cezbedici bir teklif. Beni hazırlıksız yakaladın Bahar. Evet borcundan biraz düşebilirim böylece.’’ Keyifle sırıtan bir emoji eklemişti.
‘’Doğru bir hamle yaptım desene?’’ Aynı emojiyi ben de ekledim.
‘’Hem de çok doğru. Bu yüzden o tavuklar için erken gelmeye çalışacağım.’’
Cihan bana o akşamüstü çektiği, batmak üzere olan güneşin fotoğrafını gönderdi. Dağların üstünde batıyordu kızıl bir top ve solgun turuncu bir sis perdesi yayıyordu etrafa.
‘’Çok hüzünlü bir veda.’’ Yazdım fotoğrafın benden uyandırdığı duyguyu ifade ederek.
‘’Bizim için her an bir veda, güneşin doğmasına veya batmasına gerek yok.’’ Yazdığı şey içime oturdu. Birden ona sarılmak ve öylece kalmak istedim. Benden hiç gitmesin, hiç veda etmesin istedim.
‘’Kim son kez gülüyor, konuşuyor, yemek yiyor veya uyuyor bilinmez. Kim kimi son kez görüyor veya göremeden gidecek. Hepimiz büyük bir bilinmezlikle ama bir o kadar da büyük bir boş vermişlikle yaşıyoruz.’’
‘’Askersen hep o ihtimalleri hatırlayarak yaşarsın. Boş vermek değil de işin gereği ansızın veda etmeden gitme ihtimaline rağmen yapman gerekeni yaparsın.’’ Çok duygulanmıştım birden. Ondan hoşlanıyordum ve muhtemelen o da benden. Onu kaybetme düşüncesi içimi yakıyordu şuan.
‘’Seni belki bir asker gibi anlayamam, ancak dilerim senin veda vaktine daha uzun yıllar vardır.’’
‘’Merak etme, henüz bir yere gitmeye niyetim yok Bahar. Hele de bu aralar.’’ Acaba neden özellikle bu aralar demişti? Cevap olarak bir gülücük gönderdim. O da yapması gereken şeyler olduğunu söyleyip o akşamlık veda etti bana. Yemeğimi yerken hülyalara dalmıştım. Ne yediğimden bir haber yutuyordum lokmaları çünkü her zerrem Cihan’ı, kurt bakışlı o koca adamı düşünüyor ve yarın akşam yemeği onunla karşılıklı yiyecek olmanın heyecanıyla dolup taşıyordu.
Ertesi gün haftanın son iş günüydü. Aynur’la okula giderken bendeki hülyalı hali fark etmesi uzun sürmedi.
‘’Bahar, iyi misin? Çok dalgınsın?’’
‘’Gece uyumakta zorlandım, biraz onun sersemliği olabilir.’’ dedim demeye ama yalan olmamakla birlikte aslında akşam yemeğe Cihan’ın gelip evdeki birkaç şeyi tamir edeceğini Aynur’a söyleyip söylememek konusunda bir gel git yaşıyordum. Bir tarafım yanlış anlar diye saklamak isterken, diğer tarafım bilmesinin daha doğru olacağını telkin ediyordu.
‘’Bir şeye mi kafan takıldı, niye uyuyamadın?’’ Aynur bana içtenlikle bakınca bir şeyi çok iyi anladım. O iyi ve içten bir insandı. İlk gördüğüm andan beri bende hep olumlu bir etki bırakıyordu. Üstelik okulda da beni hiç yalnız bırakmıyor ve her sıkıntımda destek oluyordu.
‘’Aynur, sana bir şey söylemem lazım ama hakkımda ne düşünürsün bilemediğim için biraz çekiniyorum.’’ dedim cesaretimi toplayıp. Kaşları ilgiyle biraz indi gözlerinin üzerine.
‘’Kötü bir şey mi var Bahar? Biri mi rahatsız ediyor yoksa?’’ Biraz mahcup gülümsedim,
‘’Hayır, kötü değil. Yani kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ama…’’
‘’Bahar beni çatlatma da söyle canım.’’ Kıkırdadım.
‘’Dün otogara yürüyerek gidiyordum ve Cihan’la karşılaştım. Onlar da otogara gidiyordu. Beni de araçla götürdü ve kolim çok ağır olduğu için de eve kadar getirdi sağ olsun.’’ Aynur konu nereye varacak diye ilgiliyle beni dinliyordu.
‘’Eee?’’ dedi.
‘’Koliyi bırakı gitmeden de evde tadilat gerektiren ne var diye sordu. Ben de bir musluk ve birkaç elektrik düğmesi falan olduğunu söyleyince, benim için uygunsa bu akşamdan için gelip tamir edeceğini söyledi.’’ Aynur’un kaşlar daha da havalanırken,
‘’Eee?’’ diye heyecanla ekledi. O öyle dedikçe beni de bir heyecan basıyordu. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum.
‘’Yani esi, gelebileceğini söyledim ama borçlu hissettim bu yardımı için. Bu nedenle ben de yemek ve kahve teklif ettim.’’ Aynur’un gözleri daha da irileşirken birden,
‘’Biliyordum! Ben kazandım!’’ Şaşkınlıkla ona baktım,
‘’Neyi sen kazandın?’’ Aynur bana bakıp kaşlarını oynatırken bilmiş bilmiş sırıttı.
‘’Gürkan’la iddiaya girmiştik, Cihan’la senin birbirinizden etkilendiğinizi söylemiştim ve o da, Cihan kolay kolay birinden etkilenmez, hele de bu kadar hızlı, demişti. Ama ben yanılmam, kapıda ilk karşılaştığınız anda ikinizin birbirinize nasıl baktığınızı gördüm. Ayrıca mutfakta baş başa kalın diye de babanı boşuna lafa tutmadım herhalde o akşam.’’ Aynur keyifle kıkırdarken onun zekasına hayran oldum.
‘’Sen var ya! İnanmıyorum sana Aynur ya.’’ dedim ağzım açık kalarak.
‘’Ah Bahar, çok safsın sen kuzum ya. Benden saklayabileceğini mi düşünüyordun bunu?’’
‘’İyi de o benden hoşlanıyor mu bilmiyorum ki? Yani belki sadece bir kadınla yakınlaşma fikri çekici gelmiştir?’’
‘’Senden hoşlanmasa o yemeğe kendisini davet ettirmek için uğraşacak bir adam değil Cihan. Çoğu zaman ketum ve soğuktur ama çok sağlam bir adamdır. Gürkan’ın çocukluk arkadaşı ve en çok güvendiği dostudur. O da vaktinde kötü bir evlilik yaşayıp bitirdi Bahar ve aslında senin kadar onun da sevilmeye ve doğru insanla olmaya ihtiyacı var.’’
‘’Peki, sence şuan gerçekten aradığı şey onu sevecek kadın mı? Yani bana öyle mi gelecek? Çünkü onu çok beğeniyorum ama hiç tanımıyorum ve açıkçası hayal kırıklığı yaşamaktan da korkuyorum Aynur.’’ Aynur anlayışla gülümsedi,
‘’Bahar, ikiniz de denemeden bilemezsiniz. Gürkan’la konuşup Cihan’ın ağzını aramasını isterim. Ancak en önemli şey ikinizin arasındaki çekim ve beklentiler. O deli bir kurt ve dağlara alışık. Yani sen evcil bir hayvan istiyorsan bu Cihan değil. Yok, eğer onun özgür ruhuna tahammül ederek kabul edeceksen hayatına, muhtemelen o da daha çabuk cesaret edecektir seninle olmaya.’’
‘’Evcil bir hayvan istemiyorum, ben ruhumu tamamlayacak ruhu arıyorum. Dağlarda gezmeye alışık bir hayvan ruhu da olabilir bu. Çünkü Cihan gerçekten çok çekici bir hayvan.’’ Kıkırdadım. Aynur da kahkaha attı.
‘’Üstüne çıktığında da aynı şeyi söyleyebilecek misin bakalım canım?’’ Gözlerim irileşerek baktım Aynur’a ama o hiç bozmadan devam etti,
‘’Sevişeceksiniz Bahar. Bunu ikimiz de biliyoruz ve bence ikinizin de ihtiyacı olan ilk şey bu. Ama uyarıyorum kuzum, böyle adamlar kadınını hor kullanır. Posasını çıkarır ama doyamazsın sevişmeye.’’
‘’Aynur!’’ dedim utanarak ama sonra,
‘’Bayağı tecrübelisin bakıyorum da.’’ deyip kahkaha attım.
‘’Gürkan’ı sadece bana çorba yaptı diye seçmedim herhalde canım. Sen de aklını kullan ve Cihan’ı elinden kaçırma. Ben de bu konuda elimden geleni yapacağım. O Cihan’ın en iyi arkadaşı ve ben de seninle iyi bir dostluk kurmaya başladığımızı hissediyorum Bahar. Yani Cihangir ve senin aranda güzel bir ilişki olmasını çok isterim canım.’’
‘’Teşekkür ederim Aynur. Şuan söylediklerin bana cesaret verdi. Hakkımda yanlış düşünürsün diye çok çekiniyordum.’’
‘’Saçmalama, sen akıl etmesen ben devreye girip yapacaktım ikinizin arasını da bu kadar çabuk ilerleyeceğinizi düşünmemiştim.’’
‘’Aslında otogara giderken karşılaşmasak ben onu görmeden zaten bir şey gelmezdi elimden. Her şey istem dışı gelişti benim için.’’
‘’Vallahi iyi gelişmiş yani. Sen de fırsatı iyi değerlendirmişsin.’’
‘’Yani bu akşam yemeğe çağırmakla iyi yapmışım dimi?’’ Aynur göz kırptı,
''Kesinlikle bebeğim!''