ÇEHRESİNDE CEHENNEM SAKLI ÇİÇEKLER

1821 Words
Sessizli aramızdaki en somut şeydi. Yapraklarda asılı kalmış yağmur damlaları kurumuş yığınla yaprakların arasına düşerken çıkardığı o ses bile varlığını bir noktadan sonra yitiriyordu ve geriye adımlarımızdan akan metalsi ağırlık kalıyordu. Onun önümde ilerleyen bedenine bakarken,gamsız rahatlığı beni deli ediyordu. . Damarıma basan, bataklığa saplanıp çıkamama rağmen yardım etmek yerine bana bakmayı dahi tenezzül etmeyip,"Acele et."diye huysuzlanıp durmasıydı. Elime koca koca taşlar alıp kafasına fırlatasım vardı. "Seni koca et yığını pislik!"diye bağırdım. Emekleyerek çamurdan çıkmayı başardım ve tüm enerjimi çeken o debeleşmelerden sonra nefes nefese yere uzandım. Balçık içinde kalan avuçlarıma taşa sürerek temizlerken başını bana doğru çevirdi. "Tüm samimiyetimle dile getirmem gerekir ki insanlıktan gram nasibini almamışsın."diyerek homurdandım. Bedeninin tamamını bana doğru çevirdi. Kaşlarını çatmış, soğuk ifadesini iyice derinleştirmişti. "Bunu insanları dolandıran bir hırsız mı söylüyor?" Sesindeki öfkeyi bana kusmak istediği nefretin henüz doğan tomurcukları gibi suluyordu. Ama her nasılsa bunu nereden bilelceğine şaşırmadım. Aklıma takılan tek nokta bunu efendime neden söylemediğiydi. Kalıbımı basarım ki o kibirli herife asıl amacımı söylemiş olsaydı çoktan toprağın altında olurdum. Gözlerine daha dikkatli bakmaya çalıştım. En ufak zaman kaybını kendine çok görmüş gibi kibirli havasıyla karşılık olarak o da gözlerini kıstı ve şeytani bir parıldamayla dik dik baktı. Amacımı sezinlemiş olması her ne kadar can sıksa da ona karşı uysal olmayışımın onu deli ettiğini fark ettikçe kanımda kendini her an besleyen lezzetli bir şeyler akıyordu. Sırıttım. "Bunu hak etmediklerini inkâr edemezsin adi melez!" Gözleri kocaman oldu. Hızla titreşen göz bebeklerinde belli belirsiz bir hayal kırıklığı geçti. Küçükken diğer çocuklar onunla 'adi melez' diye dalga geçerlerdi. Bu onu mutsuz edip bir köşeye kapatırdı. Yanına sadece ben giderdim ve ona öyle olmadığını,çok daha harika biri olduğunu söylerdim ve bu onun bozulan moralini hızlıca düzeltirdi. Ama artık ne o aynı kişiydi ne de ben. Avutulacak bir şey varsa bu artık başkasının insafına kalmış bir şeydi. Öfkesi geri geldi çok geçmeden. Bu kez iyice harlanmıştı öfkesi. Hızlı adımlarla yolu tüketip tepemde dikildi. Botunun çamurlu ucu ellerime değmek üzereydi. Eğilip kaba hareketlere beni düştüğüm yerden çekip kaldırdı. Ağırlaşan vücudum sallanırken beni sabit tutmak için her iki omuzumdan sıkarak tutu ve yüzünü yüzüme eğerken gözlerinin içine bakmam için beni zorladı. "Belli ki kaybettiğin sadece gururun değil,her şeyinmiş. Koca, değersiz bir hiçe dönüştürmüşsün kendini. " Gözleri hızlı hızlı yüzümde geziniyordu. Sert ve hızlı solukları havadaki soğuğu bünyesine kattıp ona kendindeki nemi verdikten sonra kuru ve şiddetli bir şekilde yüzüme çarpıyordu. Aşağılıyıcı ve küçümseyici gözlerine kanıp kendimi üzmeyecektim. Vücudum titrese dahi çenemi dikleştirdim. "Boşuna sıcak yatağına aldanma sel olur, sağlam kapına güvenme kül olur dememişler." Tavrımda asi bir alaylık akıyordu. Vücuduma dokunan kolları baskısını artırdı. Canımın acısı soğuk ve ıslak elbise içindeki bedenimi aslında sadece diri tutmaya yarıyordu. Yüzü iyice yanaştı. Kaşlarını aşağıya doğru keskin bir harekele çekmiş ve birine yaklaşan kaşlarının arasında dikey bir kırışıklık meydana gelmişti. Göz kapakları gerilmiş, dudaklarını sıkıca birinine bastırmıştı. Bana duyduğu doyumsuz ve bastırılmamış öfkesi sanki közlerin üstünde yürümeye zorlanmışım gibi ani gelen bir hissle canımı yakmaya başladı. Bir şeyler söylemek, hatta surtıma surtıma haykırmak istediğini fark ettim. Dudaklarını araladı ancak o dakikada hızlıca yine birbirine kenetlendi dudakları ve ani bir şekilde beni bırakıp uzaklaştı. Dönüp giderken aslında bana sadece defolup gitmemi söylüyordu. Ama o herifi orada bırakamazdım. Ağırlık yapan ettiğimi avuçlayıp kaldırdığım gibi soğuk hava eteğimin altına doluştu. Titreyen vücudumu sıcak tutmak için eteğimi bırakıp Ahter'in ağaçların arasında gözden kaybolmak üzere olan silüetinin peşine takıldım. Orantısız adımlarımın ilerleyişi kaplumbağanın adımlarından farksızdı. Bu yüzden Ahter'i gözden kaçırmam uzun sürmedi. Neyse ki bu oramanı avucumun içi gibi biliyordum. En az bir saatimi alan yolculuk domuz ağılını görünce. Yerimde durup nefes nefese gerildim. Gidip o herifi görmem gerekiyordu. Ağılın asma kilidini açmak için pislik içinde kalan saçlarımı yokladım. Uzun uğraşlar sonucunda aralara sıkışan saç telini bulup kilit deliğine soktum. Aynı andan arkadan biri koluma yapışıp beni geriye çekti. Domuz bokuna saplanan ayakkabım beni ayakta tutmak için hiçbir mücadele de bulunmadı ve ben o pisliğin içine düşerken sadece küfür edip bağırdım. Ahter elindeki saç tokamı avuçlarında yamultup suratıma fırlatı. Yüzüme gelmemesi başımı yana çevirdim. Gitmek için hareketlendi ve yanımda geçtiği tam o esnada çizmesinden tutup çektim ve yüzü koyun bir şekilde o pisliğin içine düşmesi için elimden geleni yaptım. Kısmen de olsa başarılı olabilmiştim. Öfkeden kudurmuş bir şekilde yerden kalktı ve kolumdan tutup beni ağılın içine attı. Sonra arkasında döndü ve açtığı kapıdan çıkıp kapıyı kilitledi. Kolları hâlâ bağlı duran Ed'e yanaşıp kollarını açtım ve kendisine gelmesi için ona biraz zaman tanıdım. Ona bir şeyleri açıklama zamanı gelince boğazımı temizleyip ellerime baktım. Kaçamak bakışlarla alnımı kaşıyarak,"Onlara çok iyi silah kullanabildiğini söyledim."dedim. Bana öyle bir bakış attı ki daha ilk dakikada oradan kaçıp gitmem gerektiğini anlamıştım." Tanrı aşkına!"diye yükseldi."Neden böyle bir halt yedin?" Hızlıca etrafa kısa bir bakış attım. "Sesini kıs aptal herif. Biri sesini duyacak." Kolundan tutup onu uzak bir köşeye sürükledim. Uzun çivilerin sapları dışarıda kalmış satanların arsında oturacak bir yer bulduğumda hızlıca oraya yerleştim. "Sensin aptal!"diyip beni oturduğum yerden ilikleyip yere attı. Ardından kendisi geçip oturdu. Yan bir bakış attıp yerden kalktım,üstümdeki tozları silkeleyeyip karşısında durdum. "Şimdi kimin aptal olduğunu mu tartışacağız?!"Gözlerimi devirip arkama göz attım. Kısık bir sesle," O herifin mallarını çalmışsın. Seni öldürmeden bırakmaz. Burada seni kurtarmak için hayatımı riske atıyorum. Biraz kendine hakim ol da beni dinle." Ayağa fırladı. Bana yaklaşıp uzun gövdesini tehditvari şekilde üstüme eğdi. Bir şeyler söylemek için kendini hazırlasada bundan vazgeçti ve bunun yerine sadece gözlerimin içine daha dikkatlice baktı. Bir süreden sonra rahatsız olduğumu belirtmek için onu göğsünden ittirdim. İzbandut vüdücü milim hareket etmedi. En sonunda ondan uzaklaşmaya karar verdim. Ne var ki kolumdan yakalayıp sabit kalmam için beni tutu. Son bir kaç gün içinde erkekler tarafından çok fazla istemediğim şeylerle zorlanıyordum ve bu gider ayak canımı sıkıyordu.  "Hayırdır sokak köpeği," diye baştan ayağı süzüyomuş gibi baktı. "Ne oldu da aniden melek olmaya karar verdin?" Açık açık bakışlarında bir aşağılama okunuyordu. Bacaklarına tekmeyi atınca iki büklüm kesilince beni bıraktı." Seni f****!" diye küfür etti.  "Hayırdır, bugün her zamankinden daha da adisin. Ne oldu da canın boğazına dayanmışken birden cesaret sahibi oldu." Başını kaldırıp sert ve soğuk bir şekilde baktı. "Seni ellerime boğarım Ivy. Haddini aşıyorsun."diye dişlerinin arsında tısladı. Kısa bir bakış attıp sırıttım." Bence şu durumda, "Çevredeki pisliği ve en son bağlı olduğu yeri işaret ettim."...haddini aşan sensin. Senin yerinde olsam daha akılıca davranmaya çalışırdım." Uzun uzun yüzüme baktı. En sonunda pes edip kısa adımlarla bir ileri geri volta atmaya başladı. Kafasının içinde bir şeylerle debeleniyordu. Kazanan kim olmuştu, bilmiyorum ama aniden durdu. "Kılıç kullanmakta berbat olduğumu öğrendiklerinde ne yapacağımı da düşündün mü?" Gözlerimi yuvarlayıp az önceki çömleğe oturmak için hareket ettim ama pislik herif beni henüz hamle yapmışken tekrardan ittirip yere düşürdü. "Senin derdin ne?" diye bağırdım. "Canı cehenneme herif. Oturacaksan otur, oturmayacaksan bana müdahele etme artık." Pişkin pişkin yüzüme bakıp oturdu,gevşekçe yayıldı. Sinirlere ayağına tekme attım ama hızlı bir şekilde darbemi savurdu. "Kalk yerden hadi!" diye konuştu kayıtsızca. Çenesine iyi bir yumruk atmanın zamanı gelmişti. "Bana hâlâ bir cevap vermedim." Silkelenip ayağa kalktım. "Düşündüm." dedim. İşin en zor yerine gelmiştik. Şimdi ona nasıl bir açıklama yapmayı düşünmekten çok onu nasıl ikna edeğimi düşünüyordum. Abartılı inatçılığı fazlasıyla fazlaydı.  "O gün gelmeden güneye kaçacaksın." Şaşkınlıkla bana baktı. Büyüyen gözlerini hiç kırpmadı uzun süre. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" Kelimeleri tek tek ağzından çıkardı. Söylediğim şeyin farkında olmam için yapmıştı bunu. Ve tabii biraz üstünde ki şaşkınlıkda buna sebep olmuştu. "Benim tüm birikimim burada."Öfke yüzünde kaynıyordu. Ayağa kalktı." Bana bunu ciddi ciddi söylüyorsun bir de." Ellerini saçlarının arsına daldırıp geriye attı gergince. Vahşi bakışları cesaretimi parçalıyordu. Ayakta kalmak direncimi kırıyor, mücadelemi yavaşlatıyordu. Sessizce sakinleşmesini beklemek istedim ama ona iyi bir açıklama yapmadıkça asla sakinleşmeyecekti ana ne yazık ki ona sunacak hiçbir tatmin edici bir cevabım yoktu. İş yine acı gerçeklere kalmıştı.  "Ed,"dedim yatıştırıcı bir sesle. Onunla arama iyi bir mesafe koyup konuşmaya öyle devam ettim."O kadar borç ve bu hırsızlıktan sonra elinde zaten hiçbir şey kalmayacak. Hiç olmazsa hayatını riske atma. Ona sahip çık." "Hiçbir yere girmeyeceğim!"diye üstüme gürledi. Korkudan yerimden sıçradım. Elimi güm güm atan Kalbimin üstüne bastırıp ona şaşkınca baktım. " Aptalık ediyorsun Ed."dedim belli belirsiz bir sesle. Boğazıma heceler takılıyordu." Lütfen, git buralardan. Bambaşka yerde yeni bir sayfa aç kendine. Yeniden başla her şeye. Eminim yine başarırsın." "Benimle dalga mı geçiyorsun ha?" Üstüme gelemeye başladığında bir korkak gibi geriye çekilmek istedi kalbim ama ayaklarım ve beynim bunu inatla red edip karşı atağa geçti. Kaçmak onu sakinleştirmeyecekti, aksine iyice delirmesi için ona başka bir sebep yaratacaktı. Ayakabısının ucu ayakkabıma değince bedenine yayılan soğuk gerginlik üstüme sıçradı. Tüm enerjimi emip ona öfke olarak geri aktı. Yavaşça yutkunup yüzüne odaklanmaya çalıştım. Vahşi bakışları beni öldürüyordu. "Yeniden hayata başlayayım demek?"Sinirden güldü."Eminsin başarılı olacağımdan." Güçlü elleri aniden boğazıma yapıştı. Sıkmadan tutup beni arkada ki sutuna dayadı. Ellerinden akan kuvvet tüm bedenime sarılan zehirli sarmaşık gibi sıktı. Acıtmıyor, sıkmıyor ama bir şekilde nefes almamı engelliyordu. Boğazımda ki ellerine yapıştım. "Ed,"dedim direnerek." Ne yapıyorsun?  Bırak beni." Bir elimden tutup sütünün arkasına çekip sıkıca tutu. Vücudum arkaya doğru gerilince göğsüm onun hızla inip kalkan sıcak göğsüne dayandı. "Seni anlıyorum ama girmemekte inat ederek sadece kendine zarar verecek kararlar alıyorsun. Bunu kendine yapma. Lütfen Ed,beni anlamaya çalış. Zaten hastalık yayılıyor şehre. Artık isteyende de istemsende o zaman gitmek zorundasın. Bunu duyan bir çok kişi bavulunu toplayıp gitti.  Hadi Ed,bırak beni ve git buralardan." Beni bırakmadı ama gözle görülür biçimde bakışları yumuşadı. "Bunu niye yapıyorsun?"diye sordu. Sesinde şüphe vardı. Bir şeyleri anlamaya çalıyor gibiydi ama çözümlemekte zorlandıp kafası karışık bir şekilde kalıyordu yine en sonda. Aslında sorduğu bu soruyu en başından beri sormak istediğini hissetmiştim. Eski, kibirli sırıtması geri gelince rahatladım."Yoksa bana aşık mı oldun? Ama bilgin olsun güzelim asla dikkatimi çekmiyorsun." Eğilip kulağıma fısıldadı. "Ben ateşli kadınlardan daha çok hoşlanıyorum. Çırpılar dikkatimi çekmiyor." Yüzüne tükürmeyi deli gibi arzuladım. Tiksintiyle, "Sana aşık olmak gibi bir hataya düşecek kadar henüz düşmedim." dedim ve gevşettiğinde ellerinin arasından sıyrılıp köşeye çekildim. "O zaman bana niye yardm ediyorsun?"Espriyi bir kenara atıp ciddi bir şekilde sordu. Hâlâ öfkeli olduğunu anlıyordum ama şimdilik o bunu düşünmemeyi tercih etmiş gibi duruyordu. Hiç olmazsa daha sakin bir Ed'le konuşmak daha rahat hissetmiyordu. Özlendiği zaman onu asla tanıyamıyorum. Ve emin o da kendisini tanımakta güçlük çekiyordur. Gerçi normal Ed'in de çok insansı olduğunu söylemek mümkün değildi. "Sana bir borcum var." Merakla gözlerimin içine baktı." Hasta kardeşimi doyurmak için gittiğim gittiğim herkes bana sırtını çevirdi." Kaşlarını çattı. "Ama sen bana yardım ettin. Bana kardeşimi doyurmam için iş verdin ve her ne kadar adamlıktan yoksun da olsan bunu yaparken bana aslında acıdığından değilde kendi başıma ayakta kalmama yardımcı olmak için yaptığını gördüm. Bana her koşulda yardımcı oldun." "Tanrım," diyip başını salladı. "Aptalsın."Yüzünde ani bir gülümseme belirip kayboldu. Keskin hatlara sahip kirli sakallı çenesini kaşıdı ve bir süre sessizce vana bakıp düşündü. En sonunda kollarını indirip," Tamam,"dedi." Beni ikna ettin. Ama şunu da söylemeliyim ki güçlü bir kadından çok çatlak bir ayı yavrusu gibi davranıyorsun çoğu zaman." otuz iki diş sırıtıp omzuma vurdu. O sırada ağılın kapısı sarılsalarak açıldı ve içeri iki yabancı suratsız adamla Ahter girdi. Ahter'in ifadesinde ikimiz yargılayan ve aşağılayan bir bakışa vardı. Yanımıza gelip Ed'in kolundan tutu. Kaba bir şekilde onu ileriye doğru çekiştirip sürükledi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD