Karanlık
Daha karanlık
Her yer, her şey simsiyah
"Direnmemeliydin..." Koca bir karanlığın simsiyah gözlerine bakıyor gibiydim.
"Vazgeçmeni söylemiştik." Herkesin bir dediğini iki etmeseyen bir kız hiçbir zaman olmamıştım. Üzgünüm.
"O davetiyeyi kabul etmeyecektin."
"Kes sesini!" diye bağırdım boşluğa doğru. "Sus." Kime sesleniyordum zerre fikrim yoktu. Ama nereden geldiğini bilmediğim bir özgüven vardı içimde.
"Beni alt edebileceğini mi sanıyorsun? Daha büyü yapmayı bile bilmeyen bir eziksin sen."
"O yüzden mi koca bi korkak gibi karanlığın arkasına saklanıyorsun?" diye sordum sinirle gülerek.
"Bu karanlığa alışsan iyi edersin." Ne? Adin bu yüzden mi gözlerimi kapatmamam için ısrar ediyordu? Buraya sıkışıp kalmış mıydım yani?
Uzun süren sessizlik beni delirtmeye başlarken, bir kaç kez boşluğa seslendim. Sonra sinirle kendimi yere attım. Canım yanmamıştı. Çünkü ben aslında burda değildim. Gözlerimi kapatıp gülümsedim. "Buradan hoşlanmadım." dedim kendi kendime. "Ve aslında burada bile değilim." Rüyalarımı çoğu zaman yönetir ve en güzel yerinde mantıklı bir şey düşünüp güzel bir rüyayı mahvettigim ya da uyandığım için kendime kızardım. Şimdide bu saçma gücü gerçekten kullanma zamanı gelmişti belki de.
"Buradan çıkış yok."
"Sen öyle san." Yere yatıp gözlerimi daha sıkı kapattım. "Burası gerçek değil." Bana sürekli çıkamazsın diyen sesin aksine ben de sürekli aynı şeyi tekrar ediyordum. Ben burada değildim. Burda olmak da istemiyordum.