MELEK Uyku, beni bir anda, tanıdık ama bir o kadar da yabancı bir sahnenin ortasına fırlattı. Sisler içindeydim önce. Sonra sesler... Net, keskin, kodlu konuşmalar. Bu sesler beynimin derinliklerine kazınmıştı. “Kartal, pozisyon aldı. Görüş temiz. Hedef, kuzey pencerede, içkisini yudumluyor. Bekliyorum.” Sonra bir kadın sesi duydum. “Sihirbaz anladı. Şimşek, sen manyetik alanı kontrol et. Rüzgar 5 knot, kuzeybatı. Nem yüksek. Düzeltme: 2 klik sağ.” Arkası dönük bir adam ise, “Şimşek, manyetik alan temiz. Elektronik karıştırma devrede. Dişi Kurt, sen perdeyi kaldır, içeri giriyoruz.” Dişi Kurt... Bu isim, mideme ağır bir yumruk gibi indi. Gözlerimi zorlukla açtığımda kendimi, soğuk beton duvarlı, loş ışıklı bir gözlem odasında buldum. Burnuma toz, yağ ve metal kokusu karışık bir şekil

