8.BÖLÜM

796 Words
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun asker? Çabuk hanımına söyle aşağı insin." Kalenin giriş katında yankılanan ses genç bir adama aitti. Braylan Leydi Annelisa'dan gelen haberi alır almaz yola çıkmış, bir günlük yolculuğun ardından Guilford kalesine ulaşmıştı. Genç kız nikahtan önce görüşmek istemediğini, düğünden önce görüşmenin uğursuzluk getireceğini bahane ederek onu reddediyordu. Saçmalık! Hanımefendi bütün iplerin kendi elinde olduğu algısına mı kapılmıştı? Kendisini ne sanıyordu? Ya çok akıllı ya da çok çirkindi. Onu görünce evlenmekten vazgeçmesinden mi korkuyordu? Evlenmek zorunda bırakıldığı kadını görmek en doğal hakkıydı. Leydinin canı istemese de kendisiyle yüzleşmek zorundaydı. Karşısında duran ve ona engel olmaya çalışan küstah askeri öldürmemek için kendini zor tutuyordu. Franki genç adamın karşısında gayet sakindi. Annelisa ne olursa olsun onunla görüşmek istemediğini belirtmiş, her ihtimale karşı kendini alt katta bulunan Mary'nin odasına kitlemişti. Düğün öncesi Braylan'ın onu görmesi planlarını alt üst ederdi. "Lordum leydimizin kesin emri var. Sizinle görüşmek istemiyor. Lütfen bu konuda zorluk çıkarmayın. Sizi buradan zorla dışarı çıkarmak zorunda kalabilirim." "Sakın denemeye kalkma! Kimse beni buradan zorla dışarı çıkaramaz. Senin o şımarık leydin nazik poposunu kaldırıp aşağı inse iyi olur. Benim bir yere gitmeye niyetim yok!" O kadar öfkelenmişti ki karşısındaki asker bir itiraz daha ederse kendini avının üstüne atlayan bir aslan misali onun üzerine atacaktı. Bir ses aralarına girdi. "Nedir bu gürültü? Siz ikiniz neden tartışıyorsunuz? Lord Braylan sesiniz tüm kalenin içinde yankılanıyor. Acaba sebebini öğrenebilir miyim?" Leydi Catherine büyük salonun girişinde kendinden emin ve otoriter bir havayla iki adama bakıyordu. Lordun evlilik haberini alınca buraya Annelisa ile görüşmeye geleceğini tahmin etmişti. Ve bu kasırgaya kendini hazırlamış, onu nasıl sakinleştireceğini, onunla neler konuşacağını epeyce düşünmüştü. Lord ona doğru bakışlarını kaydırdı. Bu kadın her zaman saygı duyduğu biriydi. Ona karşı saygısız davranmak, onunla herhangi bir tartışmaya girmek elbette ki istemezdi. Yakında kayınvalidesi olacağını düşününce... "Leydim iyi akşamlar."derken kibarlaşarak, sesinin tonunu düşürdü. "Lütfen bu tavrımın kusuruna bakmayın. Amacım burada olay çıkarmak değil. Sevgili nişanlım Annelisa ile tanışmaya geldim. Bunun herhangi bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum." Karşısındaki kadın son derece anlayışlı görünüyordu ama bu konuda nasıl bir tepki vereceğini kestiremedi. "Lordum uzun yoldan geldiniz ve bakıyorum sinirleriniz oldukça gergin. Salona geçelim size çay ikram edeyim ve bütün bunları sakince konuşalım." Leydinin arkasından salona doğru yürüdü. Şöminenin önünde duran, sırt kısmı oldukça yüksek, parlak yeşil bir kumaşla döşenmiş şık bir koltuğa oturdu. Kendisi de tam karşısında duran aynı modele sahip koltukta yerini aldı. O sırada hizmetkarlardan biri elinde çay tepsisi ile içeri girdi. Lord biraz daha sakinleşmiş, leydinin konuşmaya başlamasını bekliyordu. Catherine ilerleyen yaşına rağmen hala çok güzel bir kadındı. Zümrüt yeşili gözleri ona birini hatırlatmıştı Annelisa da annesine benziyorsa çok güzeldir diye düşündü ama anlaşılan misafirperverliği ve kibarlığı bu kadına hiç çekmemişti. Ama hayır daha ilk günden kendini belli etmişti şımarık kadın! Anlaşılan o ki karşısında hanımefendilik hakkında eğitilmesi gereken, kaba, kendini beğenmiş, inatçı bir kadın vardı. Tanrım ben ne yapıyorum? Bu saçma yemin yüzünden böyle bir kadınla hayatımı nasıl geçirecekti? Kafasının içindeki ses hiç susmuyordu. Sessizliği bozan Leydi Catherine oldu. "Hoş geldiniz lordum. Sizi çok iyi karşılayamadığımızın farkındayım. Ancak beklenenden erken geldiniz.Düğün tarihinize daha iki hafta var." "Tam da bunun için geldim Leydim. Sevgili kızınız henüz daha tanışmadan kendi kendine bir düğün tarihi ayarlamış. Takdir edersiniz ki evlilik iki kişiliktir. Bu kararı birlikte vermemiz gerekiyor." Leydi içinden umarım bu evlilikten vazgeçtiğini söylersin diye geçirdi. İnatçı kızını, o kadar dil dökmesine rağmen ne derse desin vazgeçirememişti. Annelisa bu adama bir ders vermek niyetindeydi fakat kendini de bu cehennemde yakacağının farkına varmak istemiyordu. Şöyle bir alıcı gözüyle onu süzdü. Evet çok yakışıklı, boylu poslu, kibar bir beyefendi vardı karşısında ancak ruhunun içinde gizledikleri... Kendi eşi de çok düzgün bir adamdı. Oysa ruhunda ne acımasızlıklar ne kötülükler gizliydi... Annelisa bu adama aşık olursa... Gördüğü kadarıyla şu an ona karşı büyük bir nefret besliyordu. Bu nefret uğruna bu adamla kumar oynayacak, hayatını ortaya atacaktım Umarım planların tutar kızım dedi içinden ve umarım yenilen senin kalbin olmaz. "Sanırım kızımla evlenmek gibi bir niyetiniz yok. Eğer bunu söylemek için geldiyseniz kendinizi boşa yordunuz. Sadece bir haberci ile cevabınızı yollayabilirdiniz." "Aslında buraya gelmemin tek sebebi Annelisa ile tanışmaktı. Fakat o güzel yüzünü benden esirgiyor. Sebebini de çok anlamış değilim. Leydim kızınızla kısa bir süre görüşmeme bir şey demeyeceğinizi umuyorum." "Korkarım bu mümkün değil. Kızımın kararına saygı duymak zorundayım. Düğün öncesi sizinle karşılaşmak istemiyor. Biliyorsunuzki bu evliliği tamamıyla babasının vermiş olduğu sözden ötürü kabul etti. Aranızda her hangi bir duygusal bağ yok. Tabii siz evlenmemek niyetinde iseniz, sizi anlayışla karşılayacağımızdan emin olalirsiniz." Lord bu sözlerden sonra ayağa kalktı.Gayet kibar ama otoriter bir ses tonu ile cevap verdi. "Leydim ben bir Cromwellim. Babamın vermiş olduğu bir söz benim sözüm sayılır. Sevgili Annelisa hiç endişe duymasın. Onu rahibin karşısında yanlız bırakmak gibi bir niyetim yok. Şimdi gidiyorum. Lütfen ona saygılarımı iletin" Lord hızlı adımlarla salondan çıktı. Leydi olduķça şaşkın bir yüz ifadesiyle arkasından bakabildi. Tanrı yardımcın olsun Annelisa...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD