Elif (özel bölüm)

1389 Words
Annem ve babamı 1 yıl arayla aynı gün kaybetmiştim. 23 Şubat hayatımın en kötü günüydü. Babam bir iş kazasında, annemse babama olan üzüntüsünden hastalanarak bu hayattan göçüp gitmişti. Tam bu hayatta bir başıma kaldım derken teyzem Şerife ve eniştem Fikret bana sahip çıkmışlardı. Hiç unutmam, eniştem babamın cenazesinde herkesten çok ağlamıştı. Kan bağları yoktu belki ama öz kardeşlerinden daha öte bir bağ ile bağlıydı babam Cihangir'e. Matem bitip aile başbaşa kalınca herkes birbirinin gözüne bakmıştı annem ve benimle alakalı. Eniştem hiç düşünmeden ortaya atlamış teyzemle beraber bize sahip çıkmıştı. Babamın boşluğunu tam dolduramasa da yokluğunu bana hissettirmemek için elinden geleni yapmıştı. Annemle birlikte teyzemlere taşınmış annem de bu dünyadan uçup gidene kadar beraber yaşamıştık. Annemin durumu kötüleşince teyzem ona bebekler gibi bakmış, son zamanlarında onu rahat ettirmek adına elinden geleni yapmıştı. Annemin de ölümünden sonra benim üstüme titrer olmuşlardı. Teyzem annemin yokluğunu, eniştem de babamın yokluğunu ellerinden geldiğince hissettirmediler. İlkokula başlamam dışında ben de onlara yük olmamak adına hep uslu bir çocuk olmaya çabalamıştım. Okulun ilk günleri herkesi annesi getirirken çok ağlamış, okula gitmek istememiştim. Teyzem ve enişteem bir dönem boyunca Huriye ve beni her gün elimizden tutup birlikte okula götürmüşlerdi. Bisiklet sürmeyi eniştemden, çiçek yetiştirmeyi de teyzemden öğrenmiştim. Öğrenmek istediğim her şeyde kapı gibi arkamda durmuş, ellerinden gelenin çok çok fazlasını yapmışlardı. Eskrim yapmak istediğimi söyledğimde eniştem sadece bir hafta boyunca ismini söylemeye çalışmıştı. Her neyse bunlardan sonra bahsedilebilir. Bugün hayatımın en zor günlerinin yıldönümüne gözlerimi aralamıştım. Bu yatak, bu oda, bu ev, bu mahalle, Ankara... Her yılın bu günü biraz daha farklı bir soğukla kaplanır, kalbimi üşütürdü.Bugün hiç uyanmak istemiyor, yatakta dönüp duruyordum. Bugün herkes evden sessizce çıkıp gitmiş, sanki beni uyandırmamak için ekstra özen göstermişlerdi. İstemesem de gözümden yaşlar kendiliğinden akıyor, hakim olamıyordum. Bir süre yorganı kafama çekip cenin pozisyonunda sessiz sessiz ağladım. İçimde hiçbir zaman dolmayacak bir boşluk vardı. Zamanla anne ve babamı unutuyordum. Artık sesleri hatırıma gelmiyor, gülüşleri solmaya başlıyordu. Gözyaşlarımla yüzümü yıkadıktan sonra kalktım ve hazırladım. ziyarete giderken sade ama anlam yüklü bir kıyafet giymiştim. Havanın serinliğine uygun olarak, vücuda tam oturan ama hareket özgürlüğü sağlayan koyu renkli bir trençkot içimde ise ince, boğazlı bir kazak ve bol kesimli siyah pantolon vardı. Ayaklarıma ise siyah renkli bir bot giymiştim. Ayağım düne göre daha az şişti ama botun fermuarı çok zor kapanmıştı. Başıma alacağım şalı omuzlarıma sabitlemiştim. Saçlarıma bir bere taktım ve rüzgârda uçuşmayacak şekilde zarifçe sabitledim.. Ellerim üşümesin diye ince ama sıcak tutan eldivenler takmıştım. Sadece anne ve babasının hatırasına saygı göstermek adına boynumda annemden kalan ince, zarif bir kolye ve kulağımda babamın bebekken bana aldığı küpeler vardı. Bugün Ankara'da da bir hüzün vardı. Havanın yağmuru gözyaşlarıma eşlik ediyordu. Yanıma şemsiyemi ve 2 saksı çiçeğimi de alıp sokağa attım kendimi. Evin duvarları üstüme üstüme geliyordu. Dışarı çıkar çıkmaz bütün havayı içime doldurmak istercesine çektim burnumdan. Ciğerlerim havayla dolarken hıçkırıklarım boğazımda düğümlendi. Kaldırımda seke seke yürürken yoldan geçen taksiye el ettim. Şansıma boştu. Gerçi böyle bir günde şanstan bahsedilemezdi ama... -"Mezarlığa gideceğiz." Halimden ve sesimden ne kadar üzgün olduğum belli oluyordu. Bunu anlayan taksici tek kelime etmeden mezarlığa sürdü. Bugün gözyaşım hiç dinmeyecekti. Mezarlığın girişine geldiğimde taksiden inerek yürümek istedim. Biraz hava almak beni hem sakinleştirecek hem de durgunlaştıracaktı. Taksiciye ücreti uzatarak taskiden indim. -"Abla bu fazla oldu." -"Önemli değil üstü kalabilir." Çantamı ve şemsiyemi alarak taksiden indim ve yürümeye başladım. Yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşümün ardından anne ve babamın yanına gelmiştim. Birlikte yan yana, koyun koyunalardı.. İkisinin arasına girerek mermere oturdum. -"Annecim... Babacım... Ben geldim..." dememle gözyaşlarım durduramayacağım bir şekilde akmaya başladı. Uzun bir süre tek kelime etmeden dizlerimi kendime çekip hıçkıra hıçkıra ağladım. -"Sizi çok özledim. Büyümekten nefret ediyorum. Bana sizi unutturuyor..." kelimeler boğazımda düğümleniyordu... -"Canım Annem.. Birtanecik babam.. Bugün yine yanınıza geldim. Yine içimde hiç geçmeyecek bir boşluk, hiç dinmeyecek bir özlemle… Zamanın her şeyi unutturduğunu söylüyorlar ama yalan. İnsan, unutmak istemediği hiçbir şeyi unutmazmış. Ben de sizi unutmadım. Ama hatıralarım zamanla solmaya başladı… Sesiniz kulaklarımdan siliniyor, gülüşleriniz zihnimde bulanıklaşıyor. İşte buna dayanamıyorum. Biliyorum, istemezdiniz böyle olmamı. Güçlü olmamı isterdiniz. Ama nasıl? Benim dünyam, benim evim, benim nefesim sizdiniz. Önce babam gitti, ardından annem… Beni bu hayatta yapayalnız bırakmadınız, ama yine de yalnız hissetmekten kurtulamadım. Teyzem, eniştem… Ellerinden geleni yaptılar, hâlâ yapıyorlar. Ama kimse sizin yerinizi dolduramaz. O boşluk kapanmıyor. Baba, sana sarılmayı, kokunu içime çekmeyi, bana "koca kız oldun artık" deyişini özledim. Anne, saçlarımı okşamanı, beni kendine çekip "her şey geçecek" diye fısıldamanı… Geçmiyor anne, hiçbir şey geçmiyor. Her yıl bugün, yeniden ve yeniden kopuyorum hayattan. Sizi kaybettiğimden beri büyüdüm. Küçük bir çocuk gibi elimden tutacak kimseyi bekleyemem artık, ama büyümek zorunda olmak beni yoruyor. Çünkü büyümek, unutmayı da beraberinde getiriyor ve ben unutmak istemiyorum. Gülüşlerinizi, sesinizi, bana söylediğiniz her şeyi… Siz benden kopup giderseniz, elimde ne kalır? Bugün Ankara bile bana hüzünle baktı. Yağmur, benim gözyaşlarıma eşlik etti. Sanki gökyüzü bile bu günü unutmak istemiyordu. Mezar taşlarınıza dokunuyorum, soğuk… Ama sizin sıcaklığınız hâlâ içimde, en derinimde. Bu dünyada artık bir fotoğraf, birkaç eski kıyafet, birkaç eşya kaldı sizden geriye… Ama bende, içimde, kalbimde siz hâlâ varsınız. Ve hep var olacaksınız. Sizi çok özledim. Daha kaç yıl geçecek, kaç mevsim dönecek bilmiyorum. Ama ne kadar zaman akarsa aksın, içimdeki özlem bir an bile eksilmeyecek. Keşke buradan kalkıp gidebilsem, size gelebilsem. Ama biliyorum ki, benim için hep burada olacaksınız. Ve ben her yıl bugün, yine buraya gelip size anlatacak çok şey bulacağım. Sizi her şeyden çok seviyorum. Siz benim en büyük kaybım, ama en kıymetli hatıralarımsınız..." Gözlerim getirdiğim çiçekleri aramıştı. Her yıl mezarlıktan çıktıktan sonra çiçekçiye gider, yeni çiçekler alır, onlara bir yıl boyunca gözüm gibi baktıktan sonra buraya getirirdim. Annem çiçekleri çok sevdiği için mezarı çiçeksiz kalsın istemezdim. Onlara her yıl hercai menekşe getirirdim. Hercai menekşelerin hikayesi de annem ve babamın beni bu dünyada zamansız terk etmelerine benzer... Sağıma ve soluma baktıktan sonra çiçeklerin yanımda olmadığını fark ettim. Takside unutmuş olmalıydım. Telaşla ayağa fırladım ve tekrar tekrar etrafıma baktım. O sırada saksıların bana doğru geldiğini gördüm. Getiren Yusuf'tu.. Yine nereden beni bulup karşıma çıkmıştı bilmiyorum ama iyi ki de çıkmıştı... Elindeki saksının birini annemin mezarının ayak ucuna, diğerini de babamın mezarının ucuna koymuştu. Bir şey demeden bana döndü. Saksıları nereden bulmuştu bilmiyordum ama şu an bana bundan daha güzel bir hediye verilemez, daha büyük bir iyilik yapılamazdı... İkimizin de şu an birbirimize söyleyecek bir şeyi yoktu. Boynuna atlayıp sıkıca sarıldım. Anne ve babama sarılmak istediğim gibi sıkı sıkıya kavradım. Hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Duyulan tek ses benim ağlama seslerimdi. Yusuf sadece sırtımı sıvazlıyor, sakinleşmemi bekliyordu. -"Teşekkür ederim..." diye fısıldayabildim sadece. Dakikalarca öyle kaldık. Ağlamam sakinleşmiş, hıçkırıklarımın arası uzamıştı. Yusuf beni omuzlarımdan tutarak biraz kendinden uzaklaştırdı. Sesi yumuşak, ama içten gelen bir ağırlık taşıyordu. -"Biliyorum... Onları ne kadar çok özlediğini, bu dünyada kendini bazen yapayalnız hissettiğini biliyorum. Ama yalnız değilsin. Seni seven, senin için endişelenen, her zor anında yanında olmak isteyen insanlar var. Ben varım." gözlerimden süzülen yaşları parmaklarının ucuyla silerken hafifçe gülümsedi. -"Özlemek kötü bir şey değil. Onları sevdiğinin en güzel kanıtı bu. Ama inan bana, unutmak sandığın kadar korkunç bir şey değil. Çünkü birini gerçekten sevdiğinde, o insanın sana hissettirdikleri hiçbir zaman silinmez. Sesleri zamanla zihninde solabilir, yüzleri hafifçe bulanıklaşabilir ama kalbine kazınan sevgileri asla kaybolmaz." Başını hafifçe yana eğerek yüzüme baktı, gözlerinde derin bir anlayış vardı. -"Bence annen de baban da senin güçlü olduğunu görmek isterdi. Hayatına devam ettiğini, sevildiğini ve sevdiğini görmek isterlerdi. Buraya her geldiğinde, onlara sevgini getiriyorsun. Onları unutmamak için acı çekmek zorunda değilsin. Çünkü sevgi, her zaman acıyla anılmak zorunda değil. Bazen sadece hatırlamak, bazen bir çiçeğe su vermek, bazen de birini tüm kalbinle sevmek yeterlidir." Yusuf, avuçlarımı kendi avuçlarının içine aldı ve hafifçe sıktı. -"Biliyorum, bugün zor bir gün. Ama ben buradayım. Bunu tek başına yaşamak zorunda değilsin." -"Yusuf.. Çok teşekkür ederim.." diyebildim sadece. -"Götüreyim mi artık seni? Yeteri kadar kalmadın mı?" -"Biraz daha kalmak istiyorum. Daha hasret gideremedim." dedim. -"Peki, ben biraz ileride bekleyeyim o zaman seni. Sen rahat rahat konuş annen ve babanla." deyip elini havaya kaldırdı ve ilerideki ağacı gösterdi. Elini tuttum. -"Gerek yok... Kal burada." -"Peki. Sen nasıl istersen." dedi ve babamın mezarının kenarına oturdu. Ben de tekrar anne ve babamın mezarının arasındaki yerimi aldım. Annemin mezar taşına yaslandım ve üstündeki yazıları okşamaya başladım. "Aliye ULUSOY..." İkimizden de çıt çıkmıyordu. Ne kadar zaman olmuştu bilmiyorum ama ağlamanın da verdiği bir sakinlikle gözlerim kapandı. Tam dalmak üzereydim ki koca ellerin beni kavrayıp havaya kaldırdığını hissettim. Gözlerimi açmadan kendimi Yusuf'un kollarına bıraktım. Kokusu bana şu an için huzur veren tek şeydi...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD