Elif bu yemek fikrinden çok rahatsız olmuştu. Çünkü Yusuf’un yanında eli ayağı birbirine dolaşıyor, sudan çıkmış balığa dönüyordu. Lisedeki “ezik kız” profili Yusuf’a deliler gibi aşıktı ve geçmişin izlerini tam anlamıyla silememişti. Zaten Yusuf’tan başka kimseye de aşık olmamıştı Elif.
Şerife’nin etrafta telaşla koşturması Elif’i daha da çok geriyordu. Akşam yemeğinde tarhana çorbası, pirinç pilavı ve etli bezelye yemeği vardı. Şerife yemek konusunda eline su dökülemeyecek bir kadındı. Yaptığı her şey harika gözüküyordu. Elif teyzesine yardım etmek istese de şerife buna izin vermemiş ve dinlenmesi için odasına yollamıştı.
Huriye'nin daha okuldan gelmemiş olması Elif'in gerginliğine gerginlik katıyordu. Huriye'nin yanında olması Elif'i her zaman her koşulda sakinleştirirdi. Birkaç kez arasa da Huriye'ye ulaşamamıştı. Ya şarjı bitmişti ya da metrodaydı.
Yusuf'un gelmesine 15 dakika kalmıştı. Dakikalar Elif için 60 saniye değil de 600 saniyeye bedeldi. Vaktin hızlı geçmesi adına teyzesinin bütün engellemelerine rağmen mutfağa girişti.
-"Ya teyzecim neden anlamıyorsun? Ben gayet iyiyim. Ayrıca ayağımla bi işim yok ki. Salatayı bari yapayım."
-"İnadına gıran girsin Elif e mi? Tamam gel yap hadi."
Elif teyzesinin yanağına bir öpücük kondurdu ve malzemeleri yıkamaya başladı.
-"Madem sen zalatayı yapacan ben bir tatlı alıp geleyim."
-"Gerek yok bence ama sen bilirsin teyzeciğim. Cüzdanımdan kartımı alıp onunla al lütfen."
-"Tamam gızım."
Şerife yazmasını bağlarken Elif'de salatayı doğramaya geçmişti. Dış kapının açılma sesi Şerife'nin konuşma seslerine karışmıştı ama Elif tam olarak ne dediğini anlayamamıştı.
-"Efendim teyze!" diye bağırsa da bir cevap alamadı ve kapının kapanma sesi duyuldu. Demek ki Elif''e bir şey söylememişti.
Elif şarkı söyleye söyleye salatasını yapıyordu.
-"Sevdim, sarıldım, unuttum koynunda..
Kandım, yanıldım, dağıldım sonunda..
Hiçbir şey bizi geri getirmez asla.."
-"Bakıyorum dertliyiz. Hayırdır nişanlından mı ayrıldın?"
Elif duyduğu sesle yerinden sıçradı ve elini kesti.
-"AAHHH!"
-"Sen gerçekten sakarsın Sarı. Bu yaşına kadar nasıl yaşadın?"
-"Bana Sarı deme diye kaç kez söyleyeceğim sana ben?"
-"Tamam Elif hanım. Bakayım bi' nerene ne yaptın yine?" dedi Yusuf ve Elif'in elini avuçlarının arasına alarak kestiği parmağın üzerine elindeyi peçeteyi bastırdı.
-"Sen karşıma çıkana kadar böyle sorunlarım yoktu benim."
-"Beni görünce elin ayağın birbirine dolaşıyor dengen mi bozuluyor yani?" dedi ve kahkaha attı Yusuf.
Elif hem kendine böyle bir cümle kurduğu için hem de Yusuf'u böyle kahkahalara boğduğu için çok sinirlenmişti. Hızla elini çekti ve seke seke içeri gitti.
-"Başlarım salatasına da Yusuf'una da şimdi."
-"Ayıp oluyor sakar sultan duyuyorum."
-"GEBER!"
-"AHAHAHAHAHAHAHAHAH!"
Elif sinirle salona geçti ve koltuğa oturdu. Bir yandan elinin acısı bir yandan da sinirinin vücudunda yarattığı etkiyle ağlamaya başladı. Yusuf'sa mutfakta Elif'in yarım bıraktığı salatayı tamamlıyordu. Aradan geçen 5 dakikadan sonra Elif sakinleşmiş, Yusuf'da salatayı tamamlayıp salona gelmişti. Üzerinde kendine küçük gelen mutfak önlüğü ile çok komik bir haldeydi. Kapıya yaslandı ve:
-"Ağladın mı sen?" diye sordu.
-"Ağlamadım ama senin şu halin beni gülmekten ağlatabilir."
-"Ne yapalım evin hanımı beceriksiz ve sakar olunca iş bana düştü."
-"Yakıştı ama eline."
-"Çok şey yakışır benim elime" dedi imalı imalı.
-"Sofrayı da kur o zaman da görelim bakalım."
-"Başka bi emriniz?"
-"Yok teşekkürler."
-"Ben kurayım da sağlam kalsın her şey. Tabaklar nerede göster sadece."
Elif kalktı ve seke seke mutfağa yöneldi. Yusuf da onu gıcık etmek için kendini zorlaya zorlaya kıs kıs güldü. Elif tabakların, bardakların ve çatal-kaşığın yerlerini gösterdi. Yemeklerin altını açtı ısınması için. Çekmeceden masa örtüsünü aldı ve tekrar salona yöneldi. Masaya örtüyü serdi ve Yusuf'un geri kalanları halletmesi için tekrar koltuğuna geçti. Yusuf masayı hazırlarken Şerife geldi.
-"OOOVVV! ELİF! SEN OTURUYON DA MİSAFİRE İŞ Mİ GÖRDÜRÜYON GIZIM?!!"
-"Evet Şerife teyze yeğenin çok beceriksiz olunca iş bana düştü ne yapalım."
-"Yaa teyze ne alakası var. Ben elimi kestim O da yardım etmek istedi."
-"Eh be Elif! Noldu sana bugün sakar sultansın. Nereni kestin, çoh mu?"
-"Yok çok değil."
Tam bu konuşmalar esnasında Huriye ve Fikret geldi. Huriye'nin,
-"BEN GELDİİİİMM!!!" demesiyle karşısında mutfak önlüklü Yusuf'u görüp kahkaha atması bir oldu.
Şerife,Yusuf'un geleceğini Fikret'e 1 saat önce haber vermişti ama o da böyle bir manzara beklemiyor olacak ki kızı Huriye'yle beraber katıla katıla güldü. Herkesin yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Şerife'nin "yemekler soğumasın hadi gayli" anonsuyla herkes sofraya geçti. Hal hatır sorma faslından sonra asıl konulara geçildi.
-"Nezaket Hanımlar nası oğlum?"
-"İyiler Şerife Teyze. İkisi de emekli oldular."
-"AAAA ne güzeell. Darısı bize artık."
-"Nerdeler şimdi?"
-"Kırıkkale'ye memlekete yerleştiler Fikret Amca"
-"Ooooo iyi iyi. Mehmet beyle hemşehri sayılırmışız nerdeyse."
-"Öyle mi?"
-"Senin kardeşin var mıydı?" dedi Huriye.
-"Hem ablam hem abim var."
-"Aaa doğru. Nehir abla nasıl?" dedi Elif.
-"Ablam evlendi. Bir tane de kızı var."
-"Allah analı babalı büyütsün." dedi Fikret.
-"Amin." dediler neredeyse hep bir ağızdan.
Yemek boyunca eskilerden ve ailelerden konuşulduktan sonra çay faslına geçilmek üzere sofradan kalkıldı. Yusuf yardım etmek istese de Fikret onu koltuğa çağırıp "kızlar halleder" dedi. Elif de ayağını sakatladığı için koltukta yerini aldı.
-"Balkızım ne oldu senin ayağına?"
-"Arabayı fark etmedim, ondan kaçarken düştüm enişte. Burkuldu galiba."
-"Niye dikkat etmiyorsun güzel kızım? Hay Allah. Doktora gidelim mi?"
-"Yok eniştecim iyiyim. Gerek yok."
-"Ben de söyledim gidelim diye de dinlemedi Fikret amca. İnadı bambaşka bir yerde."
-"Öyledir. Teyzesi kılıklı." dedi Fikret ve gülüştüler.
Akşam boyunca yemekten kalan eskileri yad etme ve sohbet seansından sonra saat 23 olmuştu.
-"Aaa saat çok geç olmuş kalkayım artık ben."
-"Kalsaydın burada oğlum. Divanı da sana açardık."
-"Sağ olasın Fikret amca. Size zahmet vermeyeyim. Sabah zaten erken kalkacağım."
-"En gısa zamanda yine gel oğlum."
-"Tamam İnşallah Şerife teyze. Bana da beklerim bir gün. İyi geceler."
Yusuf'u geçirdikten sonra Huriye ve Elif kalan bulaşıkları hallettiler. Şerife ve Fikret de uyumaya geçmişlerdi. Kızlar da kendilerine birer bardak çay alıp odalarına geçtiler. Çaylarını yudumlarken günün son durum değerlendirmelerini yaptılar.
-"Hiç değişmemiş gıı. Hala aşık olduğun gibi valla."
-"Ya nasıl konuşuyorsun Huriye aşk maşk ne alaka. Çocuktuk geçti gitti işte."
-"Hiç de geçmiş gibi durmuyor valla. Bütün akşam sizi izledim. Kaçamak kaçamak baktınız birbirinize."
-"Ya saçma sapan konuşmaya başladın yine. Bugün zaten çok yoruldum hiç seninle mücadele edemem."
-"Haklı olduğumu biliyorsun ya ondan böyleee kaçıyorsun."
-"Tamam Huriye sen haklısın."
Elif, bakışlarının yakalanacağını tahmin etmemişti. Huriyenin bunları fark etmesi, kendi içinde kendine bile söylemeye çekindiği şeyleri gün yüzüne çıkarmıştı. Elif gerçekten de hala Yusuf'a aşık olabilir miydi? Kafasındaki düşüncelerle yatağa girdi. Düşünceleri yine Huriye'nin sesiyle bölündü.
-"Senin ayağına ne oldu bu arada konuşamadık."
-"Anlatacağım ama saçma sapan tepkiler verip dalga geçmeyeceksin."
-"Tamam hadi anlat."
-"Bugün okulu kilitleyecektim işte antrenmandan sonra anahtarları bulamadım. Dün atıp çıkmıştım Yusuf almış. Sonra ondan kaçarken kulaklıklarımı taktım. Yola atlayınca da araba geliyormuş fark etmedim."
-"Oğlandan kaçarken az daha ölecektin yani."
-"Evet biraz öyle oldu. Neyse işte. O da beni arabadan kurtarmak için arkamdan itince duvara yapıştım, ayağım döndü."
-"Kahramanın olarak yetişti yani."
-"Ne dedim ben sana. Hiçbir şeyim değil Yusuf benim."
-"Hıhı. Kesinlikle öyle." dedi ve kıkırdadı Huriye.
-"Ya gülme Huriye sinirleniyorum."
-"Sen bu çocuğun konusu açılınca neden sinirleniyorsun ve sürekli ondan kaçmaya çalışıyorsun bunu bi düşün bence bacım." dedi.
Elif'in kendine sormaya korktuğu sorulardı bunlar. O yüzden Huriye'ye cevap vermedi ve kendini uykunun kollarına teslim etti.