Güneş artık hayat'ın onun için hiçte kolay olmadığını günden güne daha da zorlanacağı omuzuna aldığı sorumluluklarla çok yorulacağını daha 10 yaşındayken anlamıştı babası tarafından katledilen sadece annesi değil aynı zamanda hem onun hemde kardeşleri semih ve selimin hayatı da katledilmişti. Güneş artık her ne kadar amcası suat ona yardım etse de esas sorumluluğun onun üstünde olduğunun farkında ve bu farkındalığa göre hareket edecektir...
Suat bey yavaş ve temkinli adımlarla Güneş'e yaklaşmaya başlar, çünkü, Güneş yaklaşık 2 saattir hiç göz temasını kesmeden yerde ki kan gölüyle bakışıyodu ve güzel geçen tüm 10 yılı o gölün içine hapsolmuş gibi hissediyodu çoğu bazen ise o kanın bir başkasına ait olduğunu hatta bunun ona yapılan kötü bir şaka olduğunu düşünüyordu Annesi'nin cesedi henüz o ve kardeşleri uykudayken yok edilmiş babası ise ortadan kaybolmuştu şu anda kendini ve kardeşlerini gözü kapalı bir şekilde emanet edebileceği bir amcası vardı amcası her ne kadar vereceği repkiden korksa da yavaşça Güneş'in omuzuna elini koyup ona her zaman seslendiği gibi seslendi çünkü suat'ın hiç kızı olmamıştı sadece 2 oğlu vardı ama bir kız evlat hasretini hep çekmişti bu özlemini ise hep Güneş ile vakit geçirerek gidermeye çalışmıştı suat, Güneş'e hep "Günışığım" diye seslenirdi bu yüzden ikna etmeye çalışır bir ses tonuyla
~Günışığım, hadi birlikte kalkalım bak kardeşlerinin sana ihtiyacı var onlar henüz çok küçük ve sen olmadan hayatlarını devam ettiremezler hadi birlikte bizim eve gidelim dedi. Güneş kardeşlerinin ismini duyduğu an olaylar kafasına bambaşka bir boyuta ulaşmıştı. Ben şimdi onlarla birlikte ne yapacağım? onlara göz kulak olabilecek miyim? Kendime yetemiyorum onlara yetebilecek miyim? Onların haytının tüm sorumluluğuyla birlikte düşersem kalkabilecek miyim? Diye düşünceler kafasını yormaya başlamıştı ve amcasının haklı olduğunu istemese de kabul etmek zorundaydı. Artık kendinden önce onşarı düşünmesi gerektiğini kabul ederek dimdik kayağa kalktı ve kardeşlerinin odasına doğru ilerlemeye başladı kapıyı araladığı an kardeşlerinin yatakta birlikte oturarak oyun oynadıklarını gördü Güneş bu durumda en büyük avantajın onların yaşı olduğunu daha küçük yaşta oldukları için olayları görseler bile çözümleyemediklerini düşünüyordu. Onlara yaklaşmadan önce gözyaşlarını silip eliyle yüzüne doğru yelpaze yaparak yüzünün kızarıklığını gidermek için serinletmeye çalıştı, kardeşlerinin onu farkettiğini görünce yaptığı işlemi bırakıp yüzüne samimi gerçek bir gülüş yerleştirerek onlara doğru ilerleyip ikisinin önüne diz çöküp onlara aşağıdan bakmaya başladı ve 10 yaşında ki bir kız çocuğundan hele ki korku, endişe, bilinmezlik ve daha bir çok farklı duyguyu bir arada yaşayan bir kız çocuğundan tüm karmaşıklığı ardında bırakıp tam tersi duyguları yaşıyormuş gibi bir oyunculuk performansı sergilemek henüz bu işin acemisi olsa da Güneş son 2 yıldır aldığı tiyatro eğitiminin hakkını verip buna yeteneğini de katarak kardeşleriyle onların artık burada değil de amcalarında kalması gerektiğini onların anlayabileceği bir dille anlatmaya başladı her ne kadar Anne ve babalarını sorsalar da Güneş bütün sorulara büyük bir sabır ve kararlılıkla cevap verdi çünkü biliyordu ki ikna etmenin en iyi yolu söylenilen şeyden yüzde yüz emin olunması gerektiği değilse bile bunu karşı tarafa yansıtmaması gerektiğidir. Güneş nihayet onları sevdikleri oyuncakları yanlarına almaları şartıyla o evden ayrılmalarına ikna edebilmişti. Birlikte dışarı çıktılar ve amcasının arabasına binerek eski hayatlarını geride bırakarak yeni hayatlaeına doğru yola çıktılar güneş araba yolculuklarında uyumayı sevdiklerini bildiği için kardeşlerinin koltuklarını önceden yatak ppzisyonuna çevirmişti ki zaten yanılmadı da 15 dakika sonra ikizler esneyip uykuya dalıvermişlerdi bile uyumalarını fırsat bilen güneş hemen amcasına dönerek en çok endişe duyduğu şeyi sormak için ağzını açtı
~Amca Ayla yengem bundan sonra sizinle yaşayacağımızı biliyor mu?
Amcası duyduğu sözlerle ilk başta kaşlarını çatsa da daha sonra eşi'nin Güneş'e karşı olan tavırlarını bildiği için Güneş'in sorusunda haklı olduğunu anladı. Sesini yumuşatarak Güneş'i cevapladı
"Ayla yengen sizinle yaşamaktan tabi ki mutluluk duyacak bunda endişe edicek ne var ki" dedi ama her ikisi de farkındaydı ki Ayla gerçekten çok iyi bir insandır hatta ikizleri kendi çocukları gibi sever ama her nedense Güneş'e karşı hep resmi davranmıştır onunla çok laubali olmaz yaptığı şeyler iyi de olsa kötü de olsa bir tepki de bulunmaz. Sessizce kendi köşesinde bekler suat bunun sebebinin hep kendisinin olduğunu düşünür çünkü kendisinin bitmek bilmez bir kız çocuğu sevdası var ve bunu Güneşle gidermeye çalıştığı için eşinin bu durumdan rahatsız olduğunu düşünür ve onu haklı olabileceğini düşünerek sessiz kalır ama düşüncelerinin Aylanın düşünceleriyle uzaktan yakından alakası olmadığını çok sonradan anlayacaktır. Güneş kebdisinden önce kardeşlerini düşündüğü için amcasında kalmayı kabul etmişti ki zaten Ayla da ikizlere karşı hep iyi olduğu için Güneş'in bu konuda içi rahattır. 2 saatlik yolculuktan sonra Araba durunca Güneş'de düşüncelerini durdurup arabadan indi, olayı bilen Ayla kapı da tek başına onları beklemektedir. Suat hemen arabadan inerek eşine seslenir çocukları birlikte almaları için Ayla koşarak gelir ve arabanın içinden semihi kucaklayıp Güneşin yüzüne bile bakmadan içeri doğru yürür Güneş bu duruma alıştığı için yadırgamaz ki zaten o an düşüneceği en son şey bile değildir yengesinin tavrı suat ise selim'i alır Güneş kapıları kapatarak amcasına doğru ilerlemeye başlar amcası onun da elini tutarak içeri doğru ilerlemeye başlar. Ayla en üst katta bulunan 3 odadan birini ikizlere diğerini Güneş'e ayarlamıştır. Ayla'nın Semihle beraber büyük odaya girdiğini gören suat oraya doğru ilerler semihi bir yatağa delimi de bir yatağa yatırdıktan sonra ayla ikisinin de başına samimi birer öpücük bırakarak uyanmamaları için hemen dışarı çıkarlar ayla kafasıyla ikizlerin odasının yanında ki diğer odayı kocasına gösterdikten sonra aşağı doğru inmeye başlar suat hemen güneşe sevecen bir yüz ifadesiyle dönerek onu odasına doğru ilerletmeye başlar yatağın üstünde katlı duran nevresim takımını gören suat duruma bozulsa da bunu güneşe yansıtmamaya çalışarak yatağı birlikte yapmayı teklif eder hemen işe koyulan ikili bir kaç dakika da işlerini bitirdiler, yapaxak işleri kalmayınca aşağı indiklerinde hazır kahvaltı sofrasıyla karşılaşan suat ve güneş masaya oturdular. Kahvaltıya başlamak için Aylayı beklediler ki Güneş amcasının tüm ısrarlarına karşı Aylayı beklemekte kararlıydı bir kaç dakika sonra yemek odasına giriş yapan ayla ikisini onu beklerken görünce şaşırdı kocası olarak bunca yıldan sonra onu beklemiş olması onu mutlu ederken aslında içten içe Güneşin bunu sağladığını biliyordu ama kabul etmek istemiyordu sessiz ve kendi içinde yaşadığı mutluluğu kimseye belli etmeyerek kuru bir "Afiyet olsun" dileğiyle kahvaltıya başladılar. Kahvaltıdan sonra suat Güneşe dönerek seninle sizin şu okul işini bir konuşalım daha sonra diyip işe gitmek için dış kapıya doğru ilerledi. Güneş amcasının gitmesini hiç istemiyodu içten içe yengesiyle tek kalmak istemiyordu her ne kadar yengesinin ona bir iyiliğinin dokunması gibi kötülüğünün de dokunmayacağını bilse de geriliyodu ve Güneş ne zaman gerilse veya heyecanlansa hep hata yapardı ve bu durumdan nefret ederdi ki zaten çok geçmeden sessizce odasına gitmek için sandalyesini iterken sandalye çok ses çıkardı bu birincisiydi ikinci hata ise sandalyeden kalktıktan sonra oldu sandalyeyi iteyim derken fazla kuvvet uygulamış olucak ki sandalye arka ayaklarının üzerinde durucak kadar çok ileri gitti ve ayağı Aylanın ayağına çarptı Ayla ani gelen acı ile yerinden fırlayıp güneşin şaşkın ve korkmuş gözlerinin içine bakmaya başladı.