|İHANET BASKINI+18|
Ablamın kendini asmasının üzerinden bir ay geçti. Kendimi yalnız ve suçlu hissediyorum. Babamı ne kadar suçlarsam suçlayayım hafif gibi geliyor. Kan davasını bitirmek için, tek oğlunu, Murat Abi’mi koruyabilmek için ablamı böyle kolay gözden çıkartmasını bir türlü sindiremiyorum. Ön gündür konaktan hiç çıkmadım, ablamın odasının kapısını bile açmaya ve kıyafetlerini toplamalarına yardım edemedim. Onu odasında, gözleri dışarıya çıkmış şekilde bulduğum sabahın erken saatlerini gözümü her kırptığımda yeniden görüyordum. Biraz olsun nefes almalıydım zira annem ve babamın acılarını unutarak bir şeyler konuştuğunu fark ettiğimden beri benim hakkımda bir karar verildiğini hissedebiliyordum.
Konaktan kaçmalıydım, biraz olsun çıkmalıydım. Akşam saatleriydi ve taziye için başka şehirden gelenler vardı. Midyat sıcağı biraz kendini çektiği sonbahardaydık ve hava güzeldi. Zorlanmadan sevgilim Faruk’un iş yerine gidip gelebilirdim. Babası ile birlikte aile işini sürdürdüğü için iş yerinde olmalıydı. Yan yana sıralanan dört adet bina olduğu gibi onlara aitti. En sondaki binanın ikinci katında bir ofisleri vardı ve genelde orada oluyordu. Bugün de telefonla arayarak gece ofiste olacağını söylemişti.
Gülsüm Teyzenin yanına gittim sessizce. Mutfakta bir şeyler hazırlıyordu ve bu aralar bana olan üzüntüsünden dolayı da ne istesem yardım edecek kadar bana acıyordu.
“Gülsüm teyze, ne olur yarım saat oyala bizimkileri. Söz vallahi gelince mumbar doldurmana yardım edeceğim söz!”
Israrlarım en sonunda sonuç bulur gibi oldu. Gülsüm Teyze kararsızlıkla yüzüme bakarken ona dudaklarımı büzerek bakıyordum.
“Ah Mercan ah bir gün başım belada kalacak senin şu kaçamaklarınla! Çabucak git işini hallet gel, hanım ağadan fırça yersem sana dolma da yok ona göre,”
Hemen yanağına öpücük kondurdum.
“Sen bir tanesin! Hemen gidip geliyorum.” dedikten sonra konağın arka kapısından hızla çıktım. Yanıma sadece çantamı aldım. Umarım annem yokluğumu fark etmezdi.
Sadece sevdiğim adamı görüp gelecektim. Çok ama çok kısa sürecekti... Yanımda olmasına ihtiyacım vardı. En yakın arkadaşım bu süreçte benden desteğini asla esirgememişti ancak yine de bir aydır görmediğim sevgilimi görmek ona da bana da iyi gelirdi.
Hevesle ona sürpriz yapmak için çarşının en sakin yerindeki dükkanına ilerlerken kimse beni görüp tanımasın diye başım hep öndeydi. Kısa süre sonra dükkânın önüne geldim. Dükkandaki kapalı yazısını görünce kaşlarım havalandı. Arada sırada sırf dinlenmek için kapalı yazısını asardı, bunu bildiğimden çok da önemsemedim.
Hemen eteğimi düzeltip saçlarımı da düzelttikten sonra sessizce içeri girdim. Şayet babası falan varsa bir şey almaya gelmiş gibi yapardım. Genelde gelmezdi ama yine de ne olur ne olmaz dikkatli olmam lazımdı.
Dükkânın içindeki ofise doğru ilerlerken neredeyse heyecandan düşüp bayılacaktım. Kaç gündür onu görmüyordum, eminim o da beni özlemişti. Kapalı yazmasından dolayı içeriye kimse girmemişti ama diğer şubeleri oldukça aktifti. Sadece bu binadaki ışıklar kapalıydı. Tek insan bile yoktu.
Bu düşüncelerle ofis kapısının önüne geldiğimde kapının hafif aralık olduğunu fark edince duraksadım.
Sonra... Duyduğum inleme sesleriyle olduğum yerde kalakaldım o an. Yanlış mı duyuyordum?
Hiç sanmıyorum.
“Ulan Nur... Şu daracık kadınlığını sike sike genişleteceğim senin!”
Duyduğum cümle ile ellerim titremeye başlarken o an nefes almayı bile unuttum. Allah’ım ne olur düşündüğüm şey olmasın ne olur...
“Ihmm, istediğini yap Faruk tamamen seninim. Sik beni aşkım... Ahh, biraz yavaş ol acıyor,”
Elim ağzıma kapanırken gözümden bir damla yaş süzüldü.
Bu Nur’un sesiydi. En yakın arkadaşım Nur... Ve sevdiğim adam ofiste yatıyorlardı.
Allah’ım ne olur hepsi bir rüya olsun!
Belki yanlış duyuyorumdur diye düşünüp yavaşça kapıyı aralarken önce yerdeki fistanı, sonra hemen ilerisindeki dantelli külotu ve Faruk’un kıyafetlerini gördüm.
Elim kalbimdeydi, gözlerimden ise yaşlar akıyordu.
Sonra onu gördüm. En yakın arkadaşımın çıplak bedeninin hemen arkasında, onu masaya yaslamış ve içinde gel git yapan sevgilimi.
O an sanki mideme kramplar girdi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
“Adımı inle Nur. O güzel ağzına aletimi aldığın zamanki gibi inle. İnle ki seni daha sert sikeyim!”
Öyle zevk dolu inliyorlardı ki midem bulanmaya başladı. Bu iğrenç görüntü karşısında ne yapacağımı bilemedim.
“Ahh, Faruk. Daha sert gir içime...
Bu sırada Faruk ileri geri yaptıkça teni onun tenine çarpıyor ve odada bu sesler yankılanıyordu. Faruk elini öne doğru, onun kadınlığına atıp klitorisini okşarken ve diğer eliyle de onun göğüslerini yoğururken ben sadece şokun etkisiyle onları izliyordum.
Yıllarımı verdiğim adam ve çocukluk arkadaşım karşımda üst üsteydiler.
Faruk onun hemen arkasında sertçe onun kalçalarına çarpıyordu kendini
“Size yazıklar olsun!” dedim sesim neredeyse fısıltı gibi çıkarken ve ikisi de donakaldı. Şimdi bana ne hesap vereceklerdi? Ben artık ne yapacaktım?