Tunahan’ın kükreyen sesi hâlâ kulaklarımdayken, Esma’yı eve getirdik. Gözleri dolmuş, yorgun bedenini neredeyse taşır gibi içeri soktular. Üstü başı dağınık, saçları darmadağındı. Ağzından tek bir kelime çıkmıyor, dudakları titriyordu. Onu böyle görmek içimde bir şeyleri burktu; sanki her nefesi yarım kalıyor, nefes almak bile ona acı veriyordu. İncecik parmakları, istemsizce düz karnına gidip geliyor, elleri karnının üstünde geziniyordu. İlk başta bunun korkudan olduğunu düşündüm. Belki de kendini böyle koruyordu, yaralanmış bir serçenin kanatlarını sıkıca kapatması gibi. Ama o hareketi tekrar tekrar yapmaya başlayınca, gözlerim ona takıldı. Ne kadar sessiz olsa da bedeni bir şeyler söylüyordu; korku mu, pişmanlık mı, yoksa sakladığı bir şey mi vardı? Alpaslan, bir adım geride durmuş, k

