Yabancı Samimiyetler

928 Words
Sena'nın Anlatımıyla Karanlık bir kuyuda gibiydim. Yapayalnız, bir çare halde bir çıkış yolu arıyordum. Vücudumda hissettiğim, gezen eller vardı ama felç olmuş gibi hiç bir şey yapamıyordum. Uğultu şeklinde kulağıma sesler gelmeye başladı. Trafikteki arabaların sesiydi bu sesler. Gözlerimde, siyahlıkların arasından pırıltılılar çıkmaya başladı. Üzerimdeki eller geri çekildi. Gözlerimi açtığımda bir arabanın tavanına bakıyordum. Ne olduğunu anlayamadım önce. Sonra bacağımdaki ağrı kendini gösterdi. Üzerime doğru eğilen adamla, ödüm koptu. Bağırıp kaçmak istedim ancak, hem arabanın içindeydik hem de bacağım çok ağrıyordu. Kalbim gümbür gümbür atıyordu. Bu durum adamın da dikkatini çekmiş olmalı ki hızla inip kalkan göğüslerime doğru bakmaya başladı. Bütün vücudum alarma geçmiş gibi yanmaya başladı. Hem korkuyu, hem de heyecanı aynı anda yaşamaya başladım. Bu adam televizyondaki aktörler gibi yakışıklı ve kalıplıydı. Saçları fönlü gibi duruyordu. Kokusu bütün arabayı sarmış haldeydi. Öyle ki burnumu boynuna götürüp kokunun kaynağını aramak istiyordum. Arabanın tavanından bile lüks olduğu anlaşılıyordu. Nihayet bakışmalarımız sona erince sesini duydum. " Korkma, iyisin şimdilik. Hastaneye gidiyorduk ancak sen inlemeye başlayınca, durup sana bakmak zorunda kaldım. Şimdi daha iyi misin ? " Sesi bile ' ben güçlüyüm ' diye haykırıyordu. Bana vurduğu an aklıma gelince, göz yaşlarıma hakim olamadım. Evde çektiğim zulümler, babamın attığı dayaklar yetmezmiş gibi bir de dışarıda araba vuruyor. Dayanamayıp birden ağlamaya başladım. Kendime şaşırsam da duramıyordum. Adam ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Derken bir el bacağımın altına, diğeri de sırtıma doğru geldi. Beni bir çırpıda kucağına aldı. Korkuyla ona baktığımda "Şişşştttt sakin ol. Korkma ! Hiç bir şey yapmayacağım." Kalbim yerinden çıkacak kadar gümbürtüyle çarparken, bütün vücudum alevler içinde kalmıştı. Daha önce hiç bir erkekle böyle bir temasa geçmemiştim. Bunu bırak tokalaşmadan ilerisi bile olmamıştı. Şimdi ise adını dahi bilmediğim bir adamın arabasında, hatta yetmemiş gibi birde kucağındaydım. Bir eliyle saçlarımı okşamaya başlayınca içimde bastırdığım duygular, tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı. Gözlerimin tekrar dolduğunu görünce başımı göğsüne yasladı. Diğer eli de bu arada sırtımdan belime kadar sıvazlayıp duruyordu. Aldığım her nefeste kokusu beni kendine çekiyordu. Yabancısı olduğum bu duygular beni tanışmaya çekiyordu adeta. Keza gözyaşlarımı dindirmiş, hıçkırıklarımı susturmustu. Beni bayağı bir rahatlatmış, uykumu bile getirmişti. Bu esnada kendisi de ara ara " Tamam güzelim, geçti, özür dilerim, affet bebeğim " gibi kelimelerle beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Güzelim ve bebeğim kelimeleri beni bir şok etse de, yaşından dolayı demiştir diye düşünüyordum. Nereden baksan 35 yaş üstü gibi duruyordu bu adam. Art niyet düşünmeden, kendimi uykunun kollarına doğru bıraktım. O esnada saçlarıma kokan öpücükleri hissettim. Sabah öz babam tarafından yolunup çekilen hor görülen bu saçlar, şimdi ismini bile bilmediğim bir adam tarafından okşanıp öpülüyordu. Kendime gelmeye başladığımda kıpırdandım. Yerim rahat olsa da altımda bir sertlik vardı. Gözlerimi açtığımda bugün daha ne kadar şaşırabilirim diye düşünmeye başladım. Bu adam beni kollarında sıkıca sarmış, başını ise boynuma gömmüştü. Altımdaki sertliğin ne olduğunu bilecek kadar da biyoloji dersi görmüştüm ancak buna temas etmek beni çok korkuttu. Kendimi geri çekmeye çalışırken bacağımı kapıya çarpmamla ağzımdan acılı bir ' aahhh ' çıktı. Bu ses onu uyandırdı. Refleks olarak beni kucağına çekince tam o sertliğin üzerine geldim. İkimiz de göz göze gelince inleyemedik ancak bunu bağırarak bile yapabilirdim. Yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlamıştım. Kucağından kalkmak için kıpırdanırken elleri belimin iki yanını sıkıca tuttu ve kulağıma doğru yanaştı. " Mermisi ağzında bir tüfek var altında. Sakın kıpırdama. Yoksa ikimizde yanacağız." Nefesini üfleye üfleye söylediği sözlerden sonra boynum huylandı ve başımı onun olduğu tarafa doğru kısmış bulundum. Ancak bu büyük bir hataydı. Çünkü bu hareketimle onun başı, benim boyun girintime temas etti ve sakallarının batışını hissettim. O refleksle beni o sertliğe bastırdı. Birden ağzını açıp boynumu emmeye başladı. Her yerim alev alevdi. Ne yapmalıyım? Bu adam beni taciz mi ediyordu şu anda? Ama içimde bir yerlerden kaynar sular akıyor gibiydi aynı zamanda. Bilinmezliğin de etkisiyle onu itip kendimi geri çektim. Gözlerimdeki korkuyu görmüş olmalı ki kendine hemen çeki düzen verdi. "Çok çok özür dilerim, gerçekten bir an ne oldu bende bilmiyorum ! Uyku sersemi kafamı toparlayamadım bir an. Sakin ol ! Sen de uyandığına göre, gidelim artık olur mu ? " Ağzımı açıp tek laf edecek halim bile yoktu. Sadece kafamı sallayabildim. Arka koltuktan inip şoför koltuğuna geçti. O önündeki kabarık bir an gözüme takıldı. Çaktırmadan derin derin nefesler almaya başladım. Şu an adımı soy adımı bile unutmuş haldeyim. Arabayı sürerken radyoyu açmıştı. Kısık sesle şarkı devam ederken ben yola, o da ara ara dikiz aynasından bana bakıyordu. Saati merak ettiğimde 4'e geldiğini görünce birden bağırdım. "Ohaaaa" Aniden gözlerimiz buluştu. Ben bunca saatin nasıl geçtiğine şaşırırken, o sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. O sormadan ben sordum. " Saat 4'e geliyor neredeyse. Nasıl geçti bu kadar saat ? " Bunu duyunca rahatlamış gibi indirdi omuzlarını. Dudağının bir kenarı hafif kıvrıldı. Bakışları da alevlenmeye başlamıştı. " 1 saate yakın baygın kaldın. Uyandın, ki o arayı sen de hatırlıyorsundur. Sonra kucağımda uyumaya başladın. Seni indirip yatıracağım zaman koala gibi yapıştın bana. Burnunu boynuma bastırıp sıkı sıkı sarılınca mahsur kaldım altında. Ben de senin kokunla uyumuşum o arada. Birlikte uyumuşuz yani. " Son cümlesini aynadan gözlerime bakarak kurmuştu. Utancımdan yerin dibine geçmek istiyorum resmen! Varana kadar kafamı çevirip asla bakmadım ona. Bakacak yüzüm yoktu çünkü. Yüzüm alev almış gibi yanıyordu. Muhtemelen domatesden halliceydim. Hızını düşürünce etrafa baktım. Bir hastanenin acil girişindeydik. Arabayı durdurup aşağı indi. Benim tarafın kapısını açıp elini uzattı. Uzun parmakları ve bembeyaz teni vardı. Damarlarının mavi rengi dahi belli oluyordu. Elini tutup aşağıya indim. Ancak üzerine basar basmaz bir ağrı saplandı. Hemen diğer elini belime sarıp ağırlığımı kendi üzerine çekti. Bir hamle ile kucağına alınca neye uğradığımı şaşırdım. Gereğinden fazla bir yakınlık oluşmuş gibiydi. Boğazını temizleyip kendine geldi. Yürümeye başladı. Acilden içeri girdik. Beni bir sedyeye yatırdı. . . . . Devam edecek...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD