1.Bölüm Part 2

1135 Words
Zırh bulmak benim için oldukça zor olmuştu. Kimliğimi gizlemeden evvel keşke bununla ilgili bir ayarlama yapsaydım. Her şeyi planlayarak giderken böyle basit hatalar yapınca şaşırmadan edemiyorum açıkçası. Büyük planlar yapıp ülkeler kurtarıyorum ama ne basit bir zırh problemini çözebiliyorum ne de elinde benim mührüm basılı emri sorgulayan sözde dostum ve ordumun komutanlarından biri olan şu adamı bir türlü ikna edebiliyorum. Cıkcıklayarak kafasını iki yana salladı. Kahverengi gözlerinde alay vardı. “Bunun işe yarayacağını sanmıyorum. Bu adamlar salak mı da böylesine basit bir yemi yutacaklar?” Bacaklarını iki yana açmış, elleri belinde bıkmış bir ifade ile bakıyordu bana. Altında rahat lacivert bir pantolon üstünde beyaz bir tişört vardı. Saçlarının ıslak olmasına bakılırsa yeni duş almıştı. Askerlerin yönlendirmesi ile rütbelilerin kulübelerinin olduğu yere gelmiştim. Richard’ın eğitim sonrasında dinlenmek için kulübesine gittiğini söylemişlerdi. Belli ki dinlenme işini pas geçip başka şeyleri halletmek için dışarı çıkmıştı. Böylece kolayca yakalamıştım onu. Garibim, Destiny’nin yokluğu yüzünden iş yükü artmıştı. Sağa sola sürekli koşuşturma içindeydi. Bu yüzden birkaç gündür denk gelememiştik onunla. Düşüncelerimin aksine duruşumdaki o taviz vermez halimi korudum. “Sana fikrini sorduğumu sanmıyorum asker. Emre itaat et. Sorgulama.” Kollarımı göğsüme kavuşturup sert ifademi bozmamaya çalıştım. Eğer bu konuşmayı kendi suratım ile yapıyor olsaydım bu kahrolası herif bakışlarım karşısında anında susardı. Ama şu an sarışın, minnoş bir prensesin suratına sahiptim. Ve yüz ifadelerimin nasıl göründüğünü bilmediğim için konsantre olamıyordum. Onun bu çıkışları seçimim hakkında kendimi sorgulamama neden oldu. “Bu iş için Hades’i hatta o aşırı şehvet yüklü Becca’yı bile seçebilirdik. En azından böyle sorulara maruz kalmazdık.” Saçmalıyordum. Kimse Richard kadar iyi dedikodu yayamazdı. O sözlerime karşılık vermeden hızlıca toparladım. “Seni seçtik çünkü sen bu işte iyisin. Ayrıca RV bu iş için en çok sana güveniyor. Yapman gereken şey oldukça basit. Kağıdı oku ve ezberle. Gidip doğru kişilerin duyduğundan emin ol. Ama gereksiz bilgi dağıtma. Bu şekilde bir savaşı engelleme imkanımız olabilir. Anlayabiliyor musun? Kimseyi öldürmeden, kan dökmeden küçük bir operasyon ile tüm çilemiz bitebilir. Hainleri yakalamak bize Ejdercadı’yı verecek. RV gücüne kavuşunca yakalayacağız ve hapsedeceğiz. Bu kadar basit.” Kafasını salladı. Öyle keskin bir hareketti ki bu ıslak saçlarından sıçrayan bir iki damladan nasibimi almıştım. “Hala şüphelerim var. Sen bu planın RV’ye ait olduğuna eminsin değil mi? Sorumu değiştiriyorum.  RV’nin bu plandan haberi var mı?” Elinde benim sadece çok gizli emirler verirken kullandığım mührün olduğu kağıdı sallayarak sormuştu bu soruyu Richard. Mağarada o şok edici anı, sesin aslında Kahin’in geleceği yaşadıktan sonra yapacaklarıma karar verip ortalığı gezerken zırh, kılıç, kalkan ve kemik dolu yığının arkasında bir alan daha olduğunu keşfettim. Tam anlamı ile çalışma odası olarak dizayn edilmiş bir yerdi. Mağara odasının bir iç odasıydı. Yarım daire şeklinde olan odanın duvarlarına giriş kısmının bir ucundan ötekine kitaplıklar yaslanmıştı. Rafları ve üst kısımları kitap doluydu hepsinin. Odanın bazı yerleri üstünde kitap ve kağıt yığını olan tahtadan platform ile yükseltilmişti. İçerideki kan gölünden dolayı olduğunu anlamak zor değildi. Ve son olarak tam ortada iki metre kadar geniş bir masa vardı. Masa el yazmaları ile doluydu. Kanlı Kraliçe’ye ait oldukları belli ölüm fermanlarının hemen altından bulduğum kenarları altın yaldızlı kiremit rengi kağıdın üzerine hala kurumamış olması şaşırtıcı olan beyaz renkli mürekkep ile yazdım emri. Sonra da onu buraya gelmeden evvel odama uğrayıp aldığım mührüm ile damgaladım. Onu yıllar önce kanım ile hazırladığım özel bir büyü ile yapmıştım. Taklit edilemezdi. Bariz bir şeyi açıkladığımı belirtircesine bıkkın bir nefes verdim. “Elindekinin ne olduğunu biliyorsun.” Richard bugün o kağıdı verip konuştuğum üçüncü kişiydi. Diğer ikisi gölge ajanlarımızdandılar. İsimleri olmayan, sadece ihtiyaç anında ortaya çıkan ve insan, ejderha falan olmadıklarına emin olduğum farklı yaratıklardılar. Ruhani varlıktılar. Orduma neden katıldıklarını tam olarak bilmiyordum. İstedikleri cinsin yarım saat boyunca taklidini yapıyor olmaları çok işime yaradığı için çok irdelememiştim. Ayrıca oldukça sadıktılar. Bir de… Varlıklarını sadece ben biliyordum. Destiny’nin dahi onlardan haberi yoktu. Gölge ajanlar emri okumuş onaylamış ve gitmişti. Onlara hiç ekstra bir şey demem gerekmemişti. Sorgulamamışlardı. Kendimi açıklamam gerekmemişti. Bu adamla ise en ince ayrıntısına kadar anlattığım halde hala sorun yaşıyorduk. Richard yine Richardlık yapıyordu. “Ama RV’nin planı daha çok kıç tekmelemeli, ejderha deşmeli, kafa kesmeli şeyler içerir bu çok…” Doğru kelimeyi bulmaya çalışırken ellerini sağa sola anlamsız bir şekilde salladı. “Doğru kelime ne olur bilemiyorum. Neyse demek istediğimi anladın bence. Bu plan RV’nin değil.” Sabrım tükenmişti. Bu mankafaya laf anlatmak imkansızdı. “Kahrolası emir kağıdını al ve derhal dediğimi yap seni sinir bozucu herif! Yoksa iç organlarını eline verip kellesini alacağım kişi sen olacaksın.” Richard bir iki saniye bana şaşırmış gözlerle baktı. Sonra öyle bir kahkaha patlattı ki metrelerce ötemizdeki askerler bile bize baktı. “Hayatımda RV’yi bu kadar iyi taklit eden bir başkasına daha rastlamamıştım. Harikaydı.” Gözlerinden yaşlar akarak gülmeye devam ederken beni alkışlıyordu. Aldığım bilgi beni mutlu etmedi. “En iyisi olduğuma göre başkaları da vardı sanırım. Söyle. Bana tüm taklitçilerin ismini ver.” Yanağımın tik gibi atmaya başladığını hissettim. Prensesin öfkeyle tetiklenen bir tiki vardı demek ki. “Tanımadığım bir kadına arkadaşlarımı ispiyonlayacak değilim. Ayrıca RV bunu öğrenirse sadece taklitçileri değil, onları izleyenleri de bu konu hakkında bilgi sahibi olanları da mahveder. Özellikle beni bitirir.” Tüm o şakacı hali bir anda kayboldu. Bakışları sertleşti ve duruşu tehditvari bir hal aldı. Bana doğru bir adım attı. “Ve eğer ondan bununla ilgili tek bir soru dahi alırsam senin ona öttüğünü anlarım o zaman seni bulurum ve inan bana sarışın bundan hiç hoşlanmazsın.” Ey yüce Tanrılar! Bu adamın bu hallerini görmeyeli uzun zaman olmuştu. Kendimi tutamadım. Hızla uzandım ve yanaklarını kavradım. “Ya çen kötü korkunç ejderiya numarası mı yapıyorsun? Benim yakışıklı Richard’ım büyümüş de milleti tehdit mi edermiş?” Yanaklarını bırakmadan önce kafasını iki yana salladım ve ardından sağdan sola doğru taradığı havalı saçlarını karıştırdım. “Ben şimdi gidiyorum. Sen o kağıtta yazanları yapıyorsun. Sonra akşam yemekten sonra bana taklidimi yapanlardan izleyenlere herkesin adının yazdığı listeyi getiriyorsun. Yoksa vaktiyle ormanda yaptığımız ateş toplu koşumuza devam ederiz.” Onu gözleri dehşet ile açılmış bir halde arkamda bırakarak tekrar kalabalığa doğru yürüdüm. Verdiğim emrin gerçekleşmesi ile harekete geçecek kişileri görmek, ayrıca ortalığın nabzını tutmak istiyordum. Epey bi yürümüştüm ki arkamdan, iyice uzaklaştığım adamdan bir fısıltı ilişti kulağıma. Benimki kendi kendine konuşuyordu. “Ey yüce Tanrılar! Gözlerinin aynı renk olmasından anlamalıydım. Az önce resmen bir grup seçkin askerin ölüm fermanını imzaladım. Her şeyi kendi ağzımla söyledim. Öldük biz.”  Düşman öldürmekten sonra en sevdiğim aktivite can almadan işkence etmektir. Bilgi almak ve sonunda öldürmek için işkence etmek en zevklisi olsa da arkadaşa eziyet etmek de günümü şenlendirecek bir olay olabilir. Tabi önce şu hainleri yakalamam lazım. * - * - * - * Ordumun değerli mensupları Bartık Ovalar’ın meşhur Prensesi Amelia’nın ordumuz içinde yıllardır gizlendiğini, krallığa karşı derin bir nefret hissettiğini ve ihanet fikrine açık olduğunu gerekli yerlere yaymanızı istiyorum. Emrinde gizli bir ordu olduğunu da eklemelisiniz. Özellikle üst rütbeliler arasında duyulduğundan emin olun. - RV * - * - * - *
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD