Sessizlik, operasyonun ardından çökmüştü. Binanın içi hâlâ dumanlı, yanık barut kokusu havada asılıydı. defterimi göğsüme bastırmış, titreyen parmaklarımla son satırları yazıyordu: “Sessizlik, gerçeğin kanat sesidir.” Ama sessizlik, sadece kısa bir huzurdan başka bir şey değildi. Gözlerim karanlık koridorların ucunda hareket eden gölgeleri arıyordu. Her adımda, her nefeste kalbim biraz daha hızlı atıyor, kalemi titriyordu. Aras, duvarın kenarında sessizce hareket ederek başını işaret etti. — Birileri hâlâ içeride… Termal okumalar iki hareketli cisim gösteriyor. Kuzey göz ucuyla beni süzdü, silahını sıkıca kavrayarak: — Dikkatli olun. Ben önden bakarım, siz arka koridoru kontrol edin. Tam o anda içeriden boğuk bir ses yükseldi: — Silahlarınızı bırakın! Yoksa kadını vururuz! kalbim

