Ben Senin Neyinim?

1376 Words
NAZLI "Hoşça kal Aras." Arkamı dönüp içeriye girerken, onun gitmeyeceğini adım gibi biliyordum. Arkadaşlarımın yanına gittiğimde sadece Murat vardı masada. Diğerleri dans ederken fazlasıyla mutlu görünüyorlardı. Onlar adına sevinmiştim. Bir süre dans edenleri izliyormuş gibi yaparak etrafta Aras'ı aradım. Nihayet gözlerimiz buluştuğunda anında bakışlarımı yanımdaki Murat'a çevirdim. Benimle oyun oynamak ne demekmiş sana göstermezsem bana da Nazlı Yalçın demesinler. "Ne güzel dans ediyorlar." Mesajımı anında almıştı akıllı çocuk. "Biz de dans edelim mi ne dersin?" "Çok isterim," dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Elimi tutmasına ve beni piste götürmesine izin verdim. Kollarını belime doladığında bütün vücudum kasıldı. Zoraki bir şekilde ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Midem feci şekilde bulanırken dans etmek benim için çok zor olacaktı. "Rahat ol," dedi ve çapkın bir gülüş attı. O an Aras'ın gülümsemesi geldi gözümün önüne. Ne de güzel gülüyor ne de güzel aşkla bakıyordu bana. Bir zamanlar, dedi o çokbilmiş Nazlı. O seni aldatmadan önceydi. Hatırlasana evliyken seni kandırıp sana dokunmadı mı? O maharetli dudaklarıyla seni öpmedi mi? Seni kendine tutsak etmedi mi? Evet haklıydı. Ben Aras'ta tutuklu kalmıştım. Kalçamda hissettiğim el ile hayal dünyasından hızlı bir dönüş yaşadım. Murat'a baktığımda, "Senden çok hoşlanıyorum Nazlı" demez mi. Tam ona cevap verecektim ki birinin beni kolumdan tutarak çekmesiyle anında ondan uzaklaştım. Aras'ın yanında yerimi alırken ona meydan okurcasına dik dik bakmaya başladım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Çenesi kasıldı. "Seni koruyorum." "Korunmaya ihtiyacım yok benim hele ki senin tarafından." Yemin ederim Aras'ı daha önce hiç o şekilde görmedim. Öfkeden deliye dönmüş çıldırmış gibiydi. Kaşları çatık dişlerinin arasından nefes alıp verirken fazlasıyla korkutucu görünüyordu. "Bas git lan buradan." Murat hiç de doğru bir zamanda araya girmediğini yediği yumrukla anlarken hemen kendini toparladı ve karşı atağa geçti. Kavganın başlamasıyla anında ortam hareketlenmiş ve insanlar çekilmeye başlamıştı. Bu arada ablam ve kızlar yanıma geldiler. Oğlanlar ise Murat'a yardıma gitmişlerdi. Aras'ın hepsiyle baş etmesi mümkün değildi ki. Allah'ım ben ne yaptım. Ablama baktım yalvaran gözlerle. O ise gayet memnun görünüyordu Aras dayak yiyeceği için. Aras Murat ve Halil tarafından midesine yumruklar yerken, Serkan ise boş durmamış o yakışıklı yüzüne bir tane yumruk indirmişti. O anda içim sızladı. Onu bu halde görmeye dayanamayınca onların yanına gitmeye çalıştım ama ablam önüme geçti. "Hayır Nazlı." "Görmüyor musun canını yakıyorlar." "Oh olsun ona." "Abla lütfen." "Eğer oraya gidersen yemin ederim sana küserim Nazlı." Gözyaşlarım hızla akmaya başlayınca kendimi dışarıya attım. Daha fazla izleyemezdim bu sahneyi. Çok geçmeden ablam, kızlar ve Serkan yanıma geldiler. Eve dönerken hepimizin morali bozuktu. Kimseden ses çıkmadı yol boyunca. Serkan herkesi evine bırakmıştı. Sanırım ablam ile aralarında bir şeyler vardı. Gece boyunca birbirlerine bakıp gülüşmüşlerdi çünkü. Annem uyumamıştı içeriye girdiğimizde. Salonda oturmuş televizyon izlerken çekirdek çitliyordu. "Hoş geldiniz kuzularım. Nasıl eğlendiniz mi bakalım?" Cevap vermek yerine odama koştum. Kıyafetimi çıkarmadan kendimi yatağıma attım ve başıma da örtüyü çekerek ağlamaya başladım. Aras, zavallı aşkım benim. Benim yüzümden dayak yemişti. Ablamın yanıma oturduğunu hissettim. "Beni anlamanı beklemiyorum Nazlı. Ama şunu bil ki benim yerimde olsan sende aynı şeyi yapardın." Hiç bir şey söylemedim. Tek düşündüğüm artık yaşamak istemediğimdi. O geceden sonra tam üç gün ortalarda görünmedi Aras. Onu aramayı, nasıl olduğunu sormayı o kadar çok istedim ki. Elim defalarca telefona gitti ama hep vazgeçtim. Annesi ya da karısı açabilirdi telefonu. Onlara ne diyecektim ki? Ben Nazlı. Hani Aras'ın sevdiği kız. Ben Nazlı. Aras'ın bir arkadaşıyım. Ben Nazlı. Aras'ın neyi olduğumu bilmiyorum ama onu deli gibi merak ediyorum. Allah'ım meraktan ölmek üzereydim. Ya başına kötü bir şey geldiyse. Ne bileyim başına bir darbe almış olabilirdi mesela. Ay Allah korusun diye ekledim düşüncemin ardından. Üzüntüden kaç kilo verdim bilmiyorum ama aynaya baktığımda yanaklarımın çöktüğünü görebiliyordum. O gün yine karşıma çıkar umuduyla yürüyüşe çıktım. Onunla buluştuğumuzda beni götürdüğü o tenha yerde aldım soluğu. Aras kokuyordu sanki burası. Hemen şuraya park ediyordu arabasını ve... Devamını getiremedim hıçkırıklarım yüzünden. Arkamda bir ses duydum. "Ağlama artık Nazlı." Aras'ın sesini duymamla dönmem ve koşup onun boynuna atılmam bir olmuştu. "Aras. Aras seni çok merak ettim." Geri çekildim ve onu incelemeye başladım. Sağ kaşı patladığı için dikiş atılmıştı. Dudağında ve sol gözünün altında da morluklar vardı. Ellerimi uzattım ve yüzünü avuçlayarak gözlerinin içine baktım. "Çok özür dilerim Aras. Gerçekten çok üzgünüm. Ben aptalın tekiyim. Ben... Ben böyle olacağını düşünemedim." Daha konuşacaktım ama yine başlayan ağlama nöbetim yüzünden konuşamıyordum. O da iri elleriyle yüzümü kavradı ve başparmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. "Az önce sana ne dediğimi duymadın sanırım." Burnumu çektim, onun bu hale gelmesinden ben sorumlu olduğum için ona bakmaya utanıyordum. Benim yüzümden ne hale gelmişti zavallı aşkım. Çenemden tuttuğu gibi başımı kaldırdı ve gözlerine bakmamı sağladı. "Benim için bu kadar endişeleneceğini bilseydim senin için çok daha önce dayak yerdim." Bu defa inceleme sırası ondaydı. "Çok zayıflamışsın." "Âşık olduğun adamın evli çıkması hiç kolay değil," diyerek lafımı sokup rahatladım. Başını aşağı yukarı salladı. "Seni başka bir adamın kollarında görmek de." "Popomu elledi geri zekâlı." "Merak etme kırdım o elini." "Nasıl yani?" "O geceden sonra her biriyle tek tek karşılaştığımızda hiç de o kadar sert değillerdi." "Onun için mi üç gündür onlardan da ses seda çıkmıyor." Saçma bir şekilde romantik bulmuştum şu halimizi. Gülmemek için kendimi zor tutarken, pek başarılı olamadım bu konuda. Alnımda sıcak dudaklarını hissettiğimde bütün vücudumun rahatladığını hissettim. Ardından alnını alnıma dayadı. O an o kadar huzurluydum ki. "Seni tekrar gülerken görmek çok güzel Nazlı'm." Ah Aras hele ki senin kollarında olmak. Bu çok daha güzeldi. Aynı anda birbirimizin kokularını içimize çekince bu defa ikimiz birden gülümsedik. "Bence sende bunu daha sık yapmalısın Aras Yücel." "Sen yanımda yokken bu mümkün olmuyor ne yazık ki." "Eminim bir yolunu bulursun." "Bu imkânsız," diye yanıtladı beni. "Saçmalama." O an söylediği şey karşısında diyecek bir şey bulamadım. "O halde Sen yolunu bulduğunda bana da söyle." Son kez başımı göğsüne dayadım ve sıkıca sarıldım ona. Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum ama artık ayrılmamız gerektiğini fark ettim. Ben ondan uzaklaşırken, gönülsüzce beni bırakmak zorunda kaldı. "Gitmeliyim Aras." Dudakları düz bir çizgi halini aldı. "Biz ayrıldık hatırlatırım." Her ne kadar şu an öyle görünmesek de ayrılmıştık onunla. "Seni nasıl ikna edeceğim Nazlı?" "Benden istediğin şey imkânsız Aras." Dayanamadım ve içimdeki kurtları döktüm. "Anlamıyorum madem beni bu kadar seviyor ve istiyorsun neden karından boşanmıyorsun o zaman?" "Bu şimdilik yapamayacağım bir şey. Şirketin bölünmesi söz konusu olur o zaman. Ben o şirket için gece gündüz demeden çalıştım Nazlı. Bunu onlara bırakamam." İç çekerek onayladım onu. "Anlıyorum." Aslında anlamıyordum. Ne olurdu sanki o aptal şirket bölünse. Benden daha mı önemliydi sanki. Karısını değil de şirketi kıskanırken buldum kendimi. Allah'ım sen aklımı koru. "Seni görmeme izin ver." "Bilmiyorum Aras. Kafamı çok karıştırıyorsun. Bildiğim bütün doğruları unutturuyorsun bana." "O halde gel doğrularımızı beraber yazalım." Ağzı da iyi laf yapıyordu bu adamın. Hızlıca kendimi toparladım. "Hoşça kal Aras" "Yarın yine burada ve aynı saatte seni bekliyor olacağım." "Boşuna beklemiş olacaksın," dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. O ise arkamdan bağırdı. "Ben yine de gelmen ümidiyle bekleyeceğim Nazlı." Ne mi oldu. Yarın olmasını dört gözle bekledim ve kendi kendime söz verdiğim halde yine de gittim. Arabanın kaportasına dayanmış denize bakıyorken ne kadar yakışıklı göründüğünden kesinlikle haberi yoktu. Beni gördüğünde kocaman gülümsedi. Dünyalar onun olmuştu sanki. Koşarak yanıma geldi ve beni kucakladığı gibi döndürdü. Tıpkı filmlerdeki gibiydi. Hep o sahneye özenmiştim aslında. Sevdiğiniz erkeğin kollarındayken, onun gözlerine bakıp karşılıklı gülmek harika ötesi bir duyguydu. Sanki o güneşti ve bende onun etrafında dönen dünyası. Beni yere bıraktığında sıkı sıkı sarıldı. Sonra omuzlarımdan tutup aşkla baktı yüzüme. Önce alnımdan sonra burnumdan öptü, Tam dudaklarıma yönelmişti ki kendimi geri çektim. "Avucunu yalarsın Aras Bey." Hoşuna gitmiş olacak ki sırıtmaya başladı. "Seni çok seviyorum Nazlı." "Bakalım göreceğiz," dedim bilmiş bilmiş. "Burada dikilmeyelim, arabaya geçelim ne dersin?" Adama bak hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Önce arabaya baktım sonra onun o güzel maviliklerine; "Dışarıda kalmamız daha mantıklı. O küçücük arabada neler yaptığımızı unutmadım." O kendine has çapkın gülümsemesiyle; "Söz veriyorum, sen istemediğin sürece sana dokunmayacağım." Onun sözünde duracağını biliyordum ama güvenmediğim kişi kendimim. "Ben istesem bile dokunmamalısın." Yaramaz çocuklar gibi dudaklarını büzdü "Sen çok zeki bir kızsın." Parmak uçlarımda yükseldim. Şımarıkça "Ee kimin sevgilisiy..." Kelimeler boğazımda takılı kaldı. Gözlerim buğulandığında onun da durgunlaştığını gördüm ve o soruyu sordum; "Ben senin neyinim Aras?" Gözlerini gözlerimden ayırmadan hemen cevap verdi. "Sen benim kıyamadığım, gözümden bile sakındığım, en değerlimsin." Yanağıma bir damla yaş süzüldüğünde hemen beni sarıp sarmaladı. Başımın tepesine defalarca öpücük kondurdu. Bu şekilde gizli saklı buluşmaya başlamıştık. Sadece sohbet ediyorduk. Bana işlerinden bahsediyordu ben de okulumdan. Okullar da açılmıştı bu arada. Benden mutlusu yoktu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD