Tutku

1533 Words
NAZLI O gün buluştuğumuzda hava yağışlı olduğu için mecburen arabanın içinde oturmuştuk. Eski neşeli Nazlı'ydım yine. Onunla tekrar hayata dönmüştüm. Evdekiler Aras'ı unuttuğumu düşünüyorlar içten içe seviniyorlardı. Onları kandırıyor olmak hoşuma gitmiyordu elbette ama bu hayat, doğrusuyla yanlışıyla benim hayatımdı. "Söylesene Aras şirketini bırakıp her gün yanıma gelmek zor geliyor mu?" "Bir sürü çalışan var Nazlı. Burada seninle bir iki saat geçiriyorum diye koskoca şirket batacak değil." Batsa ne güzel olurdu. O zaman o kadınla evli olmak zorunda kalmazdı. Sahi ilk defa Aras'ın karısı gelmişti aklıma. Nasıl biriydi acaba. Gözleri saçı ne renkti. Güzel miydi? İçime dolup taşan kıskançlığı bastırmaya çalışırken, Aras beni daldığım düşüncelerden çekip çıkardı. "Ne düşünüyorsun öyle? Çok merak ettim doğrusu. Yüzün şekilden şekle girdi." Ona sevimli bir şekilde gülümsedim. Gayet sakin bir şekilde cevapladım. "Karını düşünüyordum." "Yüz ifadene bakılırsa pek de iyi şeyler düşünmüyordun," derken sesi çok yumuşaktı. Sağ omuzumu kaldırdım. "Ne münasebet. Sadece nasıl biri olduğunu merak ettim. Söylesene karın güzel mi?" Bu sorumdan hoşlanmamış olacak ki, her zamanki Aras Yücel moduna girdi. Kaşlarını çatarken bu şekilde bayağı haşin göründüğünü düşündüm. "Seninle onun hakkında konuşmak istemiyorum Nazlı." "Arkadaş değil miyiz bana anlatabilirsin." "Biz arkadaş mıyız?" Bu defa eğlenir gibi baktı. Gayet rahat bir tavırla "Elbette. Başka bir şey olmamız mümkün değil. Biz birbirini iyi anlayan iki yakın arkadaşız o kadar. Sen ne düşünmüştün ki?" Gözlerimi dikerek vereceği cevaba odaklandım. Adamı böyle köşeye sıkıştırırlar işte bay mükemmel. Zafer edasıyla sinsince gülümserken verecek cevabının olmaması benim açımdan hiç iyi olmamıştı. Nihayet konuştuğunda; "Sen nasıl istersen Nazlı" demez mi? Aptal ne olacak. Sanki ben onunla arkadaş olmak istiyorum. Tamam az önce arkadaş olduğumuzu söylemiştim ama aslında bu gerçek duygularım değildi ki. Off dünya başıma yıkılmıştı. "Ama ben seninle her şey olmak istiyorum Nazlı," diye devam edince, pür dikkat onu dinledim. Aras aynı ciddi tonda devam etti. "Ben seninle gerektiğinde arkadaş, gerektiğinde sevgili, gerektiğinde sırdaş, ne istersen olmaya hazırım." Fena avlamıştı beni. Şu an içimden ona sarılmak gelse de kendimi tuttum ve uslu bir kız olup yerimde oturdum. Aramızda kısa bir sessizlik oldu. Onun ne düşündüğünü bilmiyorum ama ben baş başa olmanın etkisiyle bambaşka âlemlere uçmuştum bile. Bu arabada ne maceralar yaşamıştık onunla. Anılar zihnime bir bir dolmaya başladığında, kanım karıncalanmaya başlayınca göz ucuyla ona baktım. Gözlerini kısmış bana bakıyordu. Acaba o da oluşan elektrikten etkilenmiş olabilir miydi? Alt dudağımı dişlemeye başladım Aras'ın gözünün dudaklarımda takılı kaldığını görmemle kasıklarımda oluşan sızıyı geçirmek için bacaklarımı bir bine bastırdım. Resmen kıvranıyordum onun karşısında. Ne kadar komik görünüyordum kim bilir. "Gidelim mi artık?" Fena halde afallamıştım. Büyük bir hayal kırıklığıyla ona bakarken, o ise ciddi görünüyordu. Bozuntuya vermemeye çabalasam da; "Bana kızma Nazlı. Allah şahidim olsun şu an sana neler yapmak istiyorum bir bilsen ama söz verdim sana dokunmayacağım," dedi. Aslında iyi bir şey söylemişti ama o an için algılamam durmuştu. Sonuçta yaşım on sekizdi ve aklım bir karış havadaydı. Üstelik söz konusu Aras iken mantıklı olmak söz konusu bile değildi. Onu tahrik etme fikriyle uçuk pembe gömleğimin bir düğmesini onun gözlerinin içine bakarak açtım. Gerildiğini görmek hoşuma gitmişti. Hatta benim daha da tahrik olmamı sağlamıştı. Bir düğmesini daha açtım aheste hareketlerle ve ardından alt dudağımı ısırdım. "Şu an neler hissediyorsun? Hâlâ gitmeyi düşünüyor musun Aras?" Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. "Bence bu oyundan vaz geç Nazlı." "Hadi ama Aras. Neler hissettiğini bana söylemeni istiyorum." "Hiç iyi şeyler hissetmiyorum Nazlı." "Nasıl yani?" Elim eteğime gitti. Hafifçe yukarıya doğru çekerken Aras'a baktım. Gözlerini ayırmadan hatta nefes bile almadan beni izliyordu. Onu böyle etkilediğimi görmek kadınlık gururumu okşamıştı. "Nazlı lütfen yapma." Yüzümü ona yaklaştırdım. Burnumu burnuna sürttüm. "Söyle hadi beni öpmek istiyor musun?" "Ne öpmesi Nazlı. Sana neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin bile yok değil mi?" Sıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verirken bir yandan "Hiç de bile," diye söylendim. "Benim güzel Nazlı'm." Elini saçlarımın arasından geçirdi. "Beni ne hale getirdiğini tahmin bile edemezsin küçüğüm. Hadi şimdi uslu uslu otur yerine de seni evine bırakayım." Sonuçta istediğimi elde etmiştim. Aras'ın beni arzuladığını görmek iyi gelmişti bana. Ona bakıp dudak büktüm. Yanaklarıma kan hücum etti. "İleri gittiğim için özür dilerim Aras," dedim pişmanlıkla. Rahatlatan gülümsemesiyle alnımdan öptü "Sorun değil bebeğim." Evde neyle karşılaşacağımı bilmeden mutlu bir şekilde Aras'tan ayrıldım ve evime gittim. Kapıyı her zamanki gibi anahtarımla açmıştım. Annem ve babam salonda oturuyorlardı ve yüzlerinden düşen bin parçaydı. Babam beni görünce hızla ayağa kalktı, bana doğru yürüdü ve ilk defa elini kaldırıp bana tokat attı. Tokadın etkisiyle elim yanağıma giderken, gözlerime yaşlar hücum etti. "Baba," dedim çıkmayan sesimle. Sadece ağzımı oynatabilmiştim. "Artık okul mokul yok Nazlı. Yarından tezi yok gidip kaydını sildireceğim." "Neden ama?" "Bir de soruyor musun? Rezil ettin bizi kolu komşuya. Yazıklar olsun sana." "Baba," dedim çaresizce. Tekrar elini kaldırdı ama bu defa vurmaya kıyamadı. "Kararım kesin Nazlı, bundan sonra asla dışarıya adım atmayacaksın. Hatta odandan bile çıkmayacaksın." Hiçbir şey söyleyemedim. Bir ümit anneme bakmak dışında. Eşarbının kenarıyla gözyaşlarını kuruladı ve gözlerini kaçırdı benden. Başımı eğdim ve odama koştum. Yatağıma oturduğum gibi sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Odamın kapısının ardımdan kilitlenmesiyle ağlamam daha da şiddetlendi. O gece ablam yanıma gelmedi. Bir başıma bırakılmıştım. Tamam haklı bir şekilde cezalandırılıyordum ama beni okulumdan etmeleri gerekmezdi. Geleceğimi yok etmişlerdi benim. Bir ara odanın kapısı açıldı ve annem girdi içeriye. Masamın üzerine yemek bırakıp tekrar çıktı. Anlaşılan babam benimle konuşulmasını yasaklamıştı. İştahım olmadığı için yemedim. Tek yaptığım ağlamaktı. Çaresizce ağlamaktan başka ne yapabilirdim ki? Ne sabah kahvaltısını ne de öğle yemeğine dokunmadım bile. Artık ağlamaktan bitap düşmüş bir haldeydim. Çok sonra titreşen telefonumu fark ettim. Aras arıyordu. Anında reddettim aramayı. Ardından mesaj attı. "Bugün gelmedin. Merak ettim seni iyi misin?" "Babam öğrenmiş Aras." "Sana zarar verdi mi?" "Hayır ama odamın kapısını kilitlediler." "Kahretsin. İstersen gelip onunla konuşabilirim." "Saçmalama Aras. Öldürür seni." "Ne yapayım o zaman Nazlı. Bana bir şey söyle. Sen orada o haldeyken, ben nasıl bir şey yapmadan durabilirim?" Bu adam bana gerçekten değer veriyordu. İçim mutlulukta dolup taştı o anda, diğer bütün olumsuzluklar silinip gitmişti. Seviyordum bu adamı hem de onun beni sevdiğinden çok daha fazla. "Ben iyiyim Aras. Panik yapmana gerek yok aşkım. Sadece bu durumu beklemediğim için sarsıldım o kadar." "Uzun zamandan sonra ilk defa bana aşkım dedin." Yüzümü güldürmeyi başarmıştı. "Şapşal aşkım" yazdım bu defa. Ablam geldi yanıma. "Ah Nazlı o kadar cahilsin ki ne yaptığının bile farkında değilsin." "Ne yapmışım?" "Adını bile ağzıma almaya iğreniyorum. Adam evli Nazlı ve sen evli bir adamla beraberlik yaşıyorsun. Kesinlikle aklın başında değil senin. Annemle babamın ne kadar üzüldüklerini görmüyor musun? Neden yaşatıyorsun onlara bu acıyı." "Elimde mi sanıyorsun" dedim dürüst olmaya çalışarak. "Sizin sandığınız gibi öyle basit bir şey değil bizim aramızdaki. Çok daha büyük ve çok daha özel." "Çok değiştin Nazlı. Sen böyle değildin. Ne oldu sana anlamıyorum." Ben biliyordum ne olduğunu. Âşık olmuştum o kadar basitti. Kabullenmiştim artık bu adam benim vazgeçilmezimdi ve hayat onunla yaşanmaya değerdi. Kararımı vermiştim sonunda. Madem onları üzüyordum o halde hayatlarından çekip gidecektim. Böylelikle utanacak, başlarını öne eğdirecek bir kızları da olmayacaktı. Bir haftalık hapis hayatını geride bırakmıştım. Hâlâ odamın kapısı kilitliydi. Allahtan odanın içinde küçük bir banyo ve tuvalet vardı da ihtiyacımı orada karşılıyordum. Gecenin bir yarısı aklımdaki planı uygulamak için yataktan doğruldum. Dolabımı açtım ve bulduğum bütün çarşafları çıkardım. Filmlerde uçlarını birbirine bağlayarak iniyorlarsa ben de yapabilirdim. Hızlıca uçlarını bağlayıp sessizce pencereyi açıp sarkıttım. Gün içinde Aras'a çektiğim mesajı hatırladım. "Yanıma ne kadar zamanda gelebilirsin?" "Yirmi beş dakika." Bu adamın hiç mi işi gücü olmuyor diye düşündüm. Benim için bütün işini gücünü bırakması inanılır gibi değildi. En az benim kadar deliydi o da. Belki bu yüzden âşık olmuştuk birbirimize. "O halde gece saat üçte evimin önünde ol. Hemen aradı. Konuşmak tehlikeli olacağı için reddettim. "Aklında ne var küçüğüm?" diye yazdı. Bana küçüğüm demesinden nefret ediyorum. "Teklifin hâlâ geçerliyse seninle olmak istiyorum Aras." İki dakika geçen koca bir zamandan sonra nihayet cevap geldi. "Emin misin güzelim?" "Ne demek emin misin? İstemiyor musun yoksa?" "Seni her şeyden çok istiyorum Nazlı ama şu an onlara duyduğun öfke yüzünden eğer benimle gelirsen ileride pişman olmandan korkuyorum." "O halde beni pişman etme." "Asla etmem." Bir metre mesafe kalmıştı yer ile arasında. Sanırım sorun olmazdı. Bir ucunu yatağın ucuna bağladıktan sonra kendimi pencereden sarkıttım. Sonda kalan bir metre gözümde o kadar çok büyümüştü ki kendimi yere atmaya korktum. Tam o sırada ayaklarımdan Aras'ın tutmasıyla kendimi onun güvenli kollarına bıraktım. Bu engin denizde yeni bir gemiyle yeni bir limana yelken açıyordum. Beni nelerin beklediğine dair hiçbir fikrim yoktu. Kim bilir belki dev dalgalarla boğuşacak, belki de durgun sularda yol alacaktım. "Bu kadar çılgın olduğunu bilmiyordum." "Hakkımda bilmediğin daha pek çok şey var." "Öğrenmek için sabırsızlanıyorum." İkimiz de birbirimize bakıp gülümsedik. Bana öyle aşkla bakarken, onsuz nasıl yaşayabilirdim ki. Bana elini uzattığında, gözlerim iri ve aynı zamanda beni asla bırakmayacağını bildiğim eline kaydı. Gözlerimiz buluştuğunda ise aklımdaki bütün olumsuzluklar yok olmuş, yerinde sadece Aras kalmıştı. Küçük elimi onun eline bırakırken, onun sıcacık gülümsemesi karşıladı beni. Asla pişman olmayacaksın der gibi sahiplenerek tuttu elimi ve sarıp sarmaladı beni. "Sana söz veriyorum Aras. Ömrümün sonuna kadar seni hep seveceğim." Duydukları onu memnun etmişti. "Ben de söz veriyorum Nazlı'm. Ömrümün sonuna kadar seni hep seveceğim ve asla bırakmayacağım." Alnıma öpücük kondurdu. "Seni çok mutlu edeceğim. Asla pişman olmayacaksın," diye ekledi. Aras'ın tutkusu beni önüne katıp sürükleyen, bir fırtına haline büründü ve ben o fırtınaya kapılmaktan dolayı mutluydum. Bilinmez bir geleceğe adım atarken, sadece onun aşkına güvendim ve ona teslim oldum...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD