Nazlım

1958 Words
NAZLI Onun yaptığı gibi ben de meydan okurcasına gözlerimi kıstım ve ona baktım. Ne işim vardı benim bu aksi, huysuz adamla bilmiyorum ama tek bildiğim onun yanında acayip mutlu olduğum. Sonunda pes ettim ve konuşmaya başladım. "Doktor olmak istiyorum. Çocuk doktoru." Yüzü aydınlandı. Sözünün dinlenmesi hoşuna gidiyordu anlaşılan. "Peki ailen?" "Babam bu sene emekli olacak, annem ev hanımı. Bir ablam var o da eczacılık bölümünde okuyor. Biz birbirine bağlı bir aileyiz. Şimdi soru sorma sırası bende," dedim keyifle. "Kimsin sen? Okuyor musun, çalışıyor musun?" O sırada garson geldi ve yemeklerimizin servisini yaptı. Ona baktığımda durgun olduğunu gördüm. Garsonun yanımızdan ayrılmasıyla; "24 yaşındayım Nazlı. Tek çocuğum. Aile şirketimiz var. İthalat ve ihracat yapıyoruz." "Ailen?" "Babamı birkaç ay önce kalp krizi sonucu kaybettim." Bakışları hüzün doluydu. "Çok üzüldüm. Başın sağ olsun." "Sağ ol Nazlı'm." Bana ilk defa o zaman Nazlı'm diye seslenmişti. Ruhumun derinliklerine işledi adeta bu kelime. Bakışlarımız kesişti. Sadece o ve ben vardık. Diğer bütün her şey anlamını yitirmişti o anda. Aras ve Nazlısı dışındaki her şey. "Hadi yemeğini ye." Onun sesiyle kendime geldim ve hiçbir şey söylemeden dediğini yaptım. Ben yemek yerken o beni izlemeyi tercih etmişti. Bana beğeniyle bakan mavi gözlere alışabilecek miydim? Gerçekten onu bu kadar çok etkilemiş olmam mümkün müydü? Yani ben utangaç ve çocuk gibi davranırken, onun benden hoşlanmış olmasına inanamıyordum. O kadar yakışıklı, kendinden emin, ne istediğini ve ne söylediğini bilen biriyken benim gibi çocuk ruhlu birinde ne bulmuş olabilir ki? Kafamda cevaplanmayı bekleyen bir sürü soruyu kenara atarak, anın tadını çıkarmaya karar verdim. Bir ara Aras izin isteyerek yanımdan kalktı ve kızların yanına gitti. Onlarla biraz sohbet etti, sanırım bir arzuları olup olmadığını sormuştu. Ne kadar düşünceli biriydi böyle. Yaptığı ve söylediği her şey beni büyülüyordu. Yemekten sonra Aras'ın seçtiği, adını bilmediğim ama tadını çok beğendiğim tatlımı da yedim. Annem duymasın ama bugüne kadar yediğim en harika yemeklerdi bunlar. Masanın üzerinde duran elimi tutmasıyla kalbim deli gibi atmaya başladı. Hangi ara uzandı anlayamamıştım. Bana öyle bir bakışı vardı ki, karşısında erimemek imkânsızdı. Elimi iki avucu arasına aldı ve okşamaya başladı. İçimden kendimi; sakin ol Nazlı, alt tarafı elini tuttu, sakin ol kızım heyecan yapma, diyerek teselli etmeye çalıştım. O an heyecanım hat safhadaydı. Eminim panik halindeki görüntümle çok komik görünüyordum. "İyi misin?" diye sorunca bakışlarımı kaçırdım. Çok belli ettin ondan etkilendiğini. Al işte rezil oldun Nazlı. Bravo sana. "Tabi ki iyiyim." Gülümsedi. Karnımda kelebekler uçuştu o anda. Derin bir nefes alıp verdim ve kendimi toparlamaya çalıştım. "Artık gitsek iyi olur" diyerek elimi elinden çektim. Beni hoşnutsuz bir yüzle onayladı. Masadan kalktık, ben kızların yanına gittim o da hesabı ödemeye gitti. Dışarıya çıktığımızda arabası hazır bizi bekliyordu. Beni etkileyen tek şeyin kişiliği ve görüntüsü olması garip değil mi? Yani bu şahane araba ya da lüks bir yerde yemek yemek, benim için hiç önemli değildi. Umuyorum ki o da bunun farkında olsun. Yol boyunca Yasemin ve Ayça konuşup durdular. Bir ara benzinliğin birinde durduk ve lavabosunda üzerimizi değiştirdik. Eminim Aras bizim bu halimize çok gülmüştür. Eve gelmeden bir sokak önce inmek istediğimizi söyledim ona. Yasemin'in annesine ya da komşularına yakalanmamız hoş olmazdı. Babası polisti ve bu akşam nöbetçi olduğu için de şanslıydık. Arabadan indiğimizde; "Teşekkür ederiz enişte," dedi Ayça onun elini sıkarken. "Rica ederim benim için zevkti. Memnun olmanıza sevindim." "Dalga mı geçiyorsun rüya gibi bir akşamdı." bu defa konuşan Yasemin'di. "O halde en kısa zamanda tekrarlayalım." Neden bu kızlar çocuk gibi davranarak beni utandırıyorlardı sanki. Eve gittiğimizde bu konuyu onlarla konuşmalıyım diye düşünürken bana baktığını gördüm. O anda arkadaşlarım birkaç adım atarak bizden uzaklaştılar. Canlarım benim, bizi yalnız bırakarak ne kadar da düşünceli davranmışlardı. Aras bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu. Burada durup saatlerce onun gözlerine bakabilirdim. Demek âşık olmak böyle bir şeymiş. Onun da bana aynı karşılıkla baktığını görünce içim rahatladı. "Teşekkür ederim Nazlı." "Ben ne yaptım ki?" "Akşamımı ve hayatımı güzelleştirdin canım." Canım mı dedi bana? Zoraki yuttum tükürüğümü. Şu an nasıl ayakta durabiliyorum merak ediyorum. "Asıl ben teşekkür ederim Aras her şey harikaydı." Sesime yansıyan heyecanı hissettiğine emindim. Ona gülümsedim. Elini yüzüme doğru uzattı, sanırım yanağımı ya da saçımı okşayacaktı ama vazgeçti. Hayal kırıklığıyla "Hoşça kal," dedim. Gitmemi istemiyor gibi bir hali vardı ya da bana öyle geldi ama bu hali çok tatlıydı. "Saat daha erken, keşke biraz daha zaman geçirebilseydik." Ben de gitmek istemiyordum ama hevesli görünmemeliydim. "Eda teyzeden ona kadar izin alabildik." Yasemin'in cırtlak sesini duyduk "Hadi çifte kumrular, annem kapıda bizi bekliyordur." "Hoşça kal." "Hoşça kal Nazlı'm." Adımlarımı hızlandırıp, kızlara yetiştim. Sokağa sapmadan önce durdum ve arkama baktım. Hâlâ bıraktığım yerde ve hâlâ bana bakıyorken buldum onu. Başımı yastığa koyduğumda bulutların üzerinde uçuyordum. Telefonumun mesaj sesiyle anında fırladım ve telefonumu elime aldım. "Seni şimdiden özledim." Sırıtmaya başladım. Hayatımın birkaç saatte bu kadar değişmesi mümkün müydü? Tamam her zaman âşık olacağım ve beni deli gibi seven bir erkek hayal edip durmuştum ama bu kadar erken olması, beni korkuyordu. "Ben de seni özledim," yazdım ve gönder tuşuna bastım. Ah kalbim ben sana ne diyeyim. Biraz ağırdan al ve mantıklı davran ne olur. Aranızdaki altı yedi yaş farkını da göz ardı etme. Sonuçta adam senden daha tecrübeli, çocukça şeyler yaparak onu kendinden uzaklaştırma. Şimdi de kendi kendime nasihat ediyorum. En iyisi uyumak diyerek gözlerimi kapadım. Ancak bu şekilde Aras'ın etkisinden kurtulabilirdim. Sabah Eda teyzenin sesiyle gözlerimizi açtık. Üçümüz de yataklarımızdan kalktık ve hızlı bir şekilde hazırlandık. Bu aileler okul, dersler, devamsızlık ve de kahvaltı konusunda neden bu kadar takıntılı anlamıyorum. Harika ve eksiksiz hazırlanan kahvaltımızı yaptıktan sonra Eda teyze arabasıyla bizi okula bıraktı. Sınıfa girmiştik ki telefonum çaldı. Hiç düşünmeden yanıtladım. "Günaydın güzel kız." Onun sesini duymasıyla, kalbimin hızlanması bir oldu. Ah bir de bana güzel kız mı demişti? Bu adamın ağzından bal damlıyor. "Günaydın," diye karşılık verdim. Ses tonumun heyecanlı çıkmamasına özen göstererek. "Neredesin?" "Okula yeni geldik." "Hmm iyi bakalım. Okuldan kaçmak yok tamam mı?" "Annem gibi konuştun," dedim gülerek. "Okul çıkışı ne yapıyorsun peki?" "Neden soruyorsun?" "Bilmek istiyorum da ondan." Ne oluyoruz ya! Yaptığım her şeyi bilmek zorunda değil yani. Yine de uslu bir kız olup cevapladım. "Yarın akşam mezuniyet balomuz var ve hâlâ kendimize uygun kıyafet bulamadığımız için, birazdan okulu asacağız. Bilginize sunulur." "Asacak mısın?" Kısa bir sessizlikten sonra devam etti; "Nereye gideceksin peki? Kiminle gideceksin?" Sanki ona kötü bir haber vermişim gibi konuşmuştu. "Bilmiyorum. Kızlarla beraber bakınacağız işte." Amma da hesap sormuştu iki dakikada. "Peki partiye kiminle gideceksin?" "Diğer sınıftan Ufuk diye biriyle. Seninle tanışmadan önce beni davet etmişti ve ben de kabul etmiştim." "Ya," dedi. Sesindeki hoşnutsuzluğu anında anlamıştım. "Alt tarafı yanımda duracak ve birkaç dans edeceğiz o kadar." "Ne onunla ne de başka bir erkekle gitmeni istemiyorum Nazlı." "O halde benimle geleceksin," dedim heyecanla. Onunla ikimizi yan yana ve dans ederken düşününce kanım kaynamaya başladı. İyinin ötesi harika bir çift olurduk biz. Yine kısa bir sessizlik oldu telefonun ucunda; "Gelemem. Bunu çok isterdim ama gelemem." Bütün hayallerim suya düştü. Bu da ne demek oluyor? Büyük bir telaş ve korku kaplarken içimi; "Neden ama?" diye sordum. "Söz veriyorum bunu telafi edeceğim." Beklediğim cevap bu değildi. "Öğle saatinde hazır olun. Kız arkadaşlarına da söyle güzelim, sizi gelip alacağım." "Buna gerek yok," dedim sinirle. "Lütfen Nazlı," dedi yalvarır gibi. "Biz başımızın çaresine bakarız. Sen işlerinle ilgilen." "Geleceğim Nazlı ve sen de beni kapıda bekliyor olacaksın." Bu defa sert ve kesin konuşmuştu. "Bakarız," deyip telefonu sinirle kapadım. Bu harika ya. Daha tanışmamızın ikinci gününde tartışmıştık. Üzülmüş ve hayal kırıklığına uğramıştım. İlk defa bir erkek arkadaşım olmuştu ve mezuniyetime benimle birlikte gelmiyordu. Zaten Ufuk'un davetini de mecburiyetten kabul etmiştim. İyi ve güvenilir bir arkadaştı o kadar. Tabi okulun yakışıklı çocuklarından biriydi de. Kızların yanına gittim ve onlara Aras'ın öğlen gelip bizi alacağını söylediğimde, tahmin ettiğiniz üzere havalara uçtular. Ben ise tam tersi durgun ve de sessizdim. Öğle saati geldiğinde okulun önünde siyah bir Mercedes belirdi ve tanımadığımız bir adam indi arabadan. Bana doğru yürüdü ve önümde durdu. "Nazlı Hanım?" "Evet benim." "Merhaba Nazlı Hanım, beni Aras Bey gönderdi ve size eşlik etmemi istedi." Ben onu görmeyi umarken bu vurduğu ikinci darbe keyfimi iyice kaçırdı. Kızların ısrarıyla arabaya bindim bana kalsa arkamı dönüp giderdim. Büyük bir mağazanın önünde durduk. Keyifsizce arabadan inip döner kapıdan içeriye girdim. Ayça ellerini iki yana açıp etrafında birkaç tur döndü. "Kızlar burası şahane bir yer. Cennete düştük sanki." Ayça'ya homurdanarak baktığımda, benim beş karışlık yüzümü görünce hemen ağzına fermuar çekme hareketi yaptı. "Hoş geldiniz bayanlar." Aras'ın sesiyle başımı hızla ona doğru çevirdim. İnanamıyordum tam karşımdaydı. Koşup ona sarılmak istedim ama cesaret edemedim. Kızlar; "Hoş bulduk enişte," dedi. Bana doğru yürüdüğünde nefesimi tutarak onu izledim. Yarım metre kala durdu ve kızlara döndü. "Mağaza sizin kızlar, istediğinizi alabilirsiniz." Ayça ve Yasemin çığlık attılar "Sen bir tanesin enişte," diyerek yalakalık yaptıktan sonra yanımızdan uçarak uzaklaştılar. Ona kızgınsın Nazlı, diye hatırlattım kendime. Sakın yumuşama. Mavi gözlerinde anlayamadığım bir hüzün gördüm o anda. "Nasılsın canım?" "İyiyim. Sen nasılsın?" dedim mesafeli ve soğuk olmaya çalışarak. "Seni görünce iyi oldum." Bana iyice sokulurken, bedenlerimiz birbirine değiyordu neredeyse. Onun yakınlığı üzerimde hiç iyi etkiler bırakmıyordu. "Buna gerek yoktu Aras. Ben senden hiç bir şey istemiyorum. Ben senin paranla ilgilenmiyorum." "Bunu biliyorum Nazlı'm," parmakları tüy gibi yanağımda gezinirken gözlerimi kapadım. Kalp atışlarım hızlandığı sırada benden uzaklaştığını hissettim ve anında gözlerimi açtım. "Bunu senin için yapmak istiyorum. Yarın akşam çok güzel olmanı istiyorum bebeğim." "Ben istemiyorum Aras. Bunu kabul edemem." Daha yeni tanışmıştık. Birbirimizi tanımıyorduk bile. Anında kaşlarını çattı. Mavi gözleri kasırga toplayan denizi andırıyordu. Neden bu kadar çabuk öfkeleniyor ki? "O halde o partiye gitmeyeceksin." Ona inanamıyormuş gibi baktım. "Nedenmiş?" diye çıkıştım. "Çünkü ben gitmeni istemiyorum. O kadar." Durdum onun gözlerinin içine baktım. Fazlasıyla ciddi görünüyordu. Hayatıma bu kadar müdahale etmemesi gerektiğini onunla konuşmalıydım. "Benimle gelebilirsin?" dedim bir ümitle. Elini saçlarının arasından geçirdi, "Gelemem Nazlı lütfen bu konuda ısrar etme ve anlayışlı ol." Neden anlayışlı olması gereken kişi benim ki. Ellerini omuzlarıma koyup gözlerimin içine baktı. "Yarın akşam ikimiz beraber olalım ama o partide değil. Tamam mı?" Başımı iki yana salladım. "Ama ben partiye gitmek istiyorum." Aslında parti falan umurumda değildi. Onunla beraber olmayı ben de çok istiyordum. Ama bunu ona söyleme gereği duymadım. Onu zorlamak hoşuma gitmişti. Bu defa bana tekrar yaklaştı. Ilık nefesini yüzümde hissedebiliyordum. "Ben de yanımda olmanı istiyorum." Kulağıma fısıldayarak konuşması acayip hoşuma gitmişti. "Düşünmem gerek." "Nazlı." Ben yalvarmasını beklerken aksine sert konuştu. Azıcık yalvarsa fena olmazdı hani. Yaptırım gücünün çok fazla olduğunu kabul ettim ve "Peki," dedim. Buraya kadardı ve inatlaşmanın bir anlamı yoktu. Gülümserken sanki az önceki kızgın adam o değilmiş gibiydi. Onun bu halini daha çok seviyordum. Uysal ve kibar Aras'ı. Etrafa bakındım. Mağazada bizden başka hiç kimse yoktu. Sadece Yasemin ve Ayça'ya yardımcı olan bir bayan vardı. "Neden kimse yok?" diye sordum hayretle. Aklım karışmıştı. Bu kadar gizemli olmak zorunda mıydı sanki? Soruma cevap vermek yerine "Gel benimle," dedi ve elimi tuttu. O önde ben arkasında gece kıyafetlerinin olduğu bölüme geldik. Kalp atışlarımı düzenlemeye çalışırken elimi elinden çektim. Kıyafetlerden birkaçına göz gezdirip eline aldı ve bana uzattı. "Bunları dener misin?" derken gözlerinin içi gülüyordu. Ve ekledi. "Benim için." Onu kızdırmaktansa elindeki iki elbiseyi almayı ve kabine girmeyi tercih ettim. İlk elbise kırmızıydı ve ince askılıydı. Ayak bileklerime kadar uzanıyordu. Sağ bacağımdan yukarıya doğru uzanan derin bir yırtmacı vardı elbisenin. Göğüs kısmı çok açık olmasa da fazla seksi bir elbiseydi. Kabinden çıktığımda bana gözlerini açarak baktı. Çocuklar gibi haline kıkırdamadan edemedim. ************ ARAS İçime dolup taşan sahip olma arzusuyla ona doğru yürüdüm. Ona dokunmak istiyordum fakat kırılmasını ve benden korkmasını istemiyordum. "Olağanüstü bir kızsın Nazlı." Yanakları pembeleşti. Daha fazla yaklaşmaktan vazgeçip durdum. "Yarın akşam bu elbiseyi giy." Başını salladı benim söz dinleyen küçüğüm. Her ne kadar dik başlı olsa da sonunda sözümü dinliyordu. Yemyeşil gözleri gür kirpiklerinin altında ışıldarken, bana birinin mutluluğuyla mutlu olacağımı söyleseler asla inanmazdım. Ne yapmıştı bana bu kız böyle. Derin bir nefes alarak ciğerlerimi tazeledim. Sakinleşmem gerekiyordu çünkü ona bakmak bile heyecanlanmama neden oluyordu. Dokunduğumu hayal bile edemiyorum. Sonuçta sağlıklı bir adamdım ve bu kızı kimseyi istemediğim kadar arzuladığım bir gerçekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD