3. BÖLÜM

2458 Words
Rüzgârdan uçuşan tülün arkasından dışarı gözetlemeye çalışan genç kadın ne yapacağını bilmeden tırnaklarını kemiriyordu. Şu an karşı komşusunun kapısının önünde taş gibi bir adam duruyordu. Gözleri telefonda onun yazmasını bekliyordu. Telefonu eline almayan Firuze peş peşe gelen mesajlarda ne yazdığını deli gibi merak etse de korkudan bakamıyordu. Bu adam mahallesini, evini nasıl bulmuştu? Sadece telefonda konuşuruz diye ümitlenirken adam evinin karşısındaydı. "Evladım, kimlerdensin sen?" Gözlüğünü burnunun üzerine indiren James kısa boylu tombul kadına kaşlarını kaldırarak baktı. "Kimlerdensin diyorum?" Kadının ne dediğini anlamadığı için "Ne?" dedi İngilizceyle. "Sizi anlayamıyorum." "Ecnebi misin sen?" Gözlüğünü çıkardı. Yüzüne dikkatle bakan kadına tek kaşını kaldırıp hâlâ kadını anlamadığını belli ettiğinde kadın gülümsedi. "Turist misin sen?" Tülün arkasında kıkırdayan Firuze'nin sesi yüksek çıkınca James'in bakışları pencereye kaydı. Dudağı çok hafif kıvrıldığında, "Mahallenizde güzel bir kız varmış onu görmeye geldim ama o tülün arkasından beni izliyor," dedi kalın sesiyle. Hızlı atan kalbini sakinleştirmek için derin derin nefes alıp veren Firuze sırtını duvara yasladı. Çıldırmış olmalı bu adam. "Telefona da bakmıyor." "Ne diyorsun evladım? Ben anlamıyorum seni." "İtalya'dan buraya gelirken oysaki ne umutlarla geldim. Pekâlâ, sanırım birileri beni görmek istemiyor. Giderim." Yağlı saçlarına yüzünü buruşturarak baktı Firuze. Eğer banyosunu yapsaydı karşısına çıkardı. Bir haftada kendini saldığı için adamın değil karşısına çıkmayı bu halde fotoğrafını da gönderemezdi. Gözlüğünü tekrar gözüne takan James, "İyi günler hanımefendi," deyip arabasına ilerlediğinde, "Ne dedi bu şimdi?" diyen kadın ellerini beline yerleştirdiğinde Firuze başını pencereden uzattı. Onun arabaya binişini gözlerini kırpmadan izledi. Şaka gibiydi, inanması güçtü. Sadece telefonda konuşmayı planladığı adam evinin önüne gelmişti. Koskoca Türkiye'de beni bulamaz diyerek rahatlıkla konuştuğu adam mahallesindeydi. Dünya küçük dedikleri bu olsa gerekti. Annesinin odasından çıkıp kendi odasına geçti. Allah'tan evinin arka kısmına gelmişti. Eğer ön tarafa gelseydi bahçede oturan ailesi onu görürdü. Ne dediklerini anlamazlardı ama Firuze dediklerini duysalardı Firuze'yi topa tutarlardı bu adamı nereden tanıyorsun diye. Yatağın üzerine oturdu. James'in attığı mesajları tek tek okuyup derin nefes aldı. Yalan söylemeden, 'karşına çıkmaya çekindim' yazdı. Firuze: Açıkçası korktum, evimi nasıl buldun James? Sosyal medya hesaplarımı bulman zor değildi ama evimi bulman normal mi sence? İş adamıyım dedin, doğru mu söylüyorsun? James çevrimiçi olunca bacaklarını karnına çekti. Telefon iki elinin arasında adamın yazmasını bekledi. Arıyor yazısını görünce yutkundu. Açmayı deli gibi istiyordu ama korkuyordu. Bu olanlar huzursuz hissettiriyordu onu. Uzaktan konuşmak iyiydi, işin buraya kadar gelmesi ürpertici derece de korkunçtu. Sadece telefondan tanıdığı adam ya kötü biriyse. Bu şüphe şimdi aklına düştüğü için kendine kızdı. Baştan bu olacakları düşünseydi onunla konuşmazdı. Adam pahalı elbise aldı diye iki saniye içinde kendinden geçmişti. Elini alnına bastırıp telefonu açtı. "Düşündüğün gibi biri değilim, Firuze." Kaşlarını çattı genç kadın. Bu adam düşüncelerini mi okuyordu? Telefonu açar açmaz bunu söylemesi normal değildi. "Evinin adresini senin sosyal medyada paylaştığın konumla buldum. Ev gibisi yok diyerek fotoğraf paylaşırken ben dâhil herkes evini rahatlıkla bulabilir." Gözlerini kapadı. Bunu nasıl unuturdu? Ne zaman fotoğraf paylaşsa konumunu da paylaşırdı. Sosyal medya gerçekten çok tehlikeliydi. "Ben kötü biri değilim, Türkiye'de işlerim vardı buraya gelmişken seni de görmek istedim. Belki mahallene gelince sevinirsin diye düşündün ama yanıldım. Kusura bakma, seni korkutmak istemezdim. İstersen bir daha konuşmaya biliriz." Dolan gözleri yatağın üzerinde duran pahalı elbiseye ilişti. Adam ona elbise almıştı, o ona sapık gibi davranıyordu. "Asıl sen kusura bakma, bir anda seni mahallemde görünce ürktüm. Düşünsene kafamdan numara sallıyorum, tanımadığım biriyle günlerce telefonda konuşuyorum ve o adam bir anda mahallemde karşıma çıkıyor. Bu durum sence de ürkütücü değil mi? Sonuçta dünyanın bin türlü hali var." Başını arabanın koltuğa yaslayan James, "Öyle," dedi parmaklarının arasındaki gözlüğü dizine vururken. "Ama ben kötü biri değilim, seni merak ettiğim için görmek istedim, korkacağını bilseydim Türkiye'ye geldiğimi bile söylemezdim." Adamın ses tonunun değiştiğini fark eden Firuze'nin içini bu sefer farklı bir korku sardı. Bu zamana kadar samimi bir şekilde konuşan adamın ses tonu buz gibi olmuştu. Onunla bir daha konuşmayacak olma düşüncesi yine yüreğini sıktı. Elbiseyi eline alıp, "Elbise için çok teşekkür ederim," dedi samimi çıkarmaya çalıştığı sesiyle. "Giymek için sabırsızlanıyorum." "Beğenmene sevindim," diyen adamın ses tonu yine soğuk gelince bacaklarını yataktan indirip ayağa kalktı. Eli ensesinde bir iki kere yutkundu. "Kapatmam lazım," diyen adamın bir daha aramayacağını düşünüp, "Akşam buluşuruz istersen," dedi. Bunu dediğine inanamıyordu, ailesi dışarı çıkmasına izin vermiyordu nasıl gidecekti akşam onun yanına? Yatağına tekme atıp nefesini tutarak yanaklarını şişirdi. "Müsait olur muyum bilmiyorum haber veririm sana. Kendine iyi bak." Konuşmak için nefesini bıraktığında telefon kapandı. Öylece ekrana baka kaldı. Hayatında ilk kez cesaret gösterip ailesinden gizli dışarı çıkacaktı. Ne zamana kadar onun isteklerine göre yaşayacaktı ki? Baskıcı bir aile, şiddet göstermekten çekinmeyen sürekli emir vererek hayatına müdahale etmekten zevk alan insanlardan olabildiğince uzak durup kendi nasıl istiyorsa öyle yaşayacaktı. Yirmi iki yaşında koyun gibi birilerinin peşine gitmeyecekti. Kişisel eşyalarını alıp banyoya girdi. Tüylerini temizleyip saçlarını bir iki kere yıkadı. Bundan sonra bakımlı da olacaktı. Babası para vermediği için kendine kıyafet anlamıyordu ama olan kıyafetlerini temiz ve özenli giyinecekti. Kendini salarsa zararı ailesine değil kendine verirdi. Vücut şampuanıyla vücudunu yıkayıp durulandı. Dolaptan aldığı kısa beyaz bornozu üzerine geçirip saçlarını küçük havluyla kurulayıp salık bıraktı. Ailesine gözükmeden odasına girdi. Yapacağı hareket tehlikeli bir hareket olmasına rağmen bunu umursamıyordu. Odasının kapısını kilitleyip bornozunun yakasını biraz daha açtı. Göğsünün bir kısmı gözüküyordu. Komodinin üzerinden telefonu alıp fotoğrafını çekti. Dudaklarında sinsi gülüş yatağın üzerine oturduğunda James'e fotoğrafı gönderdi. Firuze: Akşam için hazırlanıyorum benim için işini erteleyebilir misin? James'in bir süre çevrimiçi olmasını bekledi. On dakika daha bekledi adamın telefona bakmadığını anlayınca telefonu yatağın üzerine bırakıp iç çamaşırlarını giydi. Elbiseyi üzerine giymeyi deli gibi istiyordu ama annesinin Firuze diye ortalığı kaldırışına sinir oluyordu. "Geliyorum," diye bağırıp eşofmanlarını giydi. İçeri geçmeden telefonu kontrol etti. Mesaj gelmişti, telefonun sesini kısık olduğu için duyamamıştı. James: Ne zaman geleceksin? Kaçta alayım seni? Bütün gece benimle kalır mısın? Sırıtıp, 'ben sana haber vereceğim' yazdı. Telefonu eşofmanın cebine koyup ailesinin yanına geçti. Fotoğrafı inceleyen James parmağını Firuze'nin ıslak duran teninin üzerinde gezdirdi. Onu anlayamıyordu bir türlü. Bazen çok yakın oluyordu bazen ona sapıkmış gibi muamele yapıyordu. Aralarında bir çekim vardı, James bunu uzun zamandır hissediyordu Firuze'ye de hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. Kibar bir adam olmamasına rağmen ona kibar bir şekilde yaklaşıyordu. Öfkeli sesini asla onunla konuşurken yükseltmiyordu. Bu kıza saplantılıydı ama ona zorla bir şey yapacak değildi. O Firuze'yi nasıl istiyorsa o da onu istesin istiyordu. Yaşanılan cinsel birliktelikle yoğun duygularının azalacağını düşünüyordu. "Baran Bey burada olduğunuzu duyarsa işler sizin için kötü olabilir James Bey." Telefonun ekranını kapattı. Önde konuşan yakın korumasına, "Umurumda mı?" dedi. "Değil. Ama bence olmalı. Baran Bey çevresine karşı hassas bir adam. Adamın arkadaşının kardeşiyle görüşüyorsunuz bunu duyduğunda işler iyi gitmeyecek." "İşler sikimde değil. Bu kızın bana gelmesi için bekledim, kendi ayaklarıyla gelmişken onu geri gönderemem. " "Kusura bakmayın efendim, uzun zamandır yanınızda çalışan biri olarak samimi duygularımla sormak istiyorum, İtalya'daki kadınlardan ne fazlalığı var? Ona âşık olduğunuzu düşünmüyorum, basit bir seks için onun peşine buralara kadar gelmeye değer mi?" "Değer." "Numarasını aldığımız kadın sorun çıkarıyor. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?" "Bu konuda ne yapman gerektiğini biliyorsun." Bakışlarını dışarı çevirip parmaklarını dudaklarının üzerinde gezdirdi. Basit bir seks olamazdı aralarındaki çekim. Daha önce hayatına aldığı kadınlarla da seks yapmıştı. Farklı tenlerde bedeninin zevkini düşünmüştü ama Firuze bambaşkaydı. Kadının parmağının ucuna dokunmadan iliklerine kadar titriyordu. Hissettiği tutku olur olmadık yerlerde onu sertleştiriyordu. Neredeyse otuz yaşındaki adama yakışmayan davranışlarda bulunuyordu. Lanet olsun ki altı aydır Firuze'yi düşünmekten bir kadınla birleşme yaşamamıştı. Olur olmadık yerde aniden aklına düşen kadın bütün dengesini bozmuştu. Onu istiyordu, bunu hiçbir zamanda saklamayı düşünmüyordu. Hislerini Firuze'ye hissettirmekten de çekinmezdi. Keza bornozla fotoğrafını gönderen kadının da kendi gibi bunu istediğini anlayabiliyordu. Odasında ileri geri giden Firuze kolundaki saati kontrol etti. Saat gecenin on biri olmuştu. Ailesi yatmaya henüz yeni gitmişti. James akşam altı olduğunda seni almaya geliyorum dediğinde adama gelmemesini söyleyip onu durdurmuştu. Aynı şekilde sekiz ve dokuzda da aynı tepkiyi verince James gelmeyeceğini düşünüp onu daha fazla rahatsız etmemişti. Adama geleceğim ama biraz geç geleceğim yazıp gönderse de karşılık alamayınca yüzü her dakika biraz daha düşmüştü. Daha fazla onu oyalayamazdı. Aynanın karşısına geçip kalçalarını zor örten elbiseyi kontrol edip dalgalı saçlarını elleriyle dağıttı. Ses yapmadan ayakkabılarını ve çantasını elini aldı. Parmak uçlarıyla odanın çıkışına yürürken kulağı içerideydi. Her an birine yakalanırsa büyük felaket oluşabilirdi. Kapıyı aralayıp hole baktı. Anne babasının kapısı kapalıydı. Hole çıkıp odasının kapısını kilitledi. Parmak uçlarının üzerinde neredeyse koşarak kapıya vardı. Dış kapıyı da ses çıkarmadan açıp merdiven dairesine çıktığında alt katta oturan amcasının kapısına baktı. Kimse gözükmüyordu. Telefonun ışığını açarak merdivenleri ağır ağır indi. Son bir kısım vardı. Bahçeden arka tarafa geçerse duvarın üzerinden atlayıp koşabilirdi. "Ne olur kimse olmasın," diye dua ederek kapıyı açtı. Sımsıkı yumduğu gözlerini bahçede gezdirince derin nefes aldı. Ve kaçış başlıyordu. Dışarı çıkıp hızla evin arkasına geçti. Duvarın üzerine zıplayıp çantasını ve telefonunu düşürmeden yere atladı. Bir saniye bile beklemeden bomboş yolu koşarken iki dakika da nefes nefese kaldı. Koşarken ayağına geçirdiği topuklu ayakkabının üzerinde durmakta zorluk çekse de bunu düşünmeden koşmaya devam etti. Hem birileri var mı diye etrafına bakıyordu hem de James'i arıyordu. "Güzelim," diyen adamın sesiyle, "Geliyorum," diye bağırdı. "Sakin güzelim. Arkandan yaklaşan arabaya bin." Nefes nefese arkasını döndüğünde siyah arabayı gördü. "Beni mi almaya geldin?" "Şoförüm geldi. Ben seni Kız Kulesinin karşısında bekliyorum." "Tamam," dedi sırıtma isteğini zorla bastırarak. "Seni bekliyorum." "Sana geliyorum." Telefonu aynı anda kapattılar. Firuze yanına gelen arabanın üzerinde göz gezdirirken iri yarı olan adam arabadan inip arka kısmın kapısını açtı. "Teşekkür ederim," deyip arabanın içine yerleşti. Adam koşar adım arabanın önünden dolaşıp yerine oturduğunda derin nefes aldı Firuze. Risk bitmişti, eve nasıl dönecekti bilmiyordu ama şu an resmen mahallesinde ayrılıp ana caddeye çıkmışlardı. Yaptığı tehlikeli bir hareketti. Evden kimseye görünmeden çıkıp tanımadığı bir adamın yanına gidiyordu. Mantığı geri dön Firuze diyerek beynine baskı uygulasa da beyninin içindeki sesleri susturup daha önce bir kere bile binmediği arabanın keyfini çıkarmak istiyordu. Arabanın koltukları evlerindeki koltuktan nasıl daha rahat olabiliyordu? Ellerini çıplak bacağına sürtüp bir kere bile arkasını dönmeyen adamın yüzünü görmek için öne doğru eğildi. Adam başını çevirince kaşlarını çatıp geriye çekildi. Onun yüzünü görmeye meraklı değildi. Kaba adam arabaya bildiğinden beri tek kelime etmemişti. İtalyan erkeklerinin kibar olduklarını düşünüyordu bu adama kadar. James hariç diğer İtalyan erkekleri kabaydı. Sadece dört tane İtalyan adamı tanıyıp da bu cümleyi kurması çok mantıksızdı. Gerçi bu zamana kadar Firuze'nin yaptığı hareketlerin hiçbiri mantıklı değildi. Araba sahilde durduğunda bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Elleri ceplerinde Kız Kulesini izleyen adamın sırtını görmesine rağmen kalp krizi geçirme noktasına geldi. Oturduğu halde bacakları sıtma hastalığına yakalanmış gibi titriyordu. Yürümeyi unutmuştu iki saniye içinde. Kapıyı açan koruma kenara çekildiğinde elini göğsüne bastırıp ayaklarını arabanın dışına çıkardı. Gözlerini kısa bir an kapatıp kendini, "Sakin ol," diyerek uyardıktan sonra omuzlarına dökülen saçlarını geriye doğru savurup ince bedeni balerin gibi kıvırarak topuklarının üzerinde durdu. Rüzgârdan uçuşan saçlarını sağ omzundan aşağı sarkıtıp içinde fırtına kopmuyormuş gibi James'e doğru yürüdü. Kontrol onun elindeydi, James İtalya'dan buraya onu görmeye gelmişti. Karşısında pasif olup kötü bir izlenim bırakmak yerine güzelliğini ve gücünü ona göstermekten gurur duyacaktı. Sigarasını dudaklarının arasına alan genç adam arkasını döndüğünde göz göze geldiler. O an kalbinin durduğunu hissetti Firuze. Uzun boyu ve güçlü aurasıyla onu süzen adamın yanına gitmek isteyen ayakları olduğu yerde kaldı. Bu adam tahmininden daha çok karizmatikti. Ve bu yaşanılanların hepsine değerdi. Daha fazla durmak istemedi. Çantasını avuçlarının arasında sıkarak James'e doğru yürüdü. Ağzından sigarayı çıkaran adam gözlerini Firuze'nin bedeninin üzerinde her bir zerresini ezberlemek ister gibi gezdirdi. Genç kadının yaklaştıkça kokusu burnunu ilişiyordu. Vanilya, parlak tenden yansıyan koku vanilyaydı. Gözlerini kıstı, cesur bir şekilde yanına yaklaşan genç kadına adım atıp, "Merhaba," dedi pürüzlü sesiyle. "Merhaba," diyen ince ses bütün uzuvlarını titretirken elini Firuze'nin beline yerleştirip onu kendine çekti. Dudakları genç kadının yumuşak yanağını bulduğunda Firuze kalp krizden ölecek gibiydi. "Ruhunla, bedeninle hoş geldin Firuze." Kırmızı renge boyadığı dudaklarını diliyle ıslatan Firuze ağır bir şekilde geri çekildi. Kalın yumuşak dudaklarıyla, "Hoş buldum," dedi. Gözlerini genç kadının gözlerinden çekemeyen adamın ensesinden aşağı akan terler onu bu gece oldukça zorlayacağa benziyordu. Bu kadın sesiyle, görüntüsüyle ateş gibiydi. Ateşiyle akrebin kuyruğunu tutuşturup James'le birlikle yakmaya çalışıyordu. Seve seve yanardı. Bu dudakların, gözlerin, ellerin bedenine dokunduğunu düşündüğünde harmanlanan bedeni onunla birlikte kül oluncaya kadar yanardı. Elini Firuze'nin belinden çekmeden onu teknenin olduğu kısma yürüttü. Nereye gittiğini bilmeyen Firuze ağzını açıp tek kelime edemiyordu. Belinde hissettiği elin avcundan yayılan sıcaklık tenini sarıyordu. Aynı anda adım attığı adam çekinmeden arzu dolu gözlerle onu izlerken şu an ona dönüp bakmaya çekiniyordu. Az önceki cesaretini toplaması gerekiyordu. Onunla konuşması için yüzüne bakması gerekiyordu ama bunu şimdilik yapamıyordu. "Dikkat et." İnce elini adamın kemikli eline teslim edip tebessüm etti. James gözlerini gözlerinden çekmeden parmaklarını dudaklarına yaklaştırıp ufak bir buse kondurdu. Bu temasla göz bebekleri parladı ikisinin de. Alt dudağını ısıran Firuze, "Nereye gidiyoruz?" demeyi akıl ettiğinde James'in üst dudağı kıvrıldı. Oysaki onu büyülediği için bütün gece konuşamayacağını düşünmüştü. "Kız kulesine gidiyoruz. Yemek yeriz diye düşündüm." "Bu saate kadar bir şeyler yemedin mi?" Başını çok hafif geriye atan genç adam, "Hayır," dedi gülüşünü yüzünden silmeden. "Seni bekledim." Dudaklarını büzen Firuze, "Üzgünüm," dedi. "Evden çıkmam geç oldu." "Ön kapıdan çıkmak yerine duvardan atlamakta neyin nesi? Ayağın kırılabilirdi." Başını omzuna doğru eğen Firuze, "Senin nasıl haberin oldu?" dedi. "Aslında seni ben almaya gelecektim, son anda işim çıkınca şoförüme evinin önünde beklemesini söyledim. Evinizin ışıkları tamamen sönünce evin arkasına geçmiş bir grup genç yabancı araba olduğunu görünce kim olduğunu sorgulamışlar. O sırada sen duvardan atlayınca bana haber verdi." Kimin gördüğünü düşünürken 'umarım o uyarıyı yapanlar arasında abim yoktur' diye içinden geçiriyordu. Genç kadının ürperdiğini fark eden James ceketini çıkarıp onun omuzlarına sardı. "Elbise yakışmış mı?" Elbisenin üzerinde göz gezdiren James, "Yakışmış," dedi. "Yakışacağını düşünerek aldım." "Teşekkür ederim." "Rica ederim." İkisi de susup tekneye doğru ilerlemeye devam ettiler. Gecenin bir vakti Kız Kulesine gideceksin deseler inanmazdı. Daha önce abisiyle buraya gelmişti ama Kız Kulesine gitmemişti. İçini görecek olmanın heyecanını yaşarken yanında yürüyen adamın varlığını birazcık da olsa yok saymaya çalışıyordu. Eğer aklını tamamen ona verirse bütün gece ağzı açık onu izlerdi. Tekneye bindiklerinde düşmemeye dikkat ederek James'le beraber teknenin ucuna doğru yürüdü. Hava serindi, elbisesi kısa olduğu için üşüyordu ama buna rağmen dışarıda olmak istiyordu. Yan yana oturduklarında ellerini istemeyerek Firuze'nin üzerinden çeken genç adam onun güzel yüzünü izlemek için biraz kenara kaydı. "Ne zamana kadar Türkiye'de kalacaksın?" "Bir hafta. Bu bir haftayı benimle geçirirsin değil mi?" "Geçiririm." Nasıl olacaktı bilmiyordu ama bu adamın yanına gelmek için gerekirse her defasında evden kaçacaktı. "Belki bir gün sen de İtalya'ya gelirsin." Bunu her şeyden çok isterdi. Yaşadığı şartlar zor olacağını söylese de şu an yaşadıkları hayalden uzaktı. Onu arzulu gözlerle izleyen adamın bakışlarından neler hissettiğini anlıyordu. Bakışlarındaki tutku Firuze ne isterse yaparım diyordu. Bu tutkuyu fırsata çevirecek olan Firuze bu hayatı istediği gibi yaşamak istiyordu. Bunun için bu adama yanaşması gerekecekse yanaşacaktı. Onu görmeden hediye alan adam gördükten sonra neler yapardı kim bilir. Belki bu yaptığı adiydi ama bu hayatta o da kazanmak istiyordu. O evden kurtulup zengin bir hayat yaşamak istiyordu. Karşısında bedenini rahatlıkla süzen adamı kendine deli gibi âşık etmekten asla çekinmeyecekti. Bu yolda biri kazanacaksa o Firuze olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD