O sabah herkes için aynı iken iki kişi için çok farklı başlamamıştı.Roni, çaresiz ve üzgün,Mirhat ise her şeyi ateşe verebilecek bir sinirle uyanmıştı güne.
Büyükler bir karar vermiş ve kendilerine sorma gereği bile duymadan onları evlendiriyorlardı.
***
Şiş gözlerimle önümde ki içli köfte harcını karıştırmayı bitirip arkamda ki masaya bıraktım.Akşam için,hiç ama hiç istememe rağmen, hazırlık yapıyorduk.Eğer akşam kötü geçerse babam,anneme de bana da evi dar ederdi.
"Sen bırak kızım, ben yaparım onu.Git üstüne düzgün bir şey giy, saat geldi."
"İyi böyle." dedim ruhsuz bir şekilde.Süslenecek bir durumda değildim neticede.Üzerimde ki yeter de artardı bile.
"Olmaz annem öyle, baban kızar biliyorsun."
Kaderime razı gelmiştim ama bunu yaparken var olan tüm duygularımı da benliğime gömmüştüm.Yapmasaydım sonuçları çok daha kötü olacaktı bu günün.
Annemi daha fazla üzmek istemediğim için elimde ki işi bırakıp odama ilerledim.Eski dolabımın önünde durup ne giyebileceğime baktım.Gözüme çarpan kırmızı, üzerinde küçük beyaz çiçeklerin olduğu diz altı elbisemi askıdan çektim.Yarım kol olan elbise ne çok sade ne de çok abartılıydı.Zaten bunu düşünecek kafada da olmadığım için hızla üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi giyindim.Belimde olan siyah saçlarımı salık bırakıp odadan çıktım.Burada kızlar evlendikten sonra saçlarına uzun bir şal örterlerdi ama bekar kızlar için bu zorunlu değildi.
Aradan geçen bir saatin ardından hava kararmış,annem her şeyi hazırlamıştı.Geçen her dakikada benim de kalbim ritimsizce atmaya başlamıştı.
İstemediğim bu durum karşısında elim ayağım bağlıydı.
Avlu kapısından gelen ses ile korkum ikiye katlandı.Annem benden önce mutfaktan çıktı.Ben burada durmayı tercih etmiştim.
Az sonra eve giren kadınlı erkekli seslerle mutfağın kapısını da yavaşça kapatmıştım.Hiç kimseyi duymak istemiyor, görmek istemiyordum.
Babamın gür sesi buraya kadar geliyordu.
Mutlu olurdu tabi, emellerine ulaşmıştı.
Yarım saat boyunca hiç kimse gelip gitmemişti.
Az sonra nihayet annem mutfağın kapısında görülmüştü.Oturduğum sandalyeden kalkıp ona baktım.Yüzünde çok farklı bir ifade vardı.
"Roni bu gelen-.... "
Onun sözünü kesen, içeriden babamın bağırışı olmuştu.
"Hele kahveleri yapasınız kızım!"
Kızım.
Yıllardır bir kere bile duymadığım bu hitap bu gece sırf beni evlendiriyor diye mi çıkmıştı babamın ağzından.
Histerik bir gülüş kaçtı dudaklarımın arasından.
"Duyuyor musun anne?Kızım dedi babam."
Biraz yüksek çıkan sesim dolayısıyla annem hızla yanıma yaklaştı.
"Sessiz ol annem,millet duyacak.Yap hadi kahveleri,ben misafirlerin yanına geçeyim."
Annem beklemeden mutfaktan çıktı ve ben de sinirle kahveleri yapmaya başladım.Tüm sinirimi cezveden çıkarır gibi hızla ocağın üzerine bıraktım.
Duyarlarsa duysunlardı.Belki istemediğimi anlar kalkıp giderdi amcamlar.
Malesef öyle bir şey olmadı ve ben hazırladığım kahvelerle salon kapısının önünde duraksadım.
Dolan gözlerimi yukarı kaldırıp akmasın diye zorlukla geriye gönderdim yaşlarımı.
Derin bir nefes alıp odadan içeri girdim.Gözüme çarpan ilk detay ellerimin titremesine sebep oldu.
Bunlar amcamlar değildi.
Koçaslan ailesinin bizim evimizde ne işi vardı?
Ve başka bir detay ise tekli koltukta oturmuş bana iğrenç bir şeye bakar gibi bakan esmer adamın varlığıydı.Korkuyla gözlerimi kaçırdım.
Odada gözlerimi gezdirdiğim sırada kapının ağzında duran bedenimi gören babam bana uyarıcı bir bakış attı.Titrememeye çalışarak kahveleri önce orta yaşlarda ki adama, sonra yanında ki bana memnuniyetsiz bakışlar atan kadına verdim.Babamdan sonra da üçlü koltukta ki genç adam ve yanında ki eşi olduğunu tahmin ettiğim hamile kadına uzattım tepsiyi.Ortalarında ki küçük çocuk bana bakıp kıkırdamıştı ama ben anın şaşkınlığı ile tepki vermeyi bile unutmuştum.
Tepside kalan son kahveyi arkamda kalan adama vermek için ilerliyorum ki duyduğum sert sesiyle irkildim.
"İstemiyorum!"
Tüm bakışlar sus pus olmuş bir şekilde bize döndü.Sanırım beni istedikleri adam buydu ve onun da istemediği aşikardı.Ama tüm ailenin önünde verdiği tepki beni bozguna uğratmıştı.
Sinirle hızlanan nefeslerimi düzeltmeye çalışıp hiç bir şey demeden odadan çıktım.
Gerizekalı.
Ben çok meraklıyım sanki sana kahve vermeye.Zıkkım iç!
Daha fazla dayanmadım ve gözlerimden düşen damlalarla elimde ki tepsiyi girdiğim mutfağın tezgahına sertçe bıraktım.
Elimi yüzüme kapatıp sessiz olmaya çalışarak ağlamaya başladım.
Ben içerdekilerin amcamlar olduğunu sanırken aslında bambaşka kişilerin beni istemeye geldiğinin şokunu atlatamamışken o suratsız adamın verdiği tepkiyle daha çok şaşırmıştım.
Koridordan gelen seslerle hızla arkamı dönüp gözlerimi sildim.Mutfağın kapısı yavaşça açıldı ve az önce kahve verdiğim genç kadın içeri girdi.Oldukça genç ve güzel biriydi.Koçaslan ailesini tanımayan yoktu, ben de duymuştum ama isimlerini bildiğim söylenemezdi.Sadece Kazım Koçaslan'ı biliyordum.O da Urfa da ismi geçen biri olduğu içindi.Adını bilmediğim kadın nazik bir tebessümle kapı arasından bana bakıp konuştu.
"Gelebilir miyim Roni?"
"Tabi ki buyurun." dedim elimle bir sandalyeyi geriye çekerken.
Kadın yavaş adımlarla gelip çektiğim sandalyeye oturdu ve derin bir nefes verip bana baktı.
"Otur lütfen sen de."
dedi yanında ki sandalyeyi gösterirken.
Kızarmış burnum ve ıslak gözlerime bakıp her şeyi anladığını tahmin ediyordum ama o hiç bir şey söylemeyip beni zor durumda bırakmamıştı.
"Seninle konuşmak istedim biraz."
dedi anlayışlı bir tebessümle.Ona kafamı sallayıp güzel, mavi gözlerine baktım.Hamilelikten dolayı kızaran yanakları çok tatlı görünüyordu.
"Öncelikle ben Nazar seni tanıdığıma çok sevindim."
"Ben de öyle." dedim ruhsuz bir şekilde.Dışarıdan hiç te öyle görünmediğime emindim ama şu son yaşadıklarımdan sonra duygularımı kontrol edemiyordum.
"Mirhat'ın tepkisi için kusura bakma lütfen.Düşüncesizlik etti.Sen de bilirsin ki ikinizde birbirinizi tanımıyorsunuz ve haliyle böyle bir şey yaşandı malesef."
Ona,şimdi benim de bu evliliği istemediğimi söylersem ve bu içeridekilerden birinin kulağına giderse babamın beni öldüresiye döveceğini biliyordum.Bu yüzden sessiz kaldım.
"Ama ben zamanla birbirinize alışacağınıza eminim.Şimdi her şey çok ani oldu ve biz de şaşkınız."
"Ben... ne diyeceğimi bilmiyorum."
Elini masada ki elimin üzerine bırakıp samimiyetle sıktı.
"Seni çok iyi anlıyorum.Her şey zamanla çok daha güzel olacak.Lütfen kendini üzme."
Nazar ablanın çok iyi biri olduğunu anlamıştım.Ama o iyi olsa ne olurdu.İçeride ki vahşi adam şimdiden böyle yapıyorsa ilerisi beni daha çok korkutuyordu.
Salondan annesini isteyen küçük oğlan çocuğuyla Nazar abla içeri geçmişti.Ben ise karmakarışık duygularımla yine baş başa kalmıştım.
Ne yapacaktım?
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum sanırım.
Kadir abi en azından beni seviyordu ama bu adam hayatımı cehenneme çevirecek gibi bakıyordu bana.
Zaten ben kim, hayattan şans istemek kimdi...
Annemin içeriden bana seslenmesiyle yavaşça salona ilerledim.Bu sefer hiç kimseyle göz göze gelmemek için kafamı yerden kaldırmamıştım.Ortamda ki negatif enerji tüylerimi diken diken etmişti ama kafamı kaldırmamaya kararlıydım.
Kazım Koçaslan'nın kalın sesi doldurdu kulaklarımı.
"Gel kızım şöyle yanıma."
Yavaş adımlarla gidip yanında durdum.Diğer tarafında da o suratsızın olduğunu göz ucuyla görmüştüm.
"Ömrünüz boyunca mutlu, huzurlu bir yuvanız olsun.Bu yüzükler sizi ömür boyu birbirinize bağlasın.Kuracağınız yuvada bereket eksik olmasın inşAllah."
Bu sözleri beni mutlu etmekten çok ağlamaya itiyordu.Sevdiğim biriyle evlenseydim belki her şey farklı olurdu ama bu sözler öylesine söylenmiş sözler gibiydi.
Gerçekten mutluluğumuzu mu düşünüyorlardı?
Öyle olsaydı bize söz hakkı vermezler miydi?
Yaptıkları tek şey,beni bu adamla evlendirerek hayatımı karartmaktı.
Yaşadığım coğrafya benim kaderimdi ve ben kaderime boyun eğerek o altın halkanın parmağıma geçirilmesine izin verdim.
Onun bir yüzük değil, boynuna geçirilen bir urgan olduğunun farkında olarak.
Koyu gözler gözlerime nefretle değerken, ben gözümden kayan o damlaya engel olamadım.
Anlamalıydı.
Bu evliliği benimde istemediğimi anlamalıydı ama O, o kadar büyük bir nefretle bana bakıyordu ki bu nefret gözlerini kör etmişti sanki.
Büyüklerin elini öptükten sonra, kayınvalidem olduğunu düşündüğüm kadının elini öpmek için eğildim.Ama, elini vermek yerine arkasına alan kadınla bir kaç saniye öylece kaldım.
Yine de bir şey demeyip sessiz bir robot gibi doğruldum diğerlerinin tebriklerini kabul edip odadan çıktım.
Hayatımın bitmiş olduğunu kabullenerek çıktığım odadan mutfağa geçecektim ki çalan kapıyla oraya ilerledim.
Sildiğim gözlerimle kapıyı açmış ve az sonra gördüğüm kişiyle şok olmuştum.