2.Bölüm

1452 Words
Ben düşüncelere dalmışken Lily'in beni dürtmesiyle kendime geldim, kapı açılmıştı. Rutin kontrol için gelen Enrico kadar aşağılık kadın olan Martina buradaydı. Hepimize küçümseyici gözlerle baktı. Ellerimi yumruk yaptım. Bakışları tüm kızlarda dolaştıktan sonra bende son buldu. Sinsi gülümsemesiyle yanıma gelirken, karşımda durdu. Gözlerine dumanlı bir makyaj yapmış, dudaklarına kırmızı ruju sürmüştü. Boya kutusunun içine düşmüş gibi görünüyordu. Ebe kadına dönerek konuştu. "İlk bundan başla, patrondan hamile olmasını istemeyiz." Dişlerimi sıktım. "Ah zaten patron içine boşalmıyordu değil mi? Tatmin edemiyorsan demek ki..." diyerek açık seçik konuştuğunda kızlardan şaşkınlık nidaları yükseldi. Gözlerimi kıstım. Bu kadın bunu nereden biliyordu diye sormam saçma olacaktı. Ne de olsa Enrico'nun altına yatan ucuz kadınlardan başka biri değildi. Diğer kızlara hakaret etmiyordum ama bu kadın, karşımda gördüğüm bu kadın tam bir kaşardı! Ucuz kaşar! Yapayca gülümsedim. "Tatmin edemediğim için sadece benimle yatıyor değil mi? Aynen." Yüzü ciddi hal alırken bozulduğunu fark ederek daha çok gülümsedim. Beni omzundan itekleyerek yatağa oturttu. "Otur şuraya! Fazla ukalalık etme!" Ebe kadına dönerek başıyla işaret etti. Ebe kadın çaresiz adımlarla yanıma gelirken altıma örtü serdi. Yatağa uzandım. Soyunarak pantolonumu ayak bileklerime kadar indirdim. Külodumu da indirirken dizlerimi kırdım, bacaklarımı iki yana açtım. Altım örtüyle kapalıyken ebe kadın örtünün altına girerek vajinamı kontrol etti. Parmakları beni tahrik etmekten çok rahatsız ederken kendimi sıktım. Her gün bu muayeneyi olmaktan alışmıştım artık. Bir kaç saniye sonra örtünün altından çıktı. Martina'ya dönerek, "Temiz." dedi. Martina bir şey demeyerek bana ezici bir bakış atarken üstümü giyindim, örtüyü toparlayarak diğer kıza verirken muayene devam etti. Sessizce yatakta otururken Nurgül abla yanıma geldi. Bana sarıldı. Hiç bir şey demeden onun göğsüne sığındım. Saçlarımı okşarken kulağıma fısıldadı. "Canını yaktı mı?" Başımı kaldırdım. "Kim?" Nurgül abla çekinerek bana baktı. "Hiç anlatmadın bana, konuşmadın... İlk kez o adamla beraber oldun." Temkinlice Martina'ya ve ebe kadına bakıyor, yakalanmamak için kısık sesle konuşuyordu. "Canın yanıyor mu?" Gülümsedim. "Hayır." Tatmin olmamışçasına bakarken bir kez daha söyledim. "Hayır ablacım inan bana. Başlarda evet biraz acımış olabilir. Ama hepsi geçti." Burukça baktı. "Yanmasın senin canın." Dayanamayıp ona sarıldığımda dudaklarım titredi, gözlerimi yumduğumda gözümden bir yaş aktı. Martina'nın sesini duyunca gözlerimin altını silerek hızla geri çekildim. Ablama gülümseyerek baktım. Bir şey demedi. Martina son kez gözlerini bizim üzerimizde gezdirdi. "Akıllı olun, sakın yanlış bir şey yapmaya kalkmayın. Yoksa sonunuz bunun gibi olur." diyerek köşedeki ranzada sessiz sedasız oturan kadına döndü herkes. Bildiğim kadarıyla annemler buraya mahkum edildiğinden beri buradaymış, hiç konuşmaz sessiz sedasız otururmuş. Bazen kalkar lavaboya giderdi ama gelir döner yatağına girerdi. Kimseye ne selam verir ne selam alırdı. Ellisini de geçirmiş saçlarına ak düşmüş yüzünün yarısı yanık izleriyle dolu bir kadındı. Ama gözleri... Gözleri çok güzeldi. Üzülüyordum. Kim bilir neler yaşamıştı? Söylentilere göre kaçmaya çalıştığı için yüzünün sağ tarafını sobaya bastırıldığı söyleniyordu. Bu ne canilikti diyordum bu ne kötülüktü. İnsanlar neden böyleydi, dünya ne ara bu kadar kötü bir yer olmuştu... Martina ve o ebe kadın odadan çıkıp kapıyı üzerimize kilitlediklerinde tüm kadınlar bana döndü. "Sandra doğru mu?" "O adam seninle sevişmiyor mu?" "Boşalma problemi mi var acaba?" "Hep de seni tercih ediyor neden böyle yapıyor ki?" "KIZLAR! Kızlar... Tamam sakin olun, bir durun," Ayağa kalkıp karşılarına geçtim. "Sadece beni tercih etmesini ben de anlayamıyorum ama boşalma problemi falan yok. Adamı siz de biliyorsunuz. Sadece yattığı kızı hamile bırakmamak için yapıyordur." Sandalyede oturan Sasha ağzındaki sakızı şişirip patlatarak konuştu. "Prezervatif kullanmıyor mu bu herif?" İç çektim. "Hayır." Emma gözlerini irileştirdi. "Gerçekten mi?" "Peki sen kullanıyorsun hapını değil mi? Eğer işe yaramazsa iğne falan da kullan." "Gerek yok çünkü içime bıraktığı bir tohum falan yok. Ben kullanıyorum kullanmasına da bu gidişle gerek de kalmayacak." Nurgül abla kalktı yerinden. "Olmaz sen yine de kullanmaya devam et. Ne olur ne olmaz." diyerek bana yeni bir kutu uzattığında elime aldım. "Sağ ol abla, bitmek de üzereydi." Bir şey demede sadece saçlarımı okşadı. Odadaki saat çaldığında kızlar bağırıştı. "Hazırlık zamanı!" Saat öğlen on ikiydi. Şu an yukarısının boş olduğunu biliyordum. Faik abi birazdan gelecek ve bizi yukarı çıkartacaktı. Temizliğe gidecektik. Sabahları köle, geceleri fahişe olarak çalıştırılıyorduk. Sıkıntıyla iç çektim. Buradan bir gün kurtulacağım. Elbet kurtulacağım. & Elimde eldiven, yüzümde maskeyle lobideki masaları silerken Lily de yerleri siliyor, Emma koltukları süpürüyordu. Diğer kızlar da öteki alandaydılar. Özellikle genç kızlar geliyordu temizlemeye. Nurgül abla ve diğer kadınlar aşağıda kalıyorlardı. Doğrularak kolumla alnımı sildiğimde yorulduğumu fark ettim. Boneden firar eden saçlarımı iteklemek istedim ama başarılı olamadım. Buradayken bone, maske eldiven çıkarmak yasaktı ama bu kapalı alanda ve deterjan kokusuyla birleşmiş mekana sinen has kokuyla birleşince nefes alamıyordum. Kimseye çaktırmadan maskemi indirdim. Derin nefes alarak bara dönük oturduğumda barmenle göze göze gelecekken beni yakaladı, yine de maskemi kapatarak çaktırmadan masayı siliyormuş gibi yaptım. Yeniden barmene baktığımda bardağı silmeyi bırakmış, kısık gözlerle beni izlediğini gördüm. "Sen?" Yutkundum. Duymamış gibi yaparak arkamı dönerken bağırdı. "Hey sen!" Bu sefer duymamazlıktan gelemezdim. Arkamı döndüm. İtalyanca aksanımla, "Evet?" "Yaklaşsana bir." Kaşlarımı çattım. "Neden?" Barmen tedirgin gözlerle etrafı tarayıp beni hızla yanına çağırırken ciddi olduğunu anladım. Garip. Bar taburelerinin arasında siyah mermer tezgaha yaslandığımda alta eğilerek katlanmış bir kağıt parçası çıkardı. Kimseye göstermemek için elini kaldırmazken katları açtı, bakmam için işaret etti. Hafifçe başımı kaldırıp baktığımda kaşlarım çatıldı. Bu bir kayıp ilanıydı... Daha da komik olan resimdeki kadın bendim. "Bu ne ya?" dediğimde Türkçe konuştuğumu fark edip hızla öksürdüm, birkaç saniye sonra İtalyanca tepki verdim. "Bu ne?" Kağıda uzanıp almak isterken geri çekti. "Olmaz veremem." Kaşlarım çatıldı. "Neden?" "Gizli bir görevdi bu, hâlâ arıyorlar mıdır bilmem. Buradakilerin duymaması gerek." Şüpheyle gözlerimi kıstım. "Bunu sana kim verdi?" Durdu. "Söyle işte, kim verdi?!" "Tamam tamam, kimseye bir şey demeyeceksin ama, yoksa başımız yanar." "Oradan bakılınca salak gibi mi gözüküyorum? Söyle hadi." "Marco Espereza." Kaşlarım daha çok çatıldı. Bu adamı da daha önce ne duymuştum, ne görmüştüm? "Sen tanıyor musun bu adamı..." Başını iki yana salladı. "Hayır. Ama her hafta perşembe gelir. Eğlenmeye değil, gözlem yapmaya. Seni burada aradıklarına eminim." Beni neden aramak istesindi ki? O adam beni bulursa ne yapardı? "Bak senden ne isteyeceğim?" Barmen inkâr edercesine başını iki yana salladığında gözlerimi devirerek etrafı kolaçan ettim. "Zor bir şey istemeyeceğim korkma. Sen buranın dürbünü gibisin anlaşılan." Bardağı elinde kurulamaya devam etti. "Öyleyimdir." "O zaman bu adam geldiğinde ona soracaksın, kadını bulduğunda ne yapacaksınız diye." "Şüphelenir ayrıca söylemez. Mafyavari bir adam. Hiç bulaşmasak daha iyi olur." "Beni dinle seni sersem, ona kadını yani beni gördüğünü, emin olmak için sorduğunu söyleyeceksin." Gözleri irileşti. "Ne yani? Seni ifşa mı edeceğim?" "Evet." "Ya başına kötü bir şey gelirse? Bunun sorumluluğunu üstlenemem." "Sakin ol! Sen aslında bana iyilik etmiş oluyorsun. Ben belki buradan kurtulacağım?" Hayret edercesine güldü, başını iki yana salladı. "İmkansız. Buradan sadece ölen kurtuldu. Kendine dikkat etsen iyi olur. Hiç bir şey canından kıymetli değil." "Ben o imkansızı başaracağım," Derin nefes aldım. Kızlara döndüm. Temizliğe dalmışlardı Lobide sadece biz vardık. Yeniden barmene baktım. "Yapacak mısın?" "Pekâlâ, ağzını yoklayacağım." "Güzel ben de önümüzdeki hafta yine gelirim. Konuşuruz." Bir şey demeden başını sallarken masaları silerek işimin başına döndüm. Maskemi yeniden takarak düzelttiğimde içeri giren iki irikıyım adama baktım. Baştan aşağı simsiyah takımla lobiye geliyorlardı. Faik abi köşeden seslendi bize. "Kızlar derhal alta!" Onun uyarısıyla eşyalarımızı toplayıp alta inerken son kez lobiye baktım. O iki adam şimdi barmenin karşısında dikilmiş konuşuyorlardı. Gerildim. Kamera... Kamera kayıtlarından anlarlar mıydı? Gözlerimi kıstım. Kör noktada duruyordu onunla konuştuğum yer, sanmıyordum. Temizlik odasına döndüğümüzde üzerimizi değiştirerek odadan çıktık. Faik abi sayım yaptı. "Tamam kızlar gidin şimdi akşam izin hazırlanın." Hepimiz başımızı sallarken, Faik abi kısık sesle bana seslendi. "Biricik!" Hızla ona döndüm. Bana sessiz olmamı gerektiren işaret yaparken etrafa bakarak beni kenara çekti. "Ne oldu abi?" "Bu hafta satıcılar gelecek." "Ne diyorsun?" Parmağıyla sessiz olmam gerektiğine dair işaret yaparken bıyıkları gerildi. "Seni kızım gibi severim bilirsin. O yüzden o günden önceki gece seni dışarı çıkaracağım." Tebessüm ettim. "Eksik bir şeyin varsa yaz bir yere. Unutma. Şehre çıkınca alırız.". "Gerek yoktu abi." "Geçen ay da istemedin, katiyen olmaz. Bu kez istediğin ne varsa alıyoruz. Bendesin." Biliyordu. Enrico'nun son zamanlarda tüm paramızı aldığını biliyordu. "Sağ ol abi, Allah razı olsun." "Allah senden de razı olsun, güzel kızım." dedikten sonra etrafa baktı. "Hadi," Bana döndü. "Yakalanmadan dön bir an evvel." Başımı sallayarak arkamı döndüm. Hızlıca koridorda yürürken bakışlarım lobiye çarptı. Duvarın arkasına sığınarak izledim olanları. Barmenin başına silah dayamıştı. Gözlerim irileşirken bir an engel olmak istemedim. ama adamın bağırışlarını duyunca istemsizce duvarın arkasına sindim. "Kızın adını biliyor musun?" "Bilmiyorum!" Titriyordu. "Yemin ederim bilmiyorum!" Namluyu tutan adamın yanındaki diğer adam burnunu sesli konuşarak bir elini cebine attı. "Bak, o kadını görürsen derhal bize haber veriyorsun, anladın mı? Bizden önce Marco'ya haber verirsen... Leşini bulamazlar." Barmeni sarsarak geri ittiklerinde kenardan Enrico çıktı ve saygıyla eğilerek adamları çıkışa kadar götürdü. Herkese yavşaklık edecek kadar karaktersizdi işte Enrico. Barmene döndüm, nefes nefese kendine gelmeye çalışırken gözlerim keşişti. bana derhal yok olmamı söyleyen hareket yaptığında umursamadım, iyi misin işareti yaptığımda iyiyim diyerek gitmemi söyledi. Daha fazla burada duramazdım. Sessizce arkamı döndüm ve koridorda yürüdüm.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD