"Yukarı gel."
Ters perandan ile sarkan Çağan sarktığı gibi biranda ağaca geri konuverdi. Fotoğrafçı arkadaş amazonda büyümüş Tarzan'dan akrabalı gen torpilliydi galiba. Hollywood bırakıp doğaya atılsa süper uyum sağlar hiç zorluk çekmezdi sanki.
Ya da vampir bir de kurt adam geni mi taşıyordu acaba. Kafesin içinde berbat görünse de hala yaşıyor olması ve kaçmayı başarması sevindiriciydi. Bu gece ödü birkaç kez kopma noktasına gelmiş üç buçukları beş buçuk levelinde test etmişti.
Sağ salim geceyi atlatabilirse bir daha da başını belaya sokacak her olaydn uzak duracak. hanım hanımcık hayatına geri dönüp ev iş döngüsüne bırakacaktı kendini. O Gözde'ninde hiçbir manipülasyonuna kapılmayacaktı.
Tabı tüm bunlar için önce ağaca çıkması gerekiyordu. Elini tekmil veriyor gibi alnına koyup uzaklara bakıyormuş gibi şöyle bir ağacı süzdü. Amma da yüksekti. Üstelik bir adım koyacağı bir yerde yoktu. Sığındığı kalın gövdeye sarıldı ve birkaç başarısız hamle ile tırmanmayı denedi. Olmadı. Birkaç metre yükseliyor ve sonra kayarak yere geri dönüyordu. Popo üstü. Kollarında sıyrıklar oluşup canı yandı.
Tekrar denedi ve tekrar.
Başaramayınca,
"Offf ya bu ağaç neden bu kadar büyük."
Çağan ise kızın beceriksiz hamlelerine ilk başta bakıp gülümsedi eğlense de. Kollarının sıyrılıp oflaması ve başaramaması can sıkmaya başlamıştı artık.
Daha sabah aşkla baktığı cup keki kocaman ısırıp arkasına yaslanarak yemesine şahit olduğu anlar geldi. Dün de elma şekeri yiyerek odanın önünden geçmişti. Sabah cep poğaça yemesi de vardı tabi. Çekmecesinde ki abur cuburlara ne demeliydi.
Daldan atladı ve tam Durunun ensesinin dibine düştü,
Duru irkilip ensesinde ki nefese dönünce Çağan'la burun buruna geldi. Kanında ki adrenalin gözlerinde ki korkuya yansıyordu. Çağan'ın yabancı gözleri ise güven aktarır gibiydi.
Çağan'ın kaşından akan kurumuş kan lekesi elmacık kemiğinin üstünde ki morluk ve üst dudağında ki şişkinlik gözüne çarptı. İçi acıdı.
"Seni ittirince bütün gücünü kollarına verip vücudunu yukarı çek."
"Hıııı." Dedi duru. Beyni donup kalmış kelimeleri seçip anlamlandıramıyordu.
"Ağaca saklanacağız." Dedi Çağan dümdüz bir tonda.
Duru yutkunup hemen arkasını döndü ve aniden havalandı. Çağan bacaklarını kavrayıp yukarıda ki dala yetişmesini sağlamıştı. Ama Duru için büyük mesele vardı dalı kavrasa da kollarında ki güç vücudunu kaldırmaya yeterli olmuyordu.
"Olmuyor." Diye söylendi.
"Her gün evden getirdiğin atıştırmalıkları tek başına yersen olmaz tabi."
"Atıştırmalıklar mı?" dedi Duru ve aynı anda Çağan poposunu iteklediği için ulaşamadığı dalın üzerine kondu. Arada ise Çağan tarafından izlendiği olayı kaynadı.
Arkasından Çağan da çıktı. Duru'nun kollarının soyulan kolunun üzerine üflemesine baktı. Kızın yanaklarını şişirmesi ve üflemesi sanki beş yaşında bir çocuk gibi görünüyordu.
"Ölmeyeceksin." Dedi alay ederek.
Duru kafasını yaralarından kaldırıp Çağan'a döndü,
"Senin yaraların acımıyor mu?" dedi. bu çok masum çok içten ve samimiydi. Parmak ucu kaşında ki kurumuş kan lekesindeydi. Dokununca sızladı ve Çağan'ın suratı acı ile buruştu.
Duru panikle elini çekti, sanki ateşi bırakır gibi,
"Acıyor." Sanki kendi canı yanmış gibi içi sızladı. Çağan ise gözlerini Duru'dan ayırmadan onu izliyordu. Kızın canı yanan ifadesi kaybolup, kızgınlıkla bezenen suratını,
"Ne diye dövüşüyorsun ki, çok paran olmalı ve kazandığında sana yetmeli söylesene kumar mı oynuyorsun. Uyuşturucu mu kullanıyorsun. Yoksa o paraları nerelere süreceğini mi bilmiyor...?" dediğinde çağan'ın elleri Duru'nun ağzına kapandı. Vücudu da bedenin temas edecek kadar yakındılar. Çok fazla.
Gözleri bir birine nefesleri karışmışken tam altlarından geçen polisler ve ışıkları bile umurunda değildi artık. Çağan'ın gözleri Duru'nun ılık teni ve yumuşak teni. Kulağına dokunan Çağan'ın nefesi Duru'nun o bebeksi kokusu.
Duru'nun titreyen telefonu olmasa ikisi de o anda kaybolup gideceklerdi sanki. Çağan güvenli mesafeyi oluştururken Duru çantasından telefonunu çıkarıp cevapladı.
Arayan Gözde'ydi.
"Duru neredesin bebeğim?"
"Ağaç tepesinde."
"hehhh aman iyi. Bende motoruna atlayan bir oğlan buldum ve ensesine yapıştım. Sana baktım ve göremeyince ve acele eden çocuğu kaçırmamak için binmek zorunda kaldım."
"Aferin Gözde?"
"Ne bileyim göremeyince kesin yakalanmışsındır sandım. Dönüp alacağım seni." Dedi Gözde .çabucak.
"Gelmene gerek yok tekrar başın belaya girmesin. Benim yanımda Çağan var." dedi. çağan'ın adı geçtiği kısımda ona baktı ve göz göze gelince bakışlarını dolunaya çevirdi. utanmıştı.
"Gelicem nerdesiniz?" iye ısrar etti Gözde. Ama telefonu elinden kapan Çağan konuştu bu defa,
"Arkadaşını böyle bir yere getirip sonra da bırakmadan önce düşünecektin bunu. Gelmene gerek yok!" dedi Çağan. Sesi sert ve azarlıyordu. Telefonu da kapatmıştı.
Sonra'da Duru'ya döndü,
"Kocandan sonra arkadaşını da değiştirmen gerekiyor."
"Gözde öyle biri değil." diye açıklamaya ve arkadaşını savunmaya geçti bu defa Duru.
"Nasıl biri? Seni içirip gece sokak ortasında kavga çıkartabilen, levyeli adamlardan kaçmanızı sağlayan ve böyle bir partiye getirip polisler gelince de bırakıp giden."
Aslında görünen böyle olabilirdi ama Gözde asla Duru'nun başını belaya sokacak yada ona büyük zararlar verecek durumlara sokmazdı.
"Tam olarak böyle görünse de Gözde iyi bir arkadaştır ve küçüklüğümden beri beni korur."
"Bu arkadaş seni koruyorsa yaşıyor olman bile mucize o zaman. Çok şanslısın." Dedi alayla Çağan.
"Senin çok sevip koruduğun bir insanın başına kötü bir şey gelse, bu senin sorumsuzluğun mu olurdu?" dedi Duru. Basit bir soru olsa da Çağan için derin yaralar ifade ediyordu.
"Aynı şey değil"
"Nasıl aynı değil."
"Buranın tehlikeli olduğunu bildiği halde geldi ve seni de peşinden sürükledi. Yani arkadaşını savunma."
"Böyle bir şey yapması onun kötü biri olduğunu göstermez."
"Ama senin aptal olduğunu gösterir." Dedi ve yere atladı Çağan. Sonra da emretti,
"Acele et hadi."
Duru atlayacak olduğu mesafeye baktı buradan hayatta inemezdi. Çağan arkasını dönüp giderken arkasında ki sessizliğe bakınca Duru'nun hala ağaçta olduğunu gördü.
"İnmeyecek misin?" diye kızgınlıkla homurdandı. Konuşma tonu peşine takılan küçük kardeşinden kurtulmaya çalışan bir abi imajı bırakıyordu.
Duru da çemkirdi,
"İnebilsem inerim herhalde."
Çağan kızın orada kukuman kuşu gibi baktığını görünce içinden gülmeden edemedi. Geri gelip,
"Atla hadi tutacağım." Dedi.
"Tutmazsın." Diye omuz silkti Duru.
"Tutacağım."
"Çok sinirli görünüyorsun. Tutmazsın."
Çağan umursamadı,
"Sen bilirsin o zaman" deyip arkasını döndü ve birkaç adım attı. duru telaşla seslendi,
"Tamam. Tamam."
Çağan kıza dönmeden alayla gülümsedi. Allahın safozuydu tam. Bu kızı kandırmak o kadar kolay mıydı hakikaten.
"Bak sıkı tutacaksın." Dedi Duru ve cevap gelmeyince gözlerini yumup kendini bıraktı. Çağan'ın güvenli kucağına.
Çağan Duru'yu söylene söylene yere bıraktı. Baya ağırdı baya hem de. çağan narin bir kadın bedeninden ziyade taş çuvalı hissetmişti sanki.
"Biraz daha yersen yüz kilo olacaksın."
"Hiç de bile. Ben tam tamına altmış iki kiloyum." Karanlık ormanda yürümeye başlamışlardı ve bir taraftan da her ne kadar fark etmeseler de dışarıdan çok tatlı görünen iki huysuz çift tartışması imajı veriyorlardı.
"Kocanı terk etmeden önceydi sanırım." Dedi Çağan.
Duru bir düşündü evet tam olarak kocasını terk etmeden önce tartılmıştı. başında onca dert varken habire yemiş ve yemişti. Kilo aklına bile gelmemişti. Bir de kilosunu mu düşünsündü.
"Sen etrafında ki kadınların kilosuna mı bakıyorsun." Dedi kınayarak.
"fotoğrafçıyım ve bu her zaman dikkatimi çeker."
Duru hem Çağan'a laf yetiştirip hem de karanlıkta yürümekte zorlanıyordu ama bu Çağan'a laf yetiştiremeyeceği anlamına gelmiyordu.
"Erkekler olarak kılıf bulma uydurma hızınız da takdire şeyan doğrusu."
"Öyledir." Dedi Çağan ukala bir tavırla. Kızı sinirlendirmek acayip keyif verici bir durumdu. İçinde ki başkalaşmış dürtü onunla uğraşmasını, kızdırmasını ve kızın tepkilerini izlerken keyif çıkarmasını söylüyordu.
Duru da çabuk sinirleniyordu. Hele ki durum erkeklerin uçkuru söz konusu iken öfkesi çabuk kabarıyordu. Sinirle,
"Pisliksiniz." Dedi.
Çağan aldığı tepkiye içinden kahkaha attı,
"Öyleyizdir."
Duru sinirle yerinde tepinmek istiyordu. Ama yapamadı kelimelerin tepinmesine izin verdi.
"Havansınız da."
"Galiba."
"Iıııı sende hayatımda tanıdığım en gıcık en sinir bozucu.."
Çağan gerisini getirdi.
"adam değilim. " kızın burnunun dibine kadar girmişti. Ona yakın olmak çok kolaydı Çağan için. İten ya da çeken bir şeyler vardı sanki. Kendini kaybediyordu ve hop bulduğunda dip dibe oluyorlardı. Şuan olduğu gibi.
Yine çok yakınlardı ve yine bir girdaba kapılmak üzere idiler. Duru'nun sinir hücreleri harekete geçti.
"Değilsin." Dedi. Duru kekeleyerek. İkisi de sert korna sesi ile yolun ortasında olduklarını fark ettiler üzerlerine doğru bir kamyon geliyordu. Çağan kızı belinden tuttu ve asıldı.
Paldır küldür yuvarlanarak yolun dışına ulaştıklarında ikisinde canı yanmıştı çakıllı yolda.
Bir saat süren yürüme yolunda Duru kendini bıkkın ve yorgun halde yere bıraktı.
"Çok yoruldum ben."
"Az kaldı orman bitip şehir yoluna çıkacağız." Dedi çağan o da yorulmuştu ama Duru'nun gerçekten yürüyecek hali kalmamıştı.
Oda kendini yere bıraktı,
"Biraz dinlenelim o zaman." Dedi ama gürültülü bir şekilde gelen motor sesi ile onlara doğru eski püskü bir arabanın geldiğini gördüler.
Çağan kalkıp arabayı durdurdu. Araba eski bir pikaptı. İkisi birlikte sevinçle buldukları araca bindiler ve kavga sonucunda çağan'ın evine gitmeye karar verildi. Çünkü araç hem onun evine yakın mesafedeydi hem de saat nerdeyse üçü geçmişti.
Eve geldiklerinde Çağan kapıyı açtı ve Duru'ya yol verdi.
Duru ise girip girmeme arasında bocalıyordu.
"Korkmana gerek yok sana zarar verecek olsam evime getirecek kadar zahmete girmezdim." Dedi alayla.
Duru'da ona çok komiksin bakışı attı ve içeriye girdi. Çünkü laf dalaşına girecek bir gücü de yoktu.
Ev leventte bir rezidansın yirmi üçüncü katındaydı. Işıklarla donanmış şehrin ışıkları içeriye girince fark edilen en güzel detaydı.
Geniş salonda büyük deri holtuk ve kocaman tv ünitesi dışarıya dönük iki tekli koltuk koyulmuştu. Sağ köşede ise resimlerin koyulduğu ağaç raf ve yukarıda asılı kocaman gülümseyen siyah beyaz bir kız çocuğu resmi vardı.
Çağan içerde ki odadan cam sürahi ve bardakla geldi.
"İçer misin?" diye sorunca Duru'nun rahatlıkla etrafı incelemesi son buldu. Bir bardak suyu kafasına kaldırıp içti.
"Evin güzelmiş." Dedi.
Çağan sadece gülümsedi. Burada fazla kalacağını sanmıyordu o yüzden evi de benimsememişti.
Duru ise çaktırmadan etrafa bakınıyordu.
"Duşa girebilirsin." Dedi Çağan. Giriş kapısının sağında ki kapıyı göstererek.
Duru üstüne başına baktı. Leş gibi görünüyordu her yeri toz içinde kolları ise küçük küçük kızarıklar vardı.
Kızdan cevap gelmeyince Çağan,
"ben sana temiz bir şeyler getireyim." Deyip odadan çıktı. Beş dakika sonra ise bir tişört şort yastık ve nevresimle ve merhemle geri geldi.
"Ben içerdeyim. Bir şey lazım olursa da seslen. Şu merhemi duştan sonra yaralarına sürersin."
Duru diken üstündeydi,
"Teşekkür ederim." Dedi.
Çağan kıza kaşını kaldırarak baktı.
"İyi geceler." Deyip gözden kayboldu.
Duru duşunu alıp kendini salonda ki koltuğa bıraktı. Gözlerini kapatıp yastığın üzerine kafasını koyamadan uykuya daldı.
***
Gözde ise motorcu çocukla şehirde bir benzinliğe uğramıştı ve çok rahat arkadaş,
"Ben bir su döküp geleyim." Diyerek tuvalete gitti. Gözde'de su almak için markete girdi. Suyu dolabın önünde kafaya dikip içti ve bir dolu şişede motorcu arkadaşa aldı. Tezgahı döndüğünde hiç beklemediği bir kişi ile karşılaştı,
Serkan!
Onu gökte ararken yerde bulmuştu.
Kasada ki çocuktan bir şey istiyordu!
"Oradan bir yağmurluk versene kardeşim."
Çocuk anlamayıp saf saf baktı. Serkan bu defa, prezervatifleri kafası ile işaret ederek.
"Hücum yeleği dostum." Dedi.
Çocuk arkasına döndü ve jetonu düştü. Ağzı yamuk bir gülüşle,
"Hangisini vereyim abime." Dedi.
Cevap veren gözde isi,
"Sen en sağlamını ver savunmada lazım olacak."
Serkan2ın sırıtan suratı Gözde'yi görmeden donup, bütün alıcıları o değildir diye sayıklıyordu. Maalesef oydu. Gözde'ye daha kötü şekilde yakalansa iş üstündeyken olurdu bu.
Yavaşça ve içinden bütün duaları ederek Gözde'ye döndü. Canlı kanlı seni benim elimden şimdi kim alacak der gibi bakan Gözde oradaydı işte,
"Gözde." Dedi emin olmak ister gibi.
"Selam enişte."
"Senin ne işin var burada."
Serkan dışından böyle söylese de asıl benim burada ne işim var diye söyleniyordu.
Bakışmaları fazla uzun sürmedi. Gözde Serkan'ın kafasında süren kaç komutu eyleme dönmeden sağlam bir tekme ile Serkan'ı yere yuvarladı.
Zavallı Serkan, küçük Serkan'ı tutarak yerde yuvarlanıyordu. Kasada ki çocuğun ifadesi ise tamamen kendi acı çekiyor gibi bir haldeydi.
Gözde'nin zevk ve gurur dolu bakışları ise motorcunun egzoz dumanında kayboldu.
***
Beş dakika sonra Serkan şeyini tuta tuta Gözde yanında arabaya binmiş ve Gözde'yi eve bırakmaya gidiyorlardı.
Yol boyunca Serkan birkaç kez Duru'ya bu geceden bahsetmemesi için konuya girmeye çalıştı ama kız o kadar sinirli ve o kadar öfkeliydi ki. Serkan2ın bütün ailesini elden geçirmiş ve cesaretini yerle bir etmişti.
Nihayet evinin önüne gelince ışıkların kapalı olduğunu gören Gözde kendi ve ailesi dışında küfürsüz bir cümle kurmuştu.
"Duru daha gelmemiş nerde kaldı bu kız?"
Serkan'ın bir saattir kapalı olan alıcıları Duru kelimesi ile açılıp,
"Ne olmuş Duru'ya" sorusu ezberden döküldü.
Gözde o kadar zekio kadar akıllıydı ki Serkan'ın da Duru söz konusu olunca dünyayı ateşe vereceğini biliyordu,
"Sana ne kızdan sevgilisi ile takılıyor." Diye çemkirdi ve arabadan indi.
Serkan'da aynı anda araçtan indi,
"Ne sevgilisi, kim sevgilisi yalan söylüyorsun. Duru'nun hayatında kimse olamaz oldu."
Gözde gayet umursamaz şekilde omuzlarını silkti ve siyah saçlarını savurdu,
"Çağan Ocak, şu dünyaca ünlü meşhur Türk fotoğrafçı."
Serkan gece bir şey yapamasa da sabah ilk iş Çağan'ın levent'te ki ofisinin adresini öğrenip kapıya dayanması oldu.
Çalınan kapıyı ise üzerinde bir erkeğe ait olan sadece tişört ve uykulu ve yorgun gözlerle açan karısı Duru'yu beklemiyordu.
****