KUM SAATİ

Aurliano Manchini, ailesi ile birlikte kahvaltı etmek için aşağıya indi. Bütün aile aşağıda toplanmış Aurliano’nun gelmesini bekliyorlardı. Sonunda kahvaltıya oturan Aurliano kızları ile sohbet etmeye başladı. Önceliği her zamanki gibi büyük kızı Juvelian almıştı. Her zamankinden daha meraklı ve zekice sorular soruyor babasının onunla daha fazla gurur duymasını sağlıyordu. Juvelian yemek yemeği bırakarak ‘ babacığım sana sormak istediğim bir şey var’ dedi. Aurliano ona konuşmasına söyledi. Juvelian her zaman haddini aşan sorular soruyor sofranın huzurunu kaçırıyordu. Yine de Aurliano ona her zaman söz hakkı veriyordu. Juvelian konuşmaya başlayınca herkesin içine bir huzursuzluk çöküyordu. Sanchez her ne kadar kızını bu tür konuşmalar yapmaması için ikaz etse de Juvelian çoktan soruyu sormuştu. ‘ Baba, geçen akşam uyku tutmadığından evde geziniyordum. Seni bahçede görüp yanına gelmek istedim fakat birisi ile hararetli bir şekilde konuştuğunuzu gördüm. Affınıza sığınarak merakıma yenik düştüğümü söylemek zorundayım. O kişinin kim olduğunu öğrenmeden yatağıma dönmem benim pek tabiatıma göre olmadığından Kyle Sullivan’ı görene kadar bekledim ve gördüm de. Açıkçası başta o olduğuna pek inanamadım ve bu yüzden karanlıktan çıkıp aydınlık bölgeye gelene kadar inanmadım. Lakin gördüklerim beni yanıltmıyordu. O kesinlikle Kyle Sullivan’dı.’ Juvelian sözünü bitirir bitirmez Sanchez kaşlarını çatarak ‘ Juvelian Manchini! Sana daha kaç kere babanın işlerine karışmaman gerektiğini söylemem gerekiyor?’ Herkes sus pus olmuş Juvelian’ın neden bu kadar konuyu abarttığını merak ediyorlardı. Juvelian ise babasına meydan okuyacak bir şekilde bakıyor hesap sormaktan da çekinmiyordu. Aurliano ise Juvelian’ın ağzından çıkacalarını daha önceden öngörmüş bir şekilde kızının sözünü bitirmesini bekliyordu. Juvelian annesinin kızgın lafından sonra konuşmasına devam etti. ‘ Baba biliyorsun Sullivan’lar bize ihanet ettiler. Üstelik dönülmez bir ihanetten bahsediyorum. Nasıl olurda onları hala yanı başında tutup adamın yerine koyarsın?’ Ortamdaki herkes hala sakince susuyor, babalarının ne cevap vereceğini bekliyorlardı. Her zamnkinin aksine Aurliano daha sakin ve nazik görünüyordu. Bu kardeşlerini rahatlatırken Juvelian’ın germeye yetiyor ve artıyordu. Juvelian’ın hiç beklemediği kadar sakin ve rahat duran babası konuşmaya başlamıştı. ‘ ne yapmamı isterdin?’ Juvelian’a söz hakkı verdiği için çocuklar her ne kadar şaşırsa da Sanchez onlardan daha şaşkın bir şekilde kocasına bakıyordu. Aurliano hala Juvelian’dan bir cevap bekliyordu. Juvelian kendisine verilen bu fırsatı kullanarak babasının gözüne girmek için en mantıklı cevabı düşündü. Kısa sürede babasına cevap verdi. ‘Onu infaz edebilirsin baba.’ Aurliano bunu duyunca kızına gülmeden edemedi. Kardeşleri ise infaz kelimesini duyduktan sonra daha da korkar olmuşlardı. Aurliano gülerek ‘ ah Juvelian senin zeki olduğuna güvenerek doğru bir cevap beklemek benim hatamdı. Henüz on sekiz yaşındaki bir kızın benim dünyamı çözebileceğine inandım. Söylesene kızım kendi amaçlarım doğrultusunda komisyonun izin vermediği birinin infazını gerçekleştirirsem benim başıma ne gelir?’ Juvelian kendini kanıtlayacak cevabı veremediği için kaşlarını çatarak babasına bir soru sordu. ‘ sizin alemde en önemli şeyin sadakat olduğunu zannediyordum. Bu adamı konsey niçin koruma altına alıyor hala anlamış değilim.’ Babası Aurliano, kızının bu meraklı hallerinden çoğu zaman hoşlansa da bazen onu rahatsız edecek kadar ileriye gittiğini düşünüyordu. Son kez Juvelian’a cevap verdi. “büyüdüğünde sana her şeyi öğreteceğim. Şimdilik kardeşlerini daha fazla rahatsız etmeden kahvaltını etmeye devam et.” Juvelian kız kardeşlerinin korktuğunu anlayarak sustu. Kahvaltıyı etmeye devam eden ailenin sessizliğini en küçük kız kardeşleri Minerva ( Minerve ) böldü. “ Baba infaz ne demek” dedi. Juvelian bunu sormasına çok kızdı. Çünkü babası sırf kardeşleri bunları öğrenmesin diye yemek masasında iş konuşmayı yasaklamıştı. Her kardeş iş hakkında bir soru sorduğunda suçlu Juvelian olup çıkıyordu. Aurliano, büyük kızına bakarak Minerva’ye “ önemli bir şey değil. Kahvaltını et” dedi. Sanchez rahatsız olmuş bir şekilde kahvaltı ediyordu. Juvalian annesinin bu rahatsız halinden biraz sonra fırça yiyeceğini iyice anlamış oldu. Kahvaltı yaparken birden Aurliano ayağa kalkarak işe gideceğini söyledi. Onun kalkamasıyla bütün çocukları ve karısı da kalkmıştı. “Ailede baba kalkarsa herkes kalkar, gidene kadar da yolcu edilir” kuralı vardı. Sanchez eşini geçirdikten sonra çocuklara kahvaltı etmeye dönmelerini söyledi. Lakin babası gider gitmez ayağa kalkan Lizbeth hızla odasına giderek süslü kıyafetler giymeye başladı. Sanchez her ne kadar ona bağırıp çağırsa da Lizbeth asla annesini dinlemiyordu. Eğer Aurliano bunu öğrenirse, okuldaki Lizbeth’e dokunan bütün çocuklar öldürülecekti ve aynı zamanda Lizbeth çok büyük bir ceza almak zorunda kalacaktı. Kim bilir belki de babası onu iyi bir aile dostu ile evlendirecekti. Akraba evliliği yapan bir soydan geliyorlardı. Bu yüzden mafya alemine hızla giriş yapmayı başarmış ve en tepeye ulaşacak gücü bulmuşlardı. Lizbeth her ne kadar okuldaki erkeklerle flörtleşse bile babasının danışmanı olan Lando Oliveira’ya aşıktı. Lando otuz beş yaşındayken Lizbet henüz on yedi yaşındaydı. İkizi olan Odelia’dan çok farklıydı. Odelia okul için hazırlanıp annesinin yanına geldiğinde Sanchez’in Lizbeth ile kıyafet kavgası ettiğini gördü. Kulaklıklarını takarak annesine gittiğinin haberini vererek şöförüne doğru yürüdü. Odelia mafya hayatını da onun getirdiği parayı da sevmiyordu. Bu yüzden tek istediği başarılı bir veteriner olmaktı. Babası sonuna dek hayalinin arkasında olduğu için hayat Odelia için epey kolaydı. Lizbeth ise babasının ona sunduğu şaşalı hayatın tadını çıkarmak istiyor, derslerle pek arasını iyi tutmuyordu. Lizbeth en son annesine yenik düşmüş gibi yaparak odasına gitti. Böylece giymek istediği kıyafetleri çantasına koyarak düzgün kıyafetler giyip annesinin onayını alıp arabasına bindi. Lizbeth’in sonun kötü olacağından korkan Sanchez diğer iki küçük kızının yanına gitti. Henüz on yaşında olan Ester annesine ve babasına fazlasıyla bağlı birisiydi. Hem duygusal hem de saf bir kalbi vardı. Henüz mafya hayatını çözemeyen Ester hayatından oldukça memnundu. En küçükleri olan Minerva yedi yaşındaydı. Ailenin meraklısı olarak geçerdi. Her söylenen sözü merak ederdi. Ayrıca daha bu yaşında cesur olduğunu belli eden bir yanı da vardı. Sanchez’in altı tane evladı vardı. Odelia’dan sonra dünyaya gelen Ramirez ülke dışına gitmişti. Ondan uzun zamandır haber alamayan Sanchez, Aurliano’dan onun hakkında bilgi almasını istemişti. Kendi içinde istemsizce kötü hisleri uyandıran Sanchez iyi şeyler düşünmeye çalışsa da bu hissi durduramıyordu. Ramirez denizaşırı bir ülkede olmasına rağmen, yanında babasının onun için tuttuğu şöförden tut korumasına kadar her şeyi vardı. Bu yüzden güvenliğini sıkı tuttuğunu düşünen Aurliano eşinin aksine gayet içi rahattı. Ramirez daha çocukken müziğe olan yeteneği keşfedilmişti. İyi bir soprano olmak isteyen Ramirez’i en iyi okul için denizaşırı bir ülkeye göndermişlerdi. Herkesi okuluna gönderen Sanchez kendi odasına çekilerek çekmeceden kokain alıp çekti. Daha sonra kendisini yatağa bıraktı. Sanchez’in en kötü huyu bağımlı olmaya meyilli bir kişiliği olmasıydı. Gün geçtikçe kokaine olan bağlılığı artıyor artık Aurliano bile fark ediyordu. Aurliano şirketine gittiğinde en üst kata çıkarak odasına gitti. Görünürde restoran ve otel zinciri olan bir iş adamıydı. Fakat faaliyet gösterip kazanç sağladığı asıl işi prekandecilik, antika eşya çalınması ve kokain ve meth gibi uyuşturucuların baronuydu. Aurliano görünürde olduğundan çok daha zengin ve güçlü bir adamdı. Konseyin en genç üyesi olarak giren Aurliano hala yerini koruyordu. Bir çok düşmana ve tehlikeye rağmen yaşamayı başarmış ve altı tane kız çocuğuna sahip olmuştu. Bir çok mafya ailesinin dilinde dolaşan altı kız çocuğu Aurliano’yu her ne kadar kızdırsa da sonunda bu mirası Juvelian’a bırakacağından dolayı üzüyordu da. Bir oğlu olsaydı şayet kızlarının hayatını asla riske atmazdı. Juvelian’ı da bir kaç yıl öncesine kadar asla bu işe bulaştırmak istemeyen Aurliano, kızının azminden ve isteğinden dolayı kararını değiştirmiştiler. Gelecek yıldan itibaren Juvelian mafya hakkında her şeyi bilecek ve içine girecekti. Aurliano anlaştığı CIA ajanları sayesinde asla devletten korkmuyor ve saklanmıyordu. Yine de çok göze çarpmamasına özen gösteriyordu. Aurliano evraklarla ilgilenirken içeriye danışmanı Lando girdi. Kendisine “ Efendim, Konsey yarın akşam toplanacağı bilgisini verdi” dedi. Konseyin sonunda Aurliano ve Kyle arasındaki tartışmayı açacağından emin olmuştu. Lando efendisinin en yakın ve en sadık adamıydı. Onlar kendilerine ‘’çete’ yerine ‘aile’ demeyi tercih eden mafyalardılar. Lando, Lizbeth’in ona olan duygularının farkında olmasına rağmen efendisinden korktuğundan asla ne kıza belli etmiş ne de efendisine bahsetmişti. Lando çapkın bir kişiliği olan orta yaşlı bir adamdı. Genç duran yüzü ve fiziği sayesinde henüz reşit olmamış kızların bile gönlünde taht kurmayı başarıyordu. Fakat kimsenin onun Sanchez’e karşı hisleri olduğundan haberi yoktu. Kızı onun için yanıp tutuşurken, kendisi Sanchez’e ilk görüşte aşık olup, platonik bir şekilde devam ettirmişti. Manchini ailesinin en büyük mafya ailelerinden biri olması Lando’yu yeterince korkutsa da en çok korktuğu şey bütün mafya aleminde geçen kuraldı. “ Mafya ailesinin eşlerine, kızlarına veya kız kardeşlerine yan gözle bile bakmak infaz sebebidir.” Bu kuralı konsey bile durduramazdı. Konseyin bile kabul ettiği bu geleneksel kural hala önemini koruyordu. Bu kural yüzünden bir çok büyük adamın ölümü kolayca gerçekleşmişti. Lando her gün bu ölümün korkusuyla yine uyansa da gönlüne laf geçiremiyordu. Sanchez kendi ailesinden kalan mirastan dolayı mafya alemine hızlıca alışmıştı. Kendi aile mirasını eşine verdikten sonra masadan ayrılarak çocuklarına annelik yapmaya başlamıştı. Edindiği bütün dostlukları, Aurliano’ya hediye eden Sanchez eşi için en kıymetli kişiydi. Aurliano’nun eşine karşı inanılmaz bir sevgisi ve saygısı vardı. Yine de bunu çok belli etmeyi sevmezdi.