Ben Süheyla.
Anne babasını küçük yaşta kaybetmiş,babaannesi ile doğup büyüdüğü köyde yaşayan Süheyla.Hiç hayalî olmayan,sadece babaannesi ile birlikte yaşamaya gayret eden biriydim.Eski evimizin arkasında olan ahırda ki üç inek ile geçimimizi sağlardım.Kimseye muhtaç olmadan yaşıyorduk yani.
Evimiz köyün biraz yukarısında kalıyordu ve köylüler ile de pek konuşmazdım.
Sevmezlerdi beni.Belki de başımda bir babam yok diye düşünüyordum.
Babaannem vardı ama.Beni büyüten, bana anne de baba da olan tek akrabamdı.Fakat sevmiyorlardı işte.Küçüklüğümden beri alışmıştım öteleyen bakışlara.Bir tek Güzide vardı.İlk ve tek sırdaşımdı.Küçüklükten beri hep yan yanaydık.Oldukça sıradan bir hayatım vardı yani.Fakat hayatımız böyle durağan devam ederken bir gece tüm köyü işgal eden adamlar ile herkes bir kabusa uyanmıştı.
Evleri yağmalayıp,erkekleri kendileri için savaşmaya zorladılar.Kadınları kullanıp küçücük çocukları istismar ettiler. Merhamet yoksunu bu teröristleri durdurmaya kimsenin gücü yetmedi.Günlerdir köydelerdi ve insanların canlarını yakıyor,mallarını kendilerininmiş gibi kullanıyorlardı.Evden çıkamaz hale gelmiştik.Köyün etrafını sarmışlardı ve biz çaresizce kurtarılmayı bekliyorduk.Köyde bir tek muhtarın evinde telefon vardı ama onu da öldürmüşlerdi ve hiç kimse jandarmaya ulaşamıyordu.
Üzerime iyice sardığım siyah çarşafı düzelterek dış kapıyı açtım.
Üzerime değebilecek iğrenç bakışlardan kaçmak için çarşaf giymek zorundaydım. Ahırda ki ineklere yem vermem gerekiyordu.Bizim evimiz köyün yukarısında kaldığı için burada beklemiyorlardı teröristler.Sadece günde birkaç kez gelip çevreyi dolaşıp gidiyorlardı.Bazen geceleri de geldikleri oluyordu.Uykularımız tamamen bozulmuştu onlar yüzünden.Kapıları ve camları ne kadar kilitlesek de, korku uyumamıza engeldi.
Etrafta olmadıkları için dışarıda ki işlerimi hemen halledip dönmem gerekiyordu eve.Ahıra girdiğim de bir tane ineğimizin yerde yattığını ve hasta olduğunu gördüm.Telaşla yanına yaklaşıp neyi olduğunu anlamaya çalıştım.Fakat hayvanın dili dışarı çıkmış, ölmek üzere gibi görünüyordu.Gözlerim doldu ve hızlıca babannemin yanına koştum.İnekler bizim geçim kaynağımızdı ve onların ölmesi demek bizim zor duruma düşmemiz demekti.
"Babanne!?"
Babannemin saniyeler sonra korku ile koridora çıktığını gördüm.Elinde ise dedemden kalma tüfek vardı.
"Süheyla?Ne oldu kızım?! Onlar mı geldi!?"
O kadar telaşlı koşmuştum ki nefes nefese kalmıştım ve babannemi korkutmuştum.
"Ahır-a... inek. "
Babannem yüzüme anlamazca ve korku ile bakıyordu.Derin bir nefes alıp konuştum.
"İnek hasta babanne!Yerde yatıyor öylece.Hemen Sultan Kadına gitmem gerek!"
Sultan Kadın, köyde ki hastalanmış herkese bir çare bulurdu.Hayvanlardan da anlardı.Bu yüzden onu getirmeliydim buraya.Ama köyde teröristler volta atarken nasıl olacaktı bu?Çaresizce babanneme baktım.
"Kızım o adamlar köyde geziyor nasıl gideceksin!?Asla olmaz Süheyla!Başına bir iş gelir!"
Kafamı iki yana sallayarak konuştum.
"Görünmeden gideceğim babaanne.Merak etme bu vakitte dolanmazlar hem."
Bu saatlerde Şirwan denilen pislik köyden çıktığı için diğerleri de yokluğunu fırsat bilip pek dolaşmazlardı köyde.Akşama doğru yeniden köye gelirdi ve adamlarıyla birlikte köyde devriye gezerlerdi.
Babaannem endişe ile bana baktı. Fakat ineğimizin ölmesine göz yumamazdım.Bu yüzden hızlıca evden çıktım ve kuytu taraflardan Sultan kadının evine hızlıca yürüdüm.Güneş tepedeydi ve ben köyün içinde ki yolları kullanmak yerine daha çok çalılık ve evlerin arkasından dolanıyordum.Kalbim ağzımda vardığım ev ile şükür ederek kapıyı çaldım.Gözlerim endişe ve korku ile etrafta dolaşıyordu.Kapı nihayet yavaşça aralandı ve gözlerinde ki benzer bir korku ile Sultan kadını gördüm.
"Süheyla?Ne işin var senin burada?"
Terörist sanmıştı muhtemelen geleni ama beni görünce şaşırmıştı.
"Sultan kadın ineğimiz hasta!Ne olursun gelip bak.Yerde yatıyor, ölecek!"
Yüzü söylediklerim ile ifadesiz bir hâl aldı.
"Süheyla nasıl geleyim ben kızım?Ya yolda karşımıza çıkarlarsa?Kocam izin vermez hem."
Gözlerim çaresizlikle doldu.Köyü ceheneme çeviren teröristlere bir kez daha lanet ettim.Göz göre göre ineğin ölmesini mi bekleyecektim yani?
"Ama dur!Şu ilacı ver gider gitmez.Birde yemine kat üç gün,inşallah düzelir."
Benimle konuşurken aynı zamanda eve girmiş bir şeyler alıyordu.Hemen sonra elinde bir poşetle geldi ve poşeti elime tutuşturup kapıyı üzerime kapattı.Elimde ki şeye umutla tutundum ve geldiğim yoldan hızlıca eve doğru ilerledim.Neyse ki karşıma çıkmamışlardı şimdilik hiç.Kuytu yerlerden yürümem işime gelmişti.Eve giden son düzlüğe gitmek için Şirwan şerefsizinin kaldığı evin yakınından geçmek zorunda kaldım çünkü geldiğim yolda gördüğüm iki kişi onların adamlarından başkası değildi.Kalbim büyük bir korku ile göğsümü döverken oldukça sessiz bir şekilde hareket ettim.Çalıların olduğu yere sessizce ilerlediğimde duyduğum şeyler ile nefesimi tuttum.
"Bir çıkamadı evden şu da ya!Karı atmış odaya dediler, anca şimdi çıkacakmış!"
Şirwan'ın halâ köyde olduğunu duymak beni büyük bir telaşa sürükledi.Bir saat geçmişti evden çıkalı ve ben hemen eve varmalıydım.Çünkü Şirwan denilen pislik evden çıkacak ve birazdan burası adamları ile dolacaktı.Evden bir ordu adam ile çıkardı ve bir sürü araba ile gezerdi.Nefes almaya korkar bir şekilde adım attığımda korktuğum başıma geldi ve adamlar bir bir evin etrafına dolmaya başladılar.Evin arkasında olmama rağmen buraya gelen eli silahlı adamları gördüğümde elimi korku ile ağzıma kapattım.
Nasıl gidecektim şimdi eve ben?Gördüğüm kuytu bir köşe ile hızlıca hareket ettim ve o köşeye koştum.Tek çarem Şirwan'ın gitmesi ve adamların dağılmasını beklemekti.Çünkü buradan çıksam bile yolda illa ki beni fark ederlerdi.Koruması üst düzeyde olan Şirwan pisliği, köyden bir ton adamla çıkıyordu çünkü.
Dakikalar sonra Şirwan köyden ayrıldı ve diğerleride dağılmak üzere iken duyduğum kurşun sesleri ile dondum.
Ne oluyordu şimdi?Bu silah sesleri nedendi?
"Bu askerler nereden çıktı! Allah kahretsin!Şirwan'a haber verin köyden çıkmasın!Nasıl haber aldı bunlar!"
Teröristlerin bağırışlarından anladığım kadarıyla jandarma gelmişti.Bu bir yandan sevinmeme sebep olurken bir yandan da birazdan burada ölebileceğim ihtimalinin korkusu ile daha da duvara sinmeme sebep oldu.Kapana kısılmıştım ve çıkamıyordum.
***
Hava kararmıştı ve silah sesleri susmak bilmiyordu.Az ötemde yere düşen bir kaç ceset korkumun daha da artmasına sebep oluyordu.Tam olarak ateş hattını ortasında kalmıştım.
Duyduğum kurşun sesleri kulaklarımı korku ile kapatmama sebep olmuştu.Sindiğim köşede nefes almaya korkar bir şekilde oturuyor, bu kabusun bitmesi için içimden dua ediyordum.
Eğer beni görürlerse başıma gelecek şeyleri tahmin etmek hiç de zor değildi.
Köyü esir alan adamlar acımasız ve merhametsizlerdi.Ben ise evden çıkmakla çok büyük bir hata yapmıştım.Neyse ki sindiğim köşe karanlık ve gözden uzaktı.Silah sesleri durur durmaz eve koşacaktım.Fakat sesler durmak yerine daha da artıyordu sanki.
Korku ile kapattığım gözlerimi kısıkça araladığımda dibimde ki büyük postalları gördüm.Ağzımdan kaçacak büyük çığlığı engelleyen ise dudaklarıma kapanan büyük eldi.Gözlerim korku ile büyümüş, nefesimi tutarak dibimde ki adama bakakalmıştım.Boyu o kadar uzundu ki kafamı kaldırarak ona bakmama sebep olmuştu.
Yüzünü kapatan siyah kumaş ve üzerinde ki tanıdık kıyafetler ile gözlerim doldu.
Onlardı!
Şirwan'ın adamlarından biriydi!
Korkunun tüm iliklerime işlediğini hissediyordum.Bütün bedenim zangır zangır titremeye başlamıştı.
"Şhhh!Sessiz ol."
Sadece ela renk gözlerini görebildiğim adamın sesi kulaklarıma ulaştığında çırpınmaya başladım.Dudaklarımda ki eli yüzünden ağzımdan anlamsız sesler çıkıyordu.Beni tutmaya çalışan kolu ile ağlamaya başladım.
"Dur yerinde köylü kızı!"
Kısık sesinden dökülen sözler ile korkum arttı.Bana ne yapacaktı?Öldürecek miydi?Ya da Şirwan'a mı götürecekti?Son seçenek daha fazla ağlamama sebep oldu.Eli kısa bir an dudaklarımdan çekildiğinde titreyen bir sesle yalvardım.
"Lütfen bırak beni!Ne olursun Şirwan'a verme!"
Belimde ki eli sıkıca kavramıştı tenimi ve titremelerimi hissettiğine emindim.Ay ışığının aydınlattığı karanlıkta görebildiğim tek şey gözleriydi ve söylediğim şey ile kaşları derince çatılmıştı.Eli yeniden dudaklarıma sıkıca kapandı ve yüzü yüzüme yaklaştı.
Duyduğum odunsu kokuya karışan barut kokusu ile korkum arttı ve bu yabancı dokunuşlar ağlamama sebep oldu.
"Eğer sessiz olmazsan ikimizi de öldürteceksin.Şimdi elimi çekeceğim ve sen de sessiz olacaksın tamam mı?"
Korku ile başımı salladım.Üzerime kapanan bedeninden yayılan sıcaklık tüm vücuduma yayılmıştı.Üstelik neden ikimiz de öldürteceksin demişti ki?Onlardandı işte!Beni kandırmaya çalışıyordu belli ki.
Elini yavaşça çektiğinde gözlerine korku ve merhamet dilenir gibi baktım.Dediğini yaparak sessiz de kalmıştım.Gözlerimin içine bakarak kısık sesle konuştu.
"Öncelikle ben o şerefsizlerden değilim köylü kızı.Ben Türk askeriyim.Şimdi sessiz ol ve benimle gel."