Alanzo: Ne var biliyor musun?
Alanzo: Sandığım kadar cesaretli değilmişsin.
Alanzo: Bugün numaranı öğrenci kayıtlarıyla karşılaştırdım.
Alanzo: Tahmin et ne oldu? Böyle bir numara asla bu okulda yok.
Anlamıştı, aslında beni bulmaya çalışmayacağından çok emindim ama yapmıştı işte. Bir yanım bu durumun benden etkilenmesinden dolayı olduğunu bildiği için sevinse bile diğer yanım bunun Alanzo’nun hoşuna gitmediğini biliyordu. Ona bir cevap vermek istemediğim için mesajlarını görüldü bıraktım. Oysa bundan hoşlanmamış olacak ki yazmaya devam etti.
Alanzo: Eğer şimdi kim olduğunu söylersen bize bir şans vereceğim.
Beni çocuk sanıyordu ama değildim, o şansı asla vermeyeceğini biliyordum. Benden hoşlanmaya başlaması gerekiyordu ki geri çeviremesin. Oysa şu an ona gerçekleri anlatırsam buradan da benimle iletişim kurmayı kesecekti. Aynı gerçekte kestiği gibi.
Bu durum canımı çok sıkıyordu, üzüntü adı altında yaşadığım bu maskeli depresyon beni yormuştu. Mutlu, aynı zamanda da enerjik davranmaya çalıştığım her an kendimle baş başa kaldığım gibi çöküyordum. İyi bir oyuncuydum ama henüz kendimi kandırmayı öğrenememiştim.
Bilinmeyen Numara: Tahmin ettiğin kişi olduğuma eminim, senin bunu bana söyleyemeyeceğini de.
Bilinmeyen Numara: Kimden deli gibi etkilendiği, kim olmam için delirdiğini bana söyleyemezsin Alanzo.
Bilinmeyen Numara: Çünkü o kişi olduğuma emin bile olsan bunun riskini almak istemezsin.
Alanzo: Haklısın.
Alanzo: Bu riski almayacağım.
Ona bir cevap vermedim, dediğim gibi korkak bir adamdı ve ben şu an için onu değiştiremeyeceğimi kabullenmeliydim.
Kendi içimde belki de yaşamamam gereken şeyler yaşıyordum ama buna engel olamıyorumdum. Onunla olmak istiyordum. İlk defa bedenlerimizin temas ettiği o günü unutmak yapabileceğim bir şey değildi.
Tüm bunları geçtiğimde benden vazgeçmediğini sadece askıya aldığını söylemişti ama bu nasıl bir bencillikti? Bana sana kimse dokunmayacak derken ona dokunan ve onun dokunduğu sayısızca beden altında artık ezilmeyecek miydim?
Bunu kendime yediremiyordum.
Tuvaletten çıkıp mesajlarını sessize aldım, dersim çok sevgili cebir öğretmenimleydi.
Bakışlarım amfinin önüne kaydığında adımlarım duraksadı, boğazımdaysa çok korkunç bir yumru hissetmiştim. Minicik teller, boğazıma sarılmış gibi her yutkunduğumda canımı acıtmıştı. Hislerim abartı mıydı bilmiyorum ama ona olan duygusal bağımın beni acizleştirdiğini itiraf etmeliydim çünkü şu an yaşadığım bu hayal kırıklığının başka bir açıklaması olamazdı.
Başka bedenlerde kendini tatmin etmesini istemesem bile kaldırabilirdim, onlara dokunup sertçe sikmesini ve ardından hayatına hiç girmemişler gibi onları def etmesini…
Şu an karşımda duran manzara bundan farklıydı. Dudaklarında daha önce hiç görmediğim kadar içten bir gülümseme vardı, bakışları şefkat doluydu. Öyle bir bakıyordu ki karşısındaki kadına şakakları kırışmıştı gülümsemekten. Bir eli, karşısındaki kadının önüne düşen buklesine dolandı. Hafifçe okşadığı zaman gözlerimin dolduğunu hissetmiştim.
Orada kendimi sakinleştirmem gerekti, telefonumu açtım ve numarasını engelledim. O anki farkındalığın şuydu: Her zaman sikmek istediği kadın ben olabilirdim ama kalbindeki kadın olamayacaktım.
Aramızda hiçbir şey yokken bana böyle bakmasını zaten beklemiyordum ama bazı anlar bazı şeyleri anlardınız. Bir yolun doğru olmadığını, istediğiniz için onun güzel geldiğini hatta güzel olsa bile size ait olmadığın anlardınız işte. Beni öperken dudaklarında bana kıyamamanın yavaşlığı yoktu, bunu ondan hiç istememiştim ama bu manzaradan sonra istediğim tek şeyin sertçe becerilmek olmadığını da anlamıştım.
Sanırım ona geçmişteki sevgisizliğinin yükünü yüklemiştim ve böylece beni sevmesini dilemiştim.
Oraya doğru yürüdüğümde sadece varlığımı hissetmiş gibi bakışları beni buldu. Bakışlarında tuhaf bir telaş geçtiğinde ellerini koyacak yer bulamamış gibi gerildi. Bu hareketlerine hiçbir anlam veremezken gözlerimi üzerinden çektim.
Kalbime ve şehvetime kilit vurmam gerekiyordu çünkü bu yolda kırıp dökülen sonra da öylece çöpü boylayan bir vazo olmak istemiyordum.
Yanından geçerken kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapatmadan edememiştim. Bu adama olan tutkum, çok başkaydı. Onun etkisinden çıkabilmek adına hızla sınıfa girdim. Normalde Sarah’la birlikte oturuyordum ama bu seferlik ufak bir değişiklik adına birkaç gün önce bana takılmak için yazan Jack’in yanına doğru ilerleyerek yanına oturdum.
“Bu teklifimi kabul ettiğin anlamına mı geliyor, Scarlett?” Ona doğru gülümseyip başımı olumlu anlamda salladığımda bakışlarının parıldadığını görmüştüm.
“Bir süre takılabiliriz sanırım,” diyerek omuzlarımı silktiğimde biraz bozulmuş gibi duruyordu ama bunun sebebini anlayamamıştım.
“Duygusal bir şeyler aradığını sanıyordum,” dediğinde biraz afallamıştım açıkçası çünkü Jack tanıdığım en tek gecelik insanlardan biriydi. Benzer hayatlar yaşıyorduk, o her ne kadar benden daha aktif olsa bile aynıydık ve benden duygusallık beklemesine şaşırmıştım.
“Birbirimizi hemen hemen biliyoruz Jack, aramızdaki şey duygusallıktan uzak ama ikimizinde zevkine baktığı bir şey olacak. Diğerleri gibi.” Bana başka hiçbir şey demeden kolunu omzuma attığında onu geri çevirmedim. Kaslı, aynı zamanda da diri bir vücudu vardı ve o tamamen olmasa bile kafamı dağıtmamda yardımcı olabilirdi.
Alanzo sonunda sınıfa girebildiğinde aslında benim erken girdiğimi, onunsa tam zamanında girdiğini göz ardı etmeye çalıştım. Bakışları sınıfa girer girmez benim oturduğum yere kaymıştı, beni orada bulamayan bakışları hızla etrafta dolandığında beni bulabilmişti. Beni bulmuştu bulmasına ama çatılan kaşlarıyla bana baktığında bu durumdan pek de memnun olmadığını anlayabiliyordum.
Etme bulma dünyasıydı, beni sevemeyecek bir adamı kendime hasret bırakmasını çok iyi bilirdim ve öyle de yapacaktım. Tüm bu süreç boyunca ondan uzak durmayı, bana dokunmamasını sağlamaya çalışacaktım ve yanımdaki yunan heykeliyle samimiyetimi gözüne sokarak kırılan kalbimin acısını ondan çıkartacaktım.
Bakışlarım tehditkar bir şekilde yüzünde dolanırken ne olduğunu anlayamıyor gibi bir hâli vardı, sorun değildi. Bende az önce neler olduğunu anlayamadığım sahnelere maruz kalmıştım.
O hırslı bir şekilde dersini anlatırken asla onu dinlemiyordum. Jack’le konuşup yaptığı gerçekten komik şakalara içtenlikle güldüğümde kafamda sorun ettiğim bu takılmanın pek de fena geçmeyeceğini anlamıştım.
Tüm ders boyunca asla Alanzo’ya bakmamış ve de dinlememiştim. Tek odağım Jack’miş gibi yapıyordum. Her ne kadar eğlenceli biri olsa da aklım doluyken ona odaklanmam epey zordu.
Ders bittiği gibi Jack parmaklarını elime dolayarak beni çekiştirdiğinde ikimizi bölen şey Alanzo’nun o fazlasıyla agresif sinirli sesiyle bizi çağırmasıydı.
“Bayan Brenell ve Bay Leen, bana doğru gelin.” O erkeksi, aynı zamanda da aksanlı sesiyle konuşurken içimden akan şeyleri durduramıyordum ama güçlü olmak zorundaydım. Bir gün kullanılmış bir atık gibi çöpe atılmak istemiyorsam eğer kendimi toparlamam gerekiyordu.
Jack elimi bırakma zahmeti göstermeden Alanzo’nun yanına bizi süreklediğinde bende bu manzarayı görsün istediğim için elimi çekmedim. Alanzo’nun o kahredici şekilde harika bakan gözleri Jack’le benim birleşmiş elimdeyken kaşları asla düz bir şekle giremiyordu. Daha beterini hak ediyorsun, Alanzo. Daha beterini!
“Dersimde yan yana oturmayacaksınız, tüm ders boyunca konuşup asla dersi dinlemediniz. Dersimden kalmak istemiyorsanız beni dinlemelisiniz,” birkaç saniye duraksayarak gözlerimin içerine baktı ve devam etti, “…Bayan Brenell, dönem ödeviniz için siz odama gelin.” Başka bir şey demeden kendi sınıftan çıktığında beni neden odasına çağırdığını tabii ki biliyordum ama içeride olabilecekler beni tedirgin ediyordu.
“Akşam bana gelirsin, Jack. Olur mu?” Jack tüm odağını tekrardan bana çevirdiğinde gülümseyerek başını salladı, bende hemen sınıftan çıkıp odasına doğru ilerledim.
Odasının kapısına vardığımda kapısını tıktıklayarak içeriye girdim. Orada masa sandalyesine yayılarak oturmuş bana bakıyordu.
“Kapıyı kilitle, Scarlett.” Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken dudaklarımı yaladım ve ona meydan okurcasına konuşmaya başladım.
“Kapıyı kilitlememi gerektirecek hiçbir şey yok, Bay Behemoth.” Bakışları hâlâ çok sertti, dediklerimle daha da sinirlenmiş olacak ki hırsla yerinden kalkarak yanıma geldi. Avucuyla çenemi avuçlayıp beni kapıya bastırırken kapıyı da kilitlemişti.
“Sen ne sikim yaptığını sanıyorsun?” Bakışlarımı o hiç umurumda değilmiş gibi devirdim. Bu hareketten ne kadar nefret ettiğini biliyordum. Bunun ardından bir de omuzlarımı silktiğimde gözlerindeki alev artmıştı.
“Hiçbir şey yapmıyorum, hayatıma devam ediyorum Bay Behemoth. Bunda ne gibi bir sorun var anlamış değilim.” Onunla oynuyordum, buna daha çok devam edecektim.
“Birkaç gün önce içinde olmasını istediğin adama şu an bu kadar mesafeli mi olacaksın, Scarlett?” Bakışlarımın odağı sadece bir an dudakları olduğunda yutkundum. Bana bunu yapabilmesinden nefret ediyordum ama kendimi bir hiç gibi görmesine izin vermeyecektim.
“Kararım bu ve sizin de buna saygı duymanızı istiyorum. Beni kendiniz reddettiniz, sonuçlarına katlanmak zorundasınız.” Çenemdeki elini boynuma götürüp hafifçe okşadı, parmak uçlarını yumuşak derime sürtüyordu. Parmakları beklemediğim bir anda boğazıma sarıldığında aramızdaki bu cinsel gerilimden dolayı neredeyse inleyecektim. Sonra onun için sadece bundan ibaret olduğum aklıma gelmişti. Keyfim tekrar kaçarken kendimi yana çekip tutuşundan kurtuldum.
Bakışları şaşkınlıkla aralanırken gözlerinde bir aydınlanma ışığı yandı. Sanki ne olduğunu, neden bu şekilde davrandığımı biliyormuş gibi.
“O kadın hiçbir şeyim değil, Scarlett. Beni kıskandığın için gidip başkalarıyla birlikte olamazsın.” Tek kaşım alay aynı zamanda da sinir dolu bir ifadeyle havaya kalktığında kollarımı da göğsümün üzerinde toparlamıştım. Yalan söylüyordu, orospu çocuğu tam anlamıyla yalan söylüyordu.
“Sen kimi kandırdığını sanıyorsun, çocuk mu var karşında? Ona nasıl baktığını gördüm Alanzo. Basbayağı da aranızda bir bok var!” Dudakları benim bu sinirime karşıt keyifle kıvrıldığında ellerini ceplerine sokarak üstten bana bakmaya başladı. Dili çok yavaş bir şekilde alt dudağında gezindiğinde nefesimi tutmak zorunda kalmıştım.
“Bunu niye dert ediyorsun? Duygusal bir şey yaşamadık. Aramızdaki şey cinsel çekimden ibaretken beni kıskandırabileceğini mi düşündün?” Bu adamı sikerdim. Gerçekten onu ortadan ikiye ayırabilirdim şu an ve bu dediklerine pişman olurdu. Yine de çok sakin, alakasız bir rahatlıkla ona doğru bir adım attım.
“Kıskanmadığın için mi ben şu an bu odadayım? Kıskanmadığın için mi bana ne sikim yaptığımı sordun, Alanzo?” Yüzündeki gülümseme yerini düz bir çizgiye bıraktığında o hafif yutkunuşunu görmüştüm ama sonrasında gözlerinde parıldayan o şeytani ışıltının beni kıracak bir şey olabileceğinden korktum.
“Seni kıskanmıyorum ama ben bedenine dokunurken bir başkasının tenine değecek cüreti gösterirsen eğer seni cezalandırmak zorunda kalırım.” Dudaklarını benim dudaklarıma bakıp bir kez daha yaladığında bakışlarımı sadece gözlerine diktim. Ancak bu şekilde kendime hakim olabiliyordum.
“Beni, seni cezalandırmak zorunda bırakma Scarlett.” Bu tavrına hem katlanamıyordum hem de beni çok cezbediyordu. Bahsettiği cezanın daha çok cinsel bir alt metin barındırdığının farkındaydım.
“Aramızda hiçbir şey yok, artık olmayacak da zaten. O yüzden bu altı boş tehditlerine kulak asmıyorum.” Bu bardağı taşıran son damlaydı sanırım çünkü bana doğru tekrar atılıp dudaklarıma saldırdı. Dudaklarımı aşındırmak istermiş gibi emip ısırırken karşılık vermiyordum ama geri de çekilmiyordum çünkü bu hissi seviyordum.
Aralamadığım dudaklarım dilini ağzıma sokmasına engel olurken dilini dudaklarımın üstünde gezdirmeye karar vermişti. Alt dudağımı dudaklarına alıp beni baştan çıkartmak ister gibi emdiğinde inlememek için kendimi zor tutmuştum.
“Bana karşılık ver!” Ona istediğini vermedim. O benim hareketsiz dudaklarımı biraz daha öpüp geri çekilirken sinirden ve arzudan deliye dönmüş gibi duruyordu.
“Aramızda benden taraf hiçbir şey olmadığını göstermiş oldum, sana başarılar dilerim.” Ben arkamı dönüp kapının kilidini açacakken beni yüz üstü kapıya yasladı, bedenini üzerime bastırdığındaysa dejavu yaşıyordum. O büyük aleti tekrardan kalçalarımın üzerinde, dudakları boynumu hemen bulmuş şekilde öylece nefes alıyordu.
“Eğer bitirmiş olsaydın seni öpmeme bile izin vermezdin,” boynumda dilini gezdirdi ve tam boyun çukurumu emdi, “…tavırlarına ve hareketlerine dikkat et. Bir başkası olmayacak diyorsam olmayacak. Buna bende uyuyacağım.” Uymayacağını biliyordum. Bana sadece benim uymam için bunu söylüyordu ama kendi uyacak kadar sözünün eri bir adam olmadığını biliyordum.
“Senin buna uymayacağını biliyorum. Üzgünüm Alanzo, seni beklemek gibi bir niyetim yok. Seksi seviyorum, sen yoksan bu açlığımı bir başkasıyla kapatırım.” Ona hiçbir şey demeden kapıyla arasından çekildim, kapının kilidini açtım. Çıkmadan önce suratına baktığımda beklemediği bu baş kaldırırın karşısında çok sinirli gözüküyordu.
Dudaklarını birbirine bastırmıştı, bakışları donuktu. Yüzü kasılmaktan o kadar sert duruyordu ki normal bir zamanda bu hâliyle dalga geçebilirdim. Bakışlarını üzerinden çekip kapıyı açtım, o tam konuşacakken buna izin vermeyip dışarı attım kendimi.
Onu çıldırtmıştım, istediklerini yapmayacağımın imajını çok net bir şekilde çizmiş ona istediğini vermemiştim.
İşte şimdi gerçekten keyiflenmiştim