Sıcak çayımı içmiş, saat gelince kalkıp otobüse binmiş ve Yalova'ya doğru yola çıkmıştım. Üzerime garip bir sessizlik ve huzursuzluk çökmüştü. Kırgınlık, öfke herşey. Ve en önemlisi kalbim birisinin avuçları arasında sıkılıp bırakılıyordu adeta. Hayal kırıklığı içinde bindiğim otobüste ağlaya ağlaya Yalova'ya gelmiştim. Bungalov diye düşünmüştüm lakin tatilciler çok geliyor kalabalık oluyor diye vazgeçip emlakçıdan bir aylığına bağ evi kiraladım. Bahçeli, şömineli ve ekstra sobası vardı. Tabi bir de göl manzarası. Taksi ile geldiğim bu yer merkeze çokta uzak sayılmayan, çevre köylere de yakın bir evdi. İçeri girer girmez soğuk yüzüme keskin bir bıçak gibi saplandı. Valizimi ve yiyeceklerin olduğu poşetleri bir kenara bırakıp hemen sobayı yaktım. İtalya'daki kış bahçesinde şömineyi yakmazdı

