Kahvaltı bahçesi; begonvillerin sarıp sarmaladığı, kuş cıvıltılarının fonda eşlik ettiği tarihi bir köşeydi. Baran, Berivan için en sakin, en zarif köşeyi seçmişti. Masada iki kişilik serpme kahvaltı, yanında taze sıkılmış portakal suyu ve iki fincan Türk kahvesi… Berivan elini masanın kenarına dayayıp manzaraya doğru baktı. “Buraya daha önce hiç gelmemiştim,” dedi şaşkınlıkla. Baran gözlerini ondan ayırmadan gülümsedi. “Bir gün seninle gelip tanımak için saklamıştım.” Berivan’ın gözleri hafifçe parladı. Söylenecek çok şey vardı ama sustu. Gülümsedi sadece. Kahvaltı boyunca Baran daha çok Berivan’ı dinledi. O konuşurken gözlerine bakıyor, anlattığı her ayrıntıya dikkatle kulak veriyordu. Berivan fark etmemeye çalışsa da Baran’ın bu ilgisi kalbine dokunuyordu. Bir insanın birin

