Karşımdaki adam kanlar içinde ayakta zor duruyordu. Motorun üzerinden inmeye çalışmasıyla yere kapaklanması bir oldu.
Hızlıca Axel'i aradım.
"Büyük bir karışıklık oldu. Gonzalez'i bekleyemedim. Ne durumda?"
"Sakin ol! Burada yanımda. Paralar da burada."Kahkaha sesini duymamla derin bir nefes aldım.
Hızlı bir şekilde düşündüm. Bu adam kim neyin nesi? Niye dayak yedi? Peşinde kim var? Hızlıca ceplerini karıştırdım. Ne cüzdan,ne telefon.
"Çok güzel...Şimdi sıçtık."
Telefonun diğer ucundan Axel, isyanımı duydu.
"Ne oldu?Bir sorun mu var? Nerdesin?"
"Aslında bir sorun yok. Ama sanırım ben kendi kendime sorun yaratacağım şu an beni almaya gelin!"
"Ne dediğini anlayamıyorum motoruna ne oldu?"
"Motor'a bir şey olmadı.Sadece bir misafirim var. Ve motor üzerinde gidecek durumda değil."
Yaklaşık beş dakika sonra minibüs yanıma yanaştı. Hepsi büyük bir şaşkınlıkla suratıma bakıp açıklama bekliyordu. Ama açıklayacak bir şey yoktu. Ben de bilmiyordum neler olduğunu.
"Kimi sırtıma aldığımı bilmek istiyorum. Ayrıca neden bu halde?"
"Çok konuşuyorsun Axel, hadi bırak şunu arabaya sen motorla dön! Burada kalamaz."Elimdeki anahtarı Axel'e fırlattım.
Söylene söylene motora binip uzaklaştı.
Minibüse bindiğimiz de arka tarafa oturdum.Yaralı arkadaş, iyi gözükmüyordu. Şu an ne yapıyordum acaba? Onu bir hastaneye de bırakabilirdim. Ama polisten de kaçıyor olabilirdi? Belki de suçsuzdu? Aklımda her türlü senaryoyu yazdım.uyanmasını bekleyip dinleyecek ona göre karar verecektim.
"Nereye götüreceğiz bunu?" Gonzalez, ön taraftan sert ve yüksek çıkan bir ses tonuyla sordu.
"Mekâna mı?" Bu sefer Jade, meraklı bir ses tonuna büründü.
" Hayır! Olmaz."
"Hayır! Olmaz."
İkimizde aynı an da cevap verdik. Oraya dördümüzden başka kimse giremezken bir yabancıyı götürmek aptallık olurdu.
"Benim eve gidelim. En temiz orası "
Kafasıyla onaylayıp yola odaklandı.
Eve geldiğimiz de Jade, adamın yaralarını temizleyip söylenmeye başladı.
Gözlerini kısıp: " Ya! Ben sanki bunu bir yerden tanıyorum. Size de tanıdık geliyor mu?"
"Şu an onu annesi bile tanıyamaz neyden bahsediyorsun?"
Gonzalez'in söylediği şeye kafamı sallayarak onay verdim. Gerçekten iyi benzetilmişti.
"Sağlam işçilik.Merakım daha da artıyor." Gülümsedim.
"Bu merakın başımıza her zaman iş açıyor biliyorsun değil mi ? "
Kafamı iki yana salladım. " Başıma iş açıyor kişisel sorunlarımı kendim hallediyorum. Onu ben buldum. İşle alâkası yok! O da benim kişisel sorunum"
"Gerçekten bazen çok sinir bozucu oluyorsun. Ben çıkıyorum, bir şey olursa haber ver!" ceketini alıp hızlı bir şekilde çıktı.
Gonzalez'in bu tarz bir adam olduğunu biliyorum ters sinirli ya da öyle görünmeye çalışan bir adam o yüzden hiç tepki vermeden oturduğum koltukta uzandım. Jade'e baktım. Hâlâ gözleri kısık bir şekilde bakıyor, kırık olup olmadığını muayene ediyordu.
" Nasıl var mı kırık?"
" Yani anladığım kadarıyla yok. Ama böyle de olmaz ya bir hastaneye ya da bizimkilere götürmemiz gerekiyor film lazım."
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Önce bir uyansın neymiş bilelim. Ona göre davranalım.Ne zaman uyanır?"
Kafasını iki yana salladı." Bilmiyorum. Ağrı kesici yaptım. Sabaha kadar uyuyabilir."
" İşin bitince içeri benim odama geç dinlen! Ben burada başında beklerim. Uyandığında neden hastaneye götürmediğimizi sorarsa ne diyecektik?"
" Hastane olmaz! Diye sayıkladın bizde peşinde biri var sanıp korktuk uyanmanı bekledik."
Neredeyse Şafak sökmek üzere ama hâlâ uyanmamıştı. Sanırım Jade, artık uyansa iyi olurdu benimde dinlenmem gerekiyordu.
Yavaşça uzandığım koltuktam kalkıp elimle yüzümü ve gözlerimi ovuşturdum. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım.
Tam arkamı dönüp adım atmaya yeltenmiştim ki güçlükle çıkan sese döndüm.
" Kimsin sen?"
Kaşlarımı kaldırarak suratına baktım.
" Bunu benim sana sormam gerekmiyor mu acaba ? Gecenin bir yarısı yarı baygın hâlde motoruma biniyorsun sonra tamamen bayılıyorsun."
" Neden buradayım?" Sesi zar zor çıkıyordu.
" Seni sokakta bırakmamı tercih ederdin sanırım?" Şu an aslında ağzının ortasına bir tane de ben geçirip kim olduğunu hemen öğrenebilirdim. Ama dikkat çekmek istemediğim için 'cici kız' kimliğime büründüm.
"Hastaneye götürebilirdin." eliyle karnını tutup sızlandı.
Hastaneye gitmek istediğine göre polisten ya da bir başkasından kaçmıyordu niye dayak yedi bu o zaman?
"Hastane olmaz diye sayıkladın biz de peşinde biri var. Zarar verecek sanıp korktuk arkadaşım hemşire seni kontrol etti.Tâbii, yine de bir doktora görünmen lazım."
"Hastane olmaz mı dedim?" kurduğum uzun cümleden buna takıldı. Hâlbuki ben sormasın diye cümleyi uzun tutmuştum.
"Evet, istersen şu an götürebilirim senin için sorun yoksa. Ayrıca senin niye ağzına S- Yani seni niye bu hâle getirdiler?"
"Basit bir gasp olayı biraz uzadı." Yüzüme dönüp baktı."Beni tanımıyor musun?"
Ne? Tanımam gereken bir insan mıydı ki? Hem gerçekten de onu bu halde kimse tanımazdı.
Kafamı iki yana salladım. " Hayır. Sanmıyorum hem zaten seni bu hâlde en yakınlarının tanıyacağına bile şüpheliyim." işaret parmağımla yüzümde daire çizdim.
" Çok mu kötü?" Üzülmüştüm hâline. Olumlu anlamda kafamı salladım.
" Telefonunu kullanabilir miyim?" Hemen telefonumu masanın üstünden alıp ona uzattım.
Birkaç numara çevirdi ama açan yoktu. Saat çok erkendi , muhtemelen aradığı numaralar uyuyordu.
" Alo Hyung?" Sonunda biri açmıştı. Heyecanla konuştu. Durumunu anlattı.
" Gelip alacaklar sana daha fazla rahatsızlık vermek istemiyorum. "
Kafamı salladım. Israr edip' kal.' diyecek hâlim yoktu. Ben kendime macera çıkarmaya çalıştım. Kendisi de gasp edilmişti. Beni pek eğlendirmedi. Gitmesi iyiydi.
Yarım saat sonra kapı çaldı. Jade, içerden esneye esneye çıktı. "Uyanmış bu."
"Ağzını kapa da kapıya bak! Almaya geldiler."
İçeriye dört tane adam girdi. Jade, bana dönerek konuştu.
"Sana bir yerden tanıyorum demiştim değil mi ? BTS üyesi o Jungkook, bu da Suga. "
'Aman ne mevzu tanıdın aferin! Başın göğe ermiştir inşallah 'diyemedim adamların yanında kafamla eğilip selam verdim gülümseyerek.
"Gerçekten teşekkür ederiz ilgilenmişsiniz size borcumuzu nasıl öderiz bilmiyorum."
Gülümsedim" Borç falan yok! İnsanlık görevim.Muhakkak bir doktora görünsün ama."
Adamlar gitmiş ben de sıcacık yatağıma girip kendimi uykuya teslim etmiştim.
Uyandığımda saat çoktan dört olmuştu. Hızlıca duş alıp bir şeyler atıştırdım. Gelen bildirim sesiyle tezgahın üzerindeki telefonu elime aldım.
X:Sana teşekkür edemedim.
Helena: kimsin ?
X: Sanırım sürekli insanların sana teşekkür edeceği şeyler yapıyorsun ?
Helena: Tamam o zaman. Teşekkürünü et ve rahatla! Arkadaşın senin adına etmişti.Çok sorun değildi,ama sen yinede et rahatla.
Jungkook: Ben yüz yüze etmek istiyorum bir şeyler ısmarlayabilirim. Sonuçta beni kurtardın kuru kuru olmamalı.
Helena: Gerek yok! İstemiyorum. Teşekkür etmene de gerek yok!
Jungkook: Ama ben ısrar ediyorum her gün güzel bir kadın tarafından kurtarılmıyorum. Bu bir işaret olabilir değerlendirmek lazım. :)
Helena: Sen bana mı yürüyorsun?
Jungkook: Bingo! ;)
Helena : Adımı bile bilmedigine o kadar eminim ki...
Jungkook: Adını biliyorum. Helena ;)
Helena:Tamam anladım.Ama gerçekten eğlenceli değil şu emojiyi atmayı da kes! Can sıkıcı. Hatta sen bana mesaj atmayı kes!
Jungkook: Bu kadar güzel olmasan kız olduğuna şüphe edebilirdim. Gerçekten Helena, gibisin.
Helena:Yürümüyordu koşuyordu.Hatta depar atıyordu. Senin kafaya çok sağlam vurmuşlar galiba beynin yanmış.
Jungkook: Bak kırıldım şimdi.
Helena: Ben de sevindim.Git başka oyuncak bul kendine! Seninle uğraşamam. Ayrıca birkaç hafta toplum içine çıkma tavsiyem. ;)
Jungkook: O yüzden mi benimle bir şeyler içmek istemiyorsun? Tamam suratım toparlanınca tekrar yazacağım. :)
Helena: Yazık daha gençtin oysaki... Üzüldüm.
Jungkook: Genç ve yakışıklıyım emin ol ;)
Helena: He he tamam canım tamam haklısın.
Jungkook: İnternetten fotograflarıma bakabilirsin, zor değil.
Helena: He he tamam bakarım.
Jungkook: Ama ben seninkine bakamıyorum. Sosyal medya hesabın yok mu?Ben mi bulamıyorum?
Helena:Yok!
Jungkook: O zaman bana fotoğrafını atmalısın. Hyunglarım inanmıyor. Suga Hyung ile bana. Güzelliğini göstermem lazım.
Helena: Şaka falan mısın sen ? Sana fotoğraf göndereceğime inandın mı gerçekten?
Ayrıca buradayken sesin çıkmıyordu ne oldu da birden gidince güzelliğime hayran kaldın?
Jungkook: İnanıyorum gönderirsin.
Hey!Ben dayak yedim. nefes bile zor alıyorum. nasıl konuşayım? Hâlâ konuşamıyorum.Dudağım acıyor. :(
Helena: Rahat bırak beni! Git yat dinlen geçsin bay bay.
Jungkook: Görüşürüz Helena :)