3

1626 Words
"Parayı ne yaptınız?" Sorum üzerine Gonzalez, ters bir bakış attı. " Her zaman ki gibi. Şu çocuk sana daha mesaj attı mı ?" Kafamı salladım. " Hayır, dalga geçemeyeceğini anlayınca bir haftadır bir şey yazmadı." "Üzülmüş gibisin?" sorar bakışlarla baktı. " Saçmalamayı kes! Neden üzüleyim?" "İlgi her kadının hoşuna gider, Helena." Kafasını çevirip, bilgisayarına yöneldi. " O ,benimle ilgilenmedi.Resmen dalga geçti. Ayırt edebilecek kadar zekiyim Gonzalez." " O zaman dalga geçmediği için mi üzüldün?" Bilgisayarından dosya aktarımı yapıyor bana bakmıyordu. Ben ise gözlerimi ters ters bakarak ona diktim. "Tamam, şaka yapıyorum. Sadece ayrıca bakışlarını düzelt! Görmeden bile ürkütücü oluyor." Kafamı çevirip bilgisayarıma döndüm. " Hey Helena! Haberleri gördün mü?" Hızlıca elinde telefonla Jade, içeri girdi. Bu kadar önemli ne olabilirdi? Sorar gözlerle baktım. " Kurtardığını çocuk röportaj vermiş. Gasp edildiğine dair ve birinin onu kurtardığını teşekkür ettiğini söylemiş." Gözlerimi devirdim. " Bu muydu? Hem ayrıca ben onu kurtarmadım. O, benim arkama atladı.Gonzalez, andım yoksa o durumda onu kurtarmazdım." "Mitoloji kahramanımız... Artık bir idol kahramanı." Konuşan Axel'i dövmek istemem bence gayet doğaldı. Bu dalga geçilecek bir şey değildi. " İnsanlar kimin kurtardığını merak ediyor." " Ne yapayım Jade? Ben de çıkıp röportaj mı vereyim? Dolandırdığımız insanlarla karşılaşmamak için dışarı çıkmıyorken hemde ?" Derin bir nefes aldım. " Şu konuyu artık kapatın! Adam hâlâ para çıkışı yapmadı değil mi?" Axel,kafasını salladı."Tüm telefonlar dinlemede en ufak bir imâ yok.Sanırım uyandı.Ya da para aktarımını çok dikkatli bir şekilde yaptı. " " Hepimiz buradayız kim takip ediyor peki adamı?" "Bir adam gönderdim. Sağlam. " Gonzalez, sağlam diyorsa sağlamdır içim rahatlamıştı. Eve gelip güzel bir duş aldım. Mutfakta yemek yerken gelen bildirim sesini duymamla salondan telefonumu aldım. Jungkook: Nasılsın Helena? Helena: Sen mesaj atana kadar gayet iyiydim. Ne istiyorsun? Jungkook: Kırıcı oluyorsun... Helena: Kırmak için söylemedim. Sadece gerçekten benden ne istediğini merak etmeye başladım derdin ne ? Jungkook: Sadece sana teşekkür edip, bir şeyler ısmarlamak istiyorum. Helena: Gerçekten gerek yok! Ismarlayacak başka birini bulacağına eminim. Jungkook: Ama ben, benim yaralarımı pansuman eden kadına ısmarlamak istiyorum. Helena: Üzgünüm ama o zaman Jade, sana yardımcı olacak yaralarını ben pansuman etmedim. :) Jungkook: Şu an büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu olmadı Helena. Ayrıca sen biraz önce bana gülen emoji mı attın? Sanırım gerçeğini görmek istiyorum eminim gülerken de güzelsindir... Helena: Şımarma hemen! gerçeğini görmen pek mümkün değil.Ayrıca gerçekten benden ne istiyorsun? Jungkook: Ben inanıyorum olacak. Daha kaç kere söyleyeceğim ne istediğimi? Helena: Bak ben, aptal bir kadın değilim. bir kere gördüğün bir insan seni tersliyor sen ısrarla yazmaya devam ediyorsun üstelik etrafında en az benim kadar güzel kadınlar varken. Jungkook: Onlar, beni terslemiyor ama! Helena: Oyun mu oynamak istiyorsun ? Jungkook: Kulağa hoş geliyor. :) Helena: Seni engellemek zorunda kalacağım. Jungkook: Tamam. Peki, sadece bir kere buluşup bir şeyler içelim. Sonra seni rahat bırakacağım. Söz veriyorum. Helena: Sen birileri ile iddiaya falan mı girdin? Jungkook: Yakalandım... Gerçekten zekisin. Helena: Bunu anlamak için aptal olmamak yeterli Jungkook. Jungkook: Kırıldın mı? Helena: Neden kırılmalıyım? Jungkook: Senin üzerine iddiaya girilmesi sinirini bozmadı mı? Helena: Salak olup ağına düşseydim bozardı. Ama şu an pek önemli değil. Sinirimi bozacak kadar önemsemiyorum seni Jungkook. Jungkook: Değişik... Şu an sana gerçekten bir şeyler ısmarlamak istiyorum. Helena: Yemezler :) Jungkook: Sen ısmarla :) Helena: Kaybettin Jungkook ,yenilgiyi kabullen! :) Jungkook: Önemli olan kaybetmek değilde... Dillerine düşmek bu çok acı verici... Helena: Eminim atlatırsın. Jungkook: Beraber atlatalım? Bana yardım et! Tek başıma taşıyamam. Helena: Gevşeme hemen! Jungkook: Gevşemek değil,batmadan önce ki son çırpınışlar :) Helena: Daha aptal birini bulmalıydın. Üzgünüm. Jungkook: Gaza geldim. Senin ne kadar güzel olduğunu söyleyince. Suga Hyung, "Sana bakmaz." Dedi. Ben de tâbii Jeon Jungkook, olarak kabul etmedim. Suga Hyung, gerçekten kadınlardan anlıyormuş. Helena:Ne kaybettin bari? :) Jungkook: Sen şu an benimle konuşmaya mi çalışıyorsun? :) Helena: Gerçekten seni hâlâ niye engellemiyorum? Jungkook: Bak! Seninle anlaşma yapalım. Sen benimle bir şeyler iç!  Kazandığım şeyi sana vereyim. Helena: Komik çocuk :) Jungkook: Ciddiyim ama ben. Helena: Hey! Jeon Jungkook, sana iyi geceler.Yemek yiyorum ben. Rahat bırak! Jungkook: Ben de açım. Bana bir kap yemeğin yok mu? Helena: Yok. Jungkook: Çok acımasızsın. Helena: İddia olduğunu öğrendim. İddia geçersiz sayılmalı. O yüzden uzatma. Jungkook: O yüzden iş birliği teklif ediyorum. Helena: Tamam. Jungkook: Ciddi misin? Gerçekten mi ? Helena: Sadece beş dakika yan yana fotoğraf çekip atacağız. Sonra sen de beni rahat bırakacaksın. Jungkook: Kesinlikle anlaştık. Harika bir kadınsın Helena:) Helena: Gevşeme! Yine pişman etme. Jungkook: Ne kazandığını merak etmiyor musun? Helena: Hayır,benim yerime ihtiyacı olan birine ver ama ver yani üzerine konma! Jungkook: Etkilendim... Tamamdır. Sana afiyet olsun yarın mekanı yazacağım. Elimdeki telefonu masaya bıraktım. Biraz eğlenmek isteyip teklifini kabul ettim, umarım pişman olmam. Gözlerimi araladığımda  telefon çalıyordu. Bakmadan meşgule attım. Gerçekten sabahın köründe arayacak ne vardı? Saate baktığım da pek de sabahın körü değildi. Saat üçe geliyordu. Arayan Jungkooktu. Dört tane de mesaj vardı. Jungkook: Günaydın! Helena, mekanın konumunu atacağım. Ne zaman müsait olursun ? Hey! Beni ekmedin değil mi? Zaten kabul ettiğin de şaşırmıştım. Bir de meşgule mi atıyorsun? Helena: Sakin ol! Uyanmaya çalışıyorum. Jungkook: Bir an korktum, dalga geçtin sandım. Bu saatte mi uyanıyorsun gerçekten? Helena; Sanane Jungkook! Ne zaman istersem uyanırım ayrıca,beni uyandırdığın için de sana sinirliyim! Jungkook: Affet! Yüce Helena :) Helena: Komik mi? Jungkook: Tamam, kızma. Ne zaman müsait olursun? Helena: iki saat sonra. Jungkook: Benimle buluşmak için o kadar uzun süre hazırlanmana gerek yok! Gayet güzelsin Helena :) Helena:Geri zekâlı olabilir misin? İşlerim var. Halledip geleceğim. Konum atarım. Jungkook: Bir dakika? Konumu niye sen atıyorsun? Helena: Benim istediğim yere gideceğiz sorun mu var? Jungkook: Kesinlikle sorun yok. Yüce Helena :) Mekana geldigim de kimse yoktu. Bizimkilere mesaj atıp durumu anlattım. Motora atlayıp yarım saatlik uzaklıkta olan restronta girdim. En kuytu köşede olan masaya oturdum. Helena: *konum* Jungkook: Hemen çıkıyorum :) Gerçekten de çocuk gibi iddia kazanmak için bir yalvarmadığı kaldı. Ufak oyununa katılıp ona yardım etmekte zarar görmedim. Yarım saat bekledim kapıdan maskeli ve şapkalı birinin girdiğini görünce o olduğunu anladım. " Çok beklettim mi?" " Yarım saat. " Çıkarıp telefonuna baktı. " Sen bana gel dediğinde yarım saat önceydi zaten." " Tamam, uzatma otur! Erken geldim. Ayakta mı bekleyeceksin?" Kafasıyla onaylayıp karşıma oturdu. Etrafa bakıp şapkasını ve maskesini çıkardı. " Pek bir şey kalmamış. Toparlamışsın." Gülümseyerek yüzüne baktım. " Sana yüzüm toparlanınca görüşeceğiz demiştim" gülümseyerek göz kırptı. Yüz hatlarını incelediğim de gayet yakışıklı bir adamdı. Ayrıca giydiği siyah gömleğin iki düğmesini açık bırakması ona çok seksi bir hava katmıştı. " Ne içiyoruz? " Sorusuyla girdiğim saçma düşüncelerin içinden çıktım. " Buzlu Americano?" kafasıyla onaylayıp kendisine de aynısından söyledi. Kahvelerimiz gelene kadar hiç konuşmadık. " Ne oldu? Mesajlarda susmuyordun. Dilini mi yuttun?" Elini kalbine koyup: " Heyecanlandım sanırım ne yapsak?"  Gülümsedi. " Benimle dalga gecmene hala nasıl izin veriyorum" diyerek gülümsedim. " Dalga geçmek değil sadece ne konuşmam gerektiğini bilemedim gerçekten." " Konuşmaya gerek yok hadi şu fotoğrafı çekelim artık." Deyip telefonunu işaret ettim. " Gerçekten değişik bir kadınsın neyse kadraja gir" hem söylenip hem telefonun kamera kısmını açtı. Ben poz verirken dönüp bana baktı.  "Fotoğraf çekiliyoruz biraz gülümse silah zoruyla getirdim sanacaklar" Sitemine tebessüm ettim. "İşte böyle sakin bozma" diyerek fotoğrafı çekti. " İşimiz bitti sanırım" " Dur bari kahvelerimiz bitsin" Sitemini kafamı sallayarak onay verdim. Etrafı incelerken karşıdan gelen adamı görmemle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Gerçekten korktuğum hep başıma gelmek zorunda mıydı? "Jungkook benim kalkmam lazım acil" Endişeyle yüzüme baktı. " Bir şey mi oldu." "Şapkanı ve maskeni bana verebilir misin?" "Gerçekten neler oluyor sevgiline falan yakalanmadık değil mi?" "Saçmalamayı ve soru sormayı kes benim buradan bir an önce çıkmam lazım" Şaşkınlıkla etrafına bakmaya başlayınca saçını çekip masaya çevirdim. " Salak salak etrafa bakma dikkat çekme." Kafasını olumlu anlamda salladı. "Arka kapıdan çık sen seni orda bekleyeceğim maskeni ve şapkanı vereceğim. Bir de fanlarına yakalanmak istemem." Kaşlarını kaldırdı. " Kime yakalandın ve sen niye arka kapıdan çıkmıyorsun." " Ordan çıkamam çünkü masası orada" Dönüp söylediğim yere bakınca tekrar saçını çektim. " Saçımı çekip durmayı kesecek misin?" " Sende alık alık etrafa bakmayı kes! Ayyy beni sinirlendirme" Şapkayı ve maskeyi alıp masadan kalktım. " Arka tarafta bekliyorum." Hızlıca motora binip maske ve şapkayı çıkarıp kaskımı taktım. Arka kapıya geçtim. Gittiğimde beni orada bekliyordu. Maskesini ve şapkasını uzattım. "Teşekkür ederim." "Önemli değil, ama ne oluyor?" Sorar gözlerle bakarken şapkasını ve maskesini taktı. "Heyy sen!!!" Arkama dönüp sesin geldiğine yöne bakmamla motoru çalıştırdım. "Atla!!!" Söylediğimi yapıp hızlıca motora atladı. Hızla oradan uzaklaştım. Sürekli arkamı kontrol ederek neredeyse bir saate yakın dolandım. Kimsenin takip etmediğine emin olduğumda motoru kenara çekip durdurdum. Durdurmamla Jungkook, motordan atladı. " Tanrı aşkına! O nasıl motor kullanmak öleceğim sandım." Ne kadar hız yaptığımın farkında değildim. Ama mecburen sonuna kadar yüklenmiştim. "Kusura bakma! Ama mecburdum." Kaskımı çıkarıp gözlerine baktım. Birden endişenin yerini şüpheli bakışlar aldı. "Nesin sen?Kimdi o adam? Ne diyeceğimi düşünürken bana yardımcı olacak şeyi söyledi. "Sapığın falan mı?" Teşekkürler Jungkook. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Neden şikayet etmiyorsun?" "Bunları sonra konuşsak eve gitmek istiyorum." Kafasını olumlu anlamda salladı. Israr etmeyisine şaşırdım. " Ben buradan bir taksiye binerim. Git ve biraz dinlen, dikkatli ol! Bir şey olursa gelirse falan ara!" İçimden ne kadar kahkaha atmak gelse de kafamla düz bir ifadeyle onayladım. Ne yani gaspçılardan dayak yiyen adam beni karanlık işlerle uğraşan insanlardan mı koruyacaktı? Bir de 'beni ara' diyor. Hızlıca mekana gittim ve olanları anlattım. "Nasıl bir saçmalık yaptığının farkındasın değil mi ?" Axel'i nadiren böyle sinirli görebildiğim için şaşırdım. "Biz onu enseletemeden sen bizi enseletecektin. Şaka gibi... Gerçekten bu nasıl sorumsuzluk? Ya sana bir şey yapsa aklım almıyor." Gonzalezden bu tepkiyi kesinlikle bekliyordum. "Kesin şunu!  bir şey olmadı işte. Ayrıca nereden bilebilirim ben." "Ne zamandan beri bir planı tamamlamadan dışarlarda rahat rahat geziyoruz? O içeri girmeden bu rahatlık ne? Üstelik yüzünü gördü. " "Yeter artık Gonzalez! Tamam anladım. Özür dilerim, ben eve gidiyorum. Axel, arabanın anahtarını ver! Benim motoru da imha ettir el altından." Hızlıca mekândan çıkıp arabaya bindim kesinlikle haklıydılar. Bu sorumsuzluktu ve bunu ben yapmıştım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD