Rojda, kahvesinden son yudumu aldıktan sonra fincanı masaya bıraktı, sesi artık yumuşak değildi. İç çekti, gözlerini Narin’e dikip yavaş ama sert bir tonda konuştu: “Demek kartlar açık olsun diyorsun Narin?” Kelimeler ağızdan değil, doğrudan göğsünün ortasından çıkıyordu sanki; içindeki sabrın artık son halkası da kırılmıştı. Narin, sandalyesinde hafifçe öne eğildi, bakışlarını Rojda’nın gözlerine kilitleyerek başını hafifçe yana eğdi. Gözlerinin içi ciddiyetle daralmıştı, sesi sakin ama dolu doluydu: “Evet, Rojda. Ben arkadan iş çevrilmesini sevmem. Neyse mesele, açık açık konuşulsun. Kimin ne sorunu varsa yüz yüze çözülsün. Biz burada çocuk oyunu oynamıyoruz.” Rojda bir an durdu, sonra dudaklarını sıkarak dişlerinin arasından iç geçirdi. Sandalyenin sırtına yaslandı, bir bacağını diğer

