Gecenin karanlığı konağın arka tarafındaki bodrum katını daha da sessiz ve soğuk hale getiriyordu. Rojda, etrafına dikkatlice bakarak ağır adımlarla kilere indi. Zihni dağınıktı, yüzüne yerleşen gerginlik gözlerinden okunuyordu. Kalbinde bastıramadığı bir öfke ve kırılmışlık vardı. Her şey planladığı gibi gitmiyordu ve bu ona kendini güçsüz hissettiriyordu… buna tahammülü yoktu. Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı, sonra yavaşça açtı. İçeri girdiğinde loş lambanın altında Cüneyt’i gördü. Cüneyt, sırtını duvara yaslamış, sigarasından bir nefes çekmişti. Yüzünde alaycı bir tebessüm vardı. Rojda’nın geldiğini duydu ama gözlerini kaçırmadı. Rojda içeri girer girmez, içerideki eski ahşap kutulardan birine aniden ayağıyla vurdu. Kutudan gelen gürültü odaya yayılırken ağzından öfkeyle

