Güneş, başının içinde ki ağrıyla birlikte gözlerini bulanık bir karanlığa açtı. Göz kapakları ağırdı. Zihni sisler içindeydi. İlk fark ettiği şey, hareket halindeki bir arabanın arka koltuğunda, vücudunun tuhaf bir şekilde sıkışmış ve kıpırdayamaz halde olduğuydu. Elleri bileklerinden sıkıca bağlanmış, ayakları hareket etmeyecek şekilde sıkıştırılmıştı. Ağzını kapatan kalın bir bant, nefes almasını zorlaştırıyordu. Göğsü hızla inip kalkarken, başına gelenleri anlamaya çalıştı. Birkaç saniye içinde Vedat’ın yere düştüğü an gözlerinin önüne geldi. O anın şokuyla içinden bir çığlık yükseldi ama sesi boğazında düğümlendi, dudaklarının üzerindeki yapışkan bant buna izin vermiyordu. İçindeki panik, hızla damarlarında dolaşıyor, kalbinin ritmini bozuyordu. Onu nasıl kaçırmışlardı? Arabaya nası

