“Ciwan ah.”
Yemekten zevk aldığı bir yemeği yiyormuş gibi ses çıkartıp aç bir kurt gibi boynumda bulduğu ilk noktayı öpmeye devam ederken titreyen ellerimi beline atıp ıslak gömleğini avuçlarımın içine aldım, sıktım. Dudakları etime kızgın bir mühür gibi yapışmış yakıyor ve acıtıyordu. Çok geçmeden acıttığı noktada dilinin yumuşaklığını ve ıslaklığını hissettiğimde inleyerek suyun içinde çırpındım. Ciwan diliyle tenimi yalayıp kulağıma doğru gelmeye başladığında ise kısık kısık inleyip adını fısıldadım.
“Ciwan…”
“Bete nabe.” Kulağıma boğuk kalın sesiyle fısıldadığı kelimeler göğsümü sıcak bir hisle kapladı ısıttı.
(*Sensiz olmuyor.)
Bensizlik canını yakacak kalıbından çıkartacak canına tak etmişti. Kulağıma çarpan nefesiyle bütün tüylerim ürpermiş suyun içindeki bedenim yeni bir a
