“Kırgın.”
Keyifli Okumalar!
"Tahminimden çok yakınsın olmalısınız " dedi adam kadın düşüncelere dalmışken. Kimden bahsettiğini anlamayan kadın ona baktı.
"Kimle? Sadıkla mı?" diye sorsa da cevabını kafasını evet anlamında sallayarak tebessümle verdi.
“Peki eski kocanız?” diye soran adamın sesi sertleşmiş, yüzü eskisinden de soğuk ifadeye bürünmüştü. Sorduğu sorudan sonra yüzündeki tebessüm solan kadın
“Eski kocam?” diye karşılık verdi. Kadın gelecek darbeyi karşılamak için gardını alan savaşçı gibi yerinde dikleşerek kahve kupasını sehpaya bıraktı.
“Siz eski kocanızla öpüşecek mesafede mi tartışırsınız?” diye soran adam da kupayı sehpaya bırakmıştı. Genç kadın ağrıyan göğsünü ovmamak için kendini zor tuttu. Sakin hareketle ayağa kalktı. O kalkınca sevdiği –az önce kalbini kıran – adam da kalkmıştı.
“Belki de kahve iyi bir fikir değildi.” dedi. Sesi istediği gibi mesafeli çıkmıştı. Adam onunla aynı fikirdeymiş gibi kafasını salladı. Oturduğu koltuktan kalktı.
“Kahve için teşekkür ederim Leyla Hanım.” diyerek balkondan çıktı. Kapının açılıp kapanma sesini duyunca koltuğa çöken kadın onu geçirmediği ve kovduğu için kendine kızdı.
“O senin sevdiğin adam aptal. Yıllardır kokusu ile yetindiğin adam evine geliyor sen kalkıp onu kovuyorsun. Bravo sana Leyla! Vallahi bravo” diyerek kendine alkış tuttu. Sesinde kendine ve Ertuğrul`a duyduğu öfke vardı. “Ama hak etti o da canım. O kadar kırıcı konuşmasaydı benimle. Hem sen istediğinle gez toz, ben eski kocamla tartışınca sorun olsun öyle mi?” diye söylenerek ayağa kalktı. Aklına yeniden o sarışın kadınla restoranda karşılıklı konuştuğu birkaç saniye – buluşmanın sonuna denk gelmişti kesin – sonra ayağa kalkması ve o kadının sevdiği adama sarılması gelmişti. Onları öyle görünce direksiyonu parmak boğumları beyazlayana kadar sıkmasını hatırlayınca aslında bu öfkesinin sebebinin az önce duyduğu kırıcı kelimelerin değil o sahnenin olduğunu idrak etmişti.
Kimdi o kadın? Ertuğrul ile ne ilişkisi vardı?
“Sana ne kızım? Kimse kim.” kendini paylayarak balkondan çıktı ve odasına gitti. Soyunarak banyoya girdi ve duşunu aldı. Aklında adamın keskin bakışları, kalın, yumuşak ama mesafeli sesi varken onu düşünmemek zordu fakat o dayanabildiği kadar dayanmaya kararlıydı. Duştan çıktıktan sonra saçlarını kurulayıp düzleştirdi. Üzerine kot pantolon, örme siyah kazak giyindi. Telefonunu da alarak evine şöyle bir göz gezdirdi. Acıkmıştı ama karnını doyurmamıştı. Akşam yemeğini Aynur`larda yiyecekti. Son kez aynada kendini inceledikten sonra odasından çıktı. Hole gelerek botlarını giydi. Demin çıkardığı deri ceketini yeniden giyerek evden çıktı. kapıyı çekerek kilitlenmesini sağladıktan sonra karşı dairenin kapısına baktı. Muhtemelen evdeydi. Büyük ihtimal kendine kahve yapmış gazete okuyordu. Ya da sadece oturuyordu.
Kendisine kırgın mıydı?
Düşüncesine güldü kadın. Kırılmak ve Ertuğrul Kasımoğlu? O adamın duygularının varlığından bile emin değildi. Kafasını sallayarak merdivenleri indi. Çağırdığı taksiye binerek
“Cengaver malikanesine sür Nuri abi.” dedi taksi şoförüne. Nuri uzun zamandır tanıdığı kadına gülümsedi.
“Sürelim bakalım Leyla kızım. Senin arabana ne oldu? Bozuldu mu?” diye sorunca Sadık`ı hatırlayan kadın dişlerini sıktı. O Sadık pisliğinin yüzünden sevdiği adamı evinden kovmuştu.
“Yok bozulmadı. Sadık`ta.”
Kafasını sallayan şoför yola çıktı. Kırk beş dakikaya Cengaver malikanesinin önüne varmıştı. Cengaver malikanesi Aynur`un evlatlık ağabeyi Mehmet Ali Cengaver`e aitti. Mehmet Ali teknoloji aletler üreten markanın sahibi olmanın yanı sıra kafes dövüşlerini organize eden yeraltı Cengaver dövüş kulübünü sahibiydi. Kendisi de o kulübün en kıymetli dövüşçülerindendi.
Evden aldığı parayla taksi ücretini ödedikten sonra malikanenin taşlı patika yolundan ilerlemeye başladı. Saray yavrusu evin önüne geldiğinde zili çaldı. Etrafı saran güvenlik kameralarından zaten onun geldiğini çoktan görmüşlerdi. Bir dakika sonra kapıyı açan ev hizmetlisinin kendisine gülümseyerek onu
“Hoş geldiniz Leyla Hanım.” karşıladı. Aynı karşılığı veren Leyla
“Hoş bulduk Marina. Çete evde mi?” diye sordu.
“Yarım saat kadar önce geldiler hastaneden efendim. Evdeler. Buyurun içeriye. Kapıda kaldınız.” diyen Ukrayna kökenli Marina`nın aksanı ona birini hatırlatınca yüzünü buruşturmamak için kendini zor tuttu. Eğer ki yaparsa, Marina`nın yanlış anlama olasılığı yüksekti.
Eve girdikten sonra ezbere bildiği merdivenleri tırmanarak uzun koridorda yürüdü. Sondaki odanın önünde durdu ve kapıya vurarak çocuk şarkısı Arı Vız Vız`ı çaldı. Bu küçüklerle arasında bir oyundu ve onlar bu oyunu çok seviyorlardı. Kapı sesini duyunca odada çığlık sesleri yükselince kalbi mutlulukla doldu. Bugün yaşadıklarını ona unutturacak kişiler içerideydi. Kadın onlara kavuşmak için acele ediyordu. Kapıyı aralayarak içeri girdiğinde Melinay sahibini görmüş küçük kedi yavrusu gibi onun üzerine atladı. Dengesini zor sağlayarak onu kucağına alan Leyla kahkaha atıyordu.
“Leyla teyzeee” diyerek ona sarılan Melinay`ı öptü.
“Melinay`ım. Nasılsın?”diye sorunca geri çekilerek yüzüne bakan kızın kocaman yeşil gözleri parladı. Küçük parmakları ile arkasında duran yatağı gösterdi.
“Miran ayağını incitti.” dedi. Bu onun tabirince kardeşim iyi değilse ben de değilim demekti. Leyla dayanamayarak küçük kızı öpücüklere boğdu. Bunu yaparak boğazına yapışan düğümü yutmak için zaman kazanmak istiyordu. Saatler önce unuttuğu tartışma aklına gelince göğsü daraldı.
Benim hayalimi kurduğum kız çocuğuna sahip olması yetmiyormuş gibi gitmiş bir de hayalimdeki kızımın adını da başka kadından olan kızına vermiş. Adi herif!
Karşı komşusu zihnini meşgul edince onu unutmuştu fakat şimdi bu iki meleği görünce gerçek tokat gibi yüzüne çarpmıştı.
“Leyloş teze”
Kendisine seslenen Miran, Melinay`ı yere bırakıp ona yaklaşmasına neden oldu. Küçük bedenini dikkatle yataktan çekerek sardı. Miran`ın masum kokusu ciğerlerine dolunca gözyaşlarını tutamadı. Pelteye dönmüş bedenini kucağında Miran`la yatağa atarak onu göğsüne daha sıkı bastırdı. Bu iki meleğin ikisini de seviyordu fakat Miran`ı ikizinden biraz fazla seviyordu. Melinay hayat dolu, cıvıl cıvıl, Miran ise annesiz olmanın mahzunluğunu üzerinde taşıyan bir çocuktu. Kardeşi gibi yeşil gözlerinin derinlerinde hep bir keder, özlem vardı. Yaşından da büyük düşünüyordu Miran. Akıllı ve usluydu. Hayatta en çok sevdiği kişi ise elbette babasıydı.
Mehmet Ali Cengaver.
Mehmet Ali onlara annesizliklerini asla hissettirmemiş çok güzel şekilde büyütmüştü.
Melinay da ağlayan Leyla`nın yanına ilişerek beline sarıldı. Miran yine yaşından beklenmeyecek şeyi yaparak ağlayan teyzesinin yanaklarını kurulayıp saçlarını okşadı.
“Ağlama Leyloş.” dedi güzel sesi ile. Bu onun daha fazla ağlamasına neden olmuştu. Kalbi sevgiyle çalkalanırken yaşlı gözlerle gülümsedi.
Bir süre çocuklara sarılan kadın rahatladığını hissederek derin nefes aldı. Peçete getiren Melinay`a gülümseyerek aldı ve gözlerini kuruladı. Kafasını kaldırarak deminden beri varlığını hissettiği kişiye baktı. Heybetli görünüşü, dik duruşu ona bakana güven veriyordu. Nitekim Leyla o güveni dibine kadar hissediyordu.
“Mehmet” dedi pürüzlü sesle.
“Nasılsın?” sorusuna kızarık gözlerle gülümseyen kadın
“Gördüğün gibi.” dedi.
“Leyloş ağladı baba.” dedi Miran üzgün sesle. Mehmet Ali yatağa yaklaşarak oğlunu kucağına aldı. Kara saçlarını okşayarak yanağını öptü. Miran babasının boynuna sıkıca sarıldı.
“Babaya anlatacak yeni hikayen var mı oğlum?” diye sordu. Sesindeki sevgi Leyla`ya babasını hatırlatmıştı. Bugün onunla konuşmamıştı. Akşam eve gidince babasına telefon etmeyi aklına not etti.
“Var babacım. Odana geçelim mi?” sevinçle konuşan Miran Leyla`ya kısa bakış attı. Onu bu yüzden seviyordu işte. “Görüşürüz Leyloş.” dedi ve avucunu öperek öpücüğünü havadan genç kadına fırlattı. Leyla gülerek öpücüğü havada yakaladı ve kalbine bastırdı. Melinay da kollarının arasında dönerek onun yanağını öptü. Sonra yataktan inerek babası ile kardeşinin peşine takıldı. Onlar çıktıktan sonra içeri giren Aynur peşinden birini çekiştirerek odaya soktu. Sadık suçlu çocukları gibi süklüm büklüm halde ona yaklaştı. Onu görünce ayağa kalkan Leyla bir iki adım atarak önünde durdu.
“Özür dilerim Tombişim. Kapıda kalmana neden oldum.” dedi Sadık. Sesindeki suçluluk kadının kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
“Kapıda kalmadım.” dediğinde kafasını kaldırıp şaşkınlıkla yüzüne bakan Sadık
“Nereye gittin?” diye sordu.
“Evime. Senin yüzünden sevdiğim adamı evimden kovdum ben.”
Duyduklarından sonra Sadık`ın yanı sıra Aynur da şaşırmıştı.
“Sevdiğim adamı kovdum derken?” Aynur kısık gözlerle kendisine bakarken Leyla geri giderek yatağa oturdu. Onlardan kaçışın olmadığını ve kendisinin de anlatmak istediğinden her şeyi dostlarına anlattı.
“Adam Türkçeyi aksanlı konuşuyor.” diyerek kendi kendine gülümseyen Leyla bugün yaşadıklarını anlatmayı yeni bitirmişti. Yanında oturan Aynur elini kavradı. Sedat ile aralarında geçenleri dinlerken ona az sövmemişti. Leyla Ertuğrul`un oraya nasıl geldiğini de öğrenmişti. Aynur kendisiyle konuştuktan sonra Sadık`a `Sedat sette. Git ablamın yanında ol` diye mesaj atmıştı. Sadık da mesajı aldığında Ertuğrul yanındaydı. Aldığı ithal kahvenin diğer kutusunu komşusuna götürmüş biraz sohbet etmişlerdi. Daha çok Sadık konuşmuş Ertuğrul dinlemişti.
Sadık`a mesaj geldiğinde heyecanlandığı için ne olduğunu sorunca `Leyla`nın yardıma ihtiyacı var` demişti. O da kendisinden beklenmeyecek şeyi yaparak onu sete götürmeyi teklif etmişti.
Sadık`ı dinledikten sonra kadın emin olmuştu. Allah onu mükafatlandırıyordu. Çektiği acılar yüzünden kendisine acımıştı.
“20 yıl Rusya`da yaşayan ve o yıllar içinde hiç Türkçe konuşmayan birinin aksanlı konuşması normal.” dedi Sadık. Sesinde hâlâ mahcubiyet vardı. Konuşmaya devam ederken gülümsedi. “Bazen Türkçe kelimeleri bulamayıp Rusça söylüyor. ”
Aşkla gülümseyen kadın zamanında Rusça öğrendiği için kendisi ile gurur duydu.
“İstediği zaman çok da kırıcı olabiliyor ama.” diyerek gözlerini kısan Aynur`un aklı konunun başka tarafındaydı. “Başka adam sana Sedat ile ilgili öyle şeyler söylese kıskanıyor diye düşünürüm ama konu Ertuğrul Kasımoğlu. O adamın duygularının varlığından bile şüpheliyim.”
“Başka şeyden konuşalım. Çete üyeleri nerede?” diye soran kadın özlemini bastırmak için konuyu değiştirdi. Onun bu girişimini anlayışla karşılayan arkadaşı
“Ali`m ile kış bahçesindeler.” dedi.
“Yemeği de orada yiyelim mi?” Sadık`ın teklifi iki kadının da hoşuna gitmişti. Aynur gülümseyerek telefonunu çıkardı ve Marina`yı arayarak ondan masayı kış bahçesine kurmasını istedi. Akşam yemeğini yedikten sonra geceye kadar oturduktan sonra arkadaşları ile vedalaşan Leyla ve Sadık birlikte evlerine geldi. Arabayı otoparka bıraktıktan sonra yukarı çıkan ikili sahanlığa geldiklerinde Leyla
“İyi geceler Sadık” dedi. Sadık ona yaklaşarak şakağını öptü.
“İyi geceler canım”
Kadın gülümseyerek evine girerken gayri ihtiyarı olarak karşı dairenin kapısına bakmıştı. Evde miydi? Eğer bir tahkikat yapmıyorsa muhtemelen evdeydi. Kafasını sallayarak evine girdi. Kapıyı kilitleyerek deri ceketini, ayakkabılarını çıkardı. Odasına giderek üzerini değişti. Doğrudan geceliğini giyinip saçlarını toplayan kadın banyoya girerek dişlerini fırçaladı. Sonra orada işlerini hallettikten sonra elini yüzünü yıkayıp çıktı.
Ertesi gün akşam üzeri işten dönen Leyla`nın yanında Aynur da vardı. Birlikte merdivenleri tırmanırken şu an yazdığı kitap hakkında konuşuyordu. Aynur Sadık gibi ekonomist olduğu halde edebiyata ilgi duyduğu için Leyla`nın kitaplarına editörlük yapıyordu.
“Kitap bitinceye kadar katilin kim olduğunu söylememene gıcık oluyorum abla.” diye veryansın eden arkadaşına gülümsedi. Yazmaya devam ettiği yeni kitabından bahseden Aynur hikayede kaçırılarak öldürülen küçük kızın katilinin kim olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Öğrenemeyeceğini, boşa çaba harcadığını elbette biliyordu. Kadının evinin olduğu ikinci kata az kala merdivenlerin başında görünen adam kadının hafif sendelemesine neden olmuştu. Ona bakmamak için bakışlarını kaçırmaya çalışsa da olmuyordu. Aynur koluna girerek onu kenara çekti ve komşusunun yanından geçmesine fırsat verdi. Yanlarından geçen adam kadına bakarak başını hafif eğdi. Bu onun yıllardır selamlaşma şekliydi. Düne kadar bu selamlaşmaya alıştığını düşünen Leyla, onun aksanlı konuşmasını, kadife sesini duyduktan sonra yetmediğini düşündü.
İlk kez gizli saklı değil doğrudan gidişini izlemeye koyuldu. Nasılsa adamın onu fark ettiği yoktu.
“Keşke hiç konuşmasaydık seninle. Kokunla yetinseydim sadece.” dedi arkasından. Adamın dairesinden çıkarak merdivenlere giderken arkasında bıraktığı kokusunu soludu.
“Seni üzdüğü için ona kızgınım ama bazen diyorum ki, acaba aşkını ilan etseydin ne olurdu? Nasıl tepki verirdi?” diyen Aynur`a baktı Leyla. Kapının önüne varmışlardı.
“Ona aşkımı ilan edersem tepkisi ne olur biliyor musun?” dedi ve kendi dairesinin kapısını açtı. İçeri girdikten sonra Aynur
“Ne olur?” diye sordu. Yüzünde acı bir gülümseme beliren kadın anahtarı askıya astı.
“Az önce verdiği selamı esirger benden. Gözüme bile görünmez. Kayanın bile sertlikte bir sınırı var onun sabrının ve iradesinin sınırı yok. Benim için kendini yok eder canım arkadaşım. Anladın mı şimdi?”
Arkadaşının sesindeki ümitsizlik Aynur`un içini dağladı. Dört sene önce onun bu daireye taşınmasına kendisi sebep olmuştu. Çok ısrar etmişti bu daireyi alsın diye. Nereden bile bilirdi ki, bu dairenin karşısında meşhur eski Cinayet Büro Amiri Ertuğrul Kasımoğlu`nun yaşadığını.
“Sevdiğin adamın ismini bile zikir etmiyorsun. Ona ya dedektif ya da sadece o diyorsun. ” konuyu başka yöne çekse de içerik aynıydı.
Leyla çıkardığı kırmızı paltosunu portmantoya astı. Aynısını Aynur da yaptıktan sonra birlikte salona geçtiler. Kadın, şifonyerin üzerine bıraktığı lastik tokasını alarak beline kadar gelen uzun saçlarını topuz yaptı. Aynur mutfağa geçerken o da odasına girerek üstünü değişti. Bordo renk örme elbisesini giyerek odasından çıktı. Banyoya girerek ellerini yıkayıp makyajını çıkardıktan sonra mutfağa girdi. Mutfağa girdiğinde Aynur büyük kupalara kahve koyuyordu. Kahvelerin yanına eve gelirken aldığı lokumları tabaklara dizerken arkadaşına kısa bakış attı. Çok sevdiği arkadaşına giyindiği bordo renk deri kemerli örme elbise çok yakışmıştı. Elbiseyi giyinirken topuzundan çıkan saç tutamları kadına doğal güzellik vermişti. Arkadaşı kendini güzel bulmasa da o güzel buluyordu. Ve bunu her dile getirdiğinde Leyla gülüyor ardından `Beni sevdiğin için sana güzel görünüyorum can tanem` diyordu. belki de öyleydi ama Aynur için Leyla en güzel kadındı. Leyla için de kendisinin güzel olduğu gibi. Leyla onun bakır renkli sağlıklı, uzun ve güzel saçlarıyla oynamayı seviyor ve onların çok güzel olduğunu söylüyordu. Leyla`nın saçları ile oynarken hissettiği şeyler aklına gelince kalbi sıkıştı. Aklına gelen anıları zihninden kovarak gülümsedi.
“Buyurun yazar hanım, kahveniz.” diyerek onu masaya davet etti. Leyla gülümseyerek onun karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu.
“Teşekkür ederim.” dedi kahve kupasını kendine doğru çekerken. Aynur kahvesinden bir yudum alarak onu dikkatle inceledi.
“Bence sen evde işe giderken giyindiğinden daha güzel ve şık giyiniyorsun. Bunu neye borçluyuz acaba?” diye sordu. Kaşları hafif kalkan Leyla sorusunu cevapladı.
“Evde elime geçeni giyinmeyi sevmediğimi biliyorsun can tanem.” Cevabını tatmin edici bulmayan Aynur `hıh` diye ses çıkardı.
“Evdeyken karşı komşu ile karşılaşırsam güzel gözükeyim diye böyle giyiniyorum demiyor da.” diye laf sokan arkadaşından tam da beklediği tepkiyi almıştı.
Kahve kupasını masaya bırakarak “Her seferinde konuyu evirip çevirip o adama getirme yeteneğine hayranım doğrusu.” Biraz düşünüp devam etti. “Belki de haklısın. Kalbim o kadar uzun zamandır ümitsizce o adamı seviyor ki, benden habersiz bilinçaltımla işbirliği yapmış olabilir.” dedi. İtirafı karşısında azıcık afallayan Aynur uzanarak onun elini tuttu.
“Yıllardır gözümün önünde eriyorsun abla. Tüm bunlara sebep olduğum için üzgünüm.” dolu dolu gözlerle söylediklerine titreyen sesi eşlik etmişti. Leyla avucundaki eli sıkarak gülümsedi.
“Sakın bunun için üzülme bir tanem. Kaç kere dedim sana, ben senin sayende aşkın ne olduğunu öğrendim. Kalbimi saran bu aşk yüzünden yazdığım kitap şu an çok satanlar listesinde. Bunun için sana teşekkür etmem gerek.”
İki yıl önce polisiye romanlarının aksine yazdığı imkansız aşk hikayesi Suskun Aşk tanıtımdan sonra daha ön siparişteyken tükenmişti. Hikayedeki kadın karakter kendisi erkek karakter ise sevdiği adamdı.
“Keşke ne kadar şanslı biri olduğunu bilsen Ertuğrul efendi.” diyerek abartılı bir şekilde iç geçiren Aynur genç kadının kahkaha atmasına neden oldu.