BÖLÜM 5 - GÖĞÜMÜ MAVİYE BOYA?

1205 Words
“Çünkü, Minel’le ilk karşılaşmamız değil bu. O hatırlamıyor ama bu üçüncü karşılaşmamız. “ “Nasıl yani?” “Neyse sonra konuşulur bunlar..” ucunu açtı Yüzbaşı, daha kendi kafasında bir şeyler netleşmemiş iken şimdi nasıl, nereden başlayacaktı açıklamaya.. Önce kendi anlayacaktı.. Önce kendi çözecekti.. sonra.. Kendi işini her zaman kendi yapmaya alışmış biri için bu çokta zor değildi. Bu sefer öyle olmayacaktı, arkadaşlarının desteğine yardımına ihtiyacı olacaktı Yüzbaşının O günü orada bitirdi kızlar ve ardından etrafa hafif bir göz gezdirerek karargahtan ertesi günün sabahında ayrıldılar. Minel’in aklı o askerde kalmıştı, bir kere daha gece karası gözlerine bakmak istemişti. Bir kere daha sert çehresini görmek, incelemek istemişti. Ve sanırım bir kere daha kokusu hissetmek istemişti. Göremedi ve arabada hareket etmişti zaten. *** “Her şeyi aldın mı Sanem?” “Evet Mineeelll, evet evet evet, kaç kere sordun saydın mı?” “Napıyım Sarı, yolumuz uzun evi kapatıyoruz. Yola çıktıktan sonra ya tuvalet için durduracaksın arabayı ya da şunu mu unuttum bunu mu unuttum diye durduracaksın” “Bana bak kırmızı kafa, sen asıl yanımıza yolluk aldın mı?” “Gidelim artık Sanem, yeter.” Sanem ve Minel’in en büyük şansları gönüllü olarak gittikleri köyler ve alanlarında ki uzmanlıklar sayesinde görev yerleri çok hızlı belirli olmuştu. Sadece bu da değildi elbette, yazdıkları makaleler önemli vakaları ele alıyor ve ciddi konular üzerinde teoremleri vardı. Alanlarında uzmanlıklarını erken yaşta almışlardı. İkisinin de hayatta yapacak başka şeyleri yoktu, hayalleri dışında.. Doğubayazıt’ta oturacaklara eve varıncaya kadar ayarlamış, görev yapacakları yer ile de görüşmüş ve yerleşmek için bir kaç gün müsaade istemişlerdi sorumlu hekimden. Tam olarak hastane mi, özel bir klinik mi nereye gideceklerini bilmiyorlardı zaten onlar için önemli olan şey köy halkı ve çevre köyde ki çocuk, yaşlı, hasta ve hamile insanlardı. Biraz araştırmalarının sonucunda bu bölge de sağlık çalışanların çok az olduğunu görmüşler ve Melis sayesinde bu bölge olması için çabalamışlardı. Ve bir de Serdar amcaları.. Zaten bölge burası olsunda il ilçe çokta önemli değildi onlar için. “Anlaşmamızı unutmadın demi Sanem?” Yavaşça kafasını çevirip inanamaz gözlerle Minel’e baktı, “Şaka yaptığını söyle!” “O günün her dakikasını hatırlıyorum Sarı, soruma cevap ver, seans yok demi?” “Hımm, bak sen her detayını hatırlıyor musun gerçekten?” Çenesine işaret parmağını vurarak kafasını hafifçe havaya kaldırıp düşünür gibi yaparak “meselaaaa gece karası gözler? Ya da dur dur şeyy neydi neydi, hahh doğru o koku..” “Sanemmm!!” Kahkaha atarak valiziyle beraber kapıdan bahçeye adeta uçarak gitti “Ne Sanem ne ne? Üç seans yaptık ve üçünde de aynı konuya döndük, neden acaba?” Kapıdan çıkmadan önce son kez evin içinde iki kez göz gezdirdi Minel, Birincisi bir şey unuttu mu diye kontrol etmek için, İkincisi ise bu evde geçirdikleri zaman. Yeni bir hayat başlıyordu artık onun için, onlar için.. kapıyı çekti, kilidini çevirdi, yedeğini her zaman ki yere koydu, diğerini montunun cebine. Birinci adım, ikinci adım, üçüncü adım, dördüncü adım.. durdu , arkasını döndü , eve uzaktan baktı. Yanında bir hareketlilik oldu. Sanem’e “yeni bir başlangıç için gerekli olan bir şeydi değil mi Sanem?” “Bazen hayatında yeni şeyler için yer kalmayabilir Minel. Mesela acı çektin ve hayatına devam ettin ama hala acını yaşıyorsun. Atamıyorsun içinden. Ancak bu durum seni artık yoruyor ve yeni bir şey gerekli. Onu bitirmek için devam edebilmek için.. hayatında yeni bir duyguyla tanışabilmek için, yeni bir şey yaşamak için seni tüketen şeyi bitirmen gerekir. Bu da öyle bir şey.” “Bu bitmedi ama Sanem, sadece orada duruyor, sadece görmemeyi tercih ediyoruz şuan” “Hayır canım, bu devam ediyoruz ve yerine yeni bir şey ile döneceğiz, o yüzden bekle ve gör diyoruz.” Sanem’e yan bir bakış atarak, “Sanem anlaşma diyorduk?!” Bir anda ortamın havasını değiştirdi Minel, “Tamam tamam kızma, hatırlıyorum elbette, kendi iç dünyanla olan savaşına girmeyeceğim, seni tetikleyen şeyi bulman için seni kendinle bırakacağım. Taa kiii bu durumu aşamadığını görene kadar, aksi durumda ilaçsız tedavim devreye girer. Net.” “Anlaştık. Hazır mıyız o halde?” “Gidelim kırmızı kafa, bekle bizi Doğubayazıt, Minel ve Sanem geliyorrr” Kahkaha atarak arabanın yanına koştular, serüven başladı, iki arkadaş bir takım mücadeleden sonra güzel bir kararla yolculuğuna başladı. ** “8 saat oldu, acıktımmm” “Ya saçmalama Minel, yarım saat önce dinlenme tesisinde aç değilim dedin” “Ya napıyım, napıyımmm? Mide bu o an aç değildi, şimdi açım diye sinyaller gönderiyor beynime” “O midene söyle daha çok yolumuz var, git arkadan kraker mraker bişeyler ye, sustur mideni” “Off, hayır ya!” Söylene söylene hem çubuk kraker yiyor hemde Sanem’e söyleniyordu Minel. “Hayır anlamıyorum kırmızı kafa, hem bu kadar çok yiyip hemde kilo almıyorsun, tamam spordur detokstur falan yapıyorsun ama yani bu da çok değil mi be arkadaşım?” “Bak çiçeğim sana bu işin sırrını vereyim olay-“ “Ay tamam sus sus, çok su içmek falan filan diyeceksin, unuttun sanırım bende doktorum, alakası yok.” “Neymiş o zaman?” “Sen sağlıklı ve düzenli beslenmek ve hızlı metabolizma diye bir şey duydun mu?” “Evet ve sanırım konu kapandı, çünkü ileride tesis var dur hemen, daha fazla dayanamayacağım.” “Off, iyi tamam sonra direksiyona sen geç bende biraz dinleneyim olur mu?” “Olur canım olur, yeter ki yemek yiyelim.” Tebessümle indi arabadan Sanem, Minel’e bazen yetişemiyordu o aklından neler geçiyor nerede ne yapacak kestiremiyordu. Ama kendisi öyle değildi, sinirlenince, üzülünce, mutlu olunca vereceği tepkiler belliydi. Uzun sarı saçları, ela gözlü, 1.70 boyunda buğday tenli kendisine tamamen ters bir mesleği olan psikiyatrist. Hayalperest ve heyecanlı biriydi. Zaten sinirlenince hemen kırmızı olan suratından vereceği tepkiyi anlardı Minel. Minel ise kızıl, kıvırcık saçlı, beyaz tenli ve çilleri olan ela gözlü, gözlerinin rengi güneşte ve kıyafetine göre değişen, 1.65 boyunda genel cerrah. Aklında ve içinde neler yaşadığını kimse bilmez, Sanem haricinde, ancak dışarıdan bakan biri için neşeli ve dobra kişiliği olan hırslı bir doktor. Dobralığı patavatsız değil de dürüstlükten gelir. Haksızlığa asla tahammül edemez, karşısında ki kişiye göre kurar cümlelerini. Sanem ve Melis’in en muzdarip olduğu konuydu bu zaten. Bu kız ne ara düşünüyor ne ara cevabını buluyor ne ara filtreden geçiripte ne ara o kelime dağarcığından dışarı süzülüyordu cevaplar anlamış değillerdi. “Et mi o?” “Minel, saçmalama orada yersin, yolumuz uzun” “Asıl sen saçmalama, doğudayız farkında mısın? Geldiğimiz yerde ki et çeşitlerin daha fazla alternatif var burada ve ben açım.” “Hayır, şuradan hafif bir şeyler ye, söz sana gittiğimizde güzel bir yemek ısmarlayacağım. Geç olmadan gidelim.” “Neden? Saat daha erken” “Evet yavru kuşum erken ancak yerleşme sürecimiz ve ev sahibiyle görüşme sürecimizide dahil edersek, ha bir de göreve başlayacağımız günü de hesaba katarsak bugün bu işleri bitirmemiz gerekiyor. Ve ve bizim bir an önce orada olmamız lazım.” “Tamam haklısın, yanımıza alalım biraz da su alalım” “Kıyamam sana, ama söz. Hadi artık” Yolculuğa devam ettiler. Radyoda Mavi Türkü çalmaya başladı. Bırak el ne derse desin Doğru yalan söylensin Bırak el ne derse desin Doğru yalan söylensin Senin sesine benzesin Sözümü maviye boya Sesin sesine benzesin Sözümü maviye boya Yeni bir karar vereceklerinde, yeni bir şey yapacaklarında hep bu türküye denk gelirlerdi. Bu türküde bir gizem vardı, ansızın çıkardı karşılarına. Tesadüf mü değil mi bilmezlerdi ama duyduklarında hep mutlu olurlardı..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD