PARS İçimde yanan ateşi tarif edecek kelime yoktu. Ellerim titriyordu. Öfkeden. Çaresizlikten. Kemiklerimin kırılmasına ramak kalana kadar yumruklarımı sıktım. ‘Bir şey yapma,’ diyordu ya, taş olup tüm Urfa'nın üzerine yağmak istiyordum. Ben bu dünyada onun gölgesi olmak için vardım. Canı acımasın, korkmasın, gözünden tek damla yaş düşmesin diye. Ama beceremedim. Kardeşimi koruyamadım. Onu parçaladılar. Şimdi o susuyor, ben yanıyorum. O içine gömüyor, ben patlıyorum. Bu öfke nereye gider, bilmiyorum. Birini öldürsem diner mi? Onu bu hâle getirenleri tek tek boğsam, gözlerinin içine bakarak canlarını alsam, içimdeki bu lanet susar mı? Yoksa ne yaparsam yapayım, boğazıma düğümlenen o çığlıkla mı yaşayacaktım? Bizi geride bırakmasını, kaçmış olmasına rağmen bize gelmemesini sindiremi

