Çokça sevmek, sonrada çokça üzülmek..
İşte tüm mesele bu..
---------------♡--------------
Adımlarım rektörün odasına geldiğinde geri gitmemek için büyük bi çaba sarfettim.Her ne kadar içerde olacakları tahmin etsem de gidip bizzat adamın ağzından duymam lazımdı.Belki beni okuldan göndermez sadece uyarırdı.Bu sefer ki ihtimal hem bana hem de iç sesime uzak gelmişti.Çünkü nöbetçi öğrencinin yanına gidip büyük bi umutla belki değildir düşüncelerimle sorduğum "sorun ne?" sorusuna bana "bilmiyorum ama içerde bugün gelen iş adamı vardı." Demiş ve bütün belki lerimi yok etmişti.
Rahatlamak amacıyla derin derin aldığım nefeslerde işe yaramayınca korkunun ecele faydası yok düşüncesinin doğruluğunu tasdikleyip hemen kapıyı tıklattım.
İçerden gelen "Gir" sesiyle kapıyı açıp odaya girdim.Gözlerimi etrafta gezdirmeye başlamamla rektörün yüzünde gördüğüm ifade şaşırmama neden oldu.Bu adamın sinirli falan olması gerekmiyomuydu?? Neden yüzüme sanki geliniyle kıvanan bir kaynana edasıyla bakıyodu??
Ne olduğunu anlayamamanın verdiği gafletle bakışlarımı odaya girdiğimden beri asıl bakmak istedikleri yere çevirdiğimde bu yoğunluk artık beni saşırtmaz olmuştu.Sadece tuhaftı.Buz gibi bir soğukluk hakimdi harelerinde.Beni korkutan ise bu adamın bakışlarında ki soğukluğun içimi ısıtmasıydı.
Başımı hemen sabahtan beri gözlerini ikimiz arasında gezdiren rektöre çevirdim.
"Buyrun beni çağırmışsınız".
Sözlerim üzerine sanki kırk yıllık tanıdıkmışız gibi konuşan adama ağzım açık bakmam kaçınılmaz olmuştu.
"Hümacım Emir Bey bana senin ne kadar açık sözlü ve dürüst bi insan olduğundan söz etti.Her yerde senin gibi düşündüğünü cesurca ifade edip yapmacıklığı çıkar yol olarak kullanmayan çok az insan olduğunu söyledi.Ve eğer kabul edersen stajını onların şirkette yapıp eğer iki taraf içinde uygun olursa orda çok iyi bir maaşla çalışmanı istiyor."
Duyduklarımla ağzım açık bir şekilde bakışlarımı Buz adama çevirdim.Evet kesinlikle buz adamdı.Koltuğa rahat bi ifadeyle oturup sırtını yaslamış kollarını bağlayıp benim sanki Evet cevabımdan emin bi ifadeyle yüzüme bakıyodu.
"Böyle mükemmel bi teklifi bana neden yaptığınızı anlayamadım.Eminim okulda benden daha dürüst ve notları daha iyi bir sürü kişi var.Bide bu dediklerinizi bana neden siz söylediniz orasıda kafamı karıştırdı.Emir bey yanınızda.Kendisinin söylemesi çok da zor olmasa gerek."
Rektörün öksürmesi, buz bakışlı adamın dudağının kenarında samimiyetten uzak bi tebessüm oluşması ve benim boğazını kestiğim iç sesim...
Ne yapmıştım yine ben????
Öksürmenin bi işe yaramıyacağını anlayan rektör hızla araya girdi."Hümacım ne diyosun kızım sen? Ha ben söylemişim ha Emir Bey ne farkeder??"
Fark vardı işte.Sonuçta bu teklifi eden Emir Bey değilmiydi??
Aynı ortamda olmamıza rağmen ikinci bi ağız bana samimi gelmemişti.
Düşüncelerimi gözlerimden anlamışçasına konferansta bile ağzını açmayan adam onda garip duran uzun cümleler kurmaya başladı.
"Sorun yok.Zaten bu karakterinden dolayı onu şirkette görmek istedim.Hem kendi kariyeri içinde en iyisi olur.Hemde onun için stajda ilerdeki öğrencilik hayatı için para birikimi yapma fırsatı doğmuş olur.Her türlü kaçırmaması gereken bi teklif."
Hey ben burdayım diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.Adam resmen küstah bi ifadeyle rektöre dönmüş ben burda yokmuşum gibi konuşuyodu.Adeta imalı imalı sakin olun böyle bi teklifi asla kaçırmaz diyordu.Sinirimden elimi yumruk yaptım.
"Kabul etmiyorum."
Ortama bomba gibi düşen cümlem kendi aralarında sessiz bi anlaşma yapan bu adamları afallatmıştı.
Rektör sen ne diyosun ifadesiyle suratıma bakarken Emir denen adam.....
Yine boş bakıyodu.Sadece bu sefer sanki hafiften bakışlarına şaşkınlık serpişmişti.Oda o kadar kısa sürdü ki ister istemez göz yanılmasımıydı acaba diye düşünmeye başladım.
"Ama bu çok iyi bi fırsat senin için Hüma.Kabul etmemenin nedeni ne onu anlayamadık."
Bence anlayamayan sadece sensin dememek için zor tuttum kendimi rektöre karşı.Zira Emir denen adam sanki her gün bu teklifi ediyomuşta hergün red cevabı alıyomuş gibi rahattı.
Konuşmama fırsat vermeden ayaklanan buz bakışlı adam rektöre döndü.
"Kendisi bilir.Bizde teklif var ısrar yok.Eğer fikrini değiştirirse sizden bana ulaşır."
Hızlı adımlarla cevabı beklemeden yanıma doğru gelen adamı ilk defa bu kadar yakından inceleme cüretini göstermiştim.Buğday tenliydi.Çıkık elmacık kemiklerinin yanı sıra hafif kirli siyah sakalı ona asi ve ulaşılmaz bi hava katmıştı.Saçlarını kendi haline bıraktığı belliydi.Ama dağınık olmasının aksine insana elini gezdirme hissi veriyordu.
Birden kalbimin yerinden çıkıcakmış gibi hızlı atmasıyla elimi kalbime bastırdım."Kendine gel hüma!! Rabbinin senin için haram kıldığına helalmişçesine bakma rahatlığını sana veren nefsinin ne zamandan beri şeytanın dediğini yapmasına sessiz kaldın."
Sessiz feryadım beni kendime getirmişti neyse ki.Zaten gizemli adamda hemen çıkmıştı da odadan rahat bi soluk vermiştim.Uzun bi bakış değildi benimkisi.Sadece bir anlık gaflet edip neden kalktı diye merak etmiş ve sonucunda kısa bir bakışma gerçekleşmişti aramızda.Kısa ama hafızamda etkisi kalıcı bir bakışma...
Ağzını açmaya hazırlanan rektörü bugün hiç dinleme havamda olmadığımı anlayınca"Efendim eğer diyeceğiniz başka bişey yoksa ben izninizle çıkıyorum" demiş ve hızla odadan çıkmıştım.
Umarım diyeceği başka bişey yoktu...
Okuldan çıktığımda kapının önünde beni telaşlı bi şekilde bekleyen Aslı yı görünce içimden eyvah dedim.Eyvah ki ne Eyvah.Oysa ki ben Aslıya hiç bir şeyi anlatmıcaktım.
Yanına gittiğimde beni telaşlı halinden sıyrılıp ancak farkeden arkadaşım hızla soru yağmuruna başladı.
"Hümaaaa!!!Allah aşkına neler oldu bana hemen anlatıyorsun.Kovdularmı yoksa seni?? Bak bana doğruyu söyle.Senin sınıfına gittiğimde birde ne göreyim sen yoksun.Sınıftakilere seni sorduğumda rektörün seni çağırdığını söyleyince resmen kalbim zonkladı.Kızım hadi konuşsana neden bişey demiyosun?"
Acaba neden bişey demiyodum??
Demiyodum değil resmen diyemiyodum.Çünkü Aslı hiç susmuyodu.Daha konuşacağını anlayınca hızla elimi ağzına bastırdım.
"Biraz sakin ol.Sorun yok valla bak.Gel şu her zamanki kafeye gidelim ben sana herşeyi özetlicem."
Okuldan çıkıp her zaman ki kafeye geldiğimizde her zaman ki masamıza oturmuş benim laflarımı toparlamamı bekliyoduk.Aslının sabrının son demlerinde olduğunu anlayınca hızla bugünü nöbetçi öğrenciden başlayıp odadan çıkana kadar ki yere kadar Aslıya özetledim.
Aslı ise şok olmuş bi ifadeyle yüzüme bakıyodu.Aynı zamanda sakin olmak için derin derin nefesler almaya başlayınca ister istemez kendi sakinliğimi sorguladım.Hayır yani ne yapmıştım ki ben.Bence abartılacak hiç bişey yoktu.Evet evet kesinlikle yoktu.
"Bak hüma şuan çok sakinim gördüğün gibi.Sadece merak ettim yanlış anlama o yüzden soruyorum.Neden böyle bi teklifi kabul etmedin?? Ve en önemlisi neden Emir Kaplana öyle yaptın ??"
Fıtratına ters tepkiler veren Aslı tam beni şasırtıcağını zannettiğim anda hızla ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
"KIZIM SEN DELİRDİN Mİ??NE DIYE ADAMA KAFA TUTUYOSUN??"
Kafede haliyle bütün gözler bize dönmüştü.Birde o yetmiyormuş gibi garson gelmiş hiç durmadan "Ne alırdınız??" diyordu.Aslı da o sinirle adama dönüp "Zıkkımın kökünü" deyince telaşla araya girdim.
"Kusura bakmayın.Arkadaşım bugün biraz gerginde siz bize iki orta kahve getirin."garson da neyseki bugünün gerginliğine gerginlik eklememiş anlayışla başını sallayıp siparişlerimizi getirmeye gitmişti.Bu sefer ben Aslıya sinirle dönüp söylenmeye başladım.
"Ne diye bağırıyosun Aslı Allah aşkına?Senin yüzünden herkes bize baktı.Hem garsonun ne suçu vardı?
Bu sefer sakinleşip yerine oturan Aslı sıkıntıyla şakaklarını oğmaya başladı.
"Keşke başkalarını düşündüğün kadar biraz da kendi istikbalini düşünsen."
"Ne alakası var Aslı.Adamda hoşuma gitmeyen beni rahatsız eden şeyler var.Bi kere neden ben? Neymiş efendim benim açık sözlülüğüm hoşuna gitmiş sence de fazla klişe değil mi??İçimden bi ses bu işte başka bir işin olduğunu söylüyor."
Evet gerçekten de öyleydi.Adam fazla gizemliydi.Belki de sessiz olduğu için bana öyle geliyordu.Ama benim hayatımda belkilere yer yoktu.Zaten ince bi ipin üstünde yürüyordum.Arkam kalem yoktu en önemlisi.
"Tamam seni de anlıyorum ama denemekten ne zarar gelir sonuçta.Hem biraz birikim yapmış olurdun."
Aslının dedikleriyle biraz düşünmeye başladım.Aslında şuan Emreninde benimde istediğimiz tek şey babamın parasını harcamamaktı.Ama...
Amalar çoktu işte.
"Hem herşeyi geçtim kızım biz ateş olsak cürmümüz kadar yer yakarız.Adam zengin , arkası var.Böyleleri psikopat oluyo.Ya seni kafaya dolasa.O zaman ne yapcaz ?"
Yok artık neleri düşünüyodu.O kadar da değil dedi her zaman mantığın yanında olan tarafım.Film mi çekiyorduk Allah aşkına?
Aslıya cevap vermek yerine kahvemden bir yudum aldım.Oda dediklerinin saçma olduğunu farketmiş olucak ki kahvesine odaklandı.Yada benim kayıtsızlığıma karşı başka yapıcak bişeyi kalmamıştı.
Aslının düşünceli haline karşı dudaklarımı araladım.
"Selimimi düşünüyosun?"
Sorumla sanki burda olduğunu unutmuş gibi irkildi ve hemen kendini toparladı.
"Evet." Cevabıyla şaşırmamda kaçınılmaz olmuştu.İnkar etmesini falan beklerdim açıkçası.
"Hayat çok garip değil mi hüma?.Bir zamanlar parmağında ki yüzüğü ikimiz için taksın diye nelerimi vermezdim.Ama şimdi bana hergün aşkını dile getiren adam başkası için bağlılık yemini etmiş.Dil yalan söyler de gözler demi yalan söyler?Ben onun sevgisini gözlerinden ezberledim dilinden değil.Şimdi ise çok farklı bakıyor.Sanki yıllarca bana bugün baktığı gibi bakmış bi kayıtsızlık hakimdi bakışlarında."
Her ne kadar kabullenmiş ve umursamaz gibi görünsede herkes gibi Aslınında duyguları vardı ve bir yerden ister istemez patlak veriyordu.
Onun bu hali iyice üzülmeme neden olurken teselli etmek için dudaklarımı araladım.
"Aslı bazen zaman geçtikçe karakterde değişir.Belki de Selim seni o zamanlar gerçekten seviyodu.Ama suan aranızda o kadar uçurumlar var ki.O seni gerçekten artık hak etmiyor."aklıma gelenle hızla gözlerim ışıldadı.Aslı gittikten sonra Selime dediklerimi duymamıştı.Biraz moralini geri getirir umuduyla Selime dediklerimi anlatmaya başladım.
Konuşmamın üzerinden 5 dakika geçmiş ve Aslı hala daha kahkaha atıyordu.Hadi kahkaha atması neyse de bide gülerken konuşma çabası tuhaf sesler çıkarmasına neden oluyor beni hayattan soğutuyordu.Sonunda sakinleştiğinde konuşmaya başladı.
"Ya Aşağılık Herif nedir??"tekrar kahkaha attığında bu sefer iyice sinirlendim.
"Ne nedir? Allah Allah yaa!Biz kızı düşünüp iki kelam edelim şunun dediğine bak."
Bu sefer kahkahasını yutup konuşmaya başladı.
"Kızım helal valla.Ben bişey demiyorum.Sadece baya şaşırdım.Sen bu aralar benide geçtin."
Bu kız beni harbiden sinir ediyodu.Kollarımı bağlayıp Aslıya trip atma moduna geçtim.Gıcık kız.
*********
Eve geldiğimizde saate baktığımda baya geç olduğunu gördüm.Anlaşılan kafede baya oyalanmıştık.Aslıyla vedalaşıp eve girdiğimde Emre ye seslendim.Sesin gelmemesiyle bi an içime kötü bi his yayıldı.Hızlı adımlarla mutfağa ve salona baktım.Yoktu.Ama pazartesi günleri beni hep karşılardı.Hem vakit geç olmasına rağmen beni hiç aramamıştı.Hızlı adımlarla odasına gittiğimde Emre yi yatağında yatıyo olarak görmek daha çok telaş yapmama sebep oldu.Hasta felan mıydı yoksa ??
Yanına gidip yatağının yanına eğildim.Yanağında gördüğüm morluk afallamama neden olurken içinden Allah im lütfen olmasın diye ettim.Titreyen elimi yanağına götürdüğümde ikimiz içinde can alıcı soruyu sordum.
"E-Emre yanağına ne oldu ablacım?"
Sorduğum soru üzerine geldiğimden beri boşluğa bakan kardeşimin bakışlarında acılı bir ifade belirdi.
"Düştüm."
Yalan söylüyordu.Neden yalan söylüyordu? Oysa ben ona söz verdirtmiştim ne olursa olsun asla yalan söylemiycekti.
"NEDEN YALAN SÖYLÜYORSUN EMRE?BANA DOĞRUYU SÖYLE KİM YAPTI?"
Bağrışım üzerine yatağından kalkıp gözlerimin içine beni ikna etme umuduyla baktı.
"Düştüm diyorum abla.Neden inanmıyosun."
Sözleri bana sanki metrelerce uzaktan geliyodu.Çünkü şuan da aklıma gelen ihtimal herşeyi önemsiz kılmıştı sanki.
"Ba-bam mı?"
Fısıltı şeklinde çıkan cümlem bağrışımdan daha çok etki bırakmıştı ortamda.
Emre gözleri kan çanağı olmuş bi şekilde hiddetle yüzüme bakarken birden bağırdı.
"ŞU ADAMA BABA DEME"
Sıçramama sebep olan Emrenin bağırması değildi.Odaya geldiğimden beri aklıma gelen ihtimalin gerçek olmuş olmasıydı.Emre'ye vurmuştu.Babam Emre'ye vurmuştu.
Zihnimde yankılanan cümleyle gözyaşlarım da akmaya başlamıştı.
Daha 10 yaşındayken babamdan ilk dayağımı sırf Emreyle araları kötü olmasın ondan uzak dursun diye yemiştim.
Babam o sene beni bi kaç kere daha dövmüş her seferinde kardeşimi odaya kilitlemiştim.Benim çocukluğumun katili olsun yeter ki kardeşim babasını iyi tanısın o çocukluğunu doya doya yaşasın diye her gece küçük Hümaona babasının kahramanlık masallarını anlatırdı.
Yaşanmamış ama yaşanmasını çok istediği hikayeler...
Şimdi verdiği bütün mücadele , karşısında hayatta en çok değer verdiği varlığın yanağında ona gülümsüyordu.
"Başaramadın Hüma başaramadın. Küçük kardeşini koruyamadın."