Derdin ilacı değildi zaman...
Çare derdi vereni bilmek,
Ve tekrar tekrar acıttığında,
Neden verdiğini hatıra getirmek..
---------------♡---------------
Hastanenin bahçesi çok mu dardı acaba??
Ben neden nefes alamıyordum.Onu bir kez daha kaybetme korkusumu sarmıştı her yanımı??
Oysa ki ben o kazadan babam sağ salim kurtuldu diye mutlu olduğuma pişman olucak kadar acımasız bir kalbe sahiptim bir zamanlar..Şimdi ne değişmişti de onu yanımda yanımızda istiyordum.
"Onu istiyorsun çünkü onu çok seviyorsun.O senin baban Hüma."
O benim babamdı.Dört harfin içine bir çok anlam sığdıran yüreği kocaman bir adamdı.Küçüklüğümde koruyucum, arkamda dimdik kale , en çok nazımı çeken aslan babam , büyüklüğümde ise en büyük hayal kırıklığımdı.
Ama babamdı işte.
Değişen bişey yoktu aslında.Küçük Hümanın sevgisi hayal kırıklığı olmuştu o kadar.Ama hayat çok kırılmak için fazla kısaydı.
"Allah'ım ne olur gitmesin"
Doktorun söyledikleri kafamın içinde felçli bir ağrı gibi yankılanırken sessiz iç çekislerim sesli hıçkırıklara dönüştü.
"Babanızın böbreği bitik durumda.Acilen nakil yapılması gerekiyor.Aksi takdirde ölümle sonuçlanması kaçınılmaz olur."
Nasılda hevesle atılmıştı yüreği küçük bedeni büyük Hüma.Sonuçta bir çözüm yolu vardı öyle değilmi?
Ama herşey temiz kalbindeki heves kadar olumlu değildi ki şu hayatta.
"Ama maalesef bu tür durumlarda doku uyuşmazlığı sorunuyla çok karşılaşıyoruz.Buda aile fertlerinin uymadığı taktirde yurt dışından organ getirecegimiz anlamına geliyor ki epey maliyetli bir ameliyat."
Evimizi satarız demiştim donuk bakan sanki hikaye anlatıyormuş gibi rahatlıkla konuşan doktora.Alışmışmıydı yoksa vicdanımı körelmişti bilmiyordum ama ameliyat sandığımdan da maliyetliydi bunu öğrenmiş olmuştum.En acı en çaresiz bir şekilde..
Hastanenin bahçesinde yere çökmüş bir şekilde kimsenin acıyan bakışlarını umursamadan hıçkıra hıçkıra ağlarken birden omzuma bir elin dokunduğunu hissettim.Başımı kaldırıp baktığımda yetmişli yaşlarda tekerlekli sandalyede çok tatlı bir teyze içten bir şekilde gülümseyerek bana bakıyordu.Bende gözyaşlarımı silip zoraki bir şekilde tebessüm etmeye çalıştım.
"İyimisin yavrum?Hadi gel şu çeşmede yüzünü yıkayalım."
Hatrını kırmamak için ayaklanınca arkasındaki kendisiyle ilgilenen kadına döndü.
"Tamam Aynur sen gidebilirsin.Burdan sonrasını bu tatlı kızımızla hallederim."
Bana dönüp umutla bakınca bende hafif bir tebessümle onaylanıp teyzenin arkasına geçtim.
Kadın tereddütle bir bana bir teyzeye bakmaya başladı.
"Ben sizi burda bekliyorum hanımım.Biliyosunuz beyefendi söz konusu siz olunca çok hassas."
Beklediği onayı alamayınca hafiften kaşlarını çatan teyze bu sefer daha otoriter konuşmaya başladı.
"Sana hallediceğimizi söyledim Aynur neden anlamıyosun.Sevgili beyefendine de açıklamayı ben yaparım."
Am-a" bu sefer sözünü tamamlamasına fırsat vermeyip onu yanımızdan postaladı.
Teyzenin dediği zaten çok uzakta olmayan çeşmenin yanına doğru
tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladım.Elimi yüzümü yıkayıp çantamdan pet bardak çıkartıp su doldurup teyzeye uzattım.Hafif bir tebessümle suyu içip bardağı tekrar bana uzattı.Eliyle ilerdeki bankı işaret edip"Biraz oturmak istermisin?" deyince nedensiz bir şekilde teyzeyide alıp adımlarımı banka yönlendirdim.
Öylece hastanenin bahçesini seyrederken bakışlarımı yanımdaki kadına çevirdim.
Yaşanmışlık vardı çehresinde.Yaşına rağmen güzel yüzü ise insanı hayran bırakacak cinstendi.Dudağının kenarındaki tebessüme hasret kalan derin çizgiler ise sanki yaşlılıktan değilde yaşanmışlıkların verdiği ağırlıktan yerleşmişti yüzüne.
Hiç babannem yada ananem olmamıştı.Çünkü annemle babam ikiside hem yetim hem öksüzdü.Kimsesizliklerine kimse olmuşlardı birbirlerinin. Yaralarını beraber sarmışlardı.
Şimdi bu teyze sanki yıllardır bihaber olduğum babanne anane hasretini filizlendirmişti içimde.Aslının anlatışına göre çok şefkatli olurmuş evin bereket direkleri.Aslı her yıl babannesinin yanına gitmek için iple çekerdi o günleri.Bende bir türlü anlam veremezdim.Şimdi bu teyzeyi görünce o kadar anlamlı gelmişti ki bana gitmek için gösterdiği çabalar..Gerçek ve karşılıksız sevgi sanırım annelerle beraber birtek onlara yakışıyordu.
"Babam çok hasta ve ben kendimi ilk defa bu kadar çaresiz hissediyorum."
Ellerimi yüzüme kapatıp sıkıntıyla iç geçirdim.Yanımda oturup ne olduğunu sorup beni bunaltmayan teyzeye nedensiz bir şekilde anlatmak istemiştim.
"Çok paradan bahsediyor doktor.Aslında bir işim var ama-."
Cümlemi bölen nerden geldiğini anlayamadığım ağlama seansıydı.İçli bir şekilde hıçkırınca elini sırtıma koyup hiç tanımadığı insana destek vermek için sıvazlamaya başladı.
"İşim var ama babamın zamanı yok."
Kadında benimle beraber iç geçirip dudaklarını araladı.
"Allah sevdiği kulu imtihan eder güzel kızım.Sonra kul bütün kapıların kapandığını sandığı bir anda eğer sabrederse ve şükrederse ona öyle kapılar açar ki başına gelen musibete şükreder hale gelir.Hem pes etmek sana hiç yakışıyormu?Baban için mücadele etmelisin.Daha hiç bir şey son bulmuş değil."
"Daha hiçbir şey son bulmuş değil".Ne kadarda güzel konuşmuştu teyze.Sanki beni yıllardır tanıyormuşta pes etmeyi bana yakıştıramıyormuş gibi.Tecrübe dedi yalnız olduğumu sandığım anlarda beni yalnız bırakmayan iç sesim.İlk bakışta bir insanı çözmek sadece tecrübenin getirisi olabilirdi.
"Biliyormusunuz ilk defa bir babannem olsun istedim.Yanlış anlamayın sakın.Annem erken yaşta vefat edince bir şeyler eksik kalmış icimde sanırım.Tam o anda gelip kuzum diye beni şefkatiyle şımartmasını öyle isterdim ki..Neden bilmiyorum ama Babanne anane deyince hayalimde hep torunlarına kuzum deyip sarılışları canlanıyo.Sizde mi öyle yapıyorsunuz yoksa?"
Sözlerimle yüzünde kederli bir ifade belirince ister istemez yanlış bir şey mi söyledim acaba diye düşünmeye başladım.Kadının farkında olmadan kabuk bağlamış bir yarasını tekrar kanatmış olabilirdim.Tam üzgün olduğumu dile getiricektim ki başımızda uzun bir gölge belirdi.Kafamı kaldırıp gölgenin sahibini gördüğümde ağzım şokla aralandı.Bu adamın burda ne işi vardı??
Korkuyla ayağa kalkıp birden konuşmaya başladım;
"Emir Bey yemin ederim kimseye bişey söylemedim.Ben sadece teyzeyle vakit geçiriyordum.Hem sizin meseleniz aklımdan çıkmış bile.Öyle değil mi teyze ben size bişey söylemedim değil mi?"
Onay almak için çaresiz bir şekilde döndüğüm yaşlı kadın bana şok olmuş bir şekilde bakıyordu.Allah Allah yanlış bişey mi söylemiştim.Bakışlarımı çevirdiğim Emir Bey ise sanki ağzına gelen kelimeleri söylememek için sıkıntıyla şakaklarını ovalıyordu.
"Emir ne oluyor burda yavrum bu tatlı kızımla nerden tanışıyorsunuz?"
Kararan çehresiyle bana yönlenip eğer bakışlarla öldürmek mümkün olsaydı şu anda onu büyük bir zevkle yapabilecek kapasiteye sahip Adamı görünce korkuyla başımı teyzeden tarafa çevirdim.
Kara bakışlı despot heriff!!!
"Bişey olduğu yok babaanne.Hüma şirketimde çalışıp burnunu haddi olmadığı meselelere sokan gereksiz bir kız sadece."
Babaannemi???
Yok artık...
"Teyze bu adam senin torunun muu?"
Ne olup bittiğine dair hiç bir fikri olmayan kadın beni şokla onayladı.
"Nasıl yani sizin gibi tatlı bir kadının böyle bir torunu..Sevdadan sonra bu gerçek küçük kalbime daha ağır geldi." Elimi kalbime götürüp aynı zamanda soluksuz bir şekilde Emir Beye döndüm.
"Ayrıca Emir Bey size benim hakkımda hakaret etme hakkını kim verdi onu anlayamadım.Beni o odaya dosyaları incelemem için siz görevlendirdiniz."
Düşünmüş gibi yapıp "Sekreterinizinde bunlar senin haddin bunlarda senin haddin değil diye beni bilgilendirdiğini hatırlamıyorum" deyip ellerimi kaldırdım.
Sinirle bana doğru adım atan adamı bağlayan tek şey sanırım babaannesiydi.
Ah hüma şimdi konuştun konuştun bir daha eline geçmez bu fırsat.
Bu kadar korkupta aynı zamanda birden gelen çekilin lan hissi...Bu adam kendi gibi benimde dengemi bozuyordu.
Gergin ortama birden düşen kahkaha sesiyle bakışlarımı teyzeye çevirdim.Ne kadar da tatlı gülüyordu.Hayran bakışlarla teyzeyi izlerken Emir Beye döndüğümde sadece hayran olanın ben olmadığımı gördüm.Bakışlarında hissizliği sabitleyen adam sanki yıllardır bu anı bekliyor gibi hayret içindeydi.Hayret ve uzun zamandır yanına uğramadığı belli olan saf mutluluk..Yansıma olsaydı keşke dedi her daim bu gizemli adamı merak eden gereksiz tarafım.Teyzenin gülüşü bu karanlık adama da yansısaydı.
"Ah yavrum sen çok yaşa.Uzun zamandır torunuma böyle karşı çıkan bir çalışanını görmemiştim.O yüzden şaşırdım kusura bakma."
Dedikleri üzerine gülümseyip tekrar yanına oturdum.
"Ne kusuru teyzecim.Asıl siz kusura bakmayın.Torununuz patronum sonuçta saygısızlık ettim."
İç çekip elimdeki sağlık raporunu teyzeye doğru kaldırdım.
"Biliyosunuz benimde duygularım pek sağlıklı değil şu aralar.Halletmem gereken işler var o yüzden gitmem gerek.Ama nasip olursa ben sizi yine görmek isterim."
Söylediklerim üzerine derin bir iç çeken kadın hüzünlü bakışlarını bana yönlendirdi.
"Tabi yavrum.Sen işlerini hallet.Emir ben anlamıyorum biliyosun sen Hümanın numarasını kaydediver bizi ordan konuşturursun."
Sakince başını sallayıp benden cevap bekleyen Emir Beye döndüm.Nasıl yani ben resmen bu adama telefon numaramımı verecektim!!!Heyecandan titreyen ellerimi feraceme gizleyip yüzüne hiç bakmadan numaramı söyledim.Son kez vedalaşmak üzere teyzeye döndüğümde bakışlarının ben ve Emir Bey arasında gidip geldiğini gördüm.Sanki kafasında ince hesaplar yapıyor gibi bir hali vardı.
Bu kadar yoğunluğun arasında bu meseleye yoracak beynim olmadığına karar verip birden teyzeye sarıldım.Onunda şaşırdığını hissediyordum ama ne yapayım içimden gelmişti.Şaşkınlığını atıp oda bana kollarını sarınca sessiz bir iç çektim.Bilmediğim ama yeni farkettiğim babaanne hasreti çeken tarafıma iyi gelmişti bu sarılma.
Kollarından zorlukla sıyrılıp son kez gülümseyip ordan ayrıldım.Biraz ilerledikten sonra hastane köşesini dönmeden el salladım.Köşeyi dönünce sanki bir kaç dakikalık benden giden çaresizlik duyguları yeniden sahibine dönmüş gibiydi.
Asıl şimdi ne yapacaktım??Gidip yardım isteyeceğim bir akrabam tanıdığım bile yoktu.Deniz kenarına yürüme mesafesinde olan hastaneden çıkınca adımlarımı biraz iyi gelir umuduyla oraya yönlendirdim.Küçüklükten beri nefes darlığım olduğu için deniz havasını her zaman severdim.Babamda bu yüzden denize sıfır bir ev almıştı.Boş kalan zamanlarımızda oraya gider ailecek vakit geçirirdik.Annemin ölümünden sonra babam toparlanamayınca evi satmak zorunda kalmıştık.En çok üzüldüğüm şeylerden biriydi o zamanlar.Halbuki en az üzülmem gereken şey olmalıymış.
Deniz kenarında yürürken bir yandan da insanları seyrediyordum.Kim bilir mesela şuan yanımdan geçen yaşlı karı koca ne sıkıntılar yaşamıştı.Ama herşeye rağmen bakışlarındaki sevgiyi kaybetmemişlerdi.Tanımadığım insanlara tebessüm edip yanlarından geçip bir banka oturdum.Ne yapacağımı kara kara düşünüp en son Aslıyı aramaya karar verdim.Onun mutlaka beni rahatlatacak bir çözüm yolu olurdu.
*******
Aslı yı aradıktan sonra Emreyide kan bağışı yapıcaz diye kandırmış soluğu hastanede almıştık.Umudumuz Emrenin yada benim mutlaka birimizin uyacağı yönündeydi.Aksi takdirde...Aksini düşünmek bile istemiyordum.
"Ne yani kan bağışı yapacağımız yer İstanbulun en lüks hastahanesimi?"
Kardeşimin sesiyle ona dönüp mantıklı sorusuna ne cevap vereceğimi düşünürken Aslı hızla araya girdi.
"Emrecim çok büyük bir hayır şirketiyle anlaşmışlar."
Allah'ım sen affet.Sadece onun üzülmesini istemiyordum.
"Sen şirkettenmi aldın bu bilgiyi abla?"
Anlamamış bir şekilde ona dönüp soru işaretleriyle yüzüne bakınca tekrar konuşmaya başladı.
"Emir Bey'den almışsındır bu bilgiyi diye düşündüm.Sonuçta buranın sahibi o adam."
Nasıl yani?Kaplan..Kaplan holding..Özel Kaplan Hastanesi..!
Ağzımdan çıkan "Yuh" cümlesine engel olamazken hastanedeki bir kaç kişininde bize doğru dönmesine sebep oldum.
Aslı yanıma gelip kolumu cimcirince"Ne yapayım adamın zenginliği günden güne beni daha da şaşırtıyo" dedim.Doğrusu Emre o herifi tanısa insanlara iyilik yapmak gibi bir amacının olmadığını çok kolay anlardı.Korkunç adam!Düşman başına!
"Nereden biliyorsun belki adam gösteriş yapmayı sevmiyordur.Hayrını gizliden yapıyordur." Diyen iç sesimi susturup kendimi onun ne kadar kötü birisi olduğuna ikna ettim.
"Hüma hanım buyrun sizi içeriye alayım."
Doktorun yanındaki kadın ismimi seslenince bir şeyden işkillendimi diye Emreye baktım.Neyseki dikkati başka bir yerdeydi.Rahat bir soluk verip beni idare etsin diye Aslıya kaş göz yaptım.
Adımlarım kaderime doğru yönlenirken nasılda bir anlık ömrümüz var diye düşünmeden edemedim.Bir anlık...Hastayı kaybettik..Beyninizde tümör var..Tedavisi mümkün değil..2 aylık ömrünüz kaldı..
Bunları ya dizilerde yada annelerimizin anlattığı falanca kişiler için duyduğumuz replikleri sanırdık oysaki.Şimdi doktorun karşısına oturmuş onun ağzından çıkan kelimelerin aynı olmaması için sessiz sessiz dua ediyordum.
"Emre Soydan kardeşiniz mi?"
Umutla onaylanıp başımı salladım.
"Üzgünüm Hüma hanım ama ikinizinde dokuları babanıza uygun değil.Başka bir akrabanız varmı?"
Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamayınca daha fazla acizliğime kimse şahit olmasın diye ellerimle sıkı sıkı yüzümü kapattım.Doktorun çözüm için ürettiği şık benim hiç bir zaman hayatımda var olmamıştı ki..Bizim bizden başka kimsemiz yoktuki.İnsanların acılarından tecrübe kazanmış kadın ben birşey söylemeden herşeyi anlamıştı.
Kimsemiz olmadığını, paramız olmadığını, ve artık başka hiç bir çarem kalmadığını.....
Ama ben pes etmeyecektim.Benim annem çok güçlü bir kadındı.Ve güçlü kadınların da ancak güçlü kızları olurdu.
"Yaşlı bir kışa rehin düşse de günler; kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt , o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın."
Bahar yakındı.Ve gelecek olan bahar da yetiştirmek için kalbimde ki umut tohumlarına ihtiyacım vardı.
Umut edecektim..Umut etmeliydim..Ve etmek zorundaydım..