8.Bölüm "Benimle Evleneceksin!"

3073 Words
8.Bölüm “Benimle Evleneceksin!” Buse Seçkin… 🌼🌼🌼 Sabah gözlerimi açar açmaz aklıma ilk Azad Şahinbey denilen adam geldi. Kendi kendime, daha yeni sabah oldu, gözlerimi açıyorum; birdenbire aklıma tek gelen bu adam. Hayırdır inşallah, deyip ayaklandım. Odama kahvaltı istedim ve duşa girdim. Ben çıkana kadar kahvaltım gelir diye düşündüm. Sabah Azad Bey ile kahve için sözleşmiştik. Duştan çıktığımda üzerimde bornozla kapıyı açıp baktım; kahvaltı gelmiş, kapının önüne bırakılmış. İçeri aldım. Üzerimi giyinip ayaküstü öylesine atıştırdım. Saçlarımı da hallettikten sonra aşağıya, lobiye indim. Herhangi bir şey istemedim. Azad Bey gelip özrünü dileyeceği zaman karşılıklı bir kahve içeriz, diye düşündüm. Telefondan sosyal medya hesabıma girdim; bir sürü yerli yabancı erkek takipçi kim varsa çıkartılmış, hatta engellenmiş. Engellenen kişiler listesine girdiğimde görüp fark ettim. Ne oluyor benim hesabıma böyle…? Telefonum kafayı yiyor sanırım diye düşünürken kendi adımı duydum. “Günaydın Buse Hanım.” dedi biri. Başımı kaldırıp bakınca Azad Şahinbey'le karşılaştım. Elinde bir demet papatya… Ayağa kalktım. “Size de günaydın Azad Bey, hoş geldiniz.” “Hoş bulduk. Nedense aklıma siz geldiğinizde aynı anda kır papatyaları da geliyor. O yüzden başka bir çiçek düşünmedim. Umarım seviyorsunuzdur.” deyip çiçeği uzattı. Elime aldım. “Kır papatyaları evet, severim. Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz.” “Rica ederim. Size büyük bir özür borcum var. Artık nasıl telafi ederim inanın bilmiyorum.” dedi. Karşılıklı oturduk, çiçeği masanın üzerine bıraktım. Otel görevlisi gençten bir çocuk gelip; “Azad Bey hoş geldiniz. Ne içersiniz?” diye sordu. Azad bana baktı. “Sade Türk kahvesi.” dedim. “O zaman iki tane sade Türk kahvesi.” diye cevap verdi. Genç uzaklaşınca sandalyede geriye yaslandım. Azad’ın gözlerine baktım. Aslında bu kadar dikkatlice gözlerine bakmak istemiyorum ama beni içine çeken bir şey var bu bakışlarda… Ne olduğunu anlayamıyorum. Gözlerimi kapatıp açtım, derin bir nefes aldım. O sırada Azad; “Umarım hatırladın?” diye sorunca kaşlarım çatıldı. “Neyi hatırlamam gerekiyor? Pardon, anlamadım.” dedim. Kahveler gelince sustuk. Garson uzaklaşınca Azad bana baktı ve; “Bak Buse… Biz seninle İsviçre’de karşılaştık. Mavi Ay isimli barda… Sen biraz sarhoştun, neden o kadar içtin bilmiyorum. Hatta bana çarpıp benim ayaklarımın önüne istifra ettin. Lavabodan çıkmanı bekledim, senin iyi olmadığın belliydi. Açıkçası o kıpkırmızı elbise ve şahane vücudundan etkilenmedim desem yalan olur ama beni en çok etkileyen gözlerin oldu. Hiç unutmadım o bakışlarını, o bakışlarındaki hüznü.” deyip derin bir nefes alıp verdi… Sonra gözlerime bakıp devam etti; “Lavabodan çıktığında tanışmak için uğraştım, vakit geçirmek istedim seninle ama kabul etmeyip hızlıca yürüyüp uzaklaştın benden. Daha sonra ısrar etmek için mekana bakındım, çıktığını düşünüp bende dışarıya çıktım. O an Cesur’un seni kolundan tutup taksiye bindirdiğini görünce durumu biraz yanlış anladım. İkinizin samimi bir arkadaş olduğunu tahmin edemedim. Eski sevgili, hatta daha da kötüsü… Seni Cesur’un metresi sandım. Çünkü Cesur kız kardeşi için berdel usulü evlenmişti. Belki de asıl sevdiği sensindir diye düşünmüştüm. Cesur benim yakın arkadaşım. Eski sevgilisi de olsan Cesur’a böyle bir saygısızlık yapamam deyip peşine düşmedim senin. Cesur’a da sormadım, o kadın kimdi diye. Çünkü benim seninle görüşmem hem Cesur’a saygısızlık olur hem de kendime yakıştıramam böyle bir şeyi. Zaten sonrasında biz Cesur’la birlikte görüşmelerimizi bitirip Türkiye’ye döndük. Ne konunu açtım ne de seni sorup soruşturdum. Aslında en büyük aptallığı burada yapmışım. Sorsaydım, aranızda sadece kardeş bağı olduğunu anlardım. Ertesi gün İsviçre’ye gelir senin peşine düşerdim ama kısmet bugüneymiş. Sen kendi ayaklarınla Şırnak’a geldin. Dün seni gördükten sonra araştırdım; gerçekten Cesur’la sadece samimi bir dostluğun varmış. Zerre kadar iyi ya da kötü bir aşk hikâyeniz olmamış. Artık peşindeyim ve o yüzden sordum, beni hatırladın mı diye.” dedi. Derin bir nefes alıp verdim; “O geceyi hatırlıyorum ama seni inan hatırlayamadım. Ben kolay kolay yalan konuşan biri değilim; hatırlamış olsaydım söylerdim hatırladığımı. İlk defa alkol almıştım, beynim muhallebi kıvamındaydı. Cesur’un beni azarladığını bile ertesi sabah telefonda konuşunca hayal meyal hatırlamıştım. O taksiye nasıl bindirildim, eve nasıl geldim bilmiyorum. Ama şunu hatırlıyorum, biri vardı… Çok derin bakışlı biri. Yüzünü hatırlamıyorum, göz rengini bile hatırlamıyorum. Sadece bakışlarındaki derinliği hatırlıyorum. Sen misin, başkası mı onu da bilmiyorum. Şu an parçaları birleştirmeye çalışıyorum. Sadece bakışlarından etkilendiğim için aynı mekana birkaç defa daha gittim; belki karşılaşırım, o bakışlar kime ait öğrenirim diye… Ama karşılaşmadım.” dedim. Azad araya girdi; “Karşılaşamazsın. Çünkü ben İsviçre’ye bir daha gelmedim, o mekanda da bulunmadım. Evet Buse Seçkin, topraklarımıza ve benim gönlüme hoş geldin.” dedi… “Senin gönlüne mi?” diye sordum. Tebessüm etti. Gülünce sağ yanağında belli belirsiz bir gamze çıktı… Kararlı, kendinden emin tavırları ve ses tonu var. Gözlerime aynı kararlılıkla bakıp; “Dünden beri dedektif gibi peşindeyim. Anlamsız derecede kendini deli dolu ve neşeli gösteriyorsun ama içinde dalga dalga büyüyen bir hüzün var. O hüzün bakışlarına yansıyor. Dağıtmak için başka biriymişsin gibi davranıyorsun. Sosyal medya hesabını didik didik ettim; sana en ufak bir kelimeyle yavşayan biri olduğunda sohbeti kesip engellediğin olmuş. Herhangi bir erkek arkadaşın, flörtün yok. Fotoğrafları erkeklerin dikkatini çekmek için o şekilde atıyorsun; birilerinin dikkatini çekip mesaj attığında sallamıyorsun, ısrar edeni engelliyorsun. Bir şeylerin hırsı var, çıkarmaya çalışıyorsun farkındayım. Anlaşılması güç bir durum değil. Yaralı bir kadın olduğun belli. Ama tüm bunların dışında o akşamki bakışlarını unutamıyorum. Beynime, zihnime ve kalbime kazınmış. Benimle evlenir misin Buse Seçkin?” dedi. Panikle atıldım; “Tabii ki hayır! Saçmalama, dün bir bugün iki gördüğüm adamla evlenecek değilim! Ayrıca bu ne cesaret, bu ne aymazlık? Ne demek benimle evlenir misin? Tanımıyorsun etmiyorsun, insan ikinci defa gördüğü bir kadına evlilik teklifi eder mi?” diye sordum. Azad; “Ben ederim. Başkalarının nasıl ilerlediği umrumda değil. Evlenince de birbirimizi yakından tanırız. Zihnimin bir köşesini aslında sürekli meşgul eden, rüyalarıma giren o gözlerin sahibini buldum. Asla peşini bırakmam. Benimle evlenir misin Buse Seçkin?” dedi yine… “Hayır dedim ya be adam! Laftan anlamıyor musun?” “‘Hayır’ı genelde cevap olarak kabul etmiyorum. İş hayatında da hep böyle oldu. Demek ki aşk hayatında da böyle olacakmış. Benimle evlenir misin Buse Seçkin?” “Ayyy yangın var diye bağıracağım! Hayır dedikçe bu ne ısrar?” “Az önce açıklamasını yaptım. Ben, hayır'ı cevap olarak kabul etmiyorum. Benimle evlenir misin?” dedi tekrar. Başımı “hayır” anlamında sağa sola salladım. Kahvemden bir yudum aldım. “Galiba ben uyanamadım; hâlâ rüya görüyorum. Böyle bir sahne dizi ya da filmde olsa ağzımla dahi gülmem, başka tarafımla güler, senarist ne kadar saçmalamış derdim…” diye mırıldandım… Azad; “Ben ilk görüşte aşka inanan biriyim. İçten içe hep bir gün karşıma biri çıkacak ve ilk görüşte beni etkileyecek diye düşündüm. O kişi sensin Buse.” dedi. “Bence ben değilim. Sen her boş vaktinde romantik diziler, filmler falan izliyorsun sanırım ve onların etkisinde kalmışsın. Bu topraklar asla benim yaşayabileceğim bir coğrafya değil. Hele hele mesleği ‘ağalık’ olan biriyle asla evlenip yuva kuramam, bu coğrafyada yaşayamam. O yüzden şansınızı başka hatunlarda deneyiniz. Aşiretten berdel merdel ayarla kendine birini. Ayy ben mi öğreteceğim böyle şeyleri size? Vur birini kan davası başlat, sonra vazgeçtim berdel olacak de ve o aşiretten kız al… Hele hele Sudenaz'ın kaçırılma olayından sonra saçma sapan aşk hayalleri kurup da bu aşiret davalarında yer alamam. Kusura bakmayın Azad Bey, dediğim gibi cevabım hayır.” Azad derin bir nefes aldı ve; “O zaman ben de o soruyu artık sormuyorum sana Buse’ciğim. Benimle evleneceksin. Başka bahaneler asla istemiyorum, geçerli de değil. Benimle evlenip o yaralarını sarmama izin vereceksin. Gerçek aşk nedir, gerçek erkek nasıl olur öğreteceğim sana. Kendini bu fikre alıştırsan iyi olur. Çünkü kurtuluşun yok, evleneceksin benimle.” Deyince sinirlendim. Neden bilmiyorum ama tüm vücudumu anlamsız bir öfke kapladı. Ayağa kalktım. Azad da ayağa kalktı; gideceğimi zannettiği için önümde durdu ve; “Benden kurtuluşun yok Buse. Bunu unutma, seni bulmuşken ikinci bir defa kaybedemem…” deyip dudaklarıma yapıştı. Daha fazla sinirlerime hâkim olamadım, geriye çekildim, ayrıldı dudaklarımdan. Bende o hırsla tokat attım suratına. Sonra işaret parmağımı yüzüne doğru sallayıp; “Parçalarım lan seni! Ağa mağa dinlemem, alırım ayağımın altına!” diye bağırdım. Azad bir adım geri attı ve; “Severim sert hatunları, tam bana göresin Buse Seçkin. Evleneceksin benimle…” deyince ikinci tokadı atmak için tekrar bir hamle yaptım ama bileğimden yakaladı Azad Ağa bozuntusu. Yüzüme doğru eğilip; “O bir kere olur! Benim ne kadar ciddi olduğumu anlayacaksın” dedi. “Asla! Umrumda değilsin” deyip elimi kurtarmaya çalıştım. Bıraktı, çapkınca göz kırptı ve öylece çıktı gitti. O sırada; “İyi misin?” diye sordu biri. Sesin geldiği yöne dönünce Sudenaz'la göz göze geldik. Cesur arkasında, masaya yakın duruyor ve gözlerini kısmış bana bakıyordu… “Değilim lanet olsun, benden ilk öpücüğümü aldı hemde izinsiz. Ben hiç böyle hayal etmemiştim.!” dedim. Bu olayların birde Cesur Karaca tarafı var. Şimdi, arkadaşına iş attığımı sanacak ama ilk defa birine iş atmadım. İyi ki de öyle bir şey yapmamışım çünkü Cesur’un en yakın arkadaşıymış. Zihnim allak bullak. Tek istediğim bir an önce buralarda defolup gitmek. Hiçbir erkeğin etkisi altında kalmak istemiyorum. Hele hele bu coğrafyada. Cesur'la göz göze geldik. Sırıttı… Dalga geçecek mesele çıktı buna da… Sudenaz; “Buse otur bi su iç ve sakin sakin neler olduğunu anlat bize” deyip elimden tuttu kendi masalarına doğru yürüdük. Oturunca su verdi bana, içim kurumuş sanki. Sinirden elim ayağım titriyor. Ama birazcık kankamla uğraşırsam kendime gelirim. Cesur'a bakıp kahkaha attım. Sudenaz saf saf ne olduğunu çözmeye çalışıyor. Cesur; “Buseeee, en güzel anlarımın katili Buse.! Ne zaman uslanacaksın sen!?” dedi. Anladığım kadarıyla evlilikleri normale döndü. En güzel anlarımın katili dediğine göre bu kahvaltı gerçek karı koca oldukları ilk sabah kahvaltısı… İyi iyi, en azından kalmama gerek yok artık diye aklımdan geçirdim ve olanı biteni anlatmaya başladım. Çünkü Cesur’dan asla saklamam; “İlk defa ben yürümeden bir erkek bana sosyal medya hesabımdan ulaşıp yazdı tekrar. İnan benim suçum yok. Kız kardeşinden dolayı özellikle uzak durdum. Hatta engelledim ama ne oldu bilmiyorum yeniden açıldı o engel. Uykulu uykulu başkasını mı engelledim acaba deyip bir daha engelledim yine açıldı. Israrla görüşmek istedi öylesine kabul ettim, derdi neyse yüz yüze konuşuruz rahatsız etmez artık diye. Kahve içene kadar 5 defa evlilik teklifi etti. İlk dördünü reddettim beşinci de ‘evleneceksin’ deyip kestirip atınca bende de şarteller attı. Aşırı egolu biri. Asla bakın en büyük konuşma neyse onu yapıyorum asla asla ben bu adamla konuşmak ya da görüşmek istemiyorum.! En kısa zamanda İsviçre'ye dönmem lazım.” dedim. Cesur; “Peşinden gelir, geçmiş olsun. Demir Yürek sana kapılmış. Ayrıca Bilişim Teknolojileri Uzmanı. Telefonuna sızdı büyük ihtimalle açtı engeli…” dedi. Telefonuma sızdığını kendisi de söylemişti ama işin uzmanı olduğunu bilmiyordum. Vayy bee Bilişim Teknolojileri Uzmanı demek…! Sudenaz; “O Deli Yürek değil miydi?” diye sordu kocasına. Cesur başını olumsuz anlamda sağa sola salladı ve; “Hayır diziyle alakalı değil. Azad'ın lakabı Demir Yürek buralarda. Demir fabrikası var ve asla kimseye karşı yumuşak, kibar, sevecen değil.” dedi. Sonra bana bakarak; “Buse elinde çiçekle sana geldiyse kaçarın yok. Ne yapıp ne edip o kalbini kazanır!” deyip sırıttı… “Bu hödük, Demir Ayısı ile asla işim olmaz benim.!” deyip sıyrılmaya çalıştım ancak kabul etmek istemesemde bakışlarında kararlılık vardı Demir Yürek denilen Azad Şahinbey'in… Korkmuyorum desem yalan olur… Sudenaz; “Aslaa demeseydin iyiydi. Kızım ağa deyip durdun, ayağına geldi işte. Evlen gitsin!” dedi. Gözlerimi devirdim; “Overlok makinesi de ayağımıza geliyor ama evlenmiyoruz…” dedim. Cesur; “Ne yaptında bu kadar ilgisini çektin sen bunun!?” Cesur yine olaylara geniş açıdan bakıyor… Araştıracak kesin. Ama şimdilik inkar etmekte fayda var; “İnan bilmiyorum, kız kardeşini dövdüm adam aşık oldu bana. Direkt kendisini dövsem ne yaparmış acaba!?” Sudenaz; “Bazı kızlar höt söt erkeklerden hoşlanır ya, kaba saba tiplerden. Belki Azad da höt söt diyen kadınlardan hoşlanıyordur. Sen dışardan bakılınca Avrupalı gayet modern biri gibisin ama sinirlenince içinden Sulukuleli Pembe çıkıyor” dedi ve Cesur'a bakıp devam etti; “Bu hikaye bana çok tanıdık geldi!!!” diye imâlı konuştu. Cesur'un eli kaşına gitti; “Bana da Nazende'm…” dedi. Ayy bu ikisinin üzeri kapalı cilveleşmelerine daha fazla şahit olmak istemiyorum…! Dayanamadım; “Her neyse Cesur bana ihtiyacın var mı yok mu?” diye sordum. “Yok ama boşuna gitme, peşinden gelir. Takıl biraz daha, kendi canın istediğinde gidersin…” “Bilmiyorum kararsız kaldım. Sudenaz'la planlarım vardı. Daha Dilan cadısını ortadan kaldıracaktım. Her şey alt üst oldu…” Sudenaz; “Üzülme Buse, en olmadı Azad'la evlenip Dilan'a yenge olursun. Sürekli gözümüzün önünde olur…” dedi. Gülümsedim; “Aslında konak hayatına heves ediyorum. Bir denesem mi Cesur ne dersin!?” diye Cesur'a sorup muzurluk yapmak istedim. Fakat cevap hiç hoşuma gitmedi; “Denenecek bir şey değil Buse! Boşanamazsın. Aklını başına al…!” dedi. Sudenaz; “Çocuk olursa boşanabilir ama değil mi? Sen demiştin ya hani anlaşmalı boşanma çocuk varsa olur diye…” Ahh Sudenaz, çocuk olunca asıl boşanamazsın bu tip erkeklerden… Cesur; “Çocuk olunca boşanıp çocuğu babaya bırakıp gidecek bir anne... bence yoktur…” dedi. Sudenaz gözlerime baktı ama sorusu Cesur’aydı; “Bencede… Ama Buse ne yapacak şimdi.? Kurtuluş yolu yok mu!?” dedi. Ayy Sudenaz… Kendi derdini unuttu benim olayıma şahit olunca… Cesur; “Kurtulmak istiyor mu önce ona karar versin. Hadi konağa geçin siz. Bende Azad'la konuşup gelirim…” deyip ayaklandı. Bizde kalktık, Emrah, Sudenaz ve beni konağa getirdi. İster istemez sessizleştim. Biraz korku biraz da kaçma isteği var. Bakalım başıma neler gelecek? Konağa geldiğimizde misafir var diye uyarı aldık kızlardan. Sudenaz; “Üzerime daha uygun bir şeyler giyip geliyorum. Sen takıl kafana göre…” dedi. Bende babaanne ve Ceylan teyze ile görüşüp vedalaşayım diye düşündüm. Ayrıca Dilan olayını onlara anlatayım da tedbir alsınlar bir şekilde diye aklımdan geçirdim ve salona çıktım. İçeri girdiğimde iki kadın daha vardı. İlk defa görüyorum onları ancak o iki kadının yanında oturan Dilan'ı görünce yeniden sinirlenmeye başladım. Diğer iki kadına hoşgeldiniz yaptım ama Dilan'ın yüzüne bile bakmadım. Ceylan teyzenin yanına oturdum direkt. Sonra Sudenaz geldi, elbise giymiş. Hanımağa sonuçta. O da tıpkı benim gibi sadece o iki kadına hoşgeldiniz yapıp Sultan babaannenin yanına oturdu. Dilan'ın yüzüne bakmadık ikimizde. Herkes kendi arasında sohbet ederken kadınlardan birisi babaanneye bakıp; “Sultan ana, biz aslında hayırlı bir iş için geldik. Oğlum Azad sizin misafiriniz Buse kızımıza gönlünü kaptırmış. Tanışmak istedik bizde. Özellikle son 5 yıldır dökmediğimiz dil kalmadı ama evlenmem deyip duruyordu. Sabah kahvaltıda babası ve dedesinin yanında ‘Cesur'un misafiri ile tanışın. Adı Buse, dün Dilan tanıştı onunla. Müstakbel gelininiz o’ deyince kurban kestirdim vallahi. Buse kızımda maşallah pek güzel…” dedi… Azaaaddd… Azaaaddd… Yaktım ulan çıranı senin… Beni bir şeylere mecbur bırakmaya çalışıyor ama yemezler; “Güzelliğime aldanmayın. Güzellik gelip geçici bir şey. Allah huy güzelliği versin o da bende yok. Biraz delilik var bende. Dilan iyi bilir. Öyle değil mi!?” dedim. Sudenaz dayanamayıp kıkırdadı… Sultan babaanne; “Nasip kısmet bu işler. Buse'de isterse, tanışıp arkadaş olurlar. İlerisi ne getirir veya götürür bilemeyiz…” dedi. Bu babaanne işine gelince çok yuvarlak konuşup meseleleri ucu açık bırakmayı başarıyor… O sırada kapı açıldı, konak güzeli Gönül elinde tepsiyle geldi. Az önce konuşan ve Azad'ın annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın; “Haah! Meşhur şerbette geldi. Çok seviyorum senin bu şerbetini Sultan ana. Tarifini verdin yaptım ama asla seninki gibi olmadı…” dedi. Birkaç defa Sudenaz'ı, babaanneye şerbetçi güzeli derken duymuştum. Bu şerbet konusu ne acaba hiç anlamadım… Misafir kadınlar bana Azad'ı övmeye devam ettiler. Azad'ın babaannesi; “Torunuma ben kefilim, bu topraklarda birinin malına ya da namusuna yan gözle bakmış değildir.! Çok mert, çok düzgün birisi…” dedi. Annesi; “Sevdiğine sahip çıkıp, korur kollar. Çok mert evet. Biraz işkolik ama evlenince geçer diye düşünüyorum. Karısı ile ilgilenir eminim. Çok çalışkan, çok yoruyor kendini. Artık evlensin karısı bu konularda da ona bir ayar versin.!” dedi. İçimden, ‘vereceğim ben ona ayar merak etmeyin’ dedim. Biraz soru cevap şeklinde tanımaya çalıştılar beni. Avukat olduğumu söyleyince daha bir gururla baktılar bana. Ama buralarda okumuş gelin istemez kimse diye düşünüyordum ben. Bu iki kadın, şirketin avukatından memnun değildi zaten Azad deyip daha çok memnun oldular benden… Değişik… Şerbetleri bitince ayaklanıp sırayla vedalaştılar. Sudenaz ve ben yine Dilan'la muhatap olmadık. Kadınlar çıkınca kendimizi kanepeye attık. Babaanne ve Ceylan teyze sanırım avluya kadar inip uğurlayacaklar misafirlerini… Sudenaz bana bakıp; “Ne düşünüyorsun Buse, bak annesi oğluna methiyeler dizdi. Çok mert ve onurlu biri dedi. Sana sahip çıkarmış…” “Sahip çıkar ne demek yaa, sanki ben sokak hayvanıyım da sahiplendirme yapıyorlar!!!” “Sen kendin ne hissediyorsun önemli olan o!?” “Dilan ve Azad ikisi bir olup oyun oynuyorlar bize bence. Adamın kız kardeşini dövdüm evlilik teklifi ediyor, kız yüzsüz gibi çıkıp gelmiş. Evli barklı adama sarkan benim sanki. Üstelik aşığım dediği kişinin evine elini kolunu sallayarak girip çıktı. Bu rahatlığı bozulmasın diye abisini benim üzerime saldı. Cesur'un ve senin arkadaşınım diye benim üzerimden bir ayağı sürekli bu konakta olacak!” diye saçmaladım yırtmak istiyorum tüm bu olaylardan… Sudenaz; “Sen kitap yazsana, burdan iyi kurgu çıkar!” diye benimle dalga geçti. Bu kıza saf diyorum, konu ben olunca uyanık olacağı tuttu… Yine de ısrar ettim, saçma tezimde; “Biraz olayları ciddiye alır mısın?” dedim. Sudenaz; “Alıyorum ama gözünden kaçan bir şey var!” dedi. “Nedir?” “Azad pek öğretme akılla hareket edecek birine benzemiyor. Hatta Dilan abisine böyle bir teklifle gelse tam tersi özellikle senden uzak dururdu. İlk görüşte aşka inanırım ben. Birde ilk öpücüğünü senden izinsiz aldı ya, öyle yapanlar o kızla evleniyor haberin olsun!” dedi. Bencede Azad birilerinin aklı ile hareket edecek kadar aptal değil. Zaten beni asıl korkutan onun zekası ve hafızası oldu. O yüzden uzak durmakta fayda var…; “Ben evlenmem, evlilik insanı değilim. Eşeyli üremeye inanmıyorum. Neyse gece uyumadım bu Demir Ayısı ile yazışacağım diye. Uykum var gidip yatıyorum. Bir odam vardı en son bu konakta yerinde duruyor mu acaba?” deyip artık konuyu kapatmak istedim… Sudenaz; “Konak uçmadı ama sen uçmuşsun. Nereye gidecek kızım oda, git yat. İlk geldiğin ve benim senden hiç haz etmediğim günlerde hazırlanan misafir odasında kalmaya devam. Oteli yasaklıyorum sana!!!” dedi. Sırıttım; “Sende uçmuşsun. Ben yasaklara uyacak biri miyim!?” “Burada gözümün önünde ol.! Adam kaçırmak isterse otelde elinin altında olursun. Konağa en azından Cesur'a saygısızlık olmasın diye zırt pırt gelmez…” dedi. Tam ağzımı açıp cevap verecektim ki salonun kapısı açıldı. Babaanne ve Ceylan anne girdiler içeri. Bende herkese bay bay yapıp çıktım salondan. Kendimi önce odaya sonra yatağa attım. O sırada telefonuma mesaj geldi… Açıp okuyunca daha çok korktum: 0 5…: Ben müstakbel kocan Azad Şahinbey… Bu konuda ne kadar ciddi olduğumu anlaman için ailemi gönderdim yanına. Benden kurtuluşun yok Buse Seçkin…! Canım müstakbel eşim… 🩶 Yazmış…. Direkt engelledim… Buse kaç kurtar kızım kendini… Benim derhal İsviçre’ye gidip, modern, Avrupalı artık yerli ya da yabancı farketmez birini bulup en acilinden evlenmem lazım… Yoksa bu Azad beni kendine aşık edecek…!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD