☆5.bölüm☆

1422 Words
*** Sabah öten horozun sesiyle gözlerimi açı verdim. Kimin horozu bu ya?! Yataktan kalktığımda üzerime bir şeyler giyip elimi yüzümü de yıkayarak aşağı indiğimde kahvaltı çoktan hazırdı ve hemen hemen herkes gelmişti. Abimin yanına geçip oturduğumda, "Günaydın." Dedim. "Günaydın güzelim." Saçımdan öpünce, karşımızda oturan Avşin bize kıskanarak bakıyordu. Onu es geçerek kahvaltımı yemeğe odaklandım. Konağın kapısı açılınca herkes oraya dönmüştü. Gelen Vedat'dı ve yüzünde telaş okunuyordu. "Efendim!" Dediğinde bende hemen ayağa kalkıp ona doğru adımlayınca ortada buluştuk. "Noldu Vedat?!" Elindeki zarfı uzattı. "Pusat Bey'den gelmiş ama ne olduğunu bilmiyorum." "S-Sen ciddi misin?" Şaşkınlıktan resmen konuşamamıştım. Allah'ım sonunda ondan bir haber alabileceğim. "Evet efendim." Diyen Vedat'a, mutluluktan dolan gözlerimle bakıyorken, zarf aklıma gelince hemen açarak içindeki kağıdı açıp okudum. Her okuduğum satrın sonunda bin kere öldüm. Sahi, ölüm bu kadar can yakar mıydı ki? Gözümden akan yaşlar tek tek kağıda damladığında, tıpkı hayatım gibi mürekkep de dağılıvermişiti. "Noldu efendim? Pusat Bey'e bir şey mi olmuş?" Vedat'a güçsüz çıkan sesimle, "H-hayır." Diyip elimdeki kağıdı buruşturarak, odama gitmek için merdivenlere yöneldiğimde herkesin bakışları benim üzerimdeydi. Odama geldiğim gibi kapıyı kilitleyip artık gücüm kalmadığı için kapıya yaslanarak yere çöktüm. Ben onu ümitle beklerken, bugün değil yarın diye diye günlerimi geçirirken, o benden boşanmak istiyor. Neden, yanımda kalamıyorsun? Seven insan kalır, ne olursa olsun kalır. Sevdiğini bana söyleyerek gidemezsin ya, gidemezsin! İmzaladığı boşanma protokolüne bakıyorken, yaşlarım sel misali akıp gidiyordu. Beni vurduğun için suçluluk duyuyorsan sadece özür dile ama gitme... ●Yazar'ın dilinden● Duvarın dibinde oturan adam, soğuk duvara sırtını yaslayarak, kızarmış gözleriyle uzaklara dalmıştı. Dalga'yı düşünüyordu. O kağıdı gördükten sonra nasıl üzüleceğini tahmin ettiği için canından can gidiyordu. Bazı gidişler mecburiyettendir, derler ya hani, adamda buna mecbur bırakılmıştı. Sevdiği kadının ölüm haberini almak yerine, üzmeyi tercih etmişti. Ama Dalga'dan ne olursa olsun vazgeçmeyecekti. Elbet bir gün burdan çıkacaktı ve o gün Dalga'ya ulaşıp gerçekleri anlatacaktı. İşte o zaman her şey geçmişte kalabilirdi. Gözünden bir damla yaş aktığında, elinin tersiyle sildi. Ağlayan bir adam olmamıştı hiç, şimdi ise sevdiği kadın için yaşlar dökülüyordu gözlerinden. "O gün gelecek güzelim." Dedi kendini avutarak. Elindeki zincirlere baktığında, bileklerindeki derin yaraları gördü. Burdan kurtulmak için demirleri çok zorlamıştı ancak olan bileklerine olmuştu ve yavaş yavaş enfeksiyon kaptığından bir haberdi. Dalga ise hala kapının dibinde çökmüş bir şekilde saatler geçmesine rağmen oturuyordu. Gözlerinden yaşlar akmasada hala içi kan ağlıyordu. Aynı sevdiği adam gibi o da uzaklara dalmıştı. Pusat'ın zaten mahvolduğunu bilmeden, "O gün gelecek." Dedi adamın ona yalvaracağı günü hayal ederek. Saatlerdir aynı pozisyonda oturduğu için artık duvarların üstüne üstüne geldiğini hissettiğinde, ayağa kalkarak odadan çıktı. Gece olduğu için kimse ortaklıklarda yoktu, herkes uyumaya gitmişti. Konağın kapısına çıktığında, nöbet bekleyen Vedat'an arabanın anahtarını alarak daha önce gözüne kestirdiği bir mekana arabayı sürdü. Arabadan indiğinde, direk mekana girip dans eden insanları ite kaka boş bir masaya geçip oturunca, sipariş verdi. Kafasını anca böyle dağıtabilecekti çünkü bu gece uyku haramdı. Cebinden çıkardığı boşanma protokolünü masaya bıraktığında, uzun bir süre izledi. İmzalayacak mıydı? Gelen garson siparişi bırakıp gittiğinde, kadın dolu kadehi başına dikip bardağı tekrar doldurdu. Onu izleyen iki adamdan habersizdi. "Bu o kız değil mi?" Diyen Devran ile Dalga'yı fark eden Welat ağa, şimdi de kızı göz hepsine almıştı. "Dertli gibi." "Kocası yine üzmüştür." Dedi öfkeyle. Hala kızın evli olmasını kabulenememişti. "İnsan böyle kızı da üzmez. Maşallah taş gibi." Adam çatığı kaşlarını Devran'a diktiğinde, anında susmuştu. Dalga'ya tekrar baktığında, içip içip kadehini doldurduğunu gördü. Kızın masasına gelen adamlar dikkatini çekince, gözlerini kıstı. Dalga masasına izinsiz oturup, "Naber güzelik?" Diyen adama baktığında "İkile." Demişti kısaca. "Zor kızı mı oynuyoruz?" Adama bıkmışça baktı. Bu ilk defa başına gelmiyordu. "Bırak zor kızı. İkimizde gecenin sonunu biliyoruz." Diye konuşmaya devam etmişti adam. Dalga adama doğru yaklaşıp, parmağını çenesinin altına koyarak kafasını yukarı kaldırıp gözlerine baktı ve cilveli bir ses tonuyla konuştu. "Sen zor kız nedir bilir misin?" "Bilirim." Diyen adama, gülümsemesini bahşeti. "Bilmiyorsun koçum. O yüzden arkadaşlarını al ve git." Adam pişkince Dalga'nın yanağından makas aldığında, kız sinirle gözlerini yumdu. "Bak işte zor kız bu, aklımı başımdan alıyorsun." Kızın boyuna başını gömdüğünde, onları gören Welat, "Şerefsiz!" Diyerek sinirle ayağa tam kalktığında, adamın kalabalığın içine düştüğünü gördü. Ona gerek kalmadan, Dalga çoktan adamı postalamıştı. Genç kız, yere düşen adamın üzerine eyilip yakasından tuttu. "Bak şimdi öğrendin zor kızın ne demek olduğunu." Yüzüne son kez yumruğunu geçirince, başı yere çarpan adam bayılmıştı ama bu onun umurunda bile olmadan üzerindeki bakışlara rağmen sakince masasına geri döndüğünde hala şokta olan adamın arkadaşlarına ters ters bakınca hepsi kaçar gibi kalkıp gitmişti. Yorulduğundan hemen oturup içeceğini içti. Welat ise olanların etkisinden çıkıp, hayatı boyunca hiç yapmadığı bir şeyi yaparak ilk defa bir kadının masasına oturdu. Dalga, oturan adama bakınca kaşları havalandı. "İyi misin?" Diyen Welat Ağa'ya sırıttı. "Ben iyiyim. Sen bu soruyu git hemşerin olan o şerefsize söyle." "Yalnız bir kadın olarak tek başına oturursan, şerefsizler yavşar. Bu saate niye burdasın?" "Sanane." Kızdan bu cevabı beklesede, sinirle yumruğunu sıktı. "Kocan nerde? Bu saate seni buralarda tek başına bırakacak kadar geniş bir adam mı?" "Kocam yok benim. Ayrıca bir erkeğin korumasına ihtiyacım yok." Dalga'nın bunu demesiyle, adam kaşlarını çattı. "Evli olduğunu söylemiştin." "Boşanıyoruz." Kızın önündeki kağıdın boşanma protokolü olduğunu şimdi anlamıştı. "Üzüldüm." Desede tuhaf bir şekilde bu duruma sevinmişti ve o bile buna anlam verememişti. Dalga bir şey demeden içeceğini içip dans eden insanlara baktı. Adam ise onu inceliyordu. Yüz hatlarından, atletik vücuduna kadar süzdüğünde, Devran'a hak verdi. Onun için böyle bir kızı bırakmak aptalıktan başka bir şey değildi. Göğüs dekoltesinde gözleri takılınca, yara izini görmüştü ve adamlarının kızın silahla vurulduğunu söylediğini hatırladı. Gözleri daha yukarı kaydığında, Dalga'nın öfkeli gözleriyle karşılaştı. "O gözlerinin nereye takıldığına dikkat et Welat ağa." Sapık durumuna düşmemek için sakin bir ses tonuyla açıklama yaptı. "Yaran dikkatimi çekti." Dalga sertçe, "Çekmesin!" Demişti. "Hem sen kan davalı olduğun ailenin bir ferdiyle neden aynı masada oturuyorsun?" "Benim derdim ailenin kadınlarıyla değil, adamlarıyla." Diyen Welat, kızın kendine doldurduğu kadehi alıp içtiğinde, Dalga ona ters ters baktı. "İmzalayacak mısın yoksa çerçeveleyip duvara asarak bakmaya devam mı edeceksin?" Dalga, adamın gösterdiği kağıda baktığında, bunu unuttuğunu fark etti. O da ne yapacağını bilmiyordu ama madem Pusat ondan ayrılmak istiyor, ayrılacaktı. Nede olsa elbet bir gün yüz yüze geleceklerdi. "Kalemin var mı?" Welat, kıza hafif sırttıp cebinden çıkardığı kalemi ona uzattı. Dalga, kalemi alarak tam imzalayacakken bir anda durdu. Pusat'ın davaya katılacağı aklına gelmişti ve bir ümit sordu. "Boşanma davasına katılma zorunluluğu var mıdır?" Kızın bu sorusuyla, Welat konuştu. "O kişiyi temsil edecek bir vekil gönderilirse, gelmesi zorunlu degildir." Tüm hayalleri suya düşen Dalga, öfkeyle imzasını attı. Pusat'ın davaya katılmayacağına emindi. Kağıdı katlayıp cebine koyarken, kalemi adama uzattı. Bir şişe içki bitirmesine rağmen bir şişe daha istemişti. Welat ise kızı izliyordu. Güçlü görünmeye çalışsada, içinin paramparça olduğunun farkındaydı. Dalga ikinci şişenin dibini de görünce artık tam sarhoş olmuştu. Welat artık dayanamayıp, "Yeter bu kadar, gidiyoruz." Dedi. Dalga'nın kolundan tutup dışarı çıkararak kendi arabasına bindirip, Aslanoğlu konağına sürdü. Dalga'yı ön kapıdan içeri sokamayacağından, konağın arkasındaki merdivenlerden terasa, terastan da konağın içine girerek kızı odasına götürdüğü esnada, su içmek isteyen Pervin onları görmüştü. Kızın odasına geldiklerinde, Welat kızı yatağına yatırmak istesede Dalga ona direnerek sayıkladı. "Uykum yok benim." "Dalga gir şu yatağa da uyu." "Uykum yok diyorum sana.!" Diyen Dalga'nın gözünden durduk yere yaşlar usulca akmaya başladı. Kısık çıkan sesiyle, "Benim tek suçum güvenmek, sevmekti ama o beni yine bırakıp gitti." Dedi konuyu uykudan Pusat'a bağlayarak. Welat, karşısında ağlayan kıza dayanamayınca yaşlarını sildi. "Ağlama Dalga." Kız birden başını adamın göğsüne dayadı. "Ben neden mutlu olamıyorum?" Diyip daha çok ağladı. Welat, ne yapacağını bilemez halde öylece duruyordu. Dalga'nın birden üzerine kusmasıyla feleğini şaşırmış bir şekilde geri gitti. "Ulan Dalga! Sonunda yaptın yapacağını." Diyip gömleğine ve pantolonuna baktı. Batmıştı her tarafı. "Özür dilerim." Diyen Dalga ayakta durmakta bile zorlanıyorken, adamın gömleğini çıkarmaya çalışınca, Welat kızın ellerini üzerinden itti. "Ben halderim bırak." "Ben neden hiç bir şeyi doğru yapmıyorum?" Diye kendine söven Dalga, hem ağlayıp hemde adamın gömleğini çıkarıp yere attı. Kafası o kadar güzeldi ki adamın pantolonu çıkarmaya yeltenince, "Dalga bırak ben halderim!" Diyen sinirli adamı duymuyordu bile. Kızın ellerini pantolonunun üzerinde hisseden adam, tahrik oluyordu ister istemez heleki ona dokunan Dalga'yken. "Kadın bırak!" Diyerek kızın her iki bileğinden tutup, derin soluklar alarak gözlerine baktı. "Ben haldicem. Tamam mı?" "Hattamı telafi ediyordum. Özür dilerim." "Sorun değil." Diyerek Dalga'yı yatağa oturtup, uzanmasına yardımcı oldu. "İyi geceler." Diyip yarı çıplak bir şekilde odadan çıktı. Geldiği yoldan hızla geri dönerek hemen kendi arabasına bindi. Pervin ise pusu kurmuş bir şekilde kapalı kapıyı izlerken, adamın yarı çıplak bir şekilde odadan çıktığına şahit olmuştu. Tabi şahit olmak tek başına ona yetmeyeceği için videoya aldı. "Elin adamını odana al sonra namusluyum diğe bize poz kes. Fişini çekeyim de gör sen.!" Diyip sinsi bir sırıtmayla odasına geri döndü...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD