Yeni hikayemizin ilk bölümü ile karşınızdayım. Bakalım nasıl bulacaksınız. :)
UYARI: HİKAYE ON SEKİZ YAŞINDAN BÜYÜK KİŞİLER İÇİNDİR. O YAŞTAN KÜÇÜKLER LÜTFEN OKUMASINLAR. ŞİDDETLE UYARIYORUM.
Keyifli Okumalar!!!
Prag, Çekya.
Genç kız yaralarını temizlediği kadına bakmamaya özen göstererek işini çabuk halletmeye çalıştı. Yatağa zincirli halde yatan kadını az önce yanından çıkan müşterisi çok kötü hırpalamıştı. Parasını verdiği için kendini yatağa bağlı kadının sahibi sanan şerefsizlerden nefret ediyordu. Az önce odadan çıkan erkeğe hayvan herif derdi ama bu hayvanlara hakaret olurdu. Kendisini görünce pişkin pişkin sırıtarak poposuna şaplak atan erkeği hatırlayınca dişlerini sıktı. İçinden ona küfürler ederken işini yapmaya devam etti. İşini bitirince alacağı "bahşiş" bu rezilliğe katlanmasına yardım ediyordu. O bir bağımlıydı ve uyuşturucu için her türlü pisliği yapıyordu.
"On üç. " diye inleyen kadına kısa bakış attı. Yarasına pansuman yaparak bandaj ile kapattıktan sonra ayağa kalktı. Yatağın yanından uzaklaşamadan kadın yine "On üç lütfen. Öldür beni. " diye inledi. Genç kız eğilerek kadının elini tutmak istese de kendini tuttu. Bu Ev`de duygusallığa yer yoktu. Kimse kimseye iyi davranmıyor, samimi olmuyordu.
"Seni öldürürsem beni yaşatmazlar Dört. Bu yaralanmalarla zaten çok yaşamazsın. " dedi duygudan yoksun düz ses ile. Ev adını verdikleri, erkeklerin anormal fantezilerine hizmet eden bu binada çalışan kadınların bir ismi yoktu. Hepsinin geliş sırası ile ismi numaralandırılıyordu. Artık o üç sene önce herkesin kendisine seslendiği Maral ismini değil On üç numara olarak tanınıyordu. Son bir aydır çektiği acılara dayanamayan Dört ondan kendisini öldürmesi için yalvarıyordu. Kadının ondan yapmasını istediği tek şey şırınga ile damarına hava enjekte etmesiydi. Onun kurtulmasını çok istese de istediğini yapamazdı. Bedelini çok ağır ödeyeceğini iyi biliyordu. Patronun ona neler yapabileceğini hayal sınırları içinde isimlendiremiyordu. Ev`i yöneten Bayan Lucia çok acımasızdı ve en ironik olan ise o da bir kadındı. Kocası ile birlikte yönettikleri bu mekanı katı kurallarla ayakta tutuyorlardı. Ev üç kattan oluşuyordu. İlk katı ucuz bilet alarak keyfini sürmek isteyen orta sınıf erkekler için hazırlanmıştı. İlk kat genel olarak ahşap ile dekore edilmişti. O ahşaplarda hazırlanmış kabinlerde türlü pozisyonda duran kadınlar vardı. Bazılarının belden aşağısı o kabinlerin yuvarlak çıkışında konumlanmış bacakları dıştaki yüzeye sabitlenmiş kancaya zincirlenmiş onları kullanmak için gelen erkeklere sunuluyordu. Diğerleri ise oral seks, anal seks ve diğer türlü tatmin unsurlarına dönüşmüş müşterilerine hizmet ediyorlardı. İkinci katta yani şu an kızın olduğu katta daha acılı fantezi için kullanılan kadınlar hizmet ediyorlardı. Onlara para verip her türlü pisliği yapan "adam"lar evdeki saygın karıların yapamadıkları hayvanlığı bu zavallı uyuşturucu bağımlısı yapılan kadınlara yapıyorlardı. Buradaki hizmetlerin çoğu kanlıydı. Kadınlar müşterilere direnmesin ve acıyı az hissetsinler diye hep yatağa bağlılardı. Onlar için para ödeyip yanlarına gelen müşterilere kanlar içinde acıdan çığlık atarak hizmet ediyorlardı. Gerçi bir hareket etmelerine gerek yoktu. Müşterisi onların yaralarından akan kanla tahrik olarak ya üzerilerine boşalıyor ya da sertçe sikiyorlardı.
Üçüncü kat ise daha saygın ve zengin müşterilerin uğrak yeriydi. Maral orada çalışıyordu. Üç sene önce buraya getirildiğinde İngiliz bir iş adamının leziz doğum günü hediyesi olmuştu. O zamanlar on iki yaşına yeni basmıştı. Silik hayal gibi hatırladığı geçmiş hayatını aklına getirmek istemese de zehirli zihni boş durmamıştı. Geçmişini bu odada hatırlamamak için Dört`ün yalvarmalarına kulak tıkayarak odadan çıktı. Koridorda yürürken elinde tuttuğu unuttuğu kanlı bezi sıktı.
Üç sene önce Ankara`da yaşayan tek hayali iki hafta sonra basacağı on ikinci yaş günü için kendisine ne hediye alınacağıydı. O gün bir Ekim gününde okuldan eve yürürken aniden bastıran sonbahar yağmuruna yakalanmış ve şemsiyesi olmadığı için o kadar yolu ıslanarak yürümeye mahkum olmuştu. Çantasını başının üstünde şemsiye görevi görsün diye taşıyan küçük kız yanına yanaşan mavi renk arabanın direksiyonunda oturan kadın camı indirerek kendisine gülümsemiş ve daha fazla ıslanmaması için araba ile evine bırakmayı teklif etmişti. Maral o gün annesinin en katı kuralı olan "yabancılarla asla konuşma ve asla onların arabasına binme" kuralını direksiyonda bir kadın olduğu için çiğnemiş ve o arabaya binmişti. O zaman kadını tanımıyordu ama şimdi kim olduğunu biliyordu. Patroniçe Lucia`nın ablası Suzanna`ydı. Kendisine Olta diyorlardı. Çünkü küçük kızları balık gibi avlayan oydu. O gün arabaya biner binmez arkada olduğunu fark etmediği genç bir adam ağzına eterli bezi kapatarak bayıltmıştı. Gözlerini açtığında bir ameliyathanedeydi ve üzerinde hasta önlüğü vardı. Küçük yaşı olsa da akıllı kızdı ve onu ne için kaçırdıklarını anlamıştı. Organlarını alacaklardı. Hem de canlı canlı. Dehşetle ürpermişti. O ürpertiyi şu an da yaşamıştı. Derisini canlı canlı hiçbir tıbbi uyuşturucu olmadan kesip içini boşaltacaklardı. Ama o gün Maral`ın şansına o ameliyathanede Lucia`nın kocası Pavel vardı ve onun eşsiz güzelliğinden etkilenerek yaşamasına karar vermişti.
Geçmiş artık eskisi kadar acı vermediği için onu unutmak kolaydı. Maral zamanla kalbini sevgiden ve merhametten arındırmayı öğrenmişti. Olduğu yerin getirisi miydi götürüsü müydü bilmiyordu ama onun için böyle iyiydi. İşini yaparken kendisinden tiksinmemesi için duygusuzluk gerekliydi.
Yukarı çıkarak elindekilerden kurtuldu. Burnuna dolan kan kokusundan kurtulmak için banyoya girerek duşunu aldı. Duştan çıktığında üzerine kısa bornozunu geçirdi. saçlarının suyunu baş havlusu ile alarak salık bıraktı ve odaya girdi. Odaya girdiğinde koltukta oturan adama dikkat etmedi. dolabına yürüyerek giyeceği elbiseyi seçti. Elbise demeye bin şahit isteyen şeyi yatağa attıktan sonra ondan beter durumda olan iç çamaşırlarına yöneldi.
"Hakkını getirdim mé dítě (Bebeğim ) " diyen adama dönmeden
"Sehpaya bırak ve defol odamdan Pavel. " dedi Çekçe. Onlarla yaşayarak dillerini çok iyi öğrenmişti. Çekçenin yanı sıra Rusça ve İngilizce biliyordu. Şöyle böyle bildiği Arapçası ve İspanyolcası da vardı. Müşterileri başka başka milletlerden oluştuğu için onları eğlendirmek için dillerini öğreniyordu. Vip katta olmanın kurallarından biri de buydu. Lucia onların yabancı dil eğitimi almalarını istiyordu. Genç kız dil öğrenme yeteneğinin iyi olduğunu daha ilk ders döneminde anlamıştı. Yeni yabancı dilleri öğrenmekte hiç zorluk çekmiyordu.
Pavel onun bu hırçın hallerine bayılıyordu. Karısı bile onun kadar kendisini tatmin edemiyordu. Gülümseyerek ceketinin iç cebinden çıkardığı yüksek kalite kokaini elinde salladı. Sigara şeklinde sarılmış Charlie`yi (sigara yapılabilen krek kokain. ) gören genç kız Pavel`in bu lanet şeyi öylece kendisine vermeyeceğini biliyordu. O yüzden dişlerini sıkarak bornozunu çıkardı. Pavel hayranlık dolu bakışlarını kızın diri vücudundan dolaştırdı.
"Bay Köhler gelecek. Ne yapacaksan yap ve siktir git. İşim çok. " dedi sıkkın ses ile.
* * * * *
Pavel`i gönderdikten sonra yeniden duş alan genç kız bir saat önce seçtiği elbiseyi giyindi. Saçlarını öylece bırakarak koridorun sonundaki odaya doğru gitti. Evin üst katında kızların daha da cezbedici görünmeleri için saçlarını, makyajlarını yapan kuaför vardı. Kuaförün odasına giren Maral onun yalnız olduğunu gördü. Beklemeyeceğini görünce memnun olan genç kız kendisine gülümseyen Yirmi İki`ye doğru yürüdü. Yirmi İki
"Hoş geldin güzellik. " dedi koltuğuna oturan soğukkanlı güzele. On üç olarak tanıdığı bu küçük kız zamanından önce olgunlaşmış birçok yetişkinin daha eremediği kemale ermişti. Hem zeki hem güzeldi.
"Teşekkür ederim Yirmi İki. Saçlarımı bugün sana bırakıyorum. Abartmadan istediğini yapabilirsin. " dedi Maral aynadan kendi aksine bakarken. Siyah uzun saçları, buğday teni, mavi gözleri, kavisli kaşları, dolgun dudakları ve yüz şekli ile uyumlu güzel burnu vardı. Ama bu güzellik onun için sadece organlarının alınmasından korumuştu. Güzelliği onu bir beladan kurtarsa da başka ateşe atmıştı. On iki yaşından beri Vip fahişelik yapıyordu. Kafasın sallayarak düşüncelerini hırsla zihninden kovdu. Yirmi İki saçlarına dokunarak avucunda nazikçe sıktı. Maral saçlarına dokunulmasından hoşlanmadığını belli etmedi. Yirmi İki kafasına göre saçlarını yaparken demin uğruna o iğrenç adama bedenini sunduğu Charlie`yi çıkardı ve makyaj masasında duran zippo çakmak ile sigarasını yaktı. O sigarasını içerek bedenini zehirlerken Yirmi İki saçlarını yapıyordu. Arada aynadan kendisine kısa bakış atsa da çoğunlukla işine odaklanmıştı. Genç kız dahil bu lanet Ev sınırlarında yaşayan herkes birer bağımlıydı ve o illet için buraya gelen erkeklere bedenlerini pazarlıyorlardı.
"Al. " dedi saniyeler önce sigaraya bakan kuaför kıza. Zaten içtiği şey tüm bedenini harekete geçirerek bolca enerji dolmasına neden olmuştu. Kafası güzeldi ve Alman iş adamı Bay Köhler`e hizmet edebilirdi. Yirmi İki`nin beden dili sigarayı almak için çırpınsa da kendini geri çekmeyi başardı.
"Yok senin o. Kendin iç. " dedi. Ona aynadan gülümseyen genç kız bir iki nefeslik kalan sigarayı ona uzattı.
"Bitti zaten. Al iç. Kafan yerine gelsin. Korkma kimseye söylemem. Aramızda. " diyerek göz kırptıktan sonra koltuktan kalktı. Saçlarına bakarak kafasını salladı. "Sen işi biliyorsun bebek. " dedi sigarayı alarak içen Yirmi İki`ye.
"Sağ ol On Üç. " dedi Yirmi İki sigara izmaritini yok ederken. Kafasını salladı. Yüzüne makyaj yapılmasını sevmediği için kuaför odasından çıkarak üçüncü kattaki ortak salona gitti. Kadınlar müşterilerini burada bekliyorlardı ve kimse kimse ile muhatap olmadan bir kenarda oturuyordu. Ellerindeki telefonla meşgullerdi. Farklı ülkelerden çoğunluğu kaçırılan küçük büyük kızlara telefonu elbette öylesine vermemişlerdi. Sadece arama yapılabiliyor mesaj çekilebiliyordu. Telefonda eğlence niyetine bir tek Google`a yazarak girdikleri Youtube platformu vardı. Ellerindeki telefonları bile kontrol edilen kızlar bu Ev`in tam anlamı ile köle konumundaydı. Maral kızların elindeki telefonu görünce kendisininkini yanına almadığını hatırladı. Hiçbir işine yaramayan bu aygıtı yanında taşımaya gerek görmediği için çoğu zaman odasında bırakıyordu. Bu yüzden Sahibe Lucia`dan çok ikaz almıştı ama umursamamıştı. Yaşı küçük olsa da o da biliyordu ki, bu lanet yerin en çok kazandıran fahişelerinden biriydi ve Lucia ona hiçbir şey yapamazdı. Çünkü Pavel`in o konuda sert kuralı vardı. Genç kız Yirmi İki`nin topladığı saçı ile oynayarak etrafa bakarken salona buraya onunla beraber getirilen kızlardan biri On Sekiz numaralı kız hışımla girdi. Ev`e kızlar etap etap etap getiriliyordu ve o etapta yirmi kız oluyordu. En küçüğünün dokuz en büyüğünün on yedi yaşı olan farklı yirmi kız. Ev`i yeni kurdukları için - üç sene oluyordu - onlar ilk etapta gelmişlerdi ve buranın müdavimleri idiler.
On Sekiz nefes nefese kapıyı kapatarak sanki arkasından eli kanlı katil kovalıyormuş gibi bembeyaz yüzle kızlara baktı. Kendisine merakla bakan kızlara kısa bakış atsa da bakışlarını umursamaz bir şekilde saçları ile oynayan On Üç`e sabitledi. Maral saniyeler sonra üzerinde ısrarlı bakışı hissedince kafasını kapıya doğru çevirdi. Kendisinden şu an bir yaş büyük olan On Sekiz aceleci adımlarla yanına yaklaştı ve elindeki telefonu titreyen elleri ile sıkarak
"Odana geçelim mi On Üç? Diyeceklerim çok önemli. " diyen kızın gözlerindeki yalvarışı görmese onu kale bile almayacaktı. Fakat gözlerindeki gördükleri istediğini yapmaya zorladı. Kafasını sallayarak ayağa kalktı ve önden yürüyerek salondan çıktı. Birkaç kız On Sekiz`i durdurup neler olduğunu sorsa da o bir şey demeden Maral`ı takip etti. Koridorun ilerisindeki odaya geldiklerinde Maral kıza döndü.
"Neler oluyor? " diye sorunca On Sekiz deminden beri sıktığı telefonu ona uzattı. Maral telefonu alarak şifresiz ekranına dokundu ve karşısında çıkan videoyu oynattı. İzlediği kısa video kanın beynine sıçramasına yetmişti. Dişlerini sıkarak sil kısmına tıkladı ve videoyu sildi. Telefonu On Sekiz`e uzattıktan sonra "Salona dönüyorsun ve soranlara odanda bir şey kırdığını ve korkudan beni çağırdığını söylüyorsun. Tamam mı? " deyince kız kafasını salladı.
"Tamam. " diyerek koluna yapışan On Sekiz endişeli bakışlarını onun yüzünde dolaştırdı. "Dikkatli ol sen de. Onlara güven olmaz. " dedi. Kafasını aşağı yukarı sallayan genç kız.
"Git ve odandaki biblo ve ya vazo artık her ne varsa kır.Hikayen gerçekçi olsun " dedi. On Sekiz odadan çıkar çıkmaz saate baktı. Köhler`in gelmesine daha vardı. O yüzden gidip onların dünyasını başlarına yıkabilirdi. İçinde kaynayan öfkeyi kontrol ederek derin nefes aldı ve dolabının gizli bölmesine sakladığı silahı alarak şarjörünü kontrol etti. Doluydu. Bu silahı bir hafta önce yanına gelen bir iş adamından çalmıştı. Silahı alarak jartiyerine sabitlediği çorabının içine soktu ve elbiseyi aşağı çekti. Elbise kısaydı ama silahın görünmesini engelleyebiliyordu. Odasından çıkarak asansöre bindi. İkinci kata inmek için gereken şifreyi girdi. Bu Ev`de yaşayanlar canının istediği her şeyi yapamadıkları gibi diğer katlara da inip çıkamıyorlardı. Maral ve On Sekiz hariç. Onlar inebiliyordu çünkü ikinci katta çalışıyorlardı. Asansör saniyeler içinde ikinci katta durdu. Kapısı açılır açılmaz hızla oradan çıktı ve iki oda sonraki odaya doğru yürüdü. Kapısına geldiği odaya sertçe daldığında kanın ağır kokusu ciğerlerine dolarak nefes alışını engelledi. Kanın metalimsi çekilemeyen kokusu bile onu durdurmaya yetmedi. İçeri girerek yatakta bir zamanlar Yirmi yedi olarak tanıdığı genç kızın kafasız naaşı ile ilişkiye giren insanımsı varlığa baktı. Sonra odada dikkatini elektrikli testere çekti. Kan ve deri kalıntıları ile kaplı testere. Boğazına kadar gelen midesini görmezden gelmeye çalışarak tekrar yatağa baktı. Adam ona bakmıyordu bile keyfine odaklanmıştı. Yirmi Yedi`nin kesilmiş kafası tam göbeğinde duruyordu ve adam arada erkekliğini çıkararak zavallı kadının ölüsünün bile rahatlık bulamadığı kafasına sürtüyordu. Lanet şeyini kadının aralık kalan dudaklarına sürterek İngilizce küfürler ediyor yaşadığı tatminden delirmişe benziyordu. Gördüğü şeye daha fazla dayanamayan Maral silahını sakladığı yerden çıkararak adama doğrulttu ve adam anca o an kendisini fark etti. Şerefsiz cani herif daha ağzını açamadan çektiği tetik kurşunun namludan fırlayarak onun boynuna isabet etmesine yardım etti. Elini boğazına götüren adam hırıldayarak bir şeyler söylemeye çalıştı. İçi soğumayan genç kız tetiğe art arda basarken
"Allah hepinizin belasını versin. Soyunuz kurusun. Sikik erkekler." diye bağırıyordu.
Silahtaki tüm kurşunlar mucizevi bir şekilde adama isabet edince cesedi kadının üzerine düştü. Silah boşalınca indirdiği elinden kayıp yere gürültüyle düşen silah onu uykusundan uyandırmıştı sanki.
Az önce bedenini ele geçiren adrenalin hızla ondan uzaklaşınca bulanan midesini boşaltmak için odadan çıktı ve koridorun sonundaki banyoya koştu. Klozete midesini boşaltırken sesi duyup gelen Pavel ve Lucia hemen onun olduğu banyoya koştular. Ondan önce odadaki manzarayı görmüş olmalılardı. Çünkü yüzlerinde ölümün karanlık, dehşet verici gölgesi vardı. Midesini boşaltan kız klozetin önünden kalktı ve sifonu çekti. Elini yüzünü yıkayıp ağzını çalkalamak için lavaboya yaklaştı. Musluğu açarken Lucia kendine geldi. İleri atılarak ona vurmaya çalıştı ama Pavel belinden kavrayarak kendine çekti. Lucia kocasının güçlü kollarında debelenerek hala ona ulaşmaya çalışıyordu.
"Seni adi orospu. " diye bağırıp küfürler ediyordu. "Seni tüm çalışanlara siktirip kafana sıkacağım. " o kendini tehdit ederken Maral ağzını çalkalıyordu. İşini bitirince yüzüne su çarptı. İçinde odasına koşup bir köşeye sinip ağlama isteği güçlense de dışından buz dağı gibi duruyordu. Elini yüzünü kurulayıp havluyu yerine astı. Lucia hala ona doğru can attığı için Pavel sıkı sıkı tutuyordu.
"Ofise.Hemen! " dedi sertçe. Lucia`yı yere bırakınca kolunu kavradı. "Sakin ol kadın. " dedi. Başka zaman olsa Lucia ona tekmeyi basardı ama şimdi her nedense kızı ısırmıyor sadece uzaktan havlıyordu. Pavel önden Lucia ile yürürken Maral peşlerinden geliyordu. Ofise girdiklerinde onları hiç yabancı olmadıkları manzara karşıladı. Suzanna, kendisini tuzağa düşürüp hayatını elinden alan fahişe korumalardan birinin kucağında çığlık atarak zıplıyordu. Maral karşısındaki manzaraya başka zaman olsa göz devirirdi ama şu an sinirleri laçkaydı ve herkesi parçalamak istiyordu. O yüzden Pavel ve Lucia`yı umursamadan sehpaya yaklaştı ve üzerinde duran viski dolu bardağı alarak olağan gücü ile döşemeye fırlattı. Sese ürken ikili arkalarına baktılar. Suzanna`nın yüzündeki şaşkınlık dolu korku ifade bardağı kıranın Maral olduğunu görünce sinire dönüştü. Odada kardeşi ve kocasının olduğunu umursamadan korumanın kucağından kalktı ve ona doğru yürüdü. Koruma ondan daha insancıl tepki vererek hemen kalkarak pantolonunu yukarı çekti. Pavel ona kafası ile çık işareti yapınca hızla odadan yok oldu.
"Lucy bu fahişenin burada ne işi var? " diye sordu Suzanna kardeşine. Önüne geldiği kızın saçından yapışarak başını eğdi ve dizlerinin üzerine çöktürdü. Maral ona boyun eğerek dizlerinin üzerine çöktü. Çökmesi ile kalkması saniyeler alırken yerden aldığı bardak kırığını hızla dönerek çok fazla masum kızın kanına giren kadın görünümlü şeytanın yüzüne bastırdı. Yanağını boydan boya çizerek kanlı kırık şişeyi yere fırlattı. Acıyan yanağına elini bastırarak şok ile ona bakan kadının yardımına Lucia koştu. Pavel kendini öldürtmek için büyük çaba harcayan kızın kolunu kavradığı gibi ofisten çıkardı. Kapıyı kapatırken Lucia`nın kendi adresine gönderdiği küfürleri duydu. Pavel kızı karşıda dinlenme odası olarak kullandıkları odaya soktu. Maral odaya girer girmez kenarda duran çiçek dolu vazoyu alarak odanın ortasına fırlattı. O şerefsizi öldürse de içi hala bir yanardağ gibi kaynıyordu. Zavallı Yirmi Yedi`nin kesilmiş kafası, gözlerindeki o dehşet aklına gelince öfkesi yeniden alevleniyordu.
"Ben böyle düzenin.. Allah hepinizin belasını versin. Orospu çocukları. " diye bağırdı. İçinde biriken öfke göğsünden boşalıyormuş gibi olunca devam etti. "Andım olsun bu pislik yuvasını başınıza yıkacağım. Bu Ev cehenneminiz, mezarınız olacak. "
Pavel delirmiş gibi bağıran genç kıza baktı. Onun aklını kaçırmasından korkuyordu. Onu kendince seviyordu ve bir şey olmasını hiç istemiyordu.
"Türkçe konuşmayı kes kadın! Ne dediğini anlamıyorum. " diyen adama baktı Maral. Deminden beri Türkçe konuştuğunun farkında bile değildi. Hangi dilde konuştuğu umurunda değildi zaten. Bağırmak iyi gelmişti.
"Siktir git Pavel. " dedi odanın çıkışına doğru yürümek için hareketlenince. Kapı ardına kadar açıldı. İçeri hışımla giren Lucy yakınında duran genç kızın saçlarına yapıştı. Maral saçlarına asılan kadına baktı. Lucy gözlerinde korku emaresi olmadan kendisine bakan kızın gözlerine nefretle baktı. Ablası onun yüzünden yanağında derin izle dolaşacaktı. Ve bu işleri için hiç iyi değildi. Yanağında iz taşıyan kadını tespit etmek zor olmazdı. Gerçi yara iyileşince ameliyat olacaktı. Yine de kız başlarına iş açmıştı. Ölmeyi sonuna kadar hak ediyordu.
Hikayeyi nasıl buldunuz? Ben yazarken sık sık ara verdim. Faris (Yasaklım hikayesinin ana karakteri) sağ olsun o evrede bana çok destek oldu. Aradı konuştuk. Kafam dağıldıktan sonra devam ettim. Yirmi Yedi diye numaralandırılan kadına çok üzüldüm açıkçası. Şimdi bazılarınız tarzımın dışına çıktığım için bana hayal kırıklığına uğradım diyecek ama ben kendimi bu tarzda da denemek istedim. Bir konuda anlaşalım ben ne yazarsam ve o yazdığımı merak edenler varsa onlarla yola devam ediyorum. Tarzımı kötü yaptığımı düşünenler yeni kurguyu beklesinler.
Haydi sağ olun. Sizi sevirəm...
Arzu Khayal