2-Yanlış Öğrenci

1664 Words
Ne kadar da kalabalıkt burası böyle. Ben şaka yapıyorlar derken her şey fazlasıyla gerçekti. Ama bu da normal değil ki. Benim gibi birini ne diye çağırdılar? Bende buldum bunuyorum hee. Kaç kişi var benim gibi üniversiteye gitmek isteyen, kurcalama Gelincik. Okumana bak işte. Hem de bu okuldan mezun olduğunda Ajan olacaksın. Yine kendi kendimle konuştuğumu fark edince silkelenedim Beni buraya getiren adam ilerlememi söyledi. Bende kalabalığın arkasından yürümeye başladım. Birkaç kişiyle göz göze geldim. Hepsi birbirindenhavalı bu insanların. Ben bunların havasını alırım. Biraz tırsıyorum da neyse... Büyük bir odaya topladılar hepimizi. Kurbanlık koyun gibi ne derlerse onu yapıyoruz. Önümdeki nereye gidiyorsa bende oraya gidiyorum. Kalabalıktan çok ses çıkıyordu. Herkes birbiriyle sohbet etmeye başlamıştı. Bende köşede duran birini görüp yanına gittim.  Burada kısa sürede arkadaş edinmem şarttı. Arkası bana dönük olduğunda kız mı erkek mi olduğunu anlayamadım çünkü saçları kısaydı. Sırtına dokundum. Bana döndü hemen. " Merhaba ben Gelincik." Deyip elimi uzattım. " Merhaba ben de Mine." Kısa saçlı, mavi gözlü, boyu benden biraz kısa, tatlı birisiydi. Tokalaştık. " Ben hala tüm bunların gerçek olduğuna inanamıyorum." Diyerek ilk tanıştığım kişiye itirafta bulundum. " İnansan iyi edersin. Birazdan müdire hanım gelecekmiş. Açıklama yapacakmış. Bunların hepsi gerçek yani Gelincik." Derken o da içindeki coşkuyu tutamamış ve kahkahasını patlatmıştı. Biraz durduğunda; " Kadının çok disiplinli olduğunu duydum.” Bana müdireden bahsediyordu ama ondan öncesi vardı bizim için. "Zarfı ilk okuduğunda ne hissettin?" " Çok heyecanlandım, inanamadım. Telefon ettiklerinde inanabildim." Demek ki bu duyguları tek ben yaşamamışım. " Ben buraya gelene kadar inanmıyordum. Birinin benimle dalga geçtiğini düşündüm." " Şuraya baksana, sıra oluyorlar. Gel bizde gidelim." Mine'yle beraber sıraya girdik. Sıra hızla ilerliyordu ama kalabalık olduğu için sıranın bize gelmesi uzun sürdü. Heyecandan ölecektim. Sıranın bana gelmesini beklerken etrafa göz gezdirdim. Sağ tarafımda buraya girdiğimiz kapı vardı. Sol tarafta merdivenler vardı. Yukarıdaki katlarda neler var çok merak ettim. Bir an önce okulu keşfe çıkmak istiyordum. Ben etrafıma bakınırken sıra bana gelmişti. Önümde bir masa, masanın üstünde bir kağıt vardı. İsmimi yazıp imzamı attım. Asık suratlı bir adam masada duran kağıdı aldı ve beni takip edin dedi. Takıldık adamın peşine. Yukarı, daha büyük bir salona çıktık. İnsan oturmamız için sandalye, tabure bir şey koyar canım. Hizmet sıfır. " Arkadaşlar, Ajan Akademisine hoş geldiniz." Dedi balkondan aşağı bakan kadın. Müdire hanım bu olsa gerek. Ama neden balkona çıkıyor ki? Boynum tutulacak yukarıya bakmaktan. Alkışlar, ıslıklar susmak bilmedi. Müdire Hanım susmaları için işaret yapınca anca susabildiler. " Sizler özelsiniz. Bu akademiye girebilmek kolay değildir. Kiminiz cesursunuz, kiminiz zeki, kiminiz de gözü kara... Hepinizin farklı ve güçlü yetenekleri var. Biz burada bu yeteneklerinizi geliştireceğiz. Sizleri ajan yapacağız. Ben bu akademinin müdiresi Sevil Acıtan." Yanına biri gelince konuşmasını yarıda kesit ve adamın uzattığı kağıdı eline aldı. Birden alkış sesleri yükseldi. Kafamı çevirip baktığımda binlerce insan vardı etrafımızda. Okulun diğer öğrencileri de geldi galiba. " Sessizlik... Evet, şimdi akademimizin yeni öğrencilerini tanıtıyorum." Deyip isimleri okumaya başladı. Her isim okunduğunda alkışlar, ıslıklar ve tebrikler yükseliyordu. İnsan bu alkışların altında biraz havaya giriyor. Şu an her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyorum. Farklı bir duygu. " Gelincik Bekmezci." Benim de adım okunmuştu ama yanlış okundu. Alkışlar biraz olsun sustuğunda müdire hanım tam konuşacaktı ki izin vermedim. " Soy ismimi yanlış söylediniz." Herkesin sesi kesildi bir anda. Kadın kaşlarını çatmış bana bakıyordu. " Ne dedin sen?" derken sesi düzdü. Hiçbir duygusu yokmuş gibiydi. "Soy ismimi yanlış söylediniz de." Sesim git gide incelerek ve kısılarak çıktı. " Nasıl?" Anlaşılmayacak bir şey mi söylüyorum ben? " Diyorum ki soy ismimi yanlış söylediniz. Bekmezci değil, P ile, Pekmezci." Dedim daha yüksek sesle. Belki de sesim balona kadar ulaşmıyordur. Kadının suratı şekilden şekle girdi. Yanında duran adamın kulağına bir şeyler söyledi. Bir anda kalabalık ikiye ayrıldı. Aralardan iki kişi üstüme doğru gelmeye başladı. Gayri ihtiyari kendimi geriye doğru attım. Ama yine de yanıma geldiler. " Zorluk çıkartmayın lütfen. Size zarar verilmeyecek. Öğrenciler bize bakıyor acele edelim lütfen." Onlarla beraber gitmeye başladım. İstemesem de bana bunu zorla yaptıracak gibi bir halleri vardı. Kalabalık çok acayip bir şey varmış gibi bakıyordu. Fısıldaşıyorlardı. Ne olmuş yani soy ismimin bir harfini yanlış söylediyse. Ne diye insanların içinde rezil ettim ki kadını. Kesin ceza alacağım. Beni bir odaya bıraktılar ve kapıyı üstüme kilitlediler. *** *** *** Sevil, odasının kapısını çarparak içeri girdi. Arkasından bir öğrenci ve öğretmen de onu takip etti. " Böyle bir şey nasıl olur? Bu kızın burada ne işi var?" diye bağırdı Sevil. " Sakin olun Müdire Hanım. Bir açıklaması vardır." Akademisindeki en güvendiği hocası konuşmuştu. " Hocam, listeyi kendi ellerimle hazırladım ben. Buraya gelen, çağırdığım her ismi ezbere biliyorum. Pekmezci değil Bekmezci yazıyordu. Kim gönderdi bu zarfları?" bir hata olduğu belliydi. Sevil için hata yapılma lüksü yoktu. " Ben gönderdim." Dedi öğrenci Sevil'in sorusuna cevap olarak. " Alican, neden kendi kafana göre iş yapıyorsun?" Öğrencisinin karşısına geçtiğinde başını eğmişti Alican. " Efendim, yanlış okudum sanırım." Alican ise müdiresine ne diyeceğini bilememiş, elleri önünde hesap veriyordu. " Senin bir harfi yanlış görmen yüzünden tanımadığımız biri geldi akademiye." En çok sinirlendiği nokta burasıydı. Akademisine aldığı her öğrencinin hayatını, kabiliyetlerini biliyordu ama bu kızla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Alican’ın çok üstüne gittiğini düşünerek öğrencisini savunmaya geçti Hoca." Şimdi ne olacak onu düşünelim Müdire Hanım." Sevil’in ilk aklına gelen çözüm; " Ne olacağı var mı? Kız gidecek." Olmuştu. " Gönderilen belgelerde istediğiniz zaman gidersiniz yazıyor. Zorla gönderemezsiniz." Hoca da müdiresine prosedürleri tekrar hatırlatıyordu. " Biz belgeleri Bekmezci'ye gönderdik Pekmezci'ye değil. " Sevil’de olaya kendi açısından bakıyordu. " Sonuç olarak belgeler kızın elinde, soy ismi Pekmezci olarak kayıt edildi ve imza attı. Artık resmi olarak ajan akademisi öğrencisi." Kız bir şekilde Ajan Akademisine girmişti ve yasal hakları vardı. " Kahretsin." Diye bağırdı Sevil. Bu sırada kapı çaldı. İçeriye Gelincik'i odaya kilitleyen ajan girdi. " Efendim, bir sorunumuz var." Sevil daha fazla sorun istemiyordu halbuki. " Daha nasıl bir sorunumuz olabilir?" " Gelincik Pekmezci, okulumuzun öğrencilerinden Gencay Pekmezci'nin kız kardeşiymiş."Ajan bunu söylediğinde işlerin daha da karmaşıklaşacağını anlamıştı Sevil. " Öğrenciler birbiriyle akraba olamaz. Bu işte kimin ihmali varsa bulun getirin bana." Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki dışarıdan bile duyuluyordu. *** *** *** Odanın içinde dört dönüyordum. Daha okulun ilk gününden ceza almayı başardım. Saçma bir ceza değil mi? Ben sadece yanlışını düzelttim. Odaya hapsetmek mi lazımdı yani? Kapıdan sesler gelmeye başladı. Kapı açıldığında karşımda abim vardı. Yemin ederim biliyordum abimin ajan olduğunu. Şimdi gel de çık işin içinden. " Senin burda ne işin var Gelincik?" Abim bize söylediği onca yalandan sonra bir de bana hesap mı soruyor gerçekten. Abime inat onunla dalga geçer gibi konuştum. " Davet ettiler geldim, gelmesem ayıp olurdu valla." " Bana niye söylemedin?" derken bana iyice yaklaşmıştı. " Sende söylemedin abi. Ayrıca neler oluyor? Beni neden kilitlediler buraya? Sen içeri nasıl girdin?" aklıma yatmayan bir çok şey varken abimle sidik yarıştırmayacaktım. " Anladığım kadarıyla sen yanlışlıkla gelmişsin. Senin burada olmaman gerekiyordu. Bir de kardeş olduğumuzu öğrendiler." Abim gerçek bir sıkıntıdan söz ediyordu. " Kardeşsek ne olmuş yani? Kimi ilgilendirir ki?" Anlamadığım çok şey vardı sanırım ve bu da onlardan biriydi. Abim sinirle saçlarını karıştırdı. " Anlamıyorsun Gelincik. Buradaki hiç kimse kardeş değil, olamaz. Hiçbir ajan ya da ajan adayı kardeşiyle, bir akrabasıyla çalışamaz. Yasak. Şu an akademide bir ilk yaşanıyor." " O ne demek ya? Neden akrabanla çalışamıyorsun ki?" Kapı açıldı tekrardan. İçeri giren Müdire Hanımdı. " Sana ben cevap vereyim canım. Hiçbir akrabanla ya da sevgilinle çalışamazsın çünkü duygular görevinin önüne geçer. " dedi Müdire Hanım. Bir asaletle girmişti içeriye. Sarı saçlarını ensesinde toplamıştı. Müdirenin asaletine ve havasına daha fazla kapılmadan kendime geldim. "Bir dakika ya sanki ben suçluymuşum gibi davranmayın. Siz teklif ettiniz bende kabul ettim. Bu kadar basit." " Arkadaşlar bir hata yapmış. Senin burada olmaman gerekiyor Gelincik." Müdire Hanımın havası bu cümlesiyle söndü benim için. Bir adım atıp Sevil Hanımın önünde durdum." Ama buradayım değil mi?" Sevil Hanım elinde tuttuğu kağıtları bana uzattı. "Bu kağıtları imzala ve bu akademiyle bir ilişkin kalmasın." " Hani burada zorlama yoktu. Bu ne şimdi?" kağıdı almayacağımı anlaması için ellerimi göğsümde birleştirdim. Sinirlendiğini gözlerinden bile anlayabiliyordum. " Zorlama, imzala ve git Gelincik." " İmzalamıyorum. O kadar çok istiyorsanız siz imzalayın." Bu lafımın üstüne burnumun dibine kadar girdi Sevil Hanım. Korkmadım desem yalan olur. " Madem öyle, tamam. Burada kal bakalım. Neler olacak göreceğiz." Elindeki kağıtları parçalayıp ayağımın dibine attı. Yanında geldikleriyle beraber çıktılar. Abim beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. " Sen ne yaptığının farkında mısın?" diye hırladı. " Ne yapmışım ben?" Bende ona bağırdım. " Birincisi Müdireye kafa tuttun, İkincisi seni istemediği halde burada kalmaya devam ediyorsun. Üçüncüsü çok dikkat çektin." Daha gelir gelmez neler yapmışım öyle de haberim yok. Abim de olmasa hiçbirini öğrenemeyeceğim. " Benim suçum mu yani? Ben senin kardeşinim. Benim yanımda olman gerek." Şimdiye kadar hep birbirimize destek olmuştuk biz. " İşte bu yüzden burada olmanı istemiyorlar. Her zaman yanında olurum çünkü." Abimin bu sözü hoşuma gitmişti. Ama kararı kesindi. " Kim ne derse desin abi ben burada kalacağım. Kimse beni vazgeçiremez." El çırpma sesi geldi. " Bravo. İşte bir ajanda aranan özellik. Baskı altındayken pes etmemek." Dedi içeriye giren tanımadığım adam. " Hocam." Deyince abim, okulda hoca olduğunu anladım. " Sen çık Gencay. " Abim hocasının sözünü dinlemeyip çıktı odadan. " Sizde benim buradan gitmemi mi istiyorsunuz?" Kimin gitmemi istediğini bilmem gerek. " Bu senin kararın Gelincik. Ben karışamam. Kimseye zorla bir şey yaptıramayız." Sesi babacandı sanki. " Kalırsam ne olacak?" Bu adama içim ısınmıştı ve ondan bilgi alabilirdim. " Bilmiyorum ama bu akademi eğlenceli bir yer olacak onu biliyorum." Gülmemeye çalışıyordu. Gülüşünü saklamak için eliyle ağzını kapattı. " Bence siz benim kalmamı istiyorsunuz." Ondan öyle bir izlenim almıştım. " Neden istemeyeyim ki? Heveslisin. Ama dikkat et. Burası normal okullara benzemez. Canını yakarlar. Kimseyle dalaşma. Olay çıkartma. Zaten ilksin" Akıl da vermeye başlamıştı. Sevdim bu adamı. " Biliyorum ilk akraba ve ilk yanlış gelen öğrenciyim." Bunları kısa sürede öğrenmiştim. " Bir de Müdireye ilk kafa tutansın. " deyip odadan çıktı. Kimse beni korkutamaz. Kendimden emin bir şekilde odadan çıktım. Bütün okul burada galiba. Herkes bana bakıyordu. " Ne oldu şimdi?" diye sordu kalabalığın içinden meraklı biri. " Hala bu okulun öğrencisiyim ve gitmeye hiç niyetim yok." Herkes dut yemiş bülbül gibi sustu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD